Dede Osman Avni Baba Hazretleri aslen Urfalı’dır. Babasının adı Ebdâl Muhammed, dedesi ise Eyyûb Urfevî Hazretleridir. Çocuk denecek yaşta dedesine intisab etmiş, böylece Tarikat-ı Kadiriyye şerefine mazhar olmuştur. Dedesi Eyyûb Urfevî Hazretlerinin vefatından sonra Abdurrahman Halis Talabanî Hazretlerine intisab etmiştir.
Seyyid Dede Osman Avni Baba Hazretleri Urfa’da yetişen büyük mütefekkir ve mutasavvıflardandır.
Abdurrahman Halis Talabanî’nin yetiştirdiği Dede Efendi, Hacı Ömer Hüdai Baba Hazretlerinin mürşididir.
Bütün ceddi mutasavvıf olan bir aileden gelen Dede Osman Avni Baba Hazretleri Urfa’da dünyayı teşrif etmişlerdir.
Halisiyye kolu Anadolu’ya Dede Osman Avni Baba Hazretleri ile gelmiş olup, Hacı Ömer Hüdai Baba ile yayılmıştır. Daha sonra da Hacı Ömer Hüdai Baba Hazretlerinin vefatı ile onun irşad makamına ulaşan halifesi Hacı Muhammed Baba ile devam etmiştir.
Dede Osman Avni Baba Hazretleri ömrünün büyük bölümünü mürşidi Abdurrahman Halis Talabanî ile geçirmiş olmasına rağmen genç yaşta Hocası tarafından icazet verilerek, irşad makamına ulaşmıştır.
Dede Osman Avni Baba Hazretleri yüce bir makama sahiptir. Sırrı açık, ilmi derin, basireti kuvvetli, duası makbul, zühd ve takvâda bir inci idi. Genç yaşında Abdurrahman Halis Talabanî Hazretlerinden icazet almış büyük bir Allah dostuydu.
Eş-Şeyh Es-Seyyid Dede Osman Avni Baba Hz. “Zahiren gözleri görmezdi ama manen müminleri sezip bilirdi. O, devrinin Kutbu idi.”
Urfa’da dünyayı teşrif etmişlerdir. Hz. İbrahim (a.s.) makamındaki dergahta 70 yıl şeyhlik yapmıştır. Sevgili Peygamberimizin soyundan olup, Seyyittir.
Cenab-ı Hakk’a (c.c.) bu ümmet-i Muhammedin (s.a.v.) işlemiş olduğu günahları görüp dayanamadığından, şöyle bir duada bulunmuş: “Ey merhameti bol Rabbim, gözlerimin ışığını al, bu işlenen günahları görüp dayanamıyorum, sen işinin hakimisin.”
Duasını tamamlar tamamlamaz, Cenab-ı Hak duasını kabul buyurup, zahiren ümmet-i Muhammedin (s.a.v.) işlemiş olduğu günahları göremez hale getirir. Fakat mümin olan kimseleri sezip, onları manen görür ve tanırdı.
Bir gün Dede Efendi Hazretlerinin huzuru saadetlerinde bir adam, “Bizim memlekette evliyalar şöyle keramet sahibi, böyle kerametleri var” diye yersiz ve lüzumsuz laflar etmeye başlar.
Bunun üzerine Dede Osman Avni Baba Hazretleri adama dönüp, “Şöyle mi?” diye mübarek elini tâcına götürerek hafifçe hareket ettirir. Orada bulunanlar bir de bakarlar ki, Urfa’nın dağları sallanıyor. Adam hemen Dede Osman Avni Baba Hazretlerinin eline ayağına kapanarak yaptığı yanlış hareketlerden dolayı af diler. Dede Efendi’nin ne büyük bir veli olduğunu, küçük bir hareketi ile nelere muktedir olduğunu anlayıp mahcub olur.
Günlerden bir gün Dede Osman Avni Baba Hazretleri abdest alırken birden bire kolunu iki üç defa suya sokup çıkarır. Yanında bulunanlar bu ani ve manidar hareketin hikmetini öğrenmek isterler. Lakin Hz. Şeyh hiçbir şey söylemez. O zamanlar Urfa’da Ermeniler de vardır. Bunlar genellikle ticaretle ve balıkçılıkla uğraşmaktadırlar. Hz. Şeyh’in dergahına bir gün üç tane Ermeni gelir. Dede Osman Avni Baba’yı sorarlar.
Müridler, “Dede Efendi’yi ne yapacaksınız?” deyince onlar, “Kendisine bazı hediyeler getirdik. Onları takdim edeceğiz” cevabını verirler.
Tekkedekiler bunun sebebini sorarlar. Ermeniler derler ki: “Biz ticaretle uğraşırız. Geçen gün teknemiz Akdeniz’de fırtınaya tutuldu. Herkes bir köşeye çekilip bu fırtınadan kurtulmak için dua etmeye başladı. O esnada içimizden birisi, ‘Müslümanların bir Dede Efendisi var, sıkıştıklarında O’ndan yardım istiyorlar. Biz de isteyelim. Olur ki yardım eder’ dedi. Biz de yardım istedik. Tam o anda tekneyi kurtarmak için Dede Efendi’nin elini uzattığını gördük. Ondan sonra fırtınadan kurtulduk ve sağ salim geri döndük.”
Bunun üzerine müridler, “Bu kadar açık bir delil karşısında müslüman olmak için daha ne bekliyorsunuz? Sizin Hz. Şeyh’e en büyük hediyeniz iman etmek olur” dediler. Onlar da Dede Osman Avni Baba Hazretlerinin huzuruna varıp Kelime-i Şehadet söyleyerek iman ile müşerref oldular.
Hacı Mustafa Hayri Baba Hazretleri, Dede Osman Avni Baba hakkında şöyle buyurmuşlardır: “Dede Efendi’nin manevi elbisesinin her tarafı tamamen terfilerle doluydu. Hatta almış olduğu manevi terfilerden dolayı elbisesi görülmez olurdu.”
Dede Osman Avni Baba Hazretleri, evliyaullah efendilerimizin büyüklerinden olup sayısız müridi vardı. İnsanlara karşı derin bir merhamet ve engin bir şevkate sahipti. Müminlere zarar gelmesine tahammül edemezdi.
Doğum tarihi kesin olarak bilinememektedir. 100 yaşlarında iken Zilkade 1300 H/1883 M yılında fani dünyadan göç etmişlerdir.
Dede Osman Avni Baba Hazretlerinin makam-ı âlileri, Urfa’da Halilü’r-Rahmân’daki cami-i şerifin avlusunda, demir parmaklıklarla çevrili kabirlerin en önde olanıdır. Diğerleri ise maddi ve manevi yakınlarına aittir. Mübarek kabirlerinin baş tarafına “Kadiri Hulefasından Dede Osman Avni Baba” diye bir levha asılmıştır.
Makamın hemen yanında Dede Osman Avni Baba’ya ait; sancak, taç, tesbih, külah, mühür, ahşap bir mütteka, madenden yapılmış bir keşkül, tunçtan bir şamdan, yine madenden bir alem ile topuz bulunmaktadır. Ayrıca üç tane el yazması ve bir tane matbu Kur’an-ı Kerim, biri Aşık Paşa’ya ait üç adet vakfedilmiş kitap mevcuttur.
Dergahın giriş kapısının üstünde; “Burası bütün evliyanın sultanı Gavsül-A’zam Hazreti Abdülkadir Geylani Hazretlerinin pak dergahlarıdır” yazmaktadır.
Rabbim tertemiz kıldığı Ehl-i Beyt’in, Pir Hazretlerinin, Dede Osman Avni Baba Hazretleri ve Silsile-i Meşayıh-i Kiram Efendilerimizin şefaatlerinden ayırmasın.
Son olarak bizlere ve bu millete Ehl-i Beyt’i ve Ehl-i Beyt soyundan gelen tertemiz neslini tanıtan, Prof. Dr. Haydar Baş Hocama saygı ve hürmetle sonsuz şükranlarımı arz ederim.
http://www.yenimesaj.com.tr/dede-osman-avni-baba-hazretleri-H1306377.htm
İlk yorum yapan siz olun