Ertuğrul Özkök
7 Ağustos 2018
Fotoğraf ABD’nin Massachusetts eyaletinin Norwell kasabasındaki bir fabrikada çekilmiş.
*
Burası, Türkiye’den ABD’ye göç etmiş Osmanlı Ermenisi bir ailenin kurduğu fabrika.
Dünyanın en ünlü “davul zili” sayılan “Zildjian” markasının fabrikası…
*
Bu marka ailede “Birinci Avedis” olarak bilinen kişi tarafından 1618 yılında İstanbul’da kurulmuş.
Yeniçerinin mehter bandosunun kullandığı şahane zilleri üreten insan o.
Bronzdan yaptığı zilleri daha sonra bulduğu özel bir kalay bakır alaşımı ile zenginleştirdi. Zillerin formülü Coca-Cola gibi sır olarak saklanıyor.
*
Ailenin daha sonraki nesillerinden İkinci Avedis, 1851 yılında yaptıkları zilleri Londra’da açılan Dünya Fuarı’na götürmüş.
Aile 20’nci yüzyılda Amerika’ya geçmiş.
Orada ilk olarak Boston’da bir şekerleme dükkânı açmış.
Ama 1929’da baba mesleğine dönmüşler ve K. Zildjian isimli bir marka yaratmışlar.
Burada “K” Konstantinople’un yani İstanbul’un K’sı…
*
Yaptıkları zilleri şöyle tarif ediyorlar:
“İki gladyatörün kılıcının çarpışmasından çıkan ses…”
*
Peki bu marka nereden geliyor?
Bu markayı Sultan İkinci Osman, daha çok bildiğimiz ismi ile Genç Osman yarattı da diyebiliriz.
Avedis, 1618 yılında Samatya’daki dükkânını açtıktan sonra Sultan aileye “saraya zil yapma imtiyazı” ve “Zildjian” lakabını verdi.
*
İşte o ailenin 14’üncü neslinin Amerika’daki fabrikasının duvarında bugün hâlâ, Sultan’ın verdiği bu lakap dev harflerle yazılı duruyor…
Ama Zildjian kelimesi üç heceye bölünerek altına İngilizce olarak anlamları şöyle yazılmış:
– Zil: Türkçede cymbal (zil)
anlamına gelir.
– Dj(ci): Türkçede “yapan” anlamına gelir.
– İan: Ermenice “oğlu” anlamına gelir.
Yani “zilcioğlu”…
*
Bu ülke bir zamanlar böyle güzel bir melezliğin, böyle harika bir kozmopolitliğin anavatanıydı…
*
Bakın Amerikan duvarında bile ne güzel duruyor.
DAVUL ZİLİ MANŞET OLUR MU DİYENLERE
– Yazdığım günlük siyaset dışı renkli yazılar nedeniyle her gün bana
saydıran trol kafalara…
– Beni “Artık magazinci oldun” diye küçümseyen dar kafalara…
– Bana durmadan “Memleket bu durumdayken böyle yazılar yazılır mı” diye gazetecilik dersi vermeye kalkan eski kafalılara……
– “Davul zili manşet mi olur” diyen zihniyete…
Şu yazıyı okuyun ve görün…
Davul zilinden nasıl harika bir manşet çıkar…
ZİL VE HARMONİ
– “DÜNYANIN bütün harmonilerini yakalayabilirsiniz ama sizi tırmanmak istediğiniz o zirveye götürecek olan şey bir davul zilidir.”
Brian Blade (Emmylou Harris ve Wayne Shorter’ın davulcusu)
BU ZİLİ KİMLER KULLANMADI Kİ
– Saray müzisyenleri, yeniçeri ocağı, mehter takımları…
– Rum Ortodoks kilisesi ve Yahudi koroları…
– Haremde oynayan kadınların parmaklarında bu zillerin küçükleri vardı.
– Gene Krupa, Buddy Rich, Ginger Baker, Ringo Starr ve dünyaca ünlü sayısız davulcu o zilleri çaldı.
– Metropolitan ve Cleveland Filarmoni orkestraları da bu zilleri kullandı.
HACI MÜMİN DEDEMİN AKHİSAR’ININ HİKÂYESİ
AŞAĞIDAKİ fotoğraf bana çok güzel bir hikâyeyi anlatır…
Hacı Mümin dedemin hikâyesini…
Dedem Hacı Mümin Kurşunlu Bulgaristan’ın Kırcaali kasabasında doğdu.
Hacı anneannem, hacı babaannem, annem ve babam da orada doğdular…
Balkan Savaşı’ndan sonra Türkiye’ye gelip Akhisar’a yerleştiler…
Hacı Mümin dedem tütüncüydü…
Hayatı boyunca fidesinden tarlada büyütülmesine, sonra kırılıp, dizilip, kargıya asılıp güneşte kurutulmasına kadar kendi eliyle yetiştirdiği tütününden kıyıp sardığı sigarayı içti…
Hacı Mümin dedem, kasketini hayatı boyunca başından çıkarmadı…
Akşamları demiryolunun kenarındaki Reşat Bey Mahallesi’nin camisine gitti, oradan köşedeki kahvehanesine…
Orada yaşadı, orada öldü. Cenaze namazı o camide kılındı, oraya, Akhisar’a gömüldü…
Hacı Mümin dedemin Akhisar’ı öyle Türkiye’nin en zengin kasabası falan değildi…
Mütevazılık şampiyonluğu yapsalar altın olmasa da bronzu garantileyecek kasabaydı orası.
Hacı Mümin dedemin Akhisar’ı, benim bütün çocukluğumun hülasasıdır.
Atlı arabada annemin kucağında Reşat Bey Mahallesi’nden Kovalık’a yaptığım yolculuk çocukluğumun Çağan Irmak dekorudur…
Akşamları sürünün gelişini bekleyip inekleri eve getirdiğim, teyzelerim lüks lambalarının ışığında tütün kırarken kilimlerin üzerinde uyuduğum, harman dövülürken üzerine bindiğim düveni atlıkarınca sandığım yıllarımın memleketidir…
Hacı Mümin dedemin Akhisar’ı daha düne
kadar futbol oynamak için doğru dürüst sahası olmayan bir ilçedir…
Futbol takımı desen, gerisinde parası sınırlı bir belediye, iki-üç yerel şirket… İşte o takım, yedi sezondur dişe diş savaşıyor süper ligde…
Öyle düşme kalma seviyesine hiç inmeden…
Hacı Mümin dedemin Akhisar’ı pazar günü Türkiye şampiyonu oldu…
Hem de, hem Fenerbahçe’yi, hem Avrupa şampiyonu Galatasaray’ı yenerek…
Bu şampiyonluk aynı zamanda Hacı Mümin dedemin hikâyesidir.
Bir Ege kasabasının, onun burayı son vatan bellemiş göçmenlerinin, muhacirlerinin, mübadillerinin, Evladı Fatihan’ının ve Türkiye’nin masum ve hüzünlü yıllarının da hikâyesidir.
İlk yorum yapan siz olun