“O yıllarda turizm diye bir kavram yoktu. İnsanlar tatile çıkmaz, güneşlenmez, denize girmezdi. Günümüzde Bodrum’un yerlileri tıpkı eskiden olduğu gibi denize girmezler. Yerli halk balıkçılık ve süngercilik yapardı. İnsanlar özel teknelere yalnızca geçim amacıyla sahip olurdu, gezmek veya gezdirmek için değil. Yat yolculuğu diye bir şey yoktu. Bodrum sahilinde sayısı onlarla ifade edilebilecek balıkçı sandalları bağlıydı; bugünkü gibi lüks yatlar değil. ”
Murat Erdin yazdı
Bodrum sadece Bodrum değildir.
1970’li yıllardan başlayarak Bodrum, Türk entelijansiyasının toplaştığı, tatil yaparken memleket konularını konuştuğu, kitap okuyup resim yaptığı bir yer olagelmiştir. Kısmen de olsa hala öyledir ama eskiden olduğu gibi değil.
Mavi tur henüz bilinmezken yazar ve şairler Bodrum’da toplanır ve birlikte geziye çıkardı. Azra Erhat, Engin Cezzar, Gülriz Sururi, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Bülent Tanör, Haluk Gerger ve Gencay Gürsoy gibi isimler, ıssız Bodrum koylarında gezer ve denize girerdi. Uzun süren dinlenme döneminde yeni kitaplar için anılar toplanır, rakılar içilir, sohbetler edilirdi. Kuşkusuz Halikarnas Balıkçısı olarak tanınan Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın Bodrum’a kattığı ün, sonradan yerleşen hiçbir aydın kadar etkili olmamıştır. Onun heykel ve büstlerini Bodrum’da görebilirsiniz.
Bodrum’a 1972’de giden yazarlarımızdan Cahit Kayra, Bodrum Üzerine Çeşitlemeler kitabında el değmemiş Bodrum’u hatırlatırken, Avrupa’dan gelen define avcılarının çevredeki tarihi eserleri nasıl yağmaladığını ve eski eserleri köylülerden üç kuruş parayla nasıl topladığını anlatır.
Bir de Bodrum’da doğan aydınlarımız var. Avram Galanti onlardan biri. Henüz Osmanlı Devleti ayaktayken 4 Ocak 1873’te doğan Galanti, 1934’teki Soyadı Kanunu ile “Bodrumlu” soyadını almış alsa da 1961’deki ölümüne dek eski adıyla bilinmiştir.
Bodrum’un köklü ailelerinden birine mensup olan Galanti, Rodos Rüşdiyesi ve İzmir Sultani İdadisi’nden mezun oldu. Rodos’ta öğretmen oldu ve adalardaki Yahudi ve Türk okullarında müfettişliği yaptı. Eğitim kadar siyasete de önem veren Avram Galanti, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı ve bu örgütün aktif üyelerinden biri haline geldi. 1915 yılında İstanbul Üniversitesi’ne öğretim üyesi olarak kabul edilen Galanti, Atatürk’ün Harf İnkılabı’na karşı çıktığı için üniversite kadrosundan atıldı. Galanti, kültürel devamı korumak için harf ve dil devrimlerine karşı çıkan yazılar da yazdı. Bu yazılar 1925-1926 yılları arasında yayınlanan Çağlayan dergisinde görülebilir.
Galanti, yabancı dilde eğitime karşı çıkanların da öncüsüdür. Döneminde yakın çevresiyle yaşadığı önemli fikir ayrılıklarından biri de Latin harflerine muhalif olmasıdır. 1925’te yayınlanan “Türkçe’de Arabi ve Latin Harfleri ve İmla Meseleleri” kitabında bu konulara değinir. İki yıl sonra “Arabi Harfleri Gelişmeye Engel Değildir” kitabında aynı konuya devam eder. Cumhuriyetin önemli sloganlarından biri olan “Vatandaş Türkçe Konuş” sloganı ona aittir.
Avram Galanti, büyük şehirlerin hayhuyundan kaçıp Bodrum’a sığınan, sonradan Bodrumlu olanlardan değildi. O doğduğunda Bodrum, Muğla’ya bağlı bir köydü ve Muğla, Menteşe adıyla, merkezi İzmir olan Aydın vilâyetinin beş sancağından biriydi. Daha sonra bağımsız sancak olduysa da Muğla, şehrin adı olarak kullanıldı, vilayete Menteşe denilmeye devam edildi.
Galanti’nin yaşadığı yıllarda Bodrum, Aydın, Muğla, İzmir ve çevresinde hatırı sayılır nüfusa sahip Yahudi, Rum ve Ermeni vatandaş yaşıyordu.
O yıllarda turizm diye bir kavram yoktu. İnsanlar tatile çıkmaz, güneşlenmez, denize girmezdi. Günümüzde Bodrum’un yerlileri tıpkı eskiden olduğu gibi denize girmezler. Yerli halk balıkçılık ve süngercilik yapardı. İnsanlar özel teknelere yalnızca geçim amacıyla sahip olurdu, gezmek veya gezdirmek için değil. Yat yolculuğu diye bir şey yoktu. Bodrum sahilinde sayısı onlarla ifade edilebilecek balıkçı sandalları bağlıydı; bugünkü gibi lüks yatlar değil. Turizm olmadığı için turist de yoktu ve Bodrum’un asıl sahibi köylüler ve balıkçılardı.
Avram Galanti’nin ve o yılların Bodrum’u böyleydi.
Bodrum’un insafsızca yapılaşmaya ve bozulmaya başlamasının tarihi 1980’li yıllarla başlar.
Mina Urgan’ın sözleri bu durumu iyi özetler:
“Eskiden Türkiye’nin dışında küçük bir cennet olan Bodrum, Türkiyeleşti, hem de fena halde Türkiyeleşti. Ülkenin üstüne çöken vahşi kapitalizmin en vahşisi Bodrum’da yaşanılıyor şimdi. 19. Yüzyılda Amerika’nın batısında, birdenbire gelişip zenginleşen küçük yoksul kasabalara boom town denirdi. Bodrum bir boom town oldu artık.”
https://www.murekkephaber.com/avram-galanti-nin-bodrum-u/7436/
İlk yorum yapan siz olun