İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermenistan’da istikrarlı kriz

27.05.2018 09:57 BİRGÜN PAZAR
Ermenistan dünyadan tecrit edilmiş ve Rusya’ya tam anlamıyla bağımlı olduğu mevcut durumda eski bir gazeteci ve aktivist olarak meclisteki kırılgan dengeler üzerinden başbakan olan Paşinyan neler yapabilir? Güçlü oligarklar arasında kendisine iktidar alanı açabilir mi? Bu soruların cevabı Paşinyan’ın Kremlin’e ne kadar güvence verebileceği ve Putin’i ne kadar ikna edebileceğinde yatıyor

Behlül Özkan – Doç. Dr., Uluslararası İlişkiler

Uçak Erivan Zvartnots havaalanına iner inmez, Ağrı Dağı’nın heybetinden gözlerinizi alamıyorsunuz. Türkiye, cep telefonunuzu açtığınızda Türk GSM operatörlerini çekecek kadar yanı başınızda. Gerçekten de Erivan, Türkiye’nin sınırlarına en yakın başkent. Ancak Ermenistan’da insanlarla sohbet ettikçe iki ülkenin ne kadar uzak düştüğü anlaşılıyor. Türkiye’ye bu kadar yakın ama aynı zamanda “aşılmaz sınırlar” nedeniyle çok uzakta olmanın anormalliği, Ermenistan siyasetini ve dış politikasını belirleyen en güçlü dinamik.

Kadife Devrim mi?
Nisan ayında başlayan kitlesel protesto gösterileri sonrasında Ermenistan’ı 2008’den bu yana yöneten Serj Sarkisyan başbakanlıktan istifa etti. Yerine meclis, gazeteci ve aktivist kökenli Nikol Paşinyan’ı başbakan seçti. İlk bakışta Erivan’daki iktidar değişimi, daha önce eski Sovyet Cumhuriyetleri Kırgızistan, Gürcistan ve Ukrayna’da yaşanan “kadife devrimleri” andırsa da, gelişmeleri etraflıca anlamaya çalıştığınızda son gelişmelerin Ermenistan’ın nevi şahsına münhasır özellikleriyle sınırlı kaldığını fark ediyorsunuz.

Ermenistan 1991’de kazandığı bağımsızlık sonrasında her haliyle “anormal” (sıradışı) yaşayan bir ülke. 1993’te Ermenistan’ın Azeri toprağı Kelbecer bölgesini işgali sonrasında Türkiye ile 1994 sonrasında Azerbaycan’la barış yapılamaması nedeniyle de doğu sınırları kapalı. Yani Ermenistan’ın toplam sınırlarının %85’ini oluşturan Türkiye ve Azerbaycan sınırları kapı duvar. Dolayısıyla dış dünya ile bağlantısı son derece sınırlı denize çıkışı olmayan bir ülkede insan kendisini kapana kısılmış hissediyor. Erivan Azerbaycan’ın %14,5’ini işgal altında tutuyor. Bugün yerinden yurdundan edilmiş 600 binden fazla Azeri, mülteci olarak yaşıyor. Çeyrek asırdır devam eden bu işgalin Ermenistan’a faturası, komşuları Türkiye ve Azerbaycan ile normalleşememek. Normalleşememe durumu Erivan’ın yıllar içinde Rusya’ya ekonomi, dış politika ve güvenlikte daha da bağımlı olmasına neden olmuş. Bu yüzden Ermenistan’da yaşanan siyasi değişimin hangi yöne doğru gideceğine, Erivan’dan çok Moskova karar verecek.

Rusya’nın Güney Kafkasya’daki arka bahçesi: Ermenistan
Ermenistan’ın Güney Kafkasya’da “anormal” şartlarda normal bir ülke olamayacağının ilk farkına varanlardan biri ülkenin ilk devlet başkanı Levon Ter Petrosyan’dı. Karabağ konusunda taviz vererek Bakü ile anlaşmak, Türkiye ile ilişkilerin kurulması ve sınırların açılması yönünde çaba sarf eden Petrosyan, milliyetçilerin baskısıyla istifaya zorlanarak 1998’de iktidardan devrildi. Aradan geçen 20 yılda ise Ermenistan yaşamın hemen her alanında Rusya’ya daha da bağımlı hale geldi. Kapana kısılmış Ermenistan’ın bu jeopolitik durumunu, Moskova geçen zamanda çıkarlarına en uygun şekilde kullanmasını bildi.

ermenistan-da-istikrarli-kriz-468302-1

Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında büyük bir geri çekilme yaşayan Rusya, terk ettiği bölgelerde Batı’nın artan etkisini tehdit olarak algılıyor. Özellikle Baltık ülkelerinin NATO’ya girişiyle savunmacı refleks geliştiren Kremlin, benzer bir gelişmenin Ukrayna ve Kafkasya’da yaşanmaması için strateji belirledi. Moldova’dan ayrılan Transdinyester’deki Rusya etkisi, Kırım’ın Rusya’ya ilhakı ve Ukrayna’nın Donbass bölgesindeki ayrılıkçıların Moskova tarafından desteklenmesine ek olarak, Güney Kafkasya’daki üç çatışma bölgesi Abhazya, Güney Osetya ve Karabağ üzerinde de Kremlin son derece etkili. Sovyetler Birliği sonrası parçalı ve çatışmalı bir siyasi coğrafyaya dönüşen Güney Kafkasya’da böl ve yönet politikasını etkili şekilde uygulayan Rusya, bölgedeki siyasi ve askeri varlığını her bir bölgesel aktör nezdinde külfetli bir gereklilik seviyesine getirmeyi de başardı. Güney sınırlarından Batı ve NATO tarafından kuşatıldığını düşünen Moskova, “yakın çevresinde” çatışmalar üzerinden nüfuz sahibi olabildi. Moskova’nın Güney Kafkasya’ya yönelik çerçevesini yukarıdaki satırlarda çizdiğimiz politikasında Ermenistan kilit konumda.

Oligarklar ülkesinde düzenin adamları
Bugün Ermenistan’ın Türkiye sınırını, Gümrü’de bulunan Rus askeri üssü üzerinden Rus askerleri bekliyor. Dahası Türkiye’ye yönelik olarak son dönemde Erivan ve Moskova arasında ortak hava savunma sistemi ve ortak ordu kuruldu. Erivan’da tüm bu gelişmeleri olumsuz şekilde Ermenistan’ın egemenliğinin bir bölümünü Rusya’ya bırakması şeklinde değerlendirenler de var. Rusya’ya bağımlılık askeri konularla sınırlı değil. Moskova Ermenistan’ın ekonomisinde de son derece etkili. Demiryolları, elektrik ve doğalgaz dağıtımı, sabit telefon hattı, üç GSM şirketinden 2’si Rusların kontrolünde. Rusya’da yaşayan 3 milyon Ermeni’nin yıllık gönderdiği 1 milyar dolara yakın paranın Ermenistan ekonomisinde önemli yeri var. Tüm bunlara ek olarak siyaset ve ekonomiyi elinde tutan oligarklarla Kremlin arasında çok yakın bir ilişki mevcut. Ülkedeki oligarklar Kremlin’in adeta vekilleri konumunda.

2008’den bu yana devlet başkanlığını yürüten Sarkisyan, Rusya ile kurulan yakın ilişkilerin mimarlarından. Bir yandan Karabağ konusunda taviz vermez tutumunu sürdüren Sarkisyan, diğer yandan Türkiye’nin Ermenistan için “tehdit” olduğunu düşünerek bu durumu dengelemek için son 10 yılda Moskova ile her alanda yakınlaşmaktan çekinmedi. Ancak gelinen nokta “ayı ile dansa kalkarsan, dans sen istediğinde değil, ayı vazgeçtiğinde biter” Rus atasözünü hatırlatıyor. Konuştuğum Ermeni gazeteci ve siyasetçiler Rusya ile ilişkilerin giderek Ermenistan aleyhinde daha dengesiz bir durum aldığının, Moskova’nın her adımda daha fazla taviz istediğinin altını çizdi.

Sarkisyan’ın başkanlık sisteminden parlamenter sisteme geçmek istemesinin nedenlerinden birinin de bu olduğu ifade ediliyor. Rusya’nın taleplerine hayır diyemeyen bir başkandansa, meclisin daha fazla manevra alanı olacağına inanılıyor. Ancak bugün Ermenistan meclisinde yer alan tüm siyasi partiler farklı tonlarda da olsa Kremlin yanlısı. Rusya ile ilişkilere eleştirel bakan yok. Nisan 2018’e kadar Sarkisyan’ın başbakanlığını yürüten Karapetyan’ın, bundan önce Gazprom’da üst düzey yönetici olarak görev yaptığını söylersek siyasette Kremlin’in ne kadar etkili olduğu anlaşılmış olur. Karapetyan’ın kardeşi Samvel Karapetyan ise hem Rusya’ya en yakın isimlerden biri, hem de Ermenistan’ın dünya çapındaki en zengin oligarkı.

Sarkisyan parlamenter sisteme geçileceği 2018’de siyaseti bırakacağının sözünü verdi. Ancak dönen dolaplar sonucunda başbakanlığa tekrar aday olmasıyla Ermenistan’da kitlesel protesto gösterileri başladı. Sarkisyan’ın başbakanlığı, damadı Mikael Minasyan’a bırakarak, ülkeyi perde gerisinden yönetmek istediği ancak bunun gerçekleşemeyeceğini anlayınca başbakan olmaya niyetlendiğini söyleyenler var. Bir diğer ihtimal de Sarkisyan’ın Rusya ile çok yakın ilişkileri olan yardımcısı Karapetyan’a başbakanlığı bırakmak üzere anlaştığı, ancak Karapetyan’ın gücünden korkan diğer oligarkların son anda Sarkisyan’ı ipleri tekrar eline almaya ikna ettiği. Kısaca bugünlerde Erivan senaryolardan geçilmiyor. Ancak emin olduğumuz tek şey ülkenin son 10 yılına damga vuran Sarkisyan’ın iktidarda kalmaya devam ettiğini açıklaması sonrası, yüzbinlerce kişinin sokaklara dökülerek düzenin adamlarına geri adım attırdığı. Muhalif liderlerden Nikol Paşinyan önce Sarkisyan’ın emriyle tutuklandı. Daha sonra gösterilerin bitmeyeceğini anlayan Sarkisyan “Ben yanlış yaptım, Paşinyan doğruydu” diyerek Paşinyan’ın serbest kalmasını sağladı. Mecliste yapılan oylamaya tüm muhalif partiler ve Sarkisyan’ın partisinden bazı milletvekilleri destek verince Paşinyan başbakan seçildi.

Paşinyan’ın mecliste son derece kırılgan bir dengeyle başbakan seçildiğinin altını çizelim. Dahası meclisteki tüm partilerin Kremlin’e sadakatleri oldukça yüksek. Paşinyan da zaten başbakan olur olmaz, Erivan’ın Moskova’ya bağımlılığının değişmeyeceği yönünde sinyaller verdi. Moskova ise 2017 seçimlerinde oluşmuş meclis üzerinden siyasi krize çözüm bulunması gerektiğini belirtti. Meclisteki partilerin tamamının Rusya yanlısı olduğu düşünülürse, Kremlin’in ancak mevcut ilişki ve dengeler çerçevesinde kalan kozmetik bir iktidar değişimine müsaade edeceği anlaşılıyor.
Ermenistan siyaseti ve ekonomisi, Rusya ve Rusya’ya yakın oligarkların kontrolünde. Seçimler ise aslında sonucu baştan bir formaliteden ibaret. Çünkü oligarkların hâkim olduğu, sınırların kapalı ve adeta dünyadan tecrit edilmiş bir ortamda yoksulluğa mahkûm ülkede seçmenlerin önemli bir kısmı, oylarını düşük bir ücret karşılığında (20 Euro civarında olduğu söyleniyor) satıyor. Kısaca halkı yoksulluğa mahkûm edenler, yoksulların oyunu satın alarak düzenin devamını garantiliyor.

 

Statükonun kazananı Rusya
Tüm bu dengeleri değiştirecek dinamik Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi ve sınırların açılması olabilir. Mevcut düzenden yakınan ancak iktidarın yanına bile yaklaşmasında izin verilmeyen kişiler sürekli bunu vurguladı. Ancak normalleşme ve sınırların açılmasının önünde aşılmaz sorunlar var. Öncelikle Karabağ konusunda taviz vermek isteyen son siyasetçi Petrosyan’ın koltuğunu kısa sürede kaybettiği düşünülürse, risk alacak bir siyasetçi Ermenistan’da iktidarda kalabilir mi? Rusya, Türkiye ile normalleşerek dünyaya açılacak bir Ermenistan’ın yörüngesinden çıkmasına müsaade eder mi? 2016 Nisan’da Karabağ’da son 20 yılda yaşanan en büyük çatışmalarda Azerbaycan ilk defa toprak kazandı. Bu ülkede Azerbaycan’a karşı olan yenilmezlik paradigmasını yıktı. Bu çatışma sonrasında Ermenistan askeri ve güvenlik alanında Kremlin’e çok ciddi tavizler verdi.

Diğer yandan Bakü artan petrol gelirlerinin önemli bir kısmını silah alımına ayırıyor. Hatta bu silahların önemli bir kısmını Rusya’dan satın alıyor. Dolayısıyla Moskova bir yandan Azerbaycan’a silah satarak bu ülkenin petrol gelirlerinden pay alıyor, diğer yandan da Azerbaycan’ın silahlanmasından çekinen Ermenistan’ın daha fazla Moskova’nın denetimine girmesini sağlıyor. Peki Türkiye tek taraflı hareket ederek sınırları açabilir ve ilişkileri normalleştirerek kısır döngünün kırılmasına yol açabilir mi? Kafkasya’da ilişkileri “sert güç” belirlediği sürece kazananın Rusya olması kaçınılmaz. Türkiye bunu Suriye’de tecrübe etti. Ancak Ermenistan ile normalleşmenin önündeki en ciddi engel Azerbaycan’ın Türkiye’de giderek artan ve 2020’de 20 milyar doları bulacak ekonomik yatırımları. Bakü, Ankara’nın Ermenistan’a yönelik politikasında, Ankara’nın Bakü’ye olan etkisinden çok daha fazla söz sahibi. Ankara, Ermenistan ile sınırların açılması ve normalleşme maliyetinin çok yüksek olacağını düşünüyor. En azından şimdilik.

Ermenistan dünyadan tecrit edilmiş ve Rusya’ya tam anlamıyla bağımlı olduğu mevcut durumda eski bir gazeteci ve aktivist olarak meclisteki kırılgan dengeler üzerinden başbakan olan Paşinyan neler yapabilir? Güçlü oligarklar arasında kendisine iktidar alanı açabilir mi? Bu soruların cevabı Paşinyan’ın Kremlin’e ne kadar güvence verebileceği ve Putin’i ne kadar ikna edebileceğinde yatıyor. Ancak şimdiden Ermenistan’ın Rusya yanlısı politikasının istikrarlı şekilde devam edeceğini, ülkedeki siyasi krizin de yakın zamanda çözülemeyeceğini söyleyebiliriz. Batı’nın Ermenistan’daki etkinliği sınırlı kaldığı ve “Kadife Devrim” hayalleri kurulmadığı sürece Moskova, kitlelerin gazının alınması için siyasi makyaja küçük fırça darbeleri atılmasına müsaade edebilir. Diplomaside perde arkasından yönetme sanatının ustası Kremlin için Paşinyan’ın başbakanlığı ülkede gücünü artıracağı yeni fırsatlar bile açabilir.


https://www.birgun.net/haber-detay/ermenistan-da-istikrarli-kriz-217428.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın