Yervant Özuzun
“Tehcir”in Ermeniler için ne anlama geldiğini bildikleri için;
“Katliama iştirak edecek kadar vicdansız değilim” diyen.
“Ben bu günaha ortak olamam” diyen.
“Ben Valiyim eşkıya değilim” diyen görevliler vardı.
Adına “tehcir” dediler. Yani ‘sürgün’. Aslında ölüm yolculuğuydu bu.
1915’in ilk aylarından itibaren Dahiliye Vekaletinden tüm vilayetlere şifreli telgraflar gönderilir. Ermenilerin Halep’in güneyine Der-Zor, Rakka, Musul’a sürülmeleri emredilir.
Koca coğrafyada sayıları az da olsa emirlere uymayan, sürgüne, katliama, ölüm yolculuğuna karşı duran, Ermenileri koruyanlar da vardı.
Onlar bunun bedelinin ne olduğunu bildikleri halde ‘vicdanlarının sesiyle’ hareket etmişlerdi.
Onlar valiydi, mutasarrıftı, asker, sivil devlet memurlarıydı. Emirlere uymadıkları için görevden alındılar, sürgüne gönderildiler, öldürüldüler.
Onlar çoluk çocuk, yaşlı genç Ermenileri saklayan komşulardı, kimi yerde ağalar, din adamlarıydı, kimi yerde ailesi öldürülmüş çocuğu alıp büyütenlerdi.
KİMDİ ONLAR, HATIRLAYALIM VE ANALIM
ANKARA VALİSİ HASAN MAZHAR BEY.
Emirlere uymayı reddeder. Ermenileri sürgüne göndermeyeceğini Dahiliye Vekili Talat Paşaya bildirir.
Sözlü yanıtta, bunun genel bir emir olduğu ve Ermenilerin katledilmesinin istendiği kendisine bildirilir.
“Ben valiyim, eşkıya değilim. Bu işi yapamam” der. Ve 18.Temmuz.1915’de emekli edilip görevine son verilir. Bu emri yerine getirecek biri vardır.
KONYA VALİSİ CELAL BEY
Daha önce Halep Valisiydi. Ermenilerin Der Zor, Rakka, Musul çöllerine gönderildiklerinde başlarına neler geleceğini Halep’te görmüştü.
Konya Ermenilerinin tehcirine izin vermez. Vermez ama çaresizdir, tanık olduğu acılar karşısında çaresiz kalmıştır. Kendisini elinde hiçbir kurtarma aracı olmadan nehir kenarında duran adama benzetir:
“Nehirde su yerine kan akıyor ve binlerce masum çocuklar, kabahatsiz ihtiyarlar, aciz kadınlar, kuvvetli gençler bu kan cereyanı içerisinde yokluğa doğru akıp gidiyorlardı. Ellerimle, tırnaklarımla tutabildiklerimi kurtardım ve diğerleri zannederim bir daha dönmemek üzere akıp gittiler.”
15 Ekim 1915’de görevden alınır…
URFALI HACI HALİL EFENDİ
O vicdan sahibi bir Müslümandı. Komşusu, iş ortağı yedi kişilik bir Ermeni aileyi evinde, tavan arasında bir yıl gizler. Her gün kimsenin dikkatini çekmeden bunların yiyecek ve içeceklerini, diğer ihtiyaçlarını karşılar, komşularına, yakınlarına bile duyurmaz. Ortalık biraz düzeldiğinde de bunları Beyrut’a gönderir.
FAİK ALİ BEY (FAİK OZANSOY) KÜTAHYA MUTASARRIFI
Faik Ali Bey Ermenilerin tehcir emirlerini aldığında emirlere uymayacağını (19 Ağustos 1915 DN BHO. Dh. Şfr. Nr. 557106 telgrafla) Hükümete bildirir.
Kütahya sürgün güzergahıdır. Çevre illerden kaçanları da sahiplenir.
Faik Ali Bey’in kardeşi, şair ve yazar Süleyman Nazif Bey (Ozansoy) dur. O da katliamlara karşıdır. Kardeşine mektup yazıp, vahşete, katliamlara katılmamasını ve aile şerefine leke sürmemesini ister.
Ve Faik Bey öyle de yapar. Vasiyetinde (Zincirlikuyu’daki) mütevazi mezar taşına yalnızca “şair” yazılmasını ister.
LİCE KAYMAKAMI HÜSEYİN NESİMİ BEY
Giritlidir. Aydın, insan hakları savunucusu biridir. Tehcir emirlerini uygulamayı reddeder. Ermenilere karşı katı tutumuyla, katliamlarıyla tanınan Diyarbakır Valisi Dr. Reşit emirlere uymasını hatırlatır. “Ben bu günaha ortak olmam” der.
Vali Reşit görüşmek üzere Diyarbakır’a çağırır. Diyarbakır-Lice yolunda pusuya düşürülüp (23.Haziran.1915’de Valinin talimatıyla Ç. Harun çetesi tarafından) öldürülür ve orada gömülür. Öldürüldüğü yer Kaymakam Türbesi olarak bilinir.
MARDİN MUTASARRIFI HİLMİ BEY
Hilmi Bey de emirlere uymaz. Asırlardır birlikte yaşadıkları bu insanlarla hiçbir sorunları olmamıştır. “Ben vicdansız bir adam değilim, Mardinli Hıristiyanlarla düşmanlığım yok. Bu emri uygulamayacağım” der. Ve görevden uzaklaştırılır…
AYRICA SÜRGÜN EMİRLERİNE UYMADIKLARI İÇİN:
Kastamonu Valisi Reşit Bey, Erzurum Valisi Tahsin Bey, Basra Valisi Ferit Bey, Yozgat Mutasarrıfı Cemal Bey, Beşiri Kaymakam Muavini Sabit Bey, Derik, Midyat Kaymakamı Nuri Bey, Malatya Belediye Başkanı Mustafa Azizoğlu.
Emirlere, katliamlara karşı durdular; bedel ödediler, azledildiler, sürüldüler, öldürüldüler. Dürüst ve vicdanlı duruşlarıyla tarihe geçtiler.
BU VE İSMİNİ YAZAMADIĞIM DÜRÜST VE VİCDANLI İNSANLARI,
1915’İN TÜM MASUM VE MEZARSIZ ÖLÜLERİNİ SAYGIYLA ANIYORUM.
İlk yorum yapan siz olun