Saddam Hüseyin, iki BM kararını ihlal etti. İktidarı gitti, milyonlarca Iraklı katledildi. Ülkesi ve ordusu yerle bir edildi. Sözde bir mahkemede yargılanarak idam edildi. BM kararlarını ihlal ettikleri gerekçesiyle Saddam ve Kaddafi’ye ağır faturalar ödettirilirken aynı BM kararlarını tam 66 kez ihlal eden İsrail terör devletine niçin kimse sesini çıkartmaz?
Bu coğrafya batı kaynaklı terörle yeni tanışmadı. En az Anadolu coğrafyası kadar Müslüman nüfusa sahip olan Balkanlar’ın elimizden gitmesi ve Müslümanlara karşı etnik temizlik, terör gruplarının faaliyetleri sonucu oldu. Kafkaslar’da Rusya desteğiyle Müslümanların soykırıma uğratılarak topraklarına Ermenilerin yerleştirilmesi yine terör örgütleri eliyle oldu. 200 yıl önce tek bir Ermeni’nin bile yaşamadığı Revan hanlığının topraklarında bugün bir Ermeni devleti varsa, bu Ermeniler ve destekçilerinin Müslüman Türklere uyguladıkları katliamlar ve asimilasyonlar sonucu oldu.
Terör devleti İsrail, 1920 yılında faaliyete başlayan (Haganah) İsrail Savunma Kuvvetlerinin terör eylemleriyle kurulmuştur. Chorc Habaş’ın ASALA’nın yerine ikame ettiği PKK terör örgütü, Kürtleri Büyük Ermenistan hayalinin hizmetkarı yapan ve Türkiye’den toprak kopardıktan sonra doğu Anadolu topraklarını sözde aralarında paylaşmayı taahhüt eden bir yapıdır. Barzani’nin İsrail aşkını, ABD, Fransa, Almanya ve tüm batınının PKK sevdasını, hatta hatta FETÖ muhabbetini, aklı olan herkes bu coğrafyanın yüz yıl önceki hali ile bugününü karşılaştırdığında görür.
Kendisine ‘medeni dünya’ diyen vahşi Batı, terör örgütlerini el altından desteklerken, insanların vicdanlarını ve beyinlerini terörize eden yapıları da ihmal etmiyorlar. Buna da bilim faaliyeti, sivil toplum kuruluşu ve lobi faaliyeti diyorlar. ABD’de en güçlü lobilerin Yahudi, ve Ermeni lobileri olduğunu herkes bilir. FETÖ’nün de gerek ABD’de gerek Avrupa’da Türkiye karşıtı ciddi lobi faaliyetleri herkesin malumu. Bu lobi faaliyetleriyle önce bir iftira atıyorlar ortaya. Hiçbir hukuki delili olmayan bu iftirayı parlamentolarında kabul ediyorlar, Türkleri ve Müslümanları soykırımla suçluyorlar ve kabul etmeye zorluyorlar. Delil, İngiliz istihbaratının sözüm ona Ermenilerin yazdığı mektuplardan derlediği, çoğu hayal ürünü olan ve tarihi vesikalarla örtüştürüldüğünde kesinlikle ve kesinlikle yalan olduğu ortaya çıkacak bir sözde belge olan Mavi Kitap. Sanki 1915 öncesinde Ermeniler tek bir Müslümanın burnunu kanatmamış, terör örgütleri kurmamış, Kafkaslarda ve Anadolu’da Ermeniler insan değil de tavuk kesmişler. Tarihi belgeler, nüfus kütükleri bunların işine gelmez. Hangi şehirde ne kadar Türk ne kadar Ermeni yaşıyordu bunların ne kadarı yok oldu, umurlarında değil.
Umurlarında olan tek şey İslam ümmetinin umudu olan Türkiye’yi zayıflatmak, ilerlemesini durdurmak, diz çöktürmek. Bunun için de lobileri, sivil toplum kuruluşları içerde ve dışarda çalışıyor. Önce beyinleri terörize ediyorlar. Akdeniz’in doğalgazına İsrail gazı diyerek, Musul ve Kerkük petrollerine Kürt petrolü dedirterek, Sultan Abdülhamit’in tapulu mülkü olan Afrin, Ayn-el Arap, Haseke’de nüfus yapılarına bakmadan kantonlar ilan ederek terör ve katliamlarının alt yapılarını oluşturuyorlar.
Merkel’in FETÖ’cüleri bağrına basması da, Macron’un PKK’lıları Eliza sarayında ağırlaması da, Trump’ın PKK’ya milyonlarca dolarlık silah yardımı yapması da, Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti yapmak istemesi de aynı amaca hizmet ediyor. Dinin, sosyolojinin, kültürün bir matematiği olduğu gibi terörün de bir matematiği var bu coğrafyada. Bu matematik 200 yıldır behemehal uygulanıyor. Önce sözde mağdur gruplar oluştur. Ardından mağdur grupları diğerleriyle çatıştır. Sonra enerji, su, toprak, maden zenginliklerine çök. Sırtlarını vahşi batıya dayayan terör devleti İsrail, terör devleti Ermenistan, PKK ve DEAŞ gibi terör grupları uyguluyor bu matematiği. İsrail’in tanımlanmış bir sınırı var mı? Bütün Filistin topraklarını, Hatta hatta Ürdün, Lübnan, Suriye, Irak ve Türkiye topraklarını ‘arz-ı mev’ud’ ilan ederek kendi toprakları sayıp, Filistinlileri katletmesine meşruiyet zemini arıyor. Sisi ve Prens Selman gibi halkıyla bile barışamamış diktatörlere saltanat garantisi vererek katliamlarını sürdürmeye çalışıyorlar.
Terör örgütleri ve terör devletleri yaptıklarının hukuken karşılığının ne olduğunu kendilerini nasıl bir sonun beklediğini çok iyi biliyorlar aslında. Terör’ün bir matematiği olduğu gibi bir de biyolojisi var. Onun için İsrail Sağlık Bakanlığı, Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan ile organ nakli mutabakatı imzalayarak bu topraklarda kalıcı olmadığını, önünde veya sonunda Kudüs’ten de Filistin topraklarından da defolup gideceğini gösterdi. İbn-i Sina’nın dediği gibi öfke karaciğeri, keder akciğeri, üzüntü mideyi, stres kalp ve beyni, korku ise böbrekleri yorar. Bu duygular vücutta artarsa organlar hasta olur. Yaptıkları vahşetler ve hukuksuzlukların bedeli İsraillilere korku, stres, üzüntü, keder ve öfke olarak dönüyor. Bölgede en çok organ nakli yaptıranlar İsrailliler, organ ticareti yapan da İsrail terör devletidir. Trump’ın Kudüs kararından sonra, İsrail teröristlerinin organ nakli arayışını artıracağından emin olabilirsiniz. Hele hele Mehmetçiğin, Afrin’e girerek terör koridorunu kesmesi, Münbiç ve Sincar kararlılığı İsrailli teröristlerin organ ihtiyacını artıracaktır. Vesselam.
http://www.milatgazetesi.com/teror-lobisi-makale,124330.html
İlk yorum yapan siz olun