İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bağırıyorsa bir derdi var – Nişanyan

Sevan Nişanyan

19 MART 2018 PAZARTESİ

Mesela şunu okuyun. İnternet çöplüğünde bu tür köy “tanıtımlarının” bini bir para. Yer adlarına çalışırken mecburen çoğunu okudum, ya da göz gezdirdim. En kötüsü bu değil, vasat bir örnek.

Soralım: Ne demek istemiş? Mesela neden “Samrı Köyü Türktür Türk kalacak” diye slogan atma gereği duymuş? Demek aksini iddia eden var, ya da yazar o ihtimalden çekiniyor. Neden Cumhuriyete ve devlete hep sadık kaldıklarını vurgulamış? Neden Türkmenlerin Yörük olduğunu kanıtlamaya özen göstermiş?

Resmi tarih dekonstrüksiyonunun temel sorgusu: Neyi saklamaya çalışıyorlar?

Birkaç veri:

VERİ 1: Osmanlı kayıtlarında “Türkmen” tabiri hemen her zaman “Türkmen Ekradı” diye geçer, yani Türkmen Kürtleri. Musul, Halep ve Diyarbekir vilayetlerinden birkaç dalga halinde Anadolu’ya göçmüşlerdir. Anlaşıldığı kadarıyla çoğu Kürtleşmiş Türk ya da Türkleşmiş Kürttür. Bellibaşlı boyların hemen hepsi (başta Karakeçililier, Avşarlar, Badıllı/Beğdilliler, Caberler, Çakallılar, Teriki/Tırkiler, Atman/Atmalılar, galiba Baraklar) yarı yarıya “Türk” ve “Kürt” kimliği taşır. Yazarın da dehşetle fark ettiği üzere Karakeçililerin büyük bir kısmı (özellikle Urfa-Siverek ve Elazığdakiler), MHP eğilimli olsalar da, Kürttür; hatta Bingöl Simsor örneğindeki gibi Zaza ve Alevidir. Daha beteri, Türkiye’deki en yaygın Kürt soylarından biri olan Şexbizîn’lerin adı aslında Siyehbızîn yani “Karakeçili” demektir.

VERİ 2: Samrı köyüne kuş uçuşu 20 km ötede Gölpazarı ilçesine bağlı Türkmenadlı köy var. Coğrafya sözlüğü yazarı Eprikyan’a göre bu köy 17. yy ortalarında Sivas muhaciri Çalıkoğlu adlı bir Ermeni öncülüğünde kurulmuş. 20. yy başında 506 Ermeni ve 35 kadar Ermenice konuşan Müslüman nüfusu varmış. Köyün adı sonradan verilmemiş, ilk baştan beri “Türkmen” olduğu anlaşılıyor.

VERİ 3: Ekteki harita parçasını Kiepert’in 1906 basımından tercüme edildiği anlaşılan bir İngilizce haritadan aldım. Haritanın adını ve tarihini maalesef not almamışım, tahminimce 1910’lar veya 20’lerin başı olmalı. Samrı köyünün güneybatısındaki dağlık alanda birkaç adet isimsiz (belki terk edilmiş) “Ermeni köyleri” (Armenische Dörfer) görüyoruz. Bugün bunlardan sadece biri mevcut: Hisarcık, eski adı Asarcık, Kevorkian & Pabuççiyan’ın kitabına göre 1914’te Surp Araçavoratz Kilisesi ve Ermeni okulu varmış. Öbür köyler kayıp. Google’dan bakınca birkaç yerde köy kalıntısı olabilecek arızalar seçiliyor.

*

Ciddi bir şey var burada, “vay dümbük” deyip geçilecek bir konu değil. Samrı köyünün (ve diğer kırk bin kardeşinin) öz-tarih yazımı baştan aşağı yalan. Azıcık çarpıtmış filan değil, metindeki aşağı yukarı HER cümle deli saçması yalanlardan ibaret.

Bir toplum neden bu denli canhıraş bir ısrarla mitolojik bir fantezi alemine sığınır? Dehşetli bir korkudan başka açıklaması var mıdır? Hem Osmanlıya hem Cumhuriyete sadakatlerini kanıtlama sevdası bununla ilgili midir?

Nasıl bir yaradır ki dokunulduğunu düşünmek bile akıllarını başlarından alıyor, büyü yaparak kendilerini korumaya çalışıyorlar?

Türkiye’de kamu söyleminin her türlüsünü esir alan çılgınlığın tüm belirtilerini bu tek örnekten okuyabiliriz gibi geliyor bana. Düşünün ki Bağlar ormanlar içinde güzel ve uyuşuk bir köyün tarihçesini kaç türlü yazabilirsiniz. Mesela Kör Sıtkı ile Hatice ninenin menkıbelerini anlatabilirsiniz; patates ve kivi ekiminin köye nasıl geldiğini anlatabilirsiniz; Bilecik’teki mahkeme sicillerini didikleyip atalarınızın fantastik hikayelerini keşfedebilirsiniz; köye gelen öğretmen ve imamların şeceresini araştırabilirsiniz. Medeni ve kendiyle barışık bir köyde mutlaka böyle şeyleri merak edip araştıracak üç beş kişi çıkar her kuşakta. (Yıllar önce değinmiştim, Bird diye bir kitap, Alan Parker, Kansas’ın alabildiğine vasat bir taşra köyünün insanlarıyla teker teker konuşmuş; sonra birbirlerinin dedikodusunu yapmalarını istemiş; şahane bir kitap çıkmış ortaya. Profesör Emmanuel LeRoy Ladurie’nin 16. yy Fransa taşrasının arşivlerinden çıkardığı insan öyküleri vardır, tadına doyum olmaz.)

Öyle şeylere sıra gelmiyor çünkü kamu söylemini tümüyle işgal eden dehşetli bir görev var: yalan söyleyerek ruhundaki korkuyu bastırma görevi.

*

Hazır değinmişken Bilecik Ermenilerine dair bir not.

1915 öncesinde Bilecik’te nüfusu tamamen veya tamamına yakın Ermeni olan sekiz köy var. Biri eskiden Ermenipazarı diye bilinen, şimdi Yenipazar ilçe merkezi olan kasaba. Öbürleri Merkez Yeniköy, Gölpazarı Demirhanlar, Göldağı ve Türkmen, İnhisar Hisarcık ve Muratça, Pazaryeri Alınca. İl merkezinde on bin küsur nüfusun dört bini Ermeniymiş. Balipaşa semtinde büyük bir kilise ve lise düzeyinde iki Ermeni okulu varmış.


http://nisanyan1.blogspot.com/2018/03/bagryorsa-bir-derdi-var.html?utm_source=feedburner&utm_medium=email&utm_campaign=Feed%3A+SevanNianyan%2FsiyasetVeTarihYazlar+%28Sevan+Nişanyan%2FSiyaset+ve+Tarih+Yazıları%29

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın