Murat Özkan
Murat Bebiroğlu’nun yeri herkes için yeri farklıydı… Kiminin arkadaşıydı, kiminin dostu, akrabası, ortağı, aile büyüğü, danışmanı, tanıdığı idi. Benim ise manevi amcamdı. Babamın yakın dostu olduğundan, ben de onun manevi yeğeniydim. Her yeğenini ayrı severdi şüphesiz ama sanki benim yerim ayrıydı onda… Ya da bana öyle gelirdi, hissettirirdi, bilemiyorum. Yaşım küçükken dahi büyük bir kişiymişim gibi davranırdı ve çok hoşuma giderdi bu durum.
Ben çocukken birlikte ailecek günübirlik denize gidilirdi, Kumburgaz’a, Marmara Ereğlisi’ne… Herhalde kendisiyle ilgili en eski anılarım o günlerden… Birlikte çalar, şarkı söylerlerdi babalarımız ve biz çocukları da bir kenarda oynarken onları dinlerdik … Şarkıları bilmediğimizden olsa gerek pek eşlik etmezdik ancak annelerimiz eşlik ederlerdi. Murat Bebiroğlu çok severdi faslı ve çok sayıda şarkının güftesini ezbere bilirdi. Şarkı söylenirken sözlerini sufle ederdi ve şarkı listesi hazırlardı öncesinde muhtemelen çakır keyif olduklarında bir sonraki şarkıyı seçmede zorlanacaklarını bildiğinden. Kumsallarda başlayan bu eğlenceleri son birkaç yıla kadar evlerinde devam etti, … Bugün sanat müziğini, faslı seviyor ve söylüyorsam, bu eğlencelerdeki kulak dolgunluğum sayesindedir.
HyeList e-mail grubu kurulduğunda, en çok desteği veren kişi olmuştu. Neredeyse 20 yıldır aktif olan bu gruba en büyük katkıyı yapan kişiydi. Vefatından sonra da bu durum değişmedi, hala en çok katkı yapan kişidir kendisi… E-mail grubunun 20 yıllık arşivine erişimi olanlar yazılarını her daim keyifle okuyabilirler. Grubun oluşturulmasının en önemli sebebi dünyaya dağılmış Türkiye Ermenilerini sanal ortamda bir araya getirebilecek hızlı ve etkin bir iletişim ağı oluşturmanın yanı sıra, o günlerde çok yaygın olan cemaat içi dezenformasyona engel olmaktı. Nitekim birkaç yıl sonra, internetin yaygınlaşmasıyla birlikte, daha çok cemaat üyesine ulaşabilmek için sanal bir gazete oluşturmak istedi. HyeTert bu nedenle ortaya çıktı ve çok önemli bir haber kaynağı haline geldi geçen yıllarla birlikte… Sitenin daha fazla kişiye ulaşabilmesi için çok çalıştı. Her gün haber kaynaklarını tarayarak, ilgili haberleri paylaştı ve kendi yazılarıyla zenginleştirdi siteyi…
Cemaatimizin ve gönül bağı olan Tbrevank gibi kurumlarının, çoğu kronikleşmiş sorunlarını ortaya koymak, çözümler geliştirmek için çok mesai harcadı. Söz konusu sorunların, bugün tamamı çözülmemiş dahi olsa, fikirlerinin ve önerilerinin çözülmüş olanlara büyük katkıları oldu.
Patriğimiz Mesrop Mutafyan’ın sağlıklı olduğu dönemde gönüllü danışmanlığını yapardı. Beni de, genç yaşımdayken danışman kuruluna önermiş idi, katkıda bulunabileceğimi düşünerek. “Gönüllü Bağış Sistemi” projesi en büyük hayaliydi o dönemde… Cemaat üyelerinin yıllık olarak küçük miktarda bağışlar yaparak bir fon oluşturmak istedi, maddi sıkıntı çeken cemaat kurumları başta olmak üzere tüm cemaat kurumlarına bir nebze yardımcı olmak için… Çok uğraşmasına rağmen çeşitli nedenlerle hayata geçmedi bu proje maalesef… Uzun zaman birlikte severek görev aldık danışmanlar kurulunda, patriğimizin sağlığı görevini yerine getiremeyecek kadar bozulana kadar.
SEV derneğini kurdu cemaatimiz fakirlerine, az da olsa maddi yardım sağlamak için… Karaya vuran deniz yıldızını tekrar denize atmak gibi yapmaya çalıştığımız derdi. Diğer deniz yıldızları kuruyup ölecekti ancak denize atılanlar için hayat farklı olacaktı.
Bilgisayar ile ilgili soruları ve sorunları hep olurdu. Kendi şirketindeki teknisyenlere, sorunları çözemedikleri için, ya da bazen sorusunu anlamadıkları için kızardı… Bu nedenle beni arardı başı sıkıştığında… Anlardım telefondaki sesinden bir şeylerin çalışmadığını ya da çözemediği bir sorunu olduğunu… Dilimin döndüğünce neyi nasıl yapması gerektiğini… Olmadı giderdim yanına yardımcı olurdum. Sorun çözüldüğünde çok sevinirdi.
Bir yazı hazırladığında, başkalarıyla paylaşmadan önce görüşümü almak için bana da gönderirdi. Mutlu ederdi benim görüşümü sorması… Zaten çok da düzeltecek, değiştirilecek bir şey çıkmazdı gönderdiği yazıda, öncesinde çok iyi bir şekilde hazırladığı ve kendisi de birkaç kere üzerinden geçtiği için…
Kendisini son olarak bir yıl kadar önce, kilisede gördüm, ailesiyle birlikte… Gördüğü tedavinin de etkisiyle bitkindi, zor konuşuyordu. Selamlaştık, ayaküstü sohbet ettik, bayramlaştık ve ayrıldık. Daha sonra hastaneye tedavi için yatırıldığını öğrendim. Gidemedim hastanede ziyaretine, dedim ki nasılsa iyileşince eve çıkar, orada ziyaret ederim. Yanılmışım maalesef, eve dönemedi.
Güç geçtikçe hem sayısal olarak küçülen hem de kültürel değerleri erozyona uğrayan cemaatimiz, kendi içinden aydın çıkarma konusunda oldukça zayıf maalesef… Bu nedenle aramızdan erken zamanda ayrılması sadece ailesi ve sevenleri için değil, cemaatimiz için de önemli bir kayıp oldu. Hani giden kişinin arkasından derler ya, yerini doldurmak zor diye… Onun yerini doldurmak çok daha zor.
Rab ruhunu aydınlatsın…
İlk yorum yapan siz olun