İÇİŞLERİ Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, internetten soyağacı sorgulamayı, sistemin tahminlerin üzerindeki yığılma yüzünden kilitlenmesi üzerine daha ilk günden askıya aldı. Şimdi günlük kota belirlenecekmiş ve vatandaş soyunu-sopunu bu kotanın imkân verdiği ölçüde yapacakmış.
Kota, aile kayıtlarına ilk defa ulaşma imkânı bulan vatandaşın merakını giderme hususunda bir işe yaramaz; daha başka teknik çarelerin aranması, meselâ Google, Facebook vesaire gibi sanal mekânlara her an milyonlarca kişinin aynı anda girebilmesini sağlayan serverler’den, vesairelerden istifade edilmesi gerekir. Bu iş masraflıdır ama hakikaten hizmet verilmesi isteniyor ise hem başka çare yoktur, hem de böyle bir teknik düzenleme devlet için mesele bile değildir.
TV programı yaptığımız senelerde seyircilerden gelen soruların ilk sırasında soyağacı meselesi yeralırdı, konu bugün de okuyucularımın öncelikle merak ettikleri hususu teşkil ediyor ve “Ben kimim?” diye soruyorlar…
Cevap olarak “İşe nüfus dairelerindeki kayıtlarınızdan başlayın, gidip almaya çalışın” diyorduk ama vatandaş ile nüfus memurları arasında hep tartışma çıkardı; zira Türkiye’de aile kayıtları her nedense “gizli” idi ve vatandaşa verilmiyordu!
Daha açık söyleyeyim: Vatandaş soyunu öğrenmesi hakkından mahrum ediliyordu!
Bu hak hayli geç de olsa şimdi verildi ama ortaya bu defa teknik engeller çıktı…
AYRI YERLERDEKİ EVRAK
Ama, teknik problemlerin halledilmesinin ardından herhangi bir şekilde kayıtlara ulaşabildiğiniz takdirde yedi ceddinizi öğrenebileceğinizi, anne ve baba tarafından asırlar önceki aile kayıtlarınıza ulaşabileceğinizi zannetmeyin. Şanslı iseniz en fazla dört, haydi bilemediniz beş nesil geriye, 1800’lerin ortalarına kadar gidebilir ve orada kalırsınız. Öyle hayal ettiğiniz gibi asırlar öncesine, onbeşinci, onaltıncı yüzyıllara ulaşmanız mümkün değildir. Zira, 19. asırdan itibaren tutulmuş nüfus kayıtları ile daha önce yapılmış sayımların evrakı farklı yerlerdedir, meselâ 1831 ile 1880’ler arasında yapılan ve sadece erkeklerin kaydedildiği nüfus sayımının belgeleri devlet arşivinde, 1880’ler sonrasında kadınların da yazıldığı defterler ise nüfus müdürlüklerindedir ve bunların tamamı henüz yeni harflere aktarılmamıştır.
Üstelik, eski asırlardaki nüfus sayımları “kişi” değil “hâne”, yani ev temelindedir. O devirlerdeki sayımlarda memlekette kaç kişinin yaşadığına bakılmaz, maksat vergi ödeyip askerlik yapabilecek kişilerin miktarını belirlemektir. Dolayısıyla, eski kayıtlarda aile temelinde kaynak bulunmaz, sadece erkeklerin isimleri yazılır ve “kara bıyıklı, dökük saçlı, sarı benizli” gibi ifadelerle yazılırlar, hepsi o kadar! Hele aile asıl memleketinden kalkıp başka yere yerleşmiş, yani göçetmiş ise bırakın geçmiş asırları, dördüncü nesle ulaşabilmek bile imkânsızdır.
BİZDE OLMAYAN SİSTEM
Bu yüzden Batı’da, özellikle de kıt’a Avupası’nda olduğu gibi nesiller öncesine uzanan bir şecere çıkartmak bizde imkânsızdır; zira Hristiyan memleketlerdeki “vaftiz” benzeri bir uygulamamız yoktur. Hristiyan dünyasında, özellikle de Katoliklerde yeni doğmuş bebek daha birkaç günlükken kiliseye götürülüp vaftiz edilir, yani dine girmiş olur. Ama papazın işi vaftizle bitmez, kilisedeki vaftiz defterine çocuğun doğduğu tarihi, vaftiz gününü, annesi ile babasının ismini kaydeder ve bir Avrupalının, bilhassa da Katoliklerin yedi cedlerini öğrenebilmeleri bu yüzden kolaydır. Vaftiz defterleri sayesinde nesiller boyu geriye gidebilir, kiliselerdeki dinî nikâh kayıtlarını yahut sivil nikâhın başlamasından sonra belediyelerde yazılan nikâh defterlerini inceleyerek bilmem kaçıncı göbekten dedelerinin nineleriyle ne zaman evlendiklerine kadar ulaşıp soyağaçlarını eksiksiz şekilde çıkartabilirler.
Dolayısı ile soyağacı sorgulamasındaki teknik sıkıntıların halledilmesinin ardından yedi göbek geçmişinizi öğrenebileceğinizin hayâlini kurmayın, noksanlara ve hatâlara karşı hazırlıklı bulunun ve bu işin bizde mükemmelen yapılmasının mümkün olmadığını da asla unutmayın!
İlk yorum yapan siz olun