İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kervan 1915 adil hafızanın filmi

Kervan 1915 adil hafızanın filmi
Ermeni Tehciri sırasında yaşanan gerçek bir hikayeyi anlatan Kervan 1915 ezber bozma iddiasında. Filmin yönetmeni İsmail Güneş ile bir araya geldik. Güneş “1915 bir yara. Bu filmle yaraya merhem sürmeye çalıştım. Yeterli mi, değil. 10 tane, 100 tane film yapılmalı. Hatta Ermeni sinemacılarla ortak film yapmalıyız” diyor

İki yıl önce Sivas’a, Kervan 1915’in setine gittiğim zaman yönetmen İsmail Güneş, zor bir iş yaptığının farkındaydı. İşin zorluğu bir film çekmesiyle ilgili değildi. Güneş, uzun yıllar sinemacılarımızın mesafeli durduğu Ermeni meselesiyle ilgili bir film çekmenin zorluğunu yaşıyordu. Ne yapacak, nasıl bir bakış açısıyla çekecek merak ediliyordu. Sette konuştuğumuz zaman “Ermeni meselesi bizim için bir yara. Bunu kabul etmek gerek. Bu iyidir, bu kötüdür demeden meseleyi anlamaya çalışmak gerektiğini düşünüyorum” demişti.
Kervan 1915 iki yıl sonra vizyona girdi. Geçen yıl gösterime giren Aren Perdeci ve Ela Alyamaç’ın Yitik Kuşlar filminden sonra Kervan 1915, Ermeni meselesiyle ilgili Türk sinemasının çektiği ikinci film. Filmde gerçek bir hikayeden yola çıkıyor Güneş. Katırcı Salim ve adamlarının, tehcire gönderilen 40 Ermeni kadın, çocuk, yaşlı insanla Giresun’dan Halep’e yaptıkları uzun yolculuk anlatılıyor. Murat Han, İpek Tuzcuoğlu, İbrahim Kendirci, Ayşe Akın, Reşat Strik, Fatih Ayhan, Kemal Denizci, Savaş Sezel’in rol aldığı filmle ilgili olarak Güneş ile tekrar bir araya geldik.

– Sette konuştuğumuz zaman “1915’i anlamaya çalışıyorum” demiştiniz. Film vizyonda, ne anladınız?
– Giresun’dan Halep 900 kilometre. Ve bu film nedeniyle bu yolu birkaç kez dolaştım. Gördüm ki bu yolu yürümek çok zor bir işmiş. Biz, bu insanları adını bile bilmedikleri bir toprağa göndermişiz. Nereden? Yemyeşil, denizin kenarından. Belki 5 bin yıldır yaşadıkları topraklardan. Kadınları, çocukları, genç kızları, yaşlıları Halep’e göndermişiz. Şimdi bu tehcirin nedenleri üzerine çok şey söylenebilir. Ama şu açık ki devlet bu yolculuğu, yer değiştirmeyi beceremiyor. Çünkü devlet zaten 300 yıldır organize hareketleri yapamıyor.

BUNLAR SAVAŞIN KÖTÜLÜĞÜ
Türk tezlerine göre 600 bin, Ermeni tezlerine göre 1.5 milyon insan öldü. Ne olursa olsun bunlar insan. 600 bin rakamını bile bugün 1, 2, 3 diye saymaya kalkın hiç durmadan yedi gün yedi gece sürer. Ayrıca bir o kadar da Türk olsun, Kürt olsun, Zaza olsun Müslüman ölüyor. Bu olay, 1. Dünya Savaşı’nın kötülüğü. Emin olun biz o savaşa girmeseydik bu kadar insan ölmezdi.

– Ermeni meselesi hem Ermeniler hem de Türkler için çetrefilli ve hassas bir konu. Bu konuyla ilgili tartışmalarda hep bir kısırdöngü oluyor. Sizce nedir bu kısır döngünün sebebi?
– Ermeni diasporası 1.5 milyon Ermeni öldüğünü söylüyor ve toptan bir milleti katil ilan ediyor. Bu kabul edilecek bir şey değil. Türkler de bir kişinin burnu kanamadı demeye getiriyor. Eee bu da doğru değil, bu kadar insan harakiri mi yaptı? Yani yıllar yıllar geçiyor ama bu tavırlar değişmiyor. Bu böyle daha ne kadar gidebilir ki? Ben filmde intikam, nefret yerine birbirimizi sevmeyi öneriyorum.

NİYETİM ADİL OLMAKTI

– Sizin filmi çekmeniz, vizyona sokmanız zaman aldı. Hiç tepki aldınız mı?
– “Bu hikayeyi nereden çıkardın, aslında Ermeniler bizi öldürdü” diyen bir akademisyen oldu. Ama tarihçi değildi bu arkadaş. Zaten tarihçiler 1915’te neler olup olmadığını bir şekilde biliyorlar. Ama onun dışında bir tepki gelmedi. Fakat filmin müziklerini duduk sanatçısı Suren Asaduryan yaptı. Senaryoyu okuyunca “İsmail sen bu filmi çek ben duduk üflerim” dedi.

– Katırcı Salim yol boyunca değişiyor. Hakkaniyetli bir yanı var. Ermeni meselesinde onun hizasına gelebildik mi sizce?
– Gelebilen var, hatta daha ileriye gidenler de var. Şimdi adil hafıza diye bir şey var. Kervan 1915 için bu adil hafızanın filmi diyebilirim. Belki bin yıldır bu coğrafyanın insanı olmaktan gelen duygularla bazı şeyleri kaçırmışımdır. Ama niyetim adil olmaktı.

– Siz “1915 bir yara” demiştiniz sette.
– Evet, 1915 bir yara. Ben bu filmle yaraya merhem sürmeye çalıştım. Yeterli mi değil. Bir film bunu yapamaz. 10 tane 100 tane film yapılmalı. Hatta Ermeni sinemacılarla ortak film yapmalıyız.

– İddialı bir çıkış yaptınız şimdi.
– İnan Ermenilerle yüz yüze konuşunca can ciğer kuzu sarması gibi oluyoruz. Ateşin Düştüğü Yer’in Oscar adaylığı için Los Angeles’a gidince kendi gözlerimle gördüm. Filmle çok ilgiliydiler. Şaşırdım. Bir Ermeni ile tanıştım. Konuştukça, konuştukça Malatyalı olduğunu söyledi. Birebir ilişki kurmak gerekiyor. Ama toplum içinde sizinle konuşurken resmi davranıyor. Çünkü iletişim kurmak onaylanmıyor. İşte bunların aşılması gerekiyor. Aşmak için de birlikte film yapmalıyız.
Geçenlerde bir video izledim. Orada bir hikaye anlatılıyor. Avusturalya’da yaşayan bir Ermeni gitmek istiyormuş. “Neden gidiyorsun” diyorlar, “Burada Ararat yok” diyor, “Yaparız” diyorlar. “Ama Sevan Gölü de yok” diyor, “Onu da yaparız” diyorlar, “Fakat Türk yok” diyor. Yani yüzyıllardır birlikte yaşamışız. Birbirimize çok şey öğretmişiz. Bunun için birlikte film de çekebiliriz. İnsanlık adına bunu yapmalıyız. Hani kan davalarını çözmek, aileleri barıştırmak için yemek yaparlar ya. Biz de barışmak için sanat yapmalıyız.

ÜLKENİN GERÇEĞİ SADECE İVEDİK DEĞİL

– Ermeni meselesi üzerine sinemacılarımız neden film çekmekte geç kaldı?
– Yani her ortamda, tartışmalarda “Bizim neden bu konuyla ilgili filmimiz yok” denir. Hatta bir örnek vereyim. Bir gün TV’de Ermeni meselesi tartışılıyor. Bir konuşmacı aynen “Neden bir filmimiz yok” dedi. Reklama gidildi. Hemen Twitter’dan adresini bulup filmin fragmanını gönderdim kendisine. “Aaa geç de olsa bir film çekilmiş inşallah karşılığını bulur” demedi adam.
İşin bir başka boyutu daha var. İşte 100 yıl sonra böyle acılı bir meseleyle ilgili bir film çektim. Ama ticari bulunmadığı için ciddi bir dağıtım sorunuyla uğraştım. Ancak 70 kopya ile vizyona giriyoruz. Bu ülkenin gerçeği sadece ve sadece Recep İvedik, Düğün Dernek, Çakallarla Dans mı olmalı? Farklı meseleleri anlatan filmler olmamalı mı? Bizim çok acılarımız var. Balkan göçü meselemiz var, Kafkas göçü meselemiz var. İki göçün de birer filmi yok. Acaba bunların toplumda bir karşılığı mı yok? Bana var gibi geliyor.

GELECEĞİMİZ ZARAR GÖRDÜ

– Filmde çocuklara yönelik özel bir vurgunuz var. Neden?
– Çocukların bu savaş ortamında nasıl zarar gördüğünü göstermek istedim. Çünkü aslında geleceğimiz zarar gördü.

– Bu zararlar ve acılar onarılabilir mi?
– Ekonomisi biterse onarılır.

– Nedir bir işin ekonomisi?
– Ermeni diasporası bağışlarla, şunla bunla acıları sürekli diri tutarak para kazanıyor

FİLMLER HÜKÜM VERMEMELİ

– Ermeni meselesi üzerine çok film yok. Ama ne zaman bir film çekilse tartışma çıkıyor. Filmler tartışmaların gölgesinde kalıyor. Sizce neden?
– Açıkçası insanlar şöyle düşünüyor. Bir film bütün her şeyi çözecek. Böyle bir şey yok. Yahudi soykırımı ile Hollywood yüzlerce film çekti. Çünkü anlatılacak hikaye var. Bizde de bir sürü anlatılacak hikaye var. Meseleye nereden ve nasıl baktığınız önemli. Fatih Akın başka yerden bakıyor, ben başka bir yerden bakıyorum. Bir başkası daha farklı bir noktadan bakabilir. Ama bu konularla ilgili filmler çekilmeli. Şu belki söylenebilir; sanatın, filmlerin vazifesi hüküm vermek değil. Filmlerin de hüküm verici olmaması gerekiyor. Çünkü zamanla bilgiler, hayata bakışımız bile değişebiliyor. Kendimden biliyorum, 20-30 yıl önce bu konuyla ilgili film çekseydim daha farklı bir film ortaya çıkardı.

https://www.sabah.com.tr/pazar/2017/10/08/kervan-1915-adil-hafizanin-filmi

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın