Bir zamanlar Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin ve Türklerin bir arada yaşadığı, günümüzde de adını duyduğunuz ünlü tüccar ve zanaatkarların semti, eskiden kum deposu olan Samatya… Bir pazar günü, saatleri erkene kurarak, düştük yollara. Keyifli bir gün ve çocukluk hayalimi gerçekleştirmiş olmanın verdiği mutlulukla…
İstanbul’da saklı bir cennet: Ağva |
Geçmişten günümüze Samatya
Samatya’ya dair bilinen ilk hikâye İstanbul’un fetih yıllarına dayanır. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettikten sonra Bursa Episkoposu Hovagim’i, cemaatiyle birlikte Samatya’ya getirmiş ve Rumlara ait olan günümüzdeki adı ‘Surp Kevork Kilisesi’ olan kiliseyi Hovagim’e vererek onu Ermeni Patrik’i ilan etmiş. Surp Kevork Kilisesi dışında semtte geçmişten günümüze gelen birçok kilise var. Samatya günümüzde Koca Mustafa Paşa’nın güney kısmında yani deniz tarafında yer alıyor.
Eskiden kum deposu olarak kullanırmış ve denizden çıkarılan kumlar burada depolanırmış. Zira Samatya adının ‘kumlu’ anlamına gelen ‘Psemotya’dan geldiği varsayılır. Semtin batı tarafında yer alan surların çoğu yıkılmış olsa da hâlâ bir kısmını görmek mümkün. Özellikle son zamanlarda yerleşik nüfusu oluşturan Ermeniler ve Rumların farklı yerlere göç etmesiyle, semtin demografik yapısı bozulmuş.
Meşhur meydanBeş sokağın birleştiği meydanda sağlı sollu balıkçılar, restoranlar ve meyhaneleri görebilirsiniz. Bunlardan en meşhurları çoğumuzun İkinci Bahar dizisinden bildiği Ali Haydar Meyhanesi. Samatya meydanı geçmişten günümüze, zamana ve insana karşı yapısını korumayı başarmış. Özellikle meydanın ve mahallelerinin o keyifli dokusundan olacak ki Samatya bir çok dizi ve filme ev sahipliği yapmış. İkinci Bahar, Neşeli Günler, Üç Maymun ve Av Mevsimi bunlardan birkaçı. Ayrıca önemli bir anekdot da ‘Samatyalı Zilciyan Ailesi’…
The Beatles, Pink Floyd ve Rolling Stones gibi isimlere zil tedarik eden Ermeni kökenli aile… Zilciyan Ailesi 1600’lü yıllarda Trabzon’dan Samatya’ya göç etmiş. Önce kazan üretmeye başlayan aile, bir süre sonra kendilerine has bir teknikle zil üretimine geçmiş ve ünleri Osmanlı’dan Amerika’ya, tüm dünyaya yayılan Zilciyan Ailesi’nin hikâyesi başlamış.
Yorumlar kapatıldı.