İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Balyan ailesi

Taha Akyol
Ermeni Balyan ailesinin Bağlarbaşı semtindeki mezarlığı bir “anıtmezar” halinde yeniden inşa edildi. Sanat tarihi açısından Osmanlı mimarisinin 19. yüzyılına damga vuran Balyan soyadlı Osmanlı Ermeni’si mimarlar böyle bir anıtmezarı hak ediyor. 

Not: Fotoğraf tarafımızdan eklendi. HYETERT
Anıtmezarın mimarı Kevork Özkaragöz yapıdaki tuğranın Abdülmecid’e ait olduğunu belirtiyor. Böylece Balyanların “Ermeni” ve “Osmanlı” kimliği yansıtılıyor.
Ben bu vesileyle kısa bir tarih gezintisi yapmak istiyorum.
OSMANLI MİMARİSİ
Osmanlı tarihinde “Balyan” ailesinden ilk “Hassa mimarı” yani saray mimarı Kirkor Amira Balyan’dır. (1764-1831)
Burada “amira” sıfatına dikkat; Ermeni cemaatinin devlete entegre olmuş yüksek sınıfları anlamına gelir.
Kirkor ve kardeşi Senekerim, Balyanların ilk kuşağıdır. İkinci kuşak Balyanların en önemlisi, Kirkor’un oğlu Garabet Balyan. (1800-1866)
II. Mahmud ve Abdülmecid dönemleri, yani Tanzimat.
Üçüncü nesil Balyanların en önemlisi, Abdülhamid tarafından “sermimar-ı devlet” unvanı verilen Serkis Balyan’dır.
Batı’ya açılan devlet bu dönemde anıtsal binalarla tarihçi Selim Deringil’in deyişiyle bir “hanedan milliyetçiliği” yaratarak her dinden Osmanlıları birleştirmeye çalışmaktadır.
İşte bu anıtsal binalarda Balyanların imzası son derece önemlidir. Dolmabahçe Sarayı’ndan, Ortaköy Camisi’ne kadar İstanbul siluetindeki birçok anıtsal bina…
SARKİS VE ARTİN
Tarihçi Selman Can Batılılaşma döneminde inşa edilen anıtsal binaların proje ve yapımında Ebniye (Binalar) Meclisi İdaresi’nin önemini anlatır. Eski Hassa Mimarlar Ocağı 1831’de kapatılmış, onun yerine kurulmuştu. Balyan binalarının yapılmasında, proje ve ihale işlerinde bu kurumun rolü büyüktür. Kurumun başında bulunan mühendis Seyyid Abdülhalim Efendi’yi de anıtsal binaların gelişmesindeki rolünden dolayı şükranla anmak gerekir.
Tarihçi Zübeyde Güneş Yağcı, Osmanlı tarihinde inşaat sektöründe, sadece “kalfa” (mimar) olarak değil, “amele” olarak da gayrimüslimlerin yaygın surette kullanıldığını rakamlarla anlatır.
Yunan isyanı üzerine devlet bünyesinde Rumların yerini “millet-i sadıka” olarak Ermeniler aldı. Batılı eğitime ve inşaat geleneğine sahip olmaları öne çıkmalarını sağladı.
Hürriyet
İki isim bu gelişmenin simgesidir: Abdülhamid’in “sermimar-ı devlet”i Sarkis Balyan ve 25 yıllık diplomatı Artin Dadyan Paşa…
DOSTLUĞUN ANITI OLSUN
Ermeni amira sınıfı idarede ve iktisatta yüksek mevkileri ile devlete entegre olmuşlardı. Devlete sadık kaldılar. Ermeni meselesi uluslararası bir sorun haline geldiğinde terörü tasvip etmediklerini, devlete sadık olduklarını bildirmek için Abdülhamid’e arz ettikleri belgede çok sayıdaki imza ve mühür onlara aittir.
Fakat milliyetçilik dünyanın her yerinde orta sınıf hareketidir. Ekonomi ve eğitim yaygınlaştıkça Ermeni milliyetçiliği de yayıldı.
Diyarbakırlı Ali Emiri Efendi, “Vilayat-ı Şarkiye” (Doğu İlleri) adlı fevkalade değerli eserinde, asırlardan beri Ermenilerle Müslümanlar arasında nasıl sıcak dostluk ve itimat olduğunu anlatır. Birbirlerinin ölüsünde birlikte ağlayıp, düğünlerinde birlikte gülüyorlardı. Fakat böylesine iç içe geçmiş insanlar arasına ayrılıkçı milliyetçilik girince, birbirlerine önce soğuk bir şüpheye baktılar. Sonra silahlı, bombalı “komitacılar” sökün etti; Balkan komitacıları gibi. Sonrası facialar, felaketler…
Yüzyıllık tarihin özetidir bu.
İstanbul’umuzun güzel siluetinde altın imzaları bulunan mimar Balyanların yeni anıtmezarı, kin ve intikam duygularının geçmişte bırakılıp yeniden kurulması gereken sımsıcak dostluğun anıtı olsun.

Yorumlar kapatıldı.