İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Selina Doğan, dedelerinin izini sürdü

CHP İstanbul Milletvekili Selina Doğan, partisinin bünyesinde kurulan Göçmen ve Sığınmacıların Sorunlarını Araştırma Komisyonu’nun yayına hazırladığı “Sınırlar Arasında” kitabının imza ve tanıtım günü dolayısıyla Amasya’nın Merzifon ilçesine gitti. Doğan, memleketi Amasya’da dedelerinin izlerini sürdü. Amasya’nın son Ermenisiyle de görüşen Doğan, izlenimlerini yazdı.

Bir yanım Amasya…
Amasya’ya kadar gidip de geçmişin izini sürmemek olmazdı. Göçmenlerle ilgili hazırladığımız kitabın tanıtımı için bir zamanlar dedelerimin göçmek zorunda kaldığı topraklara “milletvekili” olarak gitmenin tuhaf döngüsüyle geçirdim Amasya gezisini.

Yayamdan (büyükannemden), pek konuşmayı istemese de kısmen büyük büyük annemden (Arşo yaya) ve tabi babamdan duyduğum masalsı anıların peşindeydim üç gün boyunca…

Merzifon’da babaannemin büyüdüğü evi gezdim önce. Ev neredeyse olduğu gibi duruyor. Anıtlar Kurulu’na kayıtlı tarihi eser olarak. Şimdiki sakini ise değerli Merzifon eski ilçe başkanımız. Yayamın “ayaklarımızla üzümleri ezer şarap yapardık” diye anlattığı mahzen, küpler hepsi yerli yerinde.

Hemen ilerisinde yayamın “…saklanırken okulda doğmuşum, Amerikalılar beni Amerikan bezine sarmışlar, okulun duvarına doğum tarihimi yazmışlar” diye anlattığı Merzifon Amerikan Kolejinin hala tüm ihtişamıyla ayakta duran binasını o sırada bastıran yağmur altında ziyaret ettik. Okulun piyanosu depolardan çıkmış. Merzifon Belediyemiz ve ÇEKÜL vakfı piyanoyu akord ettirip kent müzesine koymayı planlıyorlar.
Merzifon’da yine Anadolu’nun ilk profesyonel fotoğraf stüdyosunu kuran Dildilyan kardeşlerin evini görme fırsatını bulduk. Ne mutlu ki Dildilyan kardeşlerin Amasya’nın sosyo-kültürel yaşamını yansıttıkları fotoğraflar geçtiğimiz yıl Çankaya Belediyemiz tarafından Ankara’da da sergilenmişti.
Ardından şimdi kültür merkezi olan eski kiliseyi görüntüledik. Belediyemizin katkılarıyla “Ermeni kültür mirasıdır” tabelasıyla yaşayan bir yer haline dönüşmesinden memnuniyet duyduk.
Sonra, Gümüşhacıköy’de bedestende kuyumcu Matyos diye tanınan (esasen kuyum tamircisi) dedemin dükkanına uğradık, şimdiki sahibi terzi Sedat beyle sohbet ettik.
Ve tabi, babamın “bizim evde akşamları meşkler olurdu, mahalleli toplanır kadınlar kanun çalar, erkekler cümbüş ve saz çalardı şarkılar söylenirdi” diye anlattığı Hacıköy’deki ev… Yine tarihi eser niteliğindeki ev ne yazık ki günümüze kadar dayanamamış olsa da şimdiki sahibi Yıldırım Bey bize evin kapılarını açtı, dut ağaçlarının sardığı bahçeye misafir etti ve dedemin asmalarını, evin eski halini anlattı.
Amasya’ya gitmişken kentte son kalan Ermenileri de ziyaret etmeden olmazdı. Bu vesileyle sevgili Rafael Altunyan’ı, Antranik daydayı, Kumaşcı Şahan’ı ve Zabel Morakuyru da ziyaret etmeyi ihmal etmedik.

Son olarak Gümüşhacıköy’deki Ermeni mezarlığını da ziyaret ederek tüm kaybettiklerimizi bir kez daha andık. Hepsinin toprağı bol olsun…

Yorumlar kapatıldı.