İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Neden İsrail, Türkiye ile barışıyor?

Hüsamettin Aslan
Uluslararası İlişkiler öyle grift bir hâl aldı ki meseleleri tek bir nedene bağlamak, neredeyse imkansız. Çünkü, Türkiye-İsrail antlaşması sadece iki ülke arasında cereyan etmiyor. ABD, Rusya, Azerbaycan, Ermenistan, KKTC, GKRY, Suud,  ve İran’ı da ilgilendiriyordu. Türkiye, enerji talebini Azeri gazıyla çeşitlendirmek isterken, Azerbaycan’daki rafineride de sabotaj oluyor ve Ermenistan’la da tekrar çatışma yaşanıyordu. Buradaki ince detay şu: Azerbaycan’da faaliyet gösteren enerji şirketleri İsrail ve ABD ağırlıklıydı…ABD, bölgeyi yeniden dizayn edip, bir süredir İran’a geniş alanlar açmaya başlarken, Suud-Türkiye-İsrail üçlüsü bu gelişmelere kayıtsız kalamazdı. Türkiye açısından bir zafer veya hezimet durumu söz konusu da değil. Ciddi bir diplomasi başarısı, kriz yönetimi becerisi ve bir psikolojik üstünlük halidir. Tabii şunu da göz ardı etmeyelim, küresel bir iddia için ekonomi, teknoloji, eğitim, askeri ve kalkınma alanlarında daha çok yol almamız gerekiyor.

***
Dünya ve Türkiye’de dış politika gündemi, o kadar hızlı değişiyor ki, uygulamaları hasebiyle geri dönüşü uzun zaman almasına karşın, neredeyse bir basketbol maçındaki taktik savaşı gibi hızlı değişmeye başladı.
Açıkçası çok bileşenli, çok aktörlü ve en önemlisi sürekli değişken ve çelişkilerin strateji sayıldığı bir denklem söz konusu. Karar alıcıların, söylemlerini ve uygulamalarını sürekli değiştirmesi de tam olarak bundan kaynaklanıyor.
Türkiye, İngilizlerin AB’den ayrılmasına yoğunlaşmışken, İsrail ve Rusya ile ilişkilerinde yeniden bir ivme kazandı.
Aslında İsrail’le anlaşma Kasım 2013’te hazırdı. Ancak Türkiye’de 17/25 Aralık darbesinin sonucu ve etkileri, ardından Türkiye’nin yaşadığı iç gerilimler, İsrail tarafından ağır alınmasına neden olundu. Özellikle, Rus uçağı hadisesiyle birlikte, enerji-terör temelinde farklı bir boyuta geçildi (Kanaatimce Türkiye, 1 Kasım’la birlikte uçurumun kenarından döndü). Zira Türkiye, Ruslara olan enerji bağımlılığını azaltmak ve enerji ihtiyacını gidermek için yeni ortaklar arıyordu. İsrail ise yeni enerji havzalarından üretilecek olan gazı (30 milyar metreküp) Kıbrıs-Yunanistan ve Mısır opsiyonlarına rağmen, Türkiye hattı üzerinden (Maliyet ve enerji güvenliğinden ötürü) dünyaya ihraç etmek istiyordu. Tam bu sırada Türkiye’nin Azerbaycan ve İsrail enerji kartını gören Rusya, Türkiye’yi kaybetmemek ve gururunu da küçük düşürmemek adına, hem PKK/PYD’yi destekliyor, hem de Türkiye ile görüşmelerde göz kırpıyordu.
Uluslararası İlişkiler öyle grift bir hâl aldı ki meseleleri tek bir nedene bağlamak, neredeyse imkansız. Çünkü, Türkiye-İsrail antlaşması sadece iki ülke arasında cereyan etmiyor. ABD, Rusya, Azerbaycan, Ermenistan, KKTC, GKRY, Suud,  ve İran’ı da ilgilendiriyordu.
Türkiye, enerji talebini Azeri gazıyla çeşitlendirmek isterken, Azerbaycan’daki rafineride de sabotaj oluyor ve Ermenistan’la da tekrar çatışma yaşanıyordu. Buradaki ince detay şu: Azerbaycan’da faaliyet gösteren enerji şirketleri İsrail ve ABD ağırlıklıydı. Rus Gazı yerine, Azerbaycan’daki İsrailli şirketlerle işbirliği yapmak isteyen Türkiye, Ruslara bu konuda ”Keyfin bilir” dedi. Azerbaycan-Ermenistan arasında yaşanan gerginlik aslında İsrail-Rusya çıkarlarının çatışmasıydı.
Ancak, Ukrayna’dan ötürü ABD ve AB’nin ambargosuna maruz kalan Rusya, Temmuz ayında ABD’nin alacağı ‘olumsuz’ kararı da göz ardı etmiyordu.(Bu sırada AB, ambargoyu 6 ay daha uzattı) Hatt-ı zatında Suriye konusunda Kerry-Lavrov mutabakatının Temmuz ayından sonra, sekteye uğraması da ihtimaller arasında. Çünkü, Netanyahu’nun Kerry ile görüşmesinde, Joe Biden’e özel teşekkür etmesi ABD’nin, Rusya ambargosuna devam edeceği yönünde bir mesajı olarak da okumak mümkün.
Ayrıca, Rusların dünyada siyasi ve ekonomik ilişki içerisinde olduğu ülkelerde, siyasi sorunlar baş gösterdi. BRICS ülkelerinden Brezilya-Güney Afrika ve Latin Amerika’dan Venezuela ile Arjantin, iç problemlerle uğraşıyordu. Latin Amerika’da Ruslar kaybederken, İsrail menfaatleri kazanıyordu. Ruslar, Türkiye gibi bir pazarı ve Erdoğan gibi anti-batıcı bir hükümetle de daha fazla sürtüşmek istemiyordu.
Dikkat edin! Türkiye-İsrail yakınlaşması/görüşme haberleri medyada yer aldıkça, Türkiye-Rusya ilişkilerinin yeniden tesisine yönelik haberlerde basında yer almaya başladı. Örneğin Putin’in Yunanistan’dan yaptığı Türk-Rus ilişkilerinin devamı yönündeki olumlu söylemi, AB’nin ambargoyu uzattığı ve ‘Türkiye’nin Avrupa başkentlerinde İsrail’le pazarlık yaptığı’,  yönündeki haberlere denk gelmesi tesadüf değildi.
Bu bağlamda Türkiye-İsrail antlaşmasının zamanlaması, Rusya-ABD ve Rusya-İsrail soğuk savaşından bağımsız değil. Elbette, İran’ın ABD desteğiyle Ortadoğu’da alan kazanması ve son olarak K.Irak’ta bazı bölgelerde eylemleri de ciddi bir tehdit olarak Türk-İsrail yakınlaşmasının nedenleri arasında sayılabilir.
Asıl vurgulamam gerekeni unutuyordum. Türkiye’nin terörle mücadeledeki başarısını da unutmamak lazım. Yakında PKK, ‘Silah bırakıyorum’ derse, şaşırmayın.
Sonuç olarak Türkiye, İsrail’le İran ve Rusya yüzünden istihbarat, enerji arzı/bağımlığı, Gazze’ye yardım elini uzatmak ve ekonomik nedenlerden ötürü bir araya geliyor. İsrail ise enerji, ekonomi ve güvenlik kaygılarıyla bir araya geliyor. Türk-İsrail ilişkilerin yeniden tesisi ve güven bunalımı, bir günde olacak bir iş değil. Özellikle İsrail’in Gazze ve Filistin’deki uygulamalarıyla ilgili. Türkiye-İsrail antlaşması, Rusya-Türkiye yakınlaşmasından bağımsız değil. ABD, bölgeyi yeniden dizayn edip, bir süredir İran’a geniş alanlar açmaya başlarken, Suud-Türkiye-İsrail üçlüsü bu gelişmelere kayıtsız kalamazdı. Türkiye açısından bir zafer veya hezimet durumu söz konusu da değil. Ciddi bir diplomasi başarısı, kriz yönetimi becerisi ve bir psikolojik üstünlük halidir. Tabii şunu da göz ardı etmeyelim, küresel bir iddia için ekonomi, teknoloji, eğitim, askeri ve kalkınma alanlarında daha çok yol almamız gerekiyor.
drhusamettin@hotmail.com
@HusamettinAslan

Yorumlar kapatıldı.