Bu yıl da, İHD‘nin, Ermeni soykırımının başlangıcı sayılan Ermeni aydınlarının bir gecede evlerinden toplanıp deniz yoluyla Haydarpaşa’ya getirilerek trenlerle bilinmeyene sevk edildiği güzergahı izleyen düzenlediği anma programına katılmak üzere, Kabataş iskelesine geldim.
Bizi bekleyen tekneye bindim…
Yollarda bin bir türlü hakaret ve zulme maruz bırakılarak katledilen Ermeni aydınlarının resimleri ellerde taşınmak üzere, katılımcılara dağıtılıyordu.
Bana Krikor Torosyan‘ın resmini taşımak düştü. Duygulandım…
Ulus devlet yaratma zorbalığı ile“Tek ulus,tek ırk, tek dil, tek din, tek millet”anlayışını dayatarak Anadolu’daki yurtlarından, binlerce yıldır yaşadıkları ana vatanlarından sürülerek, katledilen Ermenilere yönelik 1915 yılında gerçekleştirilen soykırımın 101. yılında, Halkların Demokratik partisi (HDP) Milletvekili Garo Paylan, 24 Nisan 1915’te tutuklanıp öldürülen Ermeni mebusların fotoğraflarını TBMM sıralarına koyarak mecliste andı ve akıbetlerini sordu.
Sivas Mebusları Garabet Paşayan ve Nazaret Dağavaryan, İstanbul Mebusu Krikor Zohrab‘ın da aralarında olduğu fotoğraflar HDP sıralarına yerleştirildi. Böylelikle, soykırımın mirası üzerine kurulan TC. devleti inkârı sürdürürken, soykırımın 101. yılında soykırım gerçeği böylelikle TBMM’de yüze vuruldu!..
Bu yüze vurma, hem siyasetçilere, hem de çeşitli illüzyonlarla ve uyduruk tarih yazımı ile kandırılmaya çalışılan halka, yeni kuşak genç bireylere idi sanki…
İz bırakmasını dilerim.
Anma programı boyunca, “Ermeni soykırımını tanı, af dile, tazmin et! “ yazılı pankartın Türkçesi, İngilizcesi ve Ermenicesi ayrı ayrı taşındı…
Anma programına göre, Haydarpaşa Garı’na doğru başlayan gemi yolculuğumuzda, sesinin olanca etkileyiciliğiyle sanatçı Leman Stehn Ermeni ilahileri ve Gomidas türküleri söyledi bizlere yol boyunca…
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon tarafından anma programına, aralarında EGAM (Avrupa Irkçılık Karşıtları Hareketi), Ermeni Hayırseverler Genel Birliği (AGBU) , Fransız Senatosu’nun sosyalist üyesi Philippe Kalntenbach ve İngiltere İşçi Partisi milletvekili Avrupa Parlamentosu üyesi Julie Ward‘ın da bulunduğu bir heyet de katıldı…
Kim bilir kimler vardı Sarayburnu’ndan Haydarpaşa’ya doğru giden o teknelerin içinde.
Tekneler hızla yol alırken, evlerinden apar topar toplanan Ermeni aydınları, başlarına geleceği sezebilmişler miydi?. Sorular, sorular…
“101 yıl önce bugün, 24 Nisan 1915’te başlayan tutuklamalarda Ermeni toplumunun her kesiminden kişiler, ama özellikle düşünce önderleri, şairler, yazarlar, gazeteciler İstanbul Sarayburnu’ndan gemiyle işte buraya,Haydarpaşa’ya getirildiler. Anadolu’nun içlerine, aslında ölüme götürüldüler. Çok az kişi kurtulabildi. Çoğu katledildi. Soykırım süreci simgesel olarak bu tutuklamalarla başladı…”
“1915 soykırımı, aynı zamanda “SEYFO” demekti. Süryani halkının kitlesel kırımı ve sürgünüydü. Ve aynı zamanda Küçük Asya ve Pontos Rumlarının soyunun kırılması demekti…”
Haydarpaşa Garı önünde, İnsan hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon’un açıklaması Av. Eren Keskin tarafından okundu. Daha sonra metnin Ermenicesi de okundu.
“…Soykırımın inkârı, soykırımın sürekli kılınmasıdır. Çünkü inkâr, kurumsallaşır, daha da ötesi toplumsallaşır, fail nesiller tarafından içselleştirilir. İnkâr, kurbanların kimliğine karşı nefretin sürekli üretilmesidir.
Cezalandırılmayan insanlığa karşı suç, Türkiye’de darbelerle, Kürt isyanlarının kanla bastırılmasıyla,Dersim soykırımıyla, 90’larda köyleri ateşe vermeler ve boşaltmalarla, milyonlarca kişinin kendi yurdunda mülteci haline getirilmesiyle işlenmeye devam etti. Çünkü, 1915 soykırımı ve onun inkârı, devletin istediği zaman hukuk dışına çıkabileceği ve suç işleyebileceği önkabulü köklü bir şekilde sisteme ve zihinlere yerleştirildi, benimsetildi ve normalleştirildi.
Bu nedenledir ki darbeler, işkenceler, zorla kaybetmeler, faili meçhuller, suç değil, devletin mecbur kaldığında yapması gereken şeyler olarak görüldü. Sorumlular cezasızlık zırhıyla korundu…”
Ellerimizdeki karanfilleri, anma etkinliğinin sonunda hep birlikte denize bıraktık. Dalgaların onları götüreceği yere doğru arkalarından hüzünle baktık…
Haydarpaşa Garı önündeki programının ardından, katılımcılar 24 Nisan 2011’de, zorunlu askerliğini yaptığı sırada öldürülen Sevag Balıkçı‘nın, mezarı başındaki anmaya da katıldı.
Yorumlar kapatıldı.