İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

2015 ve Ermenistan

ALIN OZINIAN
Ermenistan’ın Azerbaycan sınırında yaşanan, artık bir mikro savaşa dönüşen çatışmaların yanında, Türkiye’nin hala kaldırmadığı ticari ambargodan mütevellit ekonomik sıkıntılarına bir de iç siyasi çalkantılar eklendiğinde 2015’te önümüze parlak bir tablo çıkmadı. Soykırımın 100. Yıl dönümünde dünya kamuoyunda konunun yükseltilmesi eski yaralara biraz merhem olduysa bile, günlük sıkıntılar ve çıkmazlar yıla hakim oldu. Yıl biterken en önemli olay Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın Eylül’de Parlamento’ya ilettiği tartışmalı ‘Anayasa Değişikliği Tasarısı’, halk oylamasına sunulması halkın, ve yüzde 64 evet oyu ile sonuçlanmasaydı.

Özellikle Türkiye ve Ermenistan arasında imzalanan “Uzlaşma Protokollerinden” sonra hükümetten çekilen ve  karşı blogda yer alan Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnak Partisi) Anayasa değişikliklerine Ekim ayında ”Evet” demeye karar vermişti. Muhalefet, her seçimde olduğu gibi referandum sonuçlarına itimat etmediğini dile getirip, görev süresi 2018’de dolan Sarkisyan’ı başbakan olmaya hazırlık yapmakla suçladı.
Ermeni ve yabancı bölge analisteri yılı “zor” olarak nitelendirdilerse de Şubat başında düzenlediği basın toplantısında yılı özetleyen Dışişleri Bakanı Edvard Nalbantyan’ın özellikle Türkiye ve Azerbaycan ile ilgili sözlerine dikkat edilmeli.
Nalbantyan’ın Karabağ konusunda Türkiye’nin söyleminin eskimiş olduğunu düşünüyor. “İlişkilerin normalleşmesi için Ermenistan’ın değil, Soykırımı gerçekleştiren Osmanlı’nın devamı olan Türkiye’nin ön koşullar koyması tuhaf ” açıklaması belki de Ermenistan tarafından son yıllardaki en sert çıkışlardan. Nalbantyan ayrıca Türkiye’nin Ermenistan konusundaki diplomatik başarısızlığının, “Türkiye’nin sıfır sorun” politikası çerçevesinden seyredenlerden,  “Türkiye dış politikasında mantık aramak pek mümkün değil. Türkiye’nin başka ülkeler ile de normal ilişkiler kuramadığını görüyoruz” sözleri kuşkusuz bunun en iyi göstergesi.
Nalbantyan üstü kapalı da olsa Türkiye’yi Ortadoğu politikası ile ilgili olarak da eleştiriyor.  Ermenistan yıllar önce uluslararası platformlarda Kesab’a olan saldırıları, Der-Zor’daki kilisenin havaya uçurulmasını ve daha birçok akıl almaz olayı anlatırken, bunların sadece Ermeniler ve Hıristiyanlar ile sınırlı kalmayacağını belirtilmişti. Bölgedeki diğer azınlıkların ve özellikle Ezidilerin da aynı şeyleri yaşadıklarını çok defa dünya kamuoyuna dikkatini çekmeye çalıştı. Nalbantyan o günleri hatırlatarak, AGİT bakanlar toplantısında İŞİD ve El-Nusra’nın adının yüksek sesle söylenmesini teklif ettiklerinde, bu iki terör örgütünün isimlerinin belgelere girmesini engelleyen ülkelerin şu anda bu örgütleri desteklediklerini dile getirdi. Nalbantyan nedendir bilinmez, bu ülkelerin ismini bu kez yine açıkça zikretmek istemedi.
Mayıs ayında Türk vatandaşı olup, nüfus cüzdanını Mevlüt Çavuşoğlu’nun elinden alan İngiliz Muhafazakâr Parti milletvekili ve AKPM İngiliz Heyeti Başkanı Robert Walter, Türk eşi, Bodrum’daki evi ve hazırladığı ”Dağlık Karabağ’da ve Azerbaycan’ın işgal edilmiş diğer topraklarında şiddetin artışı” başlıklı rapor uluslararası kamuoyunda dedikodulara sebep oldu. Rapor AKPM onayını alamadı fakat raporun tartışılabilmesi bile Ermenistan içerisinde “diplomatlarımız iyi çalışamıyor mu?” kuşkusunu doğurdu. 
Bugüne kadar Azerbaycan’ın, AKPM’nin sadece kağıt parçası olarak nitelediğini kararlarına, bugün büyük önem verdiği bir gerçek. Nalbantyan bu tasarılara evet oyu kullananların bırakın Karabağ’ı ziyaret etmeyi, harita üzerinde yerini bile bulamayacağını ve açıkça gereğinden fazla ciddiye alınmamaları gerektiğini düşünüyor. “Ermenistanlı diplomatlar acaba daha aktif olabilirler mi” sorularına sinirlenen bakan, “nasıl ki sınırdaki asker eleştirilemezse aynı şekilde diplomatlar da askerilerimizdir” mealindeki sözleri ile “sorgulanmaması gereken diplomasi ve ordu” arzusunu dile getiriyor. “Diplomasi etiği” göz önüne alınarak, “eleştirmeyin” çağrısı bu kadar alenen yapılması bir yana bu problematik bürokrasi anlayışı Ermenistan’ın demokrasi konusunda nereye doğru gittiği hakkında da kaçınılmaz olarak soru işaretlerinin doğmasına sebebiyet veriyor. Ayrıca dış göç, ekonomik sorunlar, demokratikleşme konusundaki aksaklıklar Ermenistan hükümetinin yine konuşmaya gerek görmediği konular olarak kalıyorlar…

Yorumlar kapatıldı.