İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

II. Ankara Katliamı: Rusya, Esad, TAK, YPG ve ‘vesileler’

Ezgi Başaran
Hepimizin başı sağolsun. Reyhanlı, Diyarbakır, Suruç, Ankara Garı, Sultanahmet ve şimdi de Ankara’nın göbeğinde bir terör saldırısı… Bir katliam daha… 17 Şubat akşamı, tam mesai saatinin bitiminde, Meclis binasına, bakanlıklara ve TSK lojmanlarına yakın bir yerde, yani Ankara’da devletin kalbinde bir bomba yüklü araç patlatıldı. TSK personelini taşıyan servis aracı infilak etti. Çoğunluğu asker 28 kişiyi kaybettik, bir de Tarım TV’nin genç muhabiri Gülşen’i… 65 kişi yaralı… Bu terör saldırısının faili dün sabah saatlerinde Başbakan Davutoğlu tarafından YPG olarak açıklandı.

“YPG ile bağlantısı olduğu anlaşılan Salih Neccar isimli Suriye 1992 doğumlu” bir kişi şeklinde…
Hem Davutoğlu, hem de onun ardından konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan bunun belgelerinin ellerinde olduğunu söyledi ama televizyon kanallarına katılan ‘güvenlik uzmanları’ –ki aralarında hükümete yakın think tank’lerde görev yapanlar da var- YPG iddiasıyla ilgili ‘uluslararası kamuoyunda ikna turları’ yapılmasından bahsediyorlardı.
İkna turları!
**
Niye lazım ikna turları? Niye birilerini YPG’nin böyle bir katliam yaptığına ikna etmemiz gereksin?
Bir kaç sebebi var:
İkna ve uğraş gerekiyor çünkü her şeyden önce YPG, Suriye dışında bir terör eylemi yapabilecek kapasitede bir oluşum değil. Daha da önemlisi daha önce böyle bir eylem yapmışlığı yok. Terör eylemi tanımına uyan bir eylemi yok. Kurulduğu 2004 ile Suriye iç savaşının çıktığı 2011 arasındaki 7 yıl boyunca, Baas rejiminin baskısından sessizce beklemiş bir yapıdan söz ediyoruz.
Ayrıca inanırsınız inanmazsınız…
PYD lideri Salih Müslim Ankara’daki patlamayla ilgilerinin olmadığını, Salih Neccar adlı kişiyi de tanımadıklarını açıkladı.
Elbette doğru söylemiyor olabilir ama bu tarz terör eylemleri ses getirmek ve tabanı genişletmek amacıyla yapılır yani yapan yaptığını inkar etmez. Bir genelgeçer kural olarak…
Bir başka unsur…
Eylemin oluş tarzı, hedefi teraziye konulduğunda, PKK’den kopan ve daha önce de metropollerde yaptığı kanlı eylemlerle bilinen TAK’ın fail olma olasılığı çok daha fazla gibi görünüyor.
Ki, KCK yürütme kurulu başkanı Cemil Bayık’ın saldırıyla ilgili yaptığı açıklamada da bu ima var: “Ankara’da militarizmin merkezinde yapılan eylem de halkımıza karşı yürütülen insanlık dışı vahşi soykırımcı katliamlara karşı misilleme eylemi olabilir. Bu eylemi kimler yapmıştır bilemiyoruz. Ama daha önce Kürdistan’daki katliamlara misilleme olarak bu tür tepki eylemleri yapanların olduğunu biliyoruz.”
Bu ne demek? Besbelli TAK’ı ima eden bir açıklama…
Üstelik Bayık, saldırıdan bir gün önce, şöyle bir açıklama da yapmıştı: “Şu anda hareketimizde bütün gerillalar fedaidir. Şu anda herkes fedai eyleme başvurmaktadır. O kadar öfkelidir ki, herkes kendisini AKP’nin saldırgan güçleri içinde bir atom bombası gibi patlatmak istemektedir.”
**
Bir şehrin ortasında böyle bir katliam yapıldığında failler listesi aşağı yukarı bellidir. Ülkemizdeki olası failler listesi IŞİD, PKK, TAK, DHKP-C diye sıralanır.
Normal şartlarda, hemen hiç düşünmeden PKK’yi ya da TAK’ı fail olarak belirten devlet, bu kez bu iki örgütün adını anmıyor ama “içerideki teröristlerden yardım alan YPG” demeyi tercih ediyor.
Hatta… Bir kaç kez “Kesinlikle YPG’dir” diye vurguluyor.
Bu bilinçli bir tercihtir. Bu meşum olayı bir ‘diplomasi kaldıracına’ çevirme uğraşıdır daha da çok.
Bakınız….
Dün öğle saatlerinde Murat Yetkin’in Radikal’de yayınlanan yazısında çok ilginç bilgiler yer alıyordu: “Az önce konuştuğum ismini ve makamını saklı tutmak isteyen güvenlik kaynakları diyor ki, ‘Eğer kimlik bilgileri doğruysa, bu Neccar ailesi Suriye’de Beşar Esad’ın başında bulunduğu Baas rejiminin askeri istihbaratı Emn ül-Askeri’yle irtibatlıdır’. Yine diyorlar ki, ‘İlk değerlendirmemiz, bu saldırının asıl hedefinin Hava Kuvvetleri Komutanlığı olduğu yönündedir.’ Burada verilmek istenen bir mesaj var. O mesaj da 24 Kasım 2015’te Rus SU-24 uçağının bir Türk F-16’sı tarafından düşürülmesi ve pilotunun öldürülmesine karşı misilleme…
Peki, neden böyle değerlendiriyor güvenlik birimleri? Diyorlar ki, eğer bu bir taşeron eylem olmasaydı PKK pekala kendi bombacılarından birini kullanabilirdi, üzerinde kimlik filan da taşımazdı. Bu saldırıda Suriye’den göçmen kaydı ile giren eylemcinin, üzerinde kimliğiyle kullanılmış olması, adeta adrese yazılıp altı imzalanmış bir mektuba benziyor.”
**
Anlaşılan Yetkin’in görüştüğü yetkililer bu saldırının ardında Rusya’nın ve onun desteklediği Esad rejiminin olduğunu düşünüyor.
Peki o yetkililerin dediği gibi ortada ‘adrese yazılmış bir mektup’ var ise, Türkiye o mektupla ne yapacak?
Bana kalırsa onun cevabı da “Burada özel mesajım YPG’yi hala terör örgütü olarak görmek istemeyenlere” diyen Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasında gizli: “Bu olay şunu göstermiştir, Türkiye’de son dönemde cereyan eden terör eylemleri karşısındaki operasyonlarımız ciddi manada neticesini vermektedir. Bu aldığımız neticeler özellikle ülkemizde, ağırlıklı olarak bölge halkında olumlu neticeler vermektedir. Uluslararası camiada dostlarımız açısından, PYD ve YPG bağlantısını Türkiye’deki bağlantısının PKK ile ne kadar güçlü olduğunu anlatamadığımız bağlantısı anlaşılacaktır. Bu olay dostlarımızın bizi daha iyi anlamasına vesile olacaktır.”
Vesile!
Evet anahtar sözcüğümüz bu. Başta dile getirdiğim ‘diplomasi kaldıracı’ da bu anahtar sözcükte gizli.
Şimdi bu saldırının ardında Rusya mı var? Esad mı var? TAK mı?
Türkiye bu saldırı ‘vesilesiyle’ Azez’deki YPG mevzilerini bombaladığı için karşısına aldığı uluslararası kamuoyunu ‘kazanabilecek’ mi?
Bu saldırıyı bir diplomasi kaldıracı olarak kullanıp YPG’nin yanında duran ABD’yi sıkıştırabilecek mi?
Bunları bilemiyoruz.
Biz sıradan insanlar, yurttaşlarımızın, dostlarımızın, polisimizin, askerimizin şehrin ortasında aramızdan ayrılışına kahroluyoruz.
Evet biz bu hayat hesabıyla uğraşıyoruz ve Allah hepimizi böyle ‘vesilelerden’ korusun diyoruz.

Yorumlar kapatıldı.