İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

“Türkiye, ‘Ermeni Sorunu’nun Ciddiyetinin Farkında Değil”

Turkishny.com – Safiye Şensoy
“Türkiye’nin ‘Ermeni Meselesi’nin ne kadar ciddi olduğunu anlaşıldığı kanısında değilim Türk Amerikan Dernekleri Asemblesi (ATAA) Başkanı Mehmet Toy, Türkiye çıkarlarını ön planda tutarak ABD’de çalışmalarına devam etmektedir. Birçok makalesi bulunan Mehmet Toy’un aynı zamanda Türk Amerikan toplumuna katkılarının yanı sıra uzmanlık dallarında beş kitabı ve video dersleri bulunmaktadır. Türk Amerikan toplumuna yönelik çalışmalarından ötürü 2014’te Türk Forumu ve Dünya Türkler Birliği tarafından en başarılı Türk profesyonelleri arasında gösterilen Dr. Mehmet Toy ile ATAA’nın önümüzdeki dönem faaliyetleri ve Ermeni Meselesine dair düşünceleri konusunda bir röportaj gerçekleştirdik.
Dr. Mehmet Toy, ATAA olarak bir yandan 36. Türk Amerikan Ulusal Liderlik Konferansı’na hazırlandıklarını altını çizerken diğer yandan Ermeni Meselesi başlığı altında Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda çalışmalara devam edeceklerini sözlerine ekledi. Öte yandan Türkiye’nin bu konudaki farkındalık seviyesinin yükselmesi gerektiğini öne süren Dr. Mehmet Toy, Ermeni Meselesi konusunda Türk tezinin dünyaya aktarılmasının önemi üzerinde durdu.

nlc-mt-azeribeijan-tv.jpg
Turkishny.com: 2014 Temmuz ayından beri ATAA Başkanlığı görevini sürdürmektesiniz. Yönetiminiz süresince yapılan çalışmalarla ilgili bilgi alabilir miyiz? Ayrıca, geçtiğimiz yıl Sözde Ermeni Soykırımı iddialarının 100. yıl dönümü olması nedeni ile Ermeni Diasporasının çok faal olduğu bir yıldı. 2016’da Ermeni Diasporası ve onların asılsız iddiaları ile mücadele edilmesi açısından bizleri nasıl bir yıl bekliyor? Bu bağlamda sizin 2016’ya dair öngörüleriniz neler?
Mehmet Toy: 2014 Temmuz’da görev aldığım zamandan bugüne kadar çok yoğun bir çalışma temposuna girmek zorunda kaldık. Bunun nedeni bildiğiniz gibi 2015 Nisanı’nın Ermeni sorununun 100. Yıldönümü olmasıydı. Onun için Ermeniler çok ciddi bir şekilde hazırlık yapıyorlardı. Bizimse o zamana kadar gerek Türkiye’de gerekse dışarıda fazla bir hazırlığımız yoktu. Bunun için ne yapabiliriz diye uzun uzun düşündükten sonra Amerika’nın her tarafında seminerlere başladık.  New York, New Jersey, Chicago ve Kanada’nın Ottawa ve Toronto şehirleri de dahil olmak üzere Amerika’nın çeşitli bölgelerinde sanıyorum 24 seminer verdik. Bu seminerlerde ben ve Günay Evinch dahil, Profesör Michael Gunter, Justin McCarthy ve Mehmet Perinçek konuşmalar yaptı. Bu toplantılara ANCA’nın takipçisi Ermeniler de geldi. ANCA, Arizona ve North Carolina gibi bir çok eyaletlerde ki üniversitelerde düzenlediğimiz seminerlerimizi durdurmak için uğraştılar; fakat başarılı olamadılar. Bu seminerler 2014’te olduğu gibi, 2015 Nisan’da ve sonrasında da devam etti.
Öte yandan, Nisan 2015 de Washington DC’de gösteri yapmamız gerekiyordu ve bu gösteri için yönlendirme komitesi gibi bir komite oluşturuldu. Ben de o komitenin eş başkanlığını kabul ettim.  Washington DC’de tüm dernekler beraberce yürüyüş yapabilmek için bir araya geldik. Sanıyorum ki, bazı arkadaşların rakamlarına göre 5000, bazılarınınkine göre 7000 kişinin bir araya geldiği oldukça büyük bir kalabalık oluşturabildik. Bu denli yüksek sayıda katılımın olmasında  herkes çok yardımcı oldu. ATAA’nın yanında öbür organizasyonların, mesela Washington DC’deki Türk Kültür Merkezinin, Pennsylvania ve New Jersey’deki derneklerin ve MUSIAD’ın  bu konuda çok yardımı oldu. Ben ve arkadaşlarım  New York ve New Jersey de bazı camilerinde konuşmalar yaptık halkımıza konuyu anlatabilmek için. Farklı derneklerden gelen arkadaşlar bizimle çalışabildiler ve çeşitli eyaletlerde yasayan Türkler otobüslerle Washington DC’ye taşındı. Bu yürüyüşte bize Amerika’daki Müslüman derneklerin temsilcileri de eşlik etti.
Yürüyüşe ek olarak, Wisconsin, Rhode Island ve Illinois gibi bir çok eyalet senato ve kongresinde Türkler aleyhine çıkabilecek kararlarla mücadele vermek zorunda kaldık. Sadece ANCA taraftarı Ermeniler değil, Yunanlılar bile Türklerin kendilerine soykırım yaptığını iddia ederek yerel senato ve kongrelerde bu konuda kararlar çıkarmaya  çalıştılar ve bazı eyaletlerde başarılı oldular. Ve biz bu kongre ve senato üyelerine tek tek mektup yazmak zorunda kaldık, hatta çoğu zaman tek tek telefonla aradık. Bunlar tabi çok zaman aldı, fakat biz her bölgede çok daha büyük bir Türk topluluğuyla çalışabildik. Güçlü bir birlik oluştu. Bunu pozitif olarak söyleyebiliriz, fakat bunun yanında eksiklerimizi de gördük. New Jersey ile New York arasındaki Lincoln Tunnel’ın girişine ‘Türkler 1,5 milyon Ermeni’yi öldürdü.’ diye ekran görüntüleri (display) konuldu. Biz bunu önceden hesaplayamadık. Benim bizzat Weehawken Belediye Başkanı’nı aramama rağmen ve o yazıyı kaldırtmak için mücadelelerimize rağmen biz o yazıyı kaldırtamadık. Fakat buna karşılık Kaliforniya’da Ermeniler yürüyüş yaparken küçük model uçaklar üzerine bunun yalan olduğuna dair kendi yazılarımızı koyduk ve bu şekilde uçurttuk. Kaliforniya’da az sayıda arkadaşımız ANCA takipçisi Ermeni kalabalığına karşı durabildi.
Bunların da ötesinde Türkiye’nin içinde ve dışındaki üniversitelerle ve Starbucks gibi kuruluşlarla da  mücadele etmek zorunda kaldık.  UCLA (University of California, Los Angeles)’ın gazetesi Daily Bruin  bizleri Ermeni soykırımıyla suçlayan bir yazı yayınladı. Biz o yazıya karşı mektup gönderdik ve bizzat gazeteyi basanlara telefon ederek toplantı istedik. Karşı yazımızı üniversitenin başkanı olmak üzere önde gelenlerine kopya ettik.  Ayni şekilde Starbucks’ın yönetimine yazılar yazdık.
Bunlar yetmiyormuş gibi, önce TUSIAD ve Boğaziçi Üniversitesi’nin beraberce ve sonrada  İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Ermeni sorunu konusunda birer konferans düzenleneceğine dair bilgiler geldi. Konferansa katılanların hepsi Türkiye aleyhtarı insanlardı. Bunun üzerine TUSIAD ve Boğaziçi’ne yazılar yazdım ve eşit şekilde iki görüşün de temsil edilmesini istedim. Yazıma TUSIAD cevap verdi, Boğaziçi cevap bile vermedi. Ve konferansı yaptılar.  Bilgi Üniversitesi’nin yönetimi yazışmalarımız sonucu konferanstan vazgeçti. Fakat bir ay sonra bu konferansın Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılacağı haberi geldi. Ben Boğaziçi Üniversitesi’nin rektörüne  bizzat yazı yazarak bu konferansın ya kaldırmasını ya da Türklerin tezlerini de savunan insanları da dahil etmesini istedim. Mesela onlar üç kişi çıkarıyorsa ben de üç kişi yollayacağım, dedim. Adil bir şekilde yapmalarını istedim. Eğer siz bunu Ermenistan’da tekrar edebilirseniz, ben size her türlü desteği vereceğim dedim. Bu mektubuma cevap gelmedi ve ben çeşitli yerlerde Boğaziçi Üniversitesi rektörünün istifasını istedim. Size söylemek istediğim şu, Türkiye’de bu problemin ne kadar ciddi olduğunun anlaşıldığı kanısında değilim. Biz 24 Nisan tarihinde biz yürüdüğümüz zaman ben isterdim ki Türkiye’de insanlar sokaklara dökülsünler, yürüsünler ve bu yalana karşı çıksınlar. Biz Türkiye’de bu desteği göremiyoruz ve bazı üniversitelerde bizim tezlerimizin tersi savunulmaya çalışılıyor.  Türkiye’nin kendi yetiştirdiği evlatları tarafından arkadan hançerlenmesini görmek çok üzücü.
Bu aktivitelere paralel olarak Bright Future Project adında bir projeyi başladık. Bu projenin amacı Amerika’daki Türklere tarihini, kültürünü, dilini online bir şekilde öğretebilecek bir sistem yapmaktı. Bunun için de 2014’ün ortalarından itibaren Başkent Üniversitesi ile birlikte çalışıyoruz. 2015’te, Illinois, Pennsylvania ve Washington DC’de pilot projeler  yaptık. Yaşları 8-12 ve 13 ve yukarısındakilere hitap eden Türkçe öğrenimi yaptık ve bu projelere de her bölgede aşağı yukarı 8-10 kişi katıldı. Çok pozitif tepkiler aldık.
2016’da da birkaç deneme yapmayı düşünüyoruz ve bu denemeleri bu yılın sonundan itibaren başlatacağız. Tam olarak kursu da 2017’de yapmayı planlıyoruz. Bu sistem yapıp dersleri hazırlamak uzun bir süremizi aldı. Fakat bu projeden de epey umutluyuz.
Macintosh HD:Users:safiyesensoy:Desktop:mehmet toy:mt-eyupsultan-2014.jpg
Turkishny.com ATAA olarak önümüzdeki dönemde öncelikleriniz nelerdir?
Mehmet Toy: Bu seneki konularımız daha değişik. Bu yıl  PKK terörizmi ciddi boyutta ve Rusya destekli. Rusya’nın Suriye’deki Türkmenlere saldırısı ve Türkiye’nin hava sahasını ihlal etmesiyle uçağının düşürülmesi Türkiye için son derece sıkıntılı konular.  Bunu bildiğimiz için, Rusya karşıtı ilk bildiriyi yazan da biziz. Biz dünya toplumunun bu olaya  reaksiyon göstermesini istedik ve bildiriyi de o nedenle yayınladık. Bu arada da PKK olayını da çok ciddi bir şekilde takip ediyoruz ve PKK Terörünü lanetlemek için bir imza kampanyası açtık. Bildiğiniz gibi 1128 akademisyen, terörü destekleyici bir bildiri yayınladı. Bu bildirinin, eski  bir akademisyen olarak, ne kadar yanlış olduğunu karşı bir imza kampanyası açarak bildirmek istedim. İmza kampanyası hala devam ediyor. Sonuç olarak biz Türkiye’deki terör olaylarına çok duyarlıyız. Bu konuda toplumu sürekli uyarmak istiyoruz ve Türkiye’nin haklı mücadelesinde Türkiye’ye destek olmak için elimizden geleni yapmak istiyoruz.
25 – 27 Şubat arasında her yılki gibi bu yıl da Ulusal Liderlik Konferansımız var. Bunun için de çok enerji harcadık. İyi bir konferans olacağı inancındayız. Burada, her yıl yaptığımız gibi, önce kongresel ziyaret ile başlayacağız. İlk gün gidip kongre üyeleriyle bir araya geliyoruz ve kendi tezlerimizi anlatıyoruz. Bu yıl da aynı şeyi yapacağız. Ondan sonra Türk – Amerikan ilişkilerine yöneliyoruz. Bu panellerde hem Amerika’nın Türkiye Büyükelçisi John Bass ve aynı zamanda Türkiye’nin Amerika Büyükelçisi Serdar Kılıç dahil olmak üzere Amerika’nın eski büyükelçisi gibi isimleri konuyu daha detaylı bir şekilde konuşabilelim diye davet ettik. Türkiye Amerikan ilişkilerinde Suriye’de olan olayları, PKK olaylarını anlatabilmek için ve farklı bakış açılarını tartışmak için çeşitli organizasyonlardan konuklar davet ettik.
2015’te ve 2016 Ocak’ın da, çok önemli iki şey oldu. 2015’te Doğu Perinçek’in haklılığı Avrupa Yüksek Mahkemesi tarafından kabul edildi ve Ermeni Olayı’nın bir soykırım olamayacağını yüksek mahkeme çok açık bir şekilde belirtti. Ayrıca Fransa Anayasa Konseyi, 8 Ocak 2016 tarihinde ki kararıyla Yahudi Soykırımı’nın, yani Holokost’un inkar edilmesinin fiilen suç sayılacağını ve bir fiilin soykırım olup olmadığı ancak bir yetkili mahkeme tarafından saptanabileceğini, yasama ve yürütme organlarının herhangi bir olayı insanlara karşı suç olarak saptama yetkisine sahip olmadığını belirtti. Yani böyle bir şeyi söyleme hakkı ancak mahkemenin olabilir. Ayrıca, bu kararla 29 Ocak 2001 tarihinde Fransa Parlamentosu tarafından kabul edilen ve 1915 olaylarını soykırım olarak tanımlayan yasanın tüm etkilerini ortadan kaldırdı ve Ermeni Soykırımı’nın inkarını suç sayan yasaları da geçersiz hale dönüştürdü. Dolayısıyla bu iki mahkeme kararı Ermeni tezini hukuksal olarak çürütmüştür. Biz konuyla ilgili bir metin yayınladık, Bütün kongre üyelerine ve herkese ayrı ayrı ulaştıracağız ve anlatacağız.
Yıllık konferansımızda, bunların dışında da Türk Amerikalı olarak ABD’deki seçimleri ve bu seçimlere nasıl katkıda bulunabileceğimizi anlatacağız. Medyayla olan ilişkilerimizi ve dernekler nasıl daha efektif bir şekilde çalışabilir, bunları konuşacağız. Tahmin ediyorum, yönlendirme komitesini ve başkanlığından ayrılışımı konuşacağız. Ayrıca Amerika’daki başarılı Türk işadamlarının başarılarını anlatan panellerimiz olacak. Başarılı kadınlarımızın panelleri olacak. Genel olarak çalışmalarımız bu şekilde.

mehmet-q0-kasim-2013-bethlehem.jpg

Turkishny.com: Son dönemdeki Türk-Amerikan ilişkilerinin, Amerika’nın Suriye politikası özelinde bir değerlendirmesini yapar mısınız? 
Mehmet Toy: Türk Amerikan ilişkileri çok boyutlu ve dostça bir ilişkidir. Demokrasi ve insan hakları ve terörle mücadele iki ülkenin de temel kusurlarıdır. Biz Türkler olarak 1975’ten 83’e kadar terörle uzun zamandır mücadele ediyoruz. 26 diplomatımız ASALA tarafından katledildi. 1984’ten bu yana da PKK Terörizmi Türkiye’de belki de 40,000’in üzerinde can aldı. Amerika terörle en ciddi bir şekilde 9/11/2001’de karşılaştı ve ondan sonra da El Kaide ve şu anda da DAEŞ denen bir terör var. Bu terör hem Türkiye’de, hem Avrupa’da ve Amerika’da etkili durumda. Türkiye’ye bakınca Türkiye sadece 1984’ten başlayan PKK terörüyle değil, aynı zamanda şu anda Rusya’nın bu terör örgütlerine vermiş olduğu destekle de  mücadele etmek zorunda. Bunlar da yetmiyormuş gibi 3 milyonu asan göçmenle baş etmek zorunda. Böyle olunca bu iki dostun yapacağı en önemli şey, Rus Federasyonu’na karşı durmak; PKK, PYD ve DAEŞ terörizmine karşı durmaktır. Amerika’nın PYD’yi DAEŞ ile savaştığı için iyi bir organizasyon olarak görmesi doğru değildir. PYD’nin PKK ile bağlantısı çok açıktır.
ABD’nin Türkiye’nin dostu olarak Türkiye’nin zarar görmesini isteyeceğini düşünmüyorum. Dolayısıyla Amerika, Türkiye ile beraber PKK terörizmine karşı durmalı ve karşı dururken de masaya otursunlar dememelidir. Çünkü masaya teröristle nasıl oturacaksınız? Türkiye’nin PKK ile masaya oturması demek Amerika’nın geçmişte El Kaide ile bugün de DAEŞ ile aynı masaya oturması demek. Bunun çözüm olmadığı herkesçe bilinmektedir. Amerika’nın yapacağı şey, PKK’nın teslim olmasını istemektir. Bu görüşlerimi daha önce yayınladığınız mektubumda da belirtmiştim. Türkiye’deki PKK terörünü dizginlemenin en önemli koşullarından birisi ABD’nin açık olarak PKK’dan teslim olmasını istemesidir ve PYD’ye olan desteğini çekmesidir.  PYD’ye verilen silahlar Türk askerine ve polisine ve sivil Türk halkına doğrultulmaktadır.
Suriye’deki göçmen konusuna gelirsek, Türkiye olayın başında bir milli güvenlik bölgesi oluşturalım, demiştir ve bu güvenlik bölgesi oluşturulsaydı belki Türkiye, 3 milyon gibi bir rakamla karşılaşmayacaktı. İnsanlar kendi ülkelerinde yerleşebilecekti. Şu anda hem Türkiye hem de Batı ve aynı zamanda da ABD, böyle bir göçmen istilası altında kalmayacaktı. Türkiye’nin bütün ısrarlarına rağmen, ne ABD ne de Avrupalı müttefikleri bu işe yanaşmamıştır ve yeterince aktif davranamadıkları için Rusya’nın Suriye’ye girmesini resmen davet etmişlerdir. Rusya, çok ciddi bir şekilde Türkmenlere hem de Esad’a karşı kim varsa saldırmaktadır. Sonuç olarak, bundan sonra yapılacak şey PKK terörüne ve Rusya’ya beraber karşı çıkmaktır. Göçmen olayını da çözmek için, mademki güvenlik bölgesi kurulmasına hayır denildi, o zaman Amerika ve Avrupa’nın ‘göçmenler gelmesin’ deme hakkı yoktur. Burada çok iyi güvenlik soruşturması yapılmalıdır ve terörist gruplarının  girmesi kesinlikle engellenmelidir. Bu kurallar, elbette Türkiye için de geçerli olmalıdır. Türkiye’nin en büyük sorunu çok uzun sınırlarının olması ve bu sınırlarda istediği güvenliği sağlayamamasıdır. Hem ABD hem Türkiye’nin Avrupa’daki müttefikleri, bu sınırlardaki güvenliğin elektronik olarak nasıl sağlanacağında Türkiye’ye çalışmalı ve destek olmalıdır. Böylece terörün Batı’ya geçmesi de büyük ölçüde önlenecektir.
Turkishny.com: Amerika’ya kadar uzanan terör tehdidi ve uluslararası kamuoyunun gündeminde en üst sıralara taşınan korku ve paniğin hakim olduğu bir ortamda, ABD’de bir sivil inisiyatif olarak aktif faaliyet göstermenin avantaj ve dezavantajlarından bahseder misiniz?
Mehmet Toy: ABD’nin büyük çoğunluğu ‘Müslüman’ sözcüğünden adeta korkmaktadır. Şu anda Müslümanlar adeta teröristle eşdeğer tutulmaktadır ve bu kanıyı yıkmak çok zordur. Büyük çoğunluk böyle düşünmektedir. Trump’ın politikasını ve gördüğü desteği buna örnek verebiliriz. ANCA, Ermeni Olayını bir din olayı gibi algılatarak Müslümanlar, Hıristiyanlar soykırım yaptı demekte ve bu yüzden büyük destek almaktadır. Buna rağmen, biz Müslümanlar  terörün her türlüsüne karşı çıktığımızı çok belirgin bir şekilde ortaya koymalıyız. Böyle olursa, hiç olmazsa, bütün Müslümanların böyle düşünmediğini anlatmış oluruz. Yapabileceğimiz en önemli şeylerden birisi budur. ATAA bunu yapmaya çalıştı, Fransa’da ve Türkiye’de olan terör olaylarına karşı bildiri yayınlayarak.
Turkishny.com: Geçtiğimiz günlerde İbrahim Uyar ile birlikte yürütmekte olduğunuz Türk Amerikan Yönlendirme Komitesi eş başkanlığı görevinden ayrıldığınızı duyduk. Bu ayrılığın sebebi nedir?
Mehmet Toy: Yönlendirme Komitesi’nde 2015’te görev yaptım. O zaman bu bir dernek değildi, bu bir komite idi. Biz yazdığımız birçok yazıda, hatta Starbucks’a yazdığımız yazıda bile, yönlendirme komitesinin adını ve derneklerin adını koyarak ATAA olarak yaptığımız işe daha fazla ağırlık vermek adına derneklerin isimlerini kullandık.  Hangi eyaletin kanun yapımcılarına  bir yazı yollayacaksak o eyaletteki derneklerin adını koyarak yolladık. Bu durumun daha iyi bir etki yarattığını düşünüyorum. Ben hem ATAA’nın başkanı olarak hem de bu yönlendirme komitesinin eş başkanı olarak görev yaptığım esnada herhangi bir sorun çıkmadı. Ve değişik görüşteki  arkadaşlar bir araya geldi. Burada bir denge görevi gördüğümü sanıyorum. 2015’te başarılı olduk. 2016’da yönlendirme komitesinin dernekleştirilmesi önerildi ve bunun için belli ölçüde para toplandı. Fakat bu ATAA yönetiminde problem olarak görüldü. İki derneğin başkanı olmam konusunda çekinceler öne sürüldü. Bunun birkaç hafta süren toplantılar esnasında tartıştık ve bu tartışmalar sonrasında benim eş başkanlığa devamım konusunda çoğunluğu sağlayamadım. Bir başkan olarak yönetim kurulu çoğunluğunun desteğini almadan nasıl bu görevi alabilirdim? Ben bunun iyi bir örnek olmadığını arkadaşlara mektup yazarak bildirdim. Dernekleşmeden vazgeçilmesini önerdim. Eğer Yönlendirme Komitesi dernekleşirse de biz yine inandığımız konularda beraber çalışabileceğimiz belirttim. Nihayet Türkiye Büyükelçiliği önünde PKK ve ANCA gösterisine karşı beraber durduk.
ATAA Yönetimi olarak Türkiye de hiçbir partiye bağlı değiliz. Bizim partimiz Türkiye’dir. Olaylara Türkiye’nin çıkarları ve Türkiye-Amerika arasında iyi ilişkilerin kurulması  açısından bakarız ve ben bile bu nedenle bazı fikirlerimden ötürü kritik aldım, eleştirildim.. Türkiye’nin çıkarlarını düşünen, bu konuda mücadele eden ve partisel düşüncelerini bir tarafa bırakabilen herkesle çalışabiliriz ve inanıyorum ki, çalışmaya devam edeceğiz. Eş Başkanlıktan ayrılmamın Amerika’daki Türk dernekleriyle ATAA’nın beraber çalışmasında bir problem yaratmayacağı inancımı koruyorum. Ve bunun için her türlü çabayı göstereceğimi belirtmek isterim.

Yorumlar kapatıldı.