İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

“Çok affedersiniz” zebani misiniz!

Selcan Taşçı / selcantasci@gmail.com
Seçim meydanlarında bir siyasi partinin genel başkanına, sanki bir suçun itirafını bekler gibi “Alevi olduğunu açıkla” diye sözde meydan okumak, iki lafın birinde yerli yersiz araya “Biliyoruz ki Alevi”, “Biliyorsunuz kendisi Alevi”yi sıkıştırmakla arasında hiçbir fark yok… “Çok affedersin Ermeni”yle aynı kafanın mahsulü… “Çok affedersin” kafatasçılık, ırkçılık, köktendincilik, mezhepçilik velhasıl “ayrımcılık” en nihayetinde hepsi. “Suç”laştırmaya çalışıyorlar ya hani, ondan; Nefret söylemi!

Sandığa gidene kadar -siyasette “köprüyü geçene kadar”a denk geliyor- bilmem kaç yıl sonra TBMM’ye Ermeni, Yezidi vs. vekil sokulabilen ortamı yaratmış olmakla övündükten sonra, “çok affedersin”;
Ruh kökü infilakı!
***
Mesela binlerce kripto Ermeni’nin, mesela kendini Kürt sanan yüz binlerce Alevi’nin, mesela Allah’ın verdiği akılla imtihanlarında putperestlere rahmet okutan yığınla Müslüman’ın, mesela toplumu Allah ile aldatanların, Allah ile dolandıran, Müslümanların kuruş kuruş biriktirdiği rızıklarına dahi göz dikenlerin, kul hakkına girmekte beis görmeyen çok dindarların, “gerekirse papaz elbisesi giymeye hazır” dindarların, Patrikhane’nin ekümenikliğine çalışan, komitacı, iş birlikçi, hain Ermeni çetelerin Müslüman kadınlara tecavüzhane olarak kullandığı kiliseleri restore edip kin ayinlerine açmak için milyonlar harcayan, Orta Doğu’daki işgalci haçlı askerlerinin sağlığı için dua edip kendi şehitlerine o kutsal makamla anılmayı çok gören “Müslüman” siyasetçilerin kol gezdiği ortamda, kayyımın el koyduğu Bugün’ün dünkü manşetiydi:
– CHP Sözcüsü Böke vaftiz edilmiş
Eeee?
Gazetenin muhabiri hiç utanmamış CHP İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke’yi arayıp sormuş bir de:
“Çok affedersin” de dedi mi bilmiyorum;
– Hristiyan mısınız?
Selin Hanım’ın da basireti mi bağlandı neyse; pekala “size ne” diye cevap vermesi varken tutmuş “Genel Merkez’e sorun” demiş.
İyi de aynen muhabire ne, gazeteye ne olduğu gibi Genel Merkez’e ne kişinin neye, nasıl inandığından?
***
Bugüne kadar “medya savcısı” gördük, “medya hâkimi” gördük, çok “medya mahkemesi” kuruldu, “medyanın infaz memurları”nı, “haysiyet cellatları”nı hep gördük, infazdan sonraki sürece de el atma ihtiyacı duydularsa demek şimdi bir de “medyanın -hâşâ- Münker ve Nekir’leri; sorgu melekleri” çıktı başımıza!
Öyle ya, bizim inancımızda ahiret değil mi bu “kul”ları “Rabbin kimdir? Dinin nedir? Peygamberin kimdir?” diye sorguya çekmenin yeri. Ve sorgu melekleri değil mi bu işle görevli?
Merak etmeden duramıyor insan;
Sırada ne var?
“Çok affedersin” zebani mi olacaksınız bu trajikomik tiyatronun bir sonraki sahnesinde?
***
Bu gazete kupürünü çerçeveletip asın derim ben. Başta bu nevi saldırıların değişmez adresi olmasına rağmen, “Yeni Anayasa”ya en az AKP kadar hevesli olduğu aşikar olan CHP’li arkadaşlar… Asın ki her baktığınızda toplumu oluşturan bütün bireyleri “dillerine, ırklarına, renklerine, cinsiyetlerine, siyasi düşüncelerine, felsefi inançlarına, dinlerine, mezheplerine göre kategorize etmeksizin eşit sayan” mevcut Anayasamızın kıymetini hatırlatsın!
“Devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğu” bir düzende bile hal buyken, bir de hiç rejim tartışmasına, idari bölünmeye filan girmiyorum bile, devletin insanları, güya “kimlikleri tanıma” adı altında “ayırıcı” rol oynayacağı bir düzende, toplumda oluşabilecek/oluşturulabilecek “birbirinin gözünü oyma” iklimini varın tahmine çalışın!
***
Türkiye Cumhuriyeti’nin yazılı kanunlarında Anayasası’nda da, Türk töresinde, bu milletin bin yıllar ötesinden bugüne taşıdığı geleneğinde de ne “Ermeni olmak” diye, ne “Hristiyan olmak” diye, ne “Alevi olmak” diye, ne “Kürt olmak” (ya da olmamak) diye “varoluşsal suçlar” yoktur; olmamıştır!
“Dili, ırkı, rengi, cinsiyeti, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi ne olursa olsun” her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı “siyaset yapma” hakkına sahiptir;
Kimse bu doğal ve yasal hakkını kullandığı için yahut kimse kimseye bu doğal ve yasal hakkını kullandırttığı için suçlanamaz; suçun ta kendisi bu hedef gösterme, bu linç eylemidir asıl!
Bu riyakâr, iki yüzlü ortamı en güzel İsmail Saymaz özetledi:
“Neymiş ‘cehapeli’ Selin Sayek Böke Hristiyanmış; sanırsın Markar Esayan İsmailağa tekkesinde müezzin…”
Ekleyelim, düne kadar Başbakan’ın resmî Başdanışmanı olan Etyen Mahçupyan da Dolmabahçe Camii imamı mıydı sanki!
***
Irk yahut din; bu ve benzeri tartışmaları bertarafta kullandığım tek ölçü var benim; Diyarbakırlı olan, Mustafa Kemal’in ve bugün milyonlarca Türk Milliyetçisinin “fikirlerinin babası” saydığı, “Türkçülüğün Esasları”nın yazarı Ziya Gökalp’in, kendisini “Kürt olmakla” suçlayan(!) Ali Kemal’e verdiği o tarihi cevap:
“Türk olsam olmasam ben Türk dostuyum,
Türk olsan olmasan sen Türk düşmanı!
Çünkü benim gayem Türkü yaşatmak,
Seninki öldürmek her yaşatanı!”
Ölçü budur!
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları açısından bağlayıcı olan kişinin “vatana bağlılıkla bağdaşmayan eylemler” içerisinde olup olmadığıdır; Türkiye Cumhuriyeti’ne sadakatla bağlı, menfaatlerine canı gönülden hizmet eden bir Hristiyan Türk, Şafii Kürt yahut her hangi etnik kökenden geliyor, her hangi inanca aidiyet hissediyorsa fark etmez; Türkiye Cumhuriyeti’ne “ihanet” halindeki en dindar kılıklı Müslüman’dan, en arî Türk’ten daha evladır, daha millîdir, daha yerlidir!
“Çok affedersin” çoğunluğun ‘kan değerleri’ne, ‘kafatası ölçüleri’ne sahip olmamak; çoğunluğun dininden, mezhebinden olmamak -daha önce de yazdım- hiç kimseyi “her türlü hakarete müstahak” kılmaz…
“Çok affedersin” Hristiyan olmak, kişinin Allah’a karşı sorumlu olduğu bir “tercih”tir sadece.
Ve fakat;
“Çok affedersin” Kabe’de siyasi şov yapmaya kalkışmak mesela…
“Çok affedersin” yönettiğin ülkede yüzyıllar sonra camilerin bombalanmasına, ezanın susmasına, cemaatin “Allah’ın evi”ne dahi sığınamaz hale gelmesine yol açan bir “sürecin” politik mimarı, mesulü olmak;
Hem ayıptır, hem de -hüküm Allah’ındır tabii ama-  toplum vicdanındaki karşılığı günah kadar ağırdır!

Yorumlar kapatıldı.