Murat Bardakçı
Önemli isimleri hakaret maksadıyla başka dinî gruplara yamayabilmek için yüzlerce sayfalık kitaplar yazılıyor ve işin en berbat tarafı da internette hedef gösterircesine aslı astarı olmayan soy-sop listeleri veriliyor. Mâlûm listelere göre memlekette isim yapmış kim varsa ya Yahudi, ya Ermeni, yahut Selânik Dönmesi ama mutlaka ve mutlaka Siyonist ve aralarında tek bir Türk ve Müslüman yok! Üstadlık taslayan birkaç zavallının ortaya attığı bu palavlara inanan beyler ve hanımlar: Lûtfedin ve hayatınızda ilk defa olsun bir anlığına düşünün: Bu memlekette siyasetten sanata, politikadan askerliğe kadar iyi yahut fena ama ses getirip iz bırakmış herşey kanında dönmelik, Yahudilik yahut başka çeşit bir gayrımüslimlik bulunanların eseridir diyelim… Mesele şayet böyle ise biz Türkler ve Müslümanlar neye yararız? Elinden hiçbir iş gelmeyen kalın kafalı, beceriksiz, yeteneksiz, basiretsiz, ahmak ve lüzumsuz bir güruh muyuz? Bu sersemliğimizle bu topraklarda asırlarca nasıl oldu da kalıp tutunabildik? Yahudi’nin, Ermeni’nin, Rum’un sayesinde mi?
***
Berbat mı berbat bir huyumuz var: Sanatçı, işadamı, siyasetçi, asker yahut mucit olsun iyi işler yapmış, başarı kazanmış, memlekete birşeyler kazandırmış ve şöhret elde etmiş kim varsa, tamamını “Bunların hiçbiri Türk değil” diye reddetmek ve bir şekilde yaftalamak!
Bu tuhaflığa eski devirlerde de bazen rastlanırdı ama şimdiki kadar yoğun değildi, yayılmaya 1950’li ve 60’lı senelerde başladı ve son 20-25 sene içerisinde salgına döndü…
Mikrobu önceleri rejime ve devletin kurucu kadrolarına muhalif olan sağ kesime mensup kişiler yaydılar ama bu iş zamanla sola da bulaştı. Çirkef atma bayrağını solda bir zamanlar saygın kabul edilen bazı isimler de kaptılar; eteklerindeki çamuru, pisliği ve envâi çeşit kiri iyi işler yapıp muvaffakiyet kazanmış olanlara fırlatmaya başladılar ve sıvama çabasına azimle devam ediyorlar…
Bu işi nasıl mı yapıyorlar?
Önce milliyet ve din ile oynanıyor, diğer dinler hakaret vasıtası haline getiriliyor…
Güçlü, halkın muhabbetine sahip ve gerçek bir sanatçı mı var? Çamur hazır: “Türk falan değil, Ermeni!”…
Hedeflerine iyi işler yapmış, memlekete birşeyler vermiş bir politikacıyı mı koydular? Hemen yaftalıyorlar: “Anası dönme, babası Yahudi!”…
Savaşlar kazanan, memleketin işgalden kurtulmasını sağ- layan ve Cumhuriyet’in kurucu babalarından olan bir asker mi dediniz? Pislik yağmuru başlıyor: “Selânikli, siyoniiiiist!”.
Bütün bu isimlerin ortak noktası ise onlara göre hepsinin Mason olmaları…
KURUM YAYINLADI, TARİH KURUMU!
Salgın öylesine azıtmış vaziyette ki, iş ve dolayısı ile isim yapmış kim varsa herkes hedefte! Mustafa Kemal onlara göre zaten Selânikli bir Yahudi; Enver Paşa birkaç nesil öncesinden Gagavuz, yani Hristiyan; Nâzım Hikmet de safkan gâvur, Polonyalı Dönme!
Musevî ve Hristiyan kontenjanı dolunca, çamur vasıtası olarak kullanılma sırası diğer Müslüman gruplara geliyor: Hamidiye kahramanı Rauf Bey mi? “Bırak yahu, Çerkes işte, Abaza!”.
Ve birileri geçmişe, bugüne ve hattâ geleceğe bile böylesine pislikler savururken etraflarındaki güruhtan Allah’ın bir kulu bile çıkıp “Yahu, bu adamlar Yahudi, Ermeni, Rum, vesaire değiller ama olsalar bile ne farkeder? Yaptıkları işlere neden bakmıyorsun?” diyemiyor!
Yaftalamaların son örneği: Mustafa Koç vefat etti ve haberin açıklanmasından hemen birkaç dakika sonra cep telefonlarına “Koç ailesi Yahudi idi” diye mesajlar gelmeye başladı ve tweetler atılır oldu.
Önceki gün bu edepsizliği konu aldım, Koç ailesinin asıl soyağacından bahsettim, ailenin köklerinin Anadolu tasavvufunun ve Melâmetî hareketin çok önemli bir ismine, Hacı Bayram-ı Velî’ye uzandığını anlattım…
Vay efendim, sen misin yazan! Koçlar’dan para almamdan, yalakalığımdan ve karnımı onların sayesinde doyurduğumdan tutun; aile ile Hacı Bayram-ı Velî arasındaki bağlantıyı uydurduğuma, bugüne kadar gündeme getirmeyip de şimdi yazmamın ardında da gizli sebepler bulunduğuna, hattâ benim de Yahudi, bir ihtimal de Ermeni olduğuma kadar söylemedik söz bırakmadılar…
Tek bir sayfa bile olsun okuyup öğrenmemeye yeminli, bilgiyi ama sadece yalan olanını işiterek öğrenmeye azimli ve palavralar ile iftiraları bellemeye imanlı bir güruha neyi, nasıl anlatacaksınız? Konuyu ilk defa değil, bundan senelerce önce, 2006’nın 24 Eylül’ünde Hürriyet’te tam sayfa yazdığımdan haberleri yok ve olmayabilir diyeyim ama Koç ailesinin Hacı Bayram-ı Velî’ye uzanan soyağacının Türk Tarih Kurumu’nun, yani tarihçiliğin en ciddî, en akademik kuruluşunun yayınladığını yazıyorum ve tabii anlamıyorlar!
DİNE DE HAKARET, MİLLETE DE!
Vaktiyle kendilerini tatmin, etrafa da caka satıp hava atmak maksadıyla herkese çamur sıçratanların yaptıkları iş bir-iki risale ile sınırlı kalırdı ama mesele artık çok farklı! Önemli isimleri hakaret maksadıyla başka dinî gruplara yamayabilmek için yüzlerce sayfalık kitaplar yazılı- yor ve işin en berbat tarafı da internette hedef gösterircesine aslı astarı olmayan soy-sop listeleri veriliyor… Mâlûm listelere göre memlekette isim yapmış kim varsa ya Yahudi, ya Ermeni, yahut Selânik Dönmesi ama mutlaka ve mutlaka Siyonist ve aralarında tek bir Türk ve Müslüman yok!
Üstadlık taslayan birkaç zavallının ortaya attığı bu palavlara inanan beyler ve hanımlar: Lûtfedin ve hayatınızda ilk defa olsun bir anlığına düşünün:
Bu memlekette siyasetten sanata, politikadan askerliğe kadar iyi yahut fena ama ses getirip iz bırakmış herşey kanında dönmelik, Yahudilik yahut başka çeşit bir gayrımüslimlik bulunanların eseridir diyelim…
Mesele şayet böyle ise biz Türkler ve Müslümanlar neye yararız? Elinden hiçbir iş gelmeyen kalın kafalı, beceriksiz, yeteneksiz, basiretsiz, ahmak ve lüzumsuz bir güruh muyuz? Bu sersemliğimizle bu topraklarda asırlarca nasıl oldu da kalıp tutunabildik? Yahudi’nin, Ermeni’nin, Rum’un sayesinde mi?
Yorumlar kapatıldı.