İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türk devlet adamları, toplumsal-siyasi teşkilatlar ile aydınlar tarafından mühtedi Ermeniler konusunun irdelenmesi

Meline Anumyan // anu_mel@mail.ru
Son yıllarda Türk devlet adamları ile toplumsal-siyasi teşkilatlar temsilcilerinin büyük bir kısmı, mühtedi Ermeniler konusuna, genelde bu Ermenilerin “Kürt ve Alevi maskesi altında terör örgütlerine katılmış olma ve bu örgütlerde aktif rol alma açısından” değinmektedir. Özellikle günümüzde Türk hükümetinin başında bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) üyeleri bu Ermeniler konusunu irdelerken, kural olarak, tahkir edici kelimeler kullanmaktadır.

Örneğin 2012 yılının Ağustos ayında Adalet ve Kalkınma Partisi listesinden seçilen Erzurum milletvekili Muhyettin Aksak, partisinin bölge toplantısında söz alarak, öldürülen PKK’lılarla ilgili “etkisiz hale getirilmiş” yerine, “gebertilmiş” denmesini önermiş, PKK üyelerini de “Ermeni dönmesi çocukları” (1) olarak adlandırmıştır.
Türk Tarih Kurumu eski başkanı Yusuf Halaçoğlu önderliğindeki bir kısım Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) üyeleri de konuyu aynı bakış açısından ele almışlardır. Mühtedi Ermenilerle ilgili yapmış olduğu açıklamalarla tanınan Yusuf Halaçoğlu, daha 2010 yılında, PKK üyelerinden %60-80’inin Ermeni olduğunu ileri sürmüştü. Halaçoğlu, “Takvim” gazetesi muhabiri Emin Pazarcı’ya o tarihte vermiş olduğu röportajda,- “Bugün Türkiye’nin önündeki en büyük problem ne? Bölünme ve parçalanma meselesidir. Türkiye, Türk-Kürt çatışmasına doğru götürülmek isteniyor. Bunu da PKK yapmak istiyor. Ben ise, PKK’nın ne olduğunu ve kimlerden oluştuğunu anlatmaya çalışıyorum.
Sen, hem Kürt olduğunu, hem Kürtler için mücadele ettiğini iddia edeceksin. Buna karşılık, Kürt köylerine girip, çoluk-çocuk demeden öldüreceksin. Böyle şey olmaz! PKK içinde yüzde 60 ile 80 arasında Ermeni var.”(2) ,- diye vurgulamaktadır.
Halaçoğlu, bu sefer 2014 yılının Temmuz ayında, PKK’nın tam %80’inin kesinlikle Ermenilerden oluşmuş olduğunu açıklayarak, kendi fikrince Ermeni kökenli olan bazı örgüt liderlerinin isimlerini saymaktadır,-“ Ermeniler’de görülen Türk adları ve özellikle “Türk” soyadları, kendilerini gizlemek için alınmıştır. O yüzden dedelerin adlarını veriyoruz, babalar-analar takma Türk adları taşımaktadır. PKK 35 bin kişinin kanını ellerinde taşıyan  PKK lideri Artin Agopyan (APO) ermenidir.
“Parmaksız Zeki” kod adlı Şemdin Sakık, Ermeni’dir. Nenesinin Ermeni olduğunu kendisi açıklamıştır.
Bölücü Kürt partisi milletvekili Sırrı Sakık Ermeni’dir.
Bölücü Kürt partisi sözde “eş başkanı” Emine Ayna, katıksız bir Ermeni’dir.
PKK’nın önderlik ettiği, şimdi pek adı duyulmayan “sürgünde Kürdistan hükümeti” delegesi, 1959-Silvan doğumlu Semra Bakır, Ermeni’dir. Semra’nın kardeşi Orhan Bakır’ın asıl adı Armenak’tır. Ermeni terör örgütü TİKKO mensubu idi, Örgütün merkez komitesine kadar yükselen Orhan Bakır, güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada öldürülmüştür.
1977-Silvan doğumlu Bülent Bakır Ermeni’dir.
“Sürgündeki hükümet” delegesi Meryem Tabaş Ermeni’dir. Dedesi Hokar, nenesi Haykanuş’tur.
“Zazan Bertin” kod adlı 1980-Silvan doğumlu Ruşen Tapancı Ermeni’dir. Dedesinin adı Ohannis’tir. “Mavi Çarşı”nın yakılması eylemine katılmıştır” (3).
Son zamanlarda Türkiye’de yayınlanan “Derin Sol” kitabının yazarı Hakkı Öznur, PKK saflarında 300 gizli Ermeni’nin üst düzey mevkide, 2 bin kriptonun ise bu örgütün farklı kademelerinde bulunduğunu belirtmektedir. Yazar, Türkiye’deki gizli Ermenilerin artık kendilerini gizlemeye dahi gerek duymadıkları belirtip, kriptoların kiliselerde vaftiz olup, gerçek isimlerini kullanmaya başladıklarını eklemektedir. Ayrıca, Türkiye’deki gizli Ermenilerin, Halkların Demokrasi Partisi (HDP) çatısı altında toplandığı ve bu partiyi merkez üsleri olarak ele aldıklarını vurgulamaktadır (4). Türk milletvekilleri ve aydınlarının, Kürt örgütleri üyelerinin büyük bir kısmının Ermeni oldukları konusundaki açıklamaları iki temel amaca hizmet etmektedir. Bunlardan biri mühtedi Ermenileri hedef haline getirmek, ikincisi ise, PKK’yı Kürtlerin gözünden düşürmektir.
Muhafazakâr Yükseliş Partisi (MYP) lideri Ahmet Reyiz Yılmaz da bu yılın Eylül ayında yapmış olduğu açıklamasında, PKK’nın bir Ermeni örgütü olduğunu öne sürmüştür. Henüz 2013 Ocağında kurulmuş olan bu parti, 30 Mart 2014 tarihinde düzenlenen yerel seçimlere katılmayı da başarmıştır. Ahmet Reyiz Yılmaz’ın, PKK’nın haricinde, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) de tamamen Ermenilere ait olduğunu açıklayarak, HDP’nin oy toplamasını engellemeye çalışması dikkat çekicidir,-“Ermeniler sinsi bir şekilde bu ülkede siyasete sızmışlardır. HDP, Kürt halkını temsil etmiyor. Silahlı terör örgütünün siyasi uzantısı olan bu hareket bir Ermeni hareketidir. Ne yazık ki siyasiler bu hareketin Kürt kardeşlerimizi etkilemesine yıllarca seyirci kalarak büyük bir hata yapmışlardır” (5).
Türkiye yöneticileri tarafından kurulan sivil toplum-siyasi teşkilatların bazı temsilcileri, terör örgütü üyesi tüm Alevilerin, Ermeni kökenli olduklarını iddia etmektedir. Örneğin Türkmen Alevi Bektaşi Vakfı Başkanı Özdemir Özdemir, 2015 yılının Ağustos ayında benzer bir açıklamada bulunmuştur. Bu vakfın, gerçek Alevilik kavramını yozlaştırmak amacıyla, Türk devleti tarafından kurulmuş olduğu net bir şekilde belli olmaktadır (6).
“Kanal A Haber” baş redaktörü Ogün Öcek’in sorularını yanıtlayan Özdemir, sokak olaylarına katılan tüm Alevi vatandaşların, gerçekte gizli Ermeniler oldukları ve bunların sayısının yaklaşık bir milyon olduğunu açıklamıştır. Özdemir’e göre,-“ Anadolu Alevileri bugüne kadar hiç devletine başkaldırmamış bir toplumdur. Hiçbir Alevi cana kıymaz, bu dinimizde de yoktur. Son günlerdeki bir takım terör olaylarına karışan, PKK’ya katılan, sözde kendine Aleviyim diyen yurttaşların hepsi kripto Ermeni’dir. Bu kripto Ermeniler yıllardır bu ülkede Alevi toplumunu sürekli kötü göstermek için ellerinden geleni yapmışlardır. Oysa ki bunların kimliklerine indiğimiz zaman Ermeni kökenli oldukları ortaya çıkmaktadır” (7),- ayrıca,- “Bu alevi kisvesi altına girmiş, kendisine Kürt Alevisi diyen esasında Kürtlükle de alakası olmayan bu Ermeniler sürekli kurulan çakma Alevi dernekleri ve federasyonlarının üst kademelerini ele geçirmişlerdir. (…) Sokak eylemlerini hangi kuruluşlar yapıyorsa bu Alevi kuruluşlar Ermeni kökenli kriptolardan oluşuyor. Bunlar hiçbir zaman Aleviliği temsil etmiyor. yine Alevi toplumu değişik bir sızma hareketi ile karşı karşıya. (…)Türkiye’de yaşayan 16 milyon Alevi içerinde 1 milyon kripto Ermeni yurttaş var. Bu 1 milyon yurttaş her ne hikmetse basının en üst kademesinde, bürokrasinin en üst kademesinde, devletin en üst kademesinde, sol siyasi partilerin en üst kademelerinde. Bunlar bu olayları Alevi kisvesi altına, Kürt kimliği altına gizliyorlar” (8).
Mühtedi ve gizli Ermeniler konusuna değinen Türk aydınlardan bazılar, bu konuyu Ermeni Soykırımı esnasında Ermeni kadın ve kızların cebri İslamlaştırılmış ve evlendirilmiş olduğu bağlamında ele almaktadır. Örneğin Dr. Prof. Selim Deringil, henüz 2010 Kasımında ‘Agos’ gazetesinde şöyle yazmaktaydı,- Önce bir alıntı: “Türkler ve sair Müslüman gruplarla Ermeniler arasında evlilikler olmuştur. Savaş döneminde devletin bu evliliklerde rol oynaması… kadın ve kızları korumaktan ibarettir. Osmanlı Hükümeti’nin bütün sahipsiz kız ve kadınları Müslümanlarla evlendirerek genel bir asimilasyon yaptığı düşünülemez… Savaş ortamında sahipsiz, güzel, zengin ve eğitimli birtakım kız ve dul kadınların dikkat çektiği veya bu tür kadınların tehcirden kurtulmak için Müslümanlarla evliliği seçtiği görülmektedir.” (Dr. İbrahim Ethem Atnur, Türkiye’de Ermeni Kadınları ve Çocukları Meselesi, 1915-1923, Ankara 2005, s. 74 ) . Görüldüğü gibi yazar sözkonusu “sahipsiz ve güzel” Ermeni kadınlarının bu “himayeye” mazhar olduklarından adeta müteşekkir kalmaları gerektiğini düşünmektedir. İşin daha da vahim yanı bu satırların 1915 veya 1916’da değil, 2005 yılında yayınlanmış akademik araştırma olduğu iddiasında olan bir eserde yer almalarıdır. Yani devlet, o ulu kutsal varlık bu “sahipsiz” zavallıları “evlendirerek” kurtarmıştır. Asla sorulmayan birçok soru arasında ilk akla gelen, neden bu kadınların sahipsiz kaldıkları sorusudur” (9).
2010 yılının Mart ayında ise, cebren İslamlaştırılan Ermeni çocuklarla ilgili “Taraf” gazetesi muhabiri Neşe Düzel’e vermiş olduğu röportajda Deringil,- “1915 sırasında “evlat edinilen” Ermeni kız ve erkek çocuklarıyla ilgili 300 bin rakamı veriliyor. Bu rakamın araştırılması lazım… Tam öldürülmeden önceydi, biz Hrant’la bu konuyu konuştuk. “Evlatlıklar” konusunda ortak bir proje yapacaktık. Bunlar arasında besleme denen parasız hizmetçi olarak alınan da var, evlat edinilenler de var. Türkiye’de bu konuda elimizde veri olarak sadece anılar var. Bir kaynak arşivleri ama onlar Kudüs’te ve herkes giremiyor. 1915′te, kızlar çoğunlukta olmak üzere tahminen 7-16 yaş arası Ermeni çocuklar evlat ediniliyor. Bilinçleri henüz oluşmadığı ve kolay Müslümanlaştırılabilecekleri için daha çok küçük çocuklar tercih ediliyor” (10),-diye belirtmektedir.
Bu konuya sıklıkla değinerek, mühtedi ve gizli Ermeniler konusunu sürekli olarak Türk devleti için büyük bir tehdit ve tehlike oldukları açısından ele alan Türk aydınlardan Mehmet Şevket Eygi’yi de belirtmek gerekir. Genelde, Fazilet Partisi’nin organı olan “Milli Gazete” kolonlarında yazan Mehmet Şevket Eygi, daha 2008 yılının Martında, Türkiye’de Hıristiyan kökenli 21 dekan ve rektörün büyük bir bölümünün Ermeni asıllı olduklarını yazmaktadır,-“Doğudaki bir üniversitenin, İslâm’a ve Müslümanlara son derece düşman bir başının Ermeni kökenli olduğu artık kesin olarak biliniyor. Ben bir Müslüman olarak, şayet ehliyeti ve liyakati varsa bir Ermeni’nin rektör ve dekan olmasına karşı çıkmam. Yeter ki, iki kimlikli, kripto olmasın. Fakat, asıl kimliğini gizleyecek, olmadığı halde Müslüman ve Türk görünecek, doğrusu bu şık işime gelmez. Midem bulanır, işkillenirim, rahatsız ve tedirgin olurum” (11).
Eygi, 7 Haziran 2015 tarihinde Türkiye’de gerçekleştirilen parlamento seçimlerinde, Halkların Demokratik Partisi’nin çok sayıda oy almasıyla ilgili olarak, bu seçimlerde gizli Ermenilerin galip gelmiş olduğunu iddia etmiştir. Eygi’ye göre bu parti, sadece dış görünüşüyle bir Kürt partisi olup, gerçekte gizli Ermenilerin partisidir,- “Kripto Ermeniler Müslüman Kürtleri kullanıyor. Bu işte en çok zararlı çıkacak olanlar Sünnî Müslüman Kürtlerdir. Ne yapsınlar?.. Uyansınlar, Müslümanlıklarını bilsinler, vazifelerini doğru dürüst yapsınlar ve kendilerini kullandırtmasınlar.” (12).
ABD’deki Clark Üniversitesi profesörü Taner Akçam, mühtedi Ermenilere yönelik bilimsel yaklaşımıyla Türk aydınları içinde ayrı bir yer tutmaktadır. Konuyla ilgili Osmanlı belgelerine de vakıf olan Akçam, 2013 yılının Ağustos ayında “Taraf” gazetesinde yayınlamış olduğu makalesinde, 1915 yılında ve akabinde, devlet tarafından Ermenilerin İslamlaştırılması sürecini kontrol altına alma ve bu Ermenilerin serbest dolaşım hakkının engellenmesi sürecine değinmektedir,- “Hükümet, din değiştirmiş olmalarına rağmen Ermenilere hâlâ güvenmemektedir; bunlar için özel tedbirler alır ve bazı yasaklamalar getirir. Bunların başında serbest dolaşım hakkı gelir. Din değiştirmiş Ermeniler, diğer Müslümanlara verilen bu haktan yararlanamazlar. Seyahat edebilmeleri için özel izin almaları gereklidir ama bu özel izni vermek yetkisi yerel yöneticilerin elinde değildir. İzin ancak İstanbul’dan, doğrudan Bakanlık’tan alınabilmektedir. Ama sorun şuradadır. Seyahat eden kişinin din değiştirmiş bir Ermeni olduğu nasıl anlaşılacaktır?
Bunu çözmenin tek yolu vardır; din değiştirmiş Ermenilerin nüfus kâğıtlarına, Ermeni olduklarının anlaşılmasını sağlayacak bir kayıt düşmek gerekmektedir. Bunun kararı alınır. Böylece, Müslüman ismi alan Ermenilerin, diğer Müslüman ahali içinde kaybolmasının önüne geçilebilecektir.” (13).
Soykırım uzmanı Taner Akçam, 2014 yılında İstanbul’da yayınlanan “Ermenilerin Müslümanlaştırılması. Sessizlik, İnkâr ve Zorla Asimilasyon” başlıklı kitabında, zorunlu asimilasyonun da soykırım sürecinin ayrılmaz bir bölümü olduğunu ve 1915-1918 yıllarında gerçekleştirilen Ermeni Soykırımı’nın tüm süreci boyunca Ermenilere asimile etme siyasetinin de uygulanıp, bunun da 3 farklı şekilde gerçekleştirilmiş olduğunu belirtmektedir,- “Birincisi, “gönüllü” ve/veya zorla din değiştirmedir. Sürgünün özellikle başlangıç döneminde Ermenilere, eğer isterslerse, din değiştirmeleri imkânı tanınmış ve birçok Ermeni sağ kalabilmek için “gönüllü olarak” Müslümanlığı seçmiştir. Daha sonra, bu “gönüllü din değiştirmeye” imkân tanıyan politikalardan vazgeçilmiş; özellikle 1916 bahar ayları ile birlikte, sağ kalan Ermenilere iki seçenek sunulmuştur; “ya İslâm ya Ölüm”, daha doğrusu ya İslâm dinini kabul etmek ya da Der-Zor’a sürgün edilmek. Ermeniler, Der-Zor’a sürgün edilmenin ölüm demek olduğunu biliyorlardı. Hayatta kalmak istiyorlarsa önlerinde tek seçenek vardı; istemeseler bile Müslümanlığı kabul etmek. Zorla asimilasyon politikasının ikinci önemli ayağı özellikle 12 yaşından küçük erkek ve kız çocuklara yönelik olarak uygulamaya sokulmuştu. Çocuklar zorla Müslüman yapılmış, yetimhanelerde veya dağıtıldıkları Müslüman evlerde Türk-İslâm kültürüne göre yetiştirilmişlerdi. Yanlarına Ermeni çocuk alan aileler, aylık maaş bağlanması başta olmak üzere, mali olarak ödüllendirilmişlerdi. Asimilasyonun üçüncü ayağı, genç kızların zorla Müslüman erkeklerle evlendirilmeleri idi. Tüm bu konularda merkezden bölgelere sürekli emirler gönderilmiştir.” (14).
Böylece, Türk devlet adamları ve toplumsal-siyasi teşkilatların temsilcilerinin büyük bir kısmı, mühtedi Ermeniler konusuna salt PKK benzeri örgütlerine katılımları açıdan yaklaşmaktadır. Son zamanlarda birçok siyasetçi ve aydın, bu yıl içinde gerçekleşen parlamento seçimlerinde %10’luk barajı aşan Halkların Demokratik Partisi’nin, gizli bir Ermeni partisi olduğu tezini öne sürerek, çok sayıda oy toplamasını engellemeye çalışmışlardır.
Bazı milliyetçi Türk aydınlar mühtedi ve gizli Ermenilerin Türk devleti için potansiyel tehdit ve bölünme tehlikesi yarattığını vurgularken, aynı konuda akademik araştırmalar gerçekleştirmiş olan bazı Türk bilim adamları da konuya Ermeni Soykırımı süreci açısından yaklaşarak, mühtedi Ermenileri, Ermeni Soykırımı’nın bir sonucu olarak kabul etmektedir.
[1]http://www.hurriyet.com.tr/pkk-liya-geberdi-diyelim-21276012
[2] http://www.takvim.com.tr/yazarlar/emin_pazarci/2010/04/01/kurt_mu_ermeni_mi
[3]http://www.adanapress.com.tr/mhpli-yusuf-halacoglu-sirri-sakik-ermenidir.html
[4]http://www.gazetevahdet.com/pkk-yonetimi-kripto-ermeni-19221h.htm
[5]http://www.gercekgundem.com/siyaset/154021/pkk-bir-ermeni-organizasyonudur
[6]//www.turkmenalevivakfi.org.tr/
[7]http://www.kanalahaber.com/haber/gundem/turkiyede-1-milyon-kripto-ermeni-var-249967/
[8]A.g.e.
[9] “Agos”, 762 sayı.
[10]http://www.taraf.com.tr/haber/kurt-ermeni-cok-fazla.htm
[11]http://www.milligazete.com.tr/index.php?action=show&type=writersnews&id=17302
[12]http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Kripto_Ermeniler_Kazandi/25073
[13]http://www.taraf.com.tr/haber/devlet-musluman-ermeninin-pesinde.htm
[14] Taner Akçam, “Ermenilerin Zorla Müslümanlaştırılması. Sessizlik, İnkar ve Zorla Asimilasyon”, ‘İletişim’ Yayınları, 2014, s. 77-78.
Türkçeye çeviren: Diran Lokmagözyan

Yorumlar kapatıldı.