Mustafa Elveren*
Ülkemizde geçmişten günümüze siyasetin hep etnik, kültürel, inanç, cinsiyet vb kimlikler üzerinden yapıldığını, hala da yapılmaya devam edildiğini söylemek mümkündür.
Bu ülkede Türkler, Kürdler, Aleviler ve diğer halklar yaşamaktadır. Bunları tek bir ulusa indirgemek de mümkün değildir. Dolayısıyla kimlikleri inkâr etmek bilime de aykırı olur. Önemli olan bu farklı kimlikleri bir arada tutmayı başarmaktır.
TC. Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, birçok siyasetçi, yazar ve kendini bilim insanı olarak tanımlayan bazı ‘aydın’lar; “kimlik siyaseti yapmak doğru değildir. Her türlü kimlik siyasetine karşıyız” diyorlar. İlk bakışta bu söylem gerçekmiş gibi kulağa hoş gelebilir. Ancak, pratikte öyle olmadığını yaşayarak görmekteyiz.
Cumhurbaşkanını ve AKParti’yi anlayabiliyorum. Ancak, Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu’nun başında bulunduğu CHP’yi anlamakta zorluk çekiyorum. CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve birçok CHP’li siyasetçi; “Biz kimlik siyaseti yapmıyoruz. TÜRK-KÜRD KARDEŞTİR” diyorlar. MHP ve türevi bazı partiler ise; “TÜRK-KÜRD KARDEŞTİR, AYIRIM YAPAN KALLEŞTİR” diye haykırıyorlar.
Kürdler kimlik siyaseti yapıyorlar da Türkler yapmıyorlar mı?
Hâlbuki kimlik siyasetinin daniskasını kendileri yapıyor. Çünkü Anayasa’da mevcut en önemli tabulardan biri olan “TÜRK” sözcüğünün değiştirilmesine şiddetle karşı çıkıyorlar. Bir taraftan Türk-Kürd kardeştir, biz ırkçılığa karşıyız” diyeceksiniz, diğer taraftan ‘TÜRK’ sözcüğünün Anayasadan kaldırılmasını istemeyeceksin! Bundan daha iyi kimlik siyaseti mi olur? Hani her türlü kimlik siyasetine karşıydınız? Öyle ise, yapılacak bir anayasa değişikliğinde hiçbir etnik kimliğe yer verilmemelidir.
Eğer bir etnik kimliğe yer verilirse, diğer etnik unsurlar da bu haktan yararlanmak için direneceklerdir. O zaman da “BÖLÜNÜYORUZ” korkusuna kapılarak ağlamaya hiçbir kimsenin hakkı olamaz.
Bakın daha önce yazdığım “Mustafa İsmi Üzerine” başlıklı makalem nedeniyle bana gelen bir mesajı burada paylaşmak istiyorum.
“… ilk okula başladığımda annem bana alevi olduğunu kimseye söyleme demişti halamda (Asiligim ondan gelir sanırım 🙂 ) neden gizlesin kesinlikle söylemeli derdi Atatürkü bende çok severdim ortaokul 10 kasima gitmedim diye allahım ve ataturk beni affet diye dua ederdim gerisini siz düşünün çocuk aklı Üniversitesi bitirdim ve yeni yeni öğreniyorum kürt kimligimi aslında kendimi hiç kürt hissetmedim ya da kürt olduğuma hiç inanmadim kimliksizim bir nevi bir yandanda kürt akımına daha yakın görüyorum kendimi öyle ortaya karışık bir şey babam dedem annem hala Atatürk savunucusu ben ise ne olduğumu bilmiyorum gerçekten kimliksizim mustafa ile ilgili yazınızı okuyunca yazmak istedim teşekkür ederim yazılarınız için / C. S” (Mesajı yazan okuyucunun ismi bende saklıdır. Sadece isminin baş harflerini yazdım ve yazım hatalarına dokunmadan mesajı aynen aktardım)
Aslında ülkemizde kimlik sorunu bir kangren haline geldiğini söyleyebilirim.
Bu durumda olan sadece Kürdler değil, onlarca farklı kimlikte kişiler vardır. O nedenle kim kendini nasıl hissediyorsa öyle kabullensin. Hiç kimseyi kimlik konusunda zorlamamak gerekir.
“Yaşadığı gibi inanmak, inandığı gibi yaşamak” Benim açımdan bu söylemin kime ait olduğu değil, içerdiği anlam önemlidir.
Bir insanın birden çok kimliği de olabilir. Örneğin; benim gibi “Kürd-Kızılbaş-Komünist” kimliklerine sahip on binlerce insan var.
“Alt-üst kimlik” gibi vahim hataya düşmeden, tüm kimlikleri eşit olarak bir arada tutmak için hala şansımız vardır. Umarım Türkiye bu şansı kaçırmaz.
10.01.2016
*Em. Öğrt.
Yorumlar kapatıldı.