2015 yılı Nisan ayı içerisinde Sözde Ermeni Soykırımı adı altında Kozan Kalesi eteklerinde bulunan eski adı Sis Kilikya Ayasofya Manastırı ve arazi mülkiyetinin Kilikya Katolikosluğu’na iadesi talebiyle Ermeniler tarafından Anayasa Mahkemesi’ne dava açılmıştı. Bu dava devam ederken Tarihi Kozan Kalesi Kilikya Manastırı’nda değerlendirmede bulunan Tarihçi Yazar Abdurrahman Kütük Ermenilerin manastırın iadesi noktasında niyetlerinin iyi olmadığını söyledi. Tarihçi Yazar Abdurraman Kütük; “Burası gördüğünüz Ermenilerin kutsal mekanı olan ermeni Kilikya kateglosluğudur. Ermeniler Kafkasya’dan buraya 1080’li yıllarda gelmişler ve burada bölgesel bir ermeni krallığı kurmuşlar ve Ermenilerin ruhani merkezi olarak ta bu bölge yaklaşık 750 yıl Adana’nın Kozan İlçesi’nde varlıklarını sürdürmüşler.
Bunların bir kısmı ermeni krallığı dönemi uzun süre de Türklerin hakimiyetindeki dönem. Türklerin hakimiyetindeki dönemde de dinlerine herhangi bir müdahale edilmemiş, her türlü dini vecibelerini yerine getirmişler. 1919 yılında Fransız işgaline uğramış, Fransa işgali sırasında da Ermenilerin Fransızlarla işbirliği yapması nedeniyle Fransa buradan çekilirken Ermenilerde kendi rızaları ile çekilmişlerdir. Yani Ermeniler hiçbir zaman Türkler tarafından kovulmamış, Fransızların buradan çekilmesi ile kendi rızaları ile ayrılmışlardır” dedi.
Tarihçi Yazar Kütük; “ 1920’li yıllardan günümüze kadar da bu mabet bu şekilde kalmış. 1940’lı yıllarda dönemin yerel yetkilileri tarafından manastırın taşları okul yapmak gibi, mezarlık etrafı çevirmek gibi değişik amaçla kullanılmış ve mabet günümüzde harabe şekilde durmaktadır. Şimdi Ermeniler müstakil bir hristiyan gruptur. Bu grup Ermenilerin resmi mezhebi gregoryandır. Yani gregoryan Ermenilerinin de ruhani başkanı kateglosluk denir. Dünyada en yetkili kateglosluk makamı bölgemizde bulunduğumuz Kozan’da bulunmaktaydı. Dünyadaki bütün Ermeniler kateglosluk makamı olarak burayı tanımaktalar. Bundan dolayı burası Ermeniler için kutsal bir mekan ve buraya gelerek hac görevinde bulunurlar” diye kaydetti.
Kütük; “Burada altın kazanda peleseng yağı töreni düzenlenir. Dünyadaki bütün gregoryan Ermenilerinin merkezi ruhani liderinin yaşadığı bir bölge. Bölgenin yaklaşık 100 dönüm arazisi var. Bölge Kozan Kalesi eteğinde kurulmuş bir bölgeydi. Burada değişik bir külliye şeklinde vardı. Okul vardı ilahiyat okulu. Papaz lojmanları, gregoryan ilahiyatının okutulduğu bir ilahiyat okulu vardı. Aynı zamanda dünyadaki bütün Ermenilere hitap eden ketoglosluk makamı vardı. Ermeniler ilk önce anayasa mahkemesine buradan bir sonuç çıkmaz ise Avrupa İnsan Haklarına bir mahkeme açacaklarını söylüyorlar. Anayasa mahkemesine açıldı ve bu dava görülecek. Ermenilerin bence buradaki en yanlış noktası şu. Türk Hükümetine müracat ederek bu bölgenin kendileri için kutsal olduğunu, Van Akdamar adası gibi bir nevi Türkiye Cumhuriyeti Devletine müracat ederek anlaşarak rica ederek mabedin kendisine iade edilmesini istese daha uygun bir şeydi ama bir nevi bizi suçlayarak mahkemeye vermesinin kabul edilebilir bir yönü yoktur. Ayrıca buradaki Ermenilerin sadece niyetlerinin buradaki mabedi almak mı yoksa bir sonraki aşamaya geçmek mi bilinmiyor. Ermenilerin kendi mahkemeye sundukları önergede yani kendilerinin burasının ruhani bir merkezi olduğunu ve Türklerin burayı gasp ettiği gibi bir iftira ile karşı karşıyayız. Hiçbir şekilde Ermenilerin buraya gelmesine, bu mabedi ziyaret etmesine, burayı görmesine hiçbir zaman karşı çıkılmamış, 1920’li yıllardan, 30’lu, 40’lı yıllardan günümüze kadar zaman zaman kısım kısım Ermeniler buraya gelmişler ve bu kutsal mekanı ziyaret etmişler. Yani Türklerin Ermenilere karşı bir husumeti söz konusu değil, devletin onlara karşı bir önyargısı veya burayı yasaklaması söz konusu değil” şeklinde konuştu.
Tarihçi Yazar Abdurrahman Kütük konuşmalarının sonunda; “Ermenilerin baştan bizi peşinen suçlayarak mahkemeye vermesi niyetlerinin çok halisane olmadığını gösteriyor. Bakın Van Akdamar adasında Ermenilerin diğer ruhani merkezini devlet kendi eliyle yaptı ve ibadet haneye açtı. Dolayısıyla böyle bir mahkemenin Türk Ermeni ilişkilerine bir katkı sağlamayacağını düşünüyorum ben. Eğer Ermeniler gerçekten mantıklı, akıllı, hoşgörülü şekilde buradaki bu bölgedeki bu mabetlerine tekrar gelmek istiyorlarsa Türk Hükümeti ile uzlaşarak ve dertlerini anlatarak gelmesi lazım. Burası tabiri caizse Ermenilerin kabesi gibidir. Dünyadaki gregoryan Ermenilerinin. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok güçlü bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile çatışarak veya mahkemeye vererek Ermenilerin burayı ele geçirmesi bence hiç hoş olmaz. Bölge halkı da buna tepki göstermekte. Kozan halkı bu olaya çok tepki gösterdi. Tabi bu bir bilgilendirme eksikliğinden dolayı olmuştur. Ermeniler keşke devletin yetkilileri ile görüşüp buradaki manastırı tekrar açma düşüncelerini iletselerdi, bir netice almayınca mahkeme yoluna gitselerdi, ne yazık ki bunu tercih etmemişler. Bu da Ermenilerin niyetlerinin gerçekten böyle olup olmadığı hakkında Türk kamuoyunda büyük şüpheler uyandırmaktadır” dedi.
Yorumlar kapatıldı.