Türkiyeli Ermeniler görünmez olmalı ve fark edilmemelidirler. Dünyaca ünlü Ermeni fotoğraf ustası Ara Güler Türkiye’deki Ermenilerin yaşamını şu sözlerle ifade ediyor. Ara Güler “Ermeni olduğunuz için sıkıntı çektiniz mi?sorusuna Yok. Herkes bilmez zaten benim Ermeni olduğumu.” şeklinde yanıt verir. Ara Güler, “gizlenme” nedenini Burası acayip bir memlekettir. Puştlar vardır, takar. Yoksa buranın en yerlisi benim, şeklinde açıklıyor. Ara’nın sözleri Ermenilerin yaşamının Türkiye’de ne kadar zorlu geçtiğinin kısa ve özlü bir biçimde açıklar.
Bu bakımdan Ermenilerin Türkiye’deki yaşamının Ermeniler tarafından anlatılması çok zordur. Anlatılsa da, yaşanan gerçeklikle de uzaktan yakından ilişkisi olmaz. Gerçeğin yakınından geçemez!
Türkiye’nin ve Türkiyelilerin istediği Ermeni tipi, 1982 yılında “Asala eylemlerini protesto” etmek amacıyla kendini yakan Artin Penik gibi olmalıdır. Herhangi bir zorlamada kendi kendini yok etmelidir. Dönemin baskılarına karşı Artin Penik kendini o kadar çaresiz hissetmiştir ki, ölümü kurtuluş olarak görmüş, başka alternatif bırakılmamıştır.
Bazı Ermeniler kendilerini gizleyemediklerinde kendilerine daha az zarar verecek bir kimliğe bürünürler. Bu bakımdan kendilerini Süryani yada Rum olarak ifade eden sıradan Ermeniler yanında ünlü Ermeniler de aramızda yok değildir..
Türkiye’de Ermeni olmak Ara Güler’in dediği gibi zordur. Türkiye’de muktedirlerin muktedir olmayanlar üzerindeki hegemonyası sonsuzdur…
Bir meyhanede içki sofrasında işlediği cinayetten dolayı cezaevine konan ünlü iş adamı İshak Benlioğlu cezaevinde sünnet edilerek Müslümanlığa döndürülmüştür. Türk adliyelerinde, cinayet de dahil tüm adli suçlarda iyi halden ceza indirimi uygulanarak, cezalar sinek ısırığına çevrilirken, İshak Benlioğlu’na herhangi bir indirim uygulanmamış ömür boyu hapis cezası verilmiştir. İshak Benlioğlu’nun sünnet edilerek müslüman olmasının kendisine bir faydası olmamıştır.
Türkiye’de Ermeninin dik durması zordur. Dik duran, eleştirel Ermeni arzulanmaz. siz bakmayın son seçimlerde 3 tane Ermeni vekilin parlamentoya girmesine, bu arkadaşların söyleyeceklerinin bir limiti vardır. Sözleri eleştirileri kısıtlı ve sınırlıdır.
Türkiye’de farklı ve eleştirel Ermenileri Hrant Dink gibi güvercin tedirginliğinde tutar ve herkesin bilgisi dahilinde katlederler.
Eğer devekuşu inadıyla karşı durursan, izinsiz inşaat cenneti Türkiye’de ruhsatsız yapı yapma suçu icat edilerek Sevan Nişanyan gibi 17 yıl hapis cezasına çarptırılıp iki yıldır cezaevinde tutulur, bu zaman içinde 5 cezaevi gezdirilirsin.
Buna bağlı bir olgu daha var ki Soykırımın 100. yılında oldukça belirginleşmiştir: “Soykırımın Kurtarıcıları”!
Aslında belirgileşmenin ötesinde son günlerde iyice abartılarak 100 yıl önce faize yatırılan paranın 100. yılda faizinin tahsil edilmesine dönüşmüştür. Hem Türkiyedekiler (Türkler, Kürtler…) hemde Ermenistandakiler ve diyasporadaki Ermeniler, Asuri- Süryaniler… bu durumun yaygınlaşmasına ve istismar edilmesine yardımcı olmaktadırlar.
Şu durum çok açık gerçekliktir: Türkler, Kürtler… 100 yıl önce Ermenilerin, Asurilerin, Süryanilerin, Kildanilerin, Nasturilerin, Pontosluların… tarihsel coğrafyalarında bir soykırım gerçekleştirdiler. Mallarına mülklerine el koydukları gibi kadınlarına kızlarına ve çocuklarına da el koyarak Soykırımdan faydalandılar. 100 yıl sonra onların torunları bu el koymaları Ermenilere naklederek nemalanıyorlar. Bu durum yüz yıl önce bankaya yatırılan paranın faizinin tahsil edilmesiyle eş değerdir.
Kısaca muktedirler her daim şanslı ve kazançlıdırlar!
Bugün torunların; “Soykırımı tanıma”, “özür” “torunlar” “anneannem”,… gibi yayınları soykırımın esaslı eleştirisinden uzak, faizin tahsili, soykırımdan nemalanmaktan başka bir anlam taşımaz.
Soykırımın ebedi olduğunu söylersek gerçeğin altını bir kere daha çizmiş oluruz.
Ermeniler ve diğer Soykırım mağdurları bu Binbir Gece Masallarına itibar ederek 100 yıl öncesinde yakın komşularına aldanmış oldukları gibi, bugün de eski yakın komşularının torunları uzak komşularına aldanmaktadırlar.
Tarihte aynı olayın tekrarının komediye denk geldiği söylenir.
Kayseri ve Harput kökenli ABD vatandaşı Viktor Bedoyan Van’da bir otel satın alarak Türkiye’de bir yatırıma girişir. Otelin adını Vartan olarak değiştirir. Bu andan itibaren basında -Vartan isminin Ermenice’de ‘zafer’ anlamına geldiği iddia edilir. Halbuki, ‘gül veren’ anlamına geliyor. – bir karalama ve itibarsızlaştırma kampanyası başlar, kampanya parlamentoya kadar uzanır. Sonuçta otel kapatılır. Bedoyan’ın yokluğunda sahte olduğu kriminal raporlarla belgelenmiş belgelerle otel elinden alınır. ABD büyükelçiliği ve dışişleri bakanlığının araya girmesi sonucu değiştirmez. adale- hükümet işbirliğiyle Bedoyan’nın mülküne emval-i metruke gibi el konulmuştur. Bedoyan’ın zararı en az Bir milyon $ dır.
(Öldü sanılan Ara Güler gözlerini açar açmaz, havanızı alırsınız demişti.)
http://mamasyria.blogspot.com.tr/2015/12/sait-cetinogluturkiyede-soykrm-hicbir.html
Yorumlar kapatıldı.