İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkmen kartı: Zayıf ve tehlikeli

Fehim Taştekin
Suriye’de bir yandan Rusya’nın desteğiyle Suriye ordusunun manevra alanını genişletmesi diğer yandan ABD’nin İslam Devleti’ne (İD) karşı YPG öncülüğündeki Kürt-Arap-Süryani koalisyonunu (Suriye Demokratik Güçleri) büyütmesi karşısında Türkiye’nin seçenekleri daralıyor. Uluslararası baskılar yüzünden selefi cihatçılara artık desteği sürdürmekle zorlanan Türkiye yazdan beri hesaplarını önemli ölçüde Türkmenler üzerinde kuruyor. 

YPG’nin Kobani’nin batısına geçip İD’i Cerablus’tan atma planına karşı Fırat Nehri’ni kırmızı çizgi ilan eden Türkiye İD’den arındırılacak bölge (Cerablus, Menbic, El Bab) ile halihazırda muhaliflerin elindeki Azez-Halep hattında öngörülen tampon bölgeyi Türkmenler aracılığıyla kontrol altında tutma hesapları yapıyor. Bu yüzden “Türkmen kartı” bir kez daha değer kazandı. Öte yandan, Rusya’nın Batı-Körfez destekli grupları bombalamasını önleyemeyen Türkiye ‘hamisiyim’ dediği Türkmenleri öne çıkarttı. Bu şekilde Fırat Nehri Kürtlerin önünde, Lazkiye’ye bağlı Bayır-Bucak da Rusya’nın önüne kırmızı çizgi olarak konuldu.

Ne var ki Rusya bu hassasiyeti de tepeleyerek operasyonları Türkmen Dağı’na genişletti.
Suriye ordusu Rusya’nın hava desteği ile Türkmen Dağı’nda kontrolü sağladığında bir taşla birkaç kuş vurabilecek:
Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın desteğiyle geçen Mart’ta Nusra Cephesi ve Ahrar El Şam’ın liderliğindeki Fetih Ordusu’nun ele geçirdiği İdlib ve Cisr El Şuğur’a girmek kolaylaşacak.
Bölgeye sokulan lojistiğin önü kesilecek. Hatay’a bağlı Yayladağı üzerinden geçen kaçakçılık yolları dört yıldır Bayır-Bucak bölgesindeki muhaliflere destek hattı işlevi görüyor.
Muhaliflerin Akdeniz’e kavuşma hayalleri tamamen suya düşecek.
Rusya’nın da üstlendiği Lazkiye bölgesine yönelik saldırıların önü kesilecek. Türkmen Dağı fırlatma rampası işlevi görüyor.
Türkmen Dağı düşünce Suriye ordusunun namlusu Türkiye’nin hayalindeki korunaklı bölgeye çevrilmiş olacak.
Bu beş maddede özetlediğim hedefler için Türkmen Dağı kadar yanı başındaki Kürt Dağı (Cebel Akrad) da önemli, ki operasyonlar o bölgeye doğru yoğunlaştı. Kürt Dağı’nı sıklıkla Türkmenlerle birlikte ortak operasyonlar yürüten Nusra, Ahrar El Şam ve Ensar El Şam gibi örgütler tutuyor.
Rus uçağının düşürülmesinin teknik gerekçesi hava sahası ihlali olsa da asıl sebep başka: Muhalif grupların kontrolündeki bölgelere lojistik desteğin sağlandığı koridorun kapanma ve kurtarılmış bölgeyi kaybetme riskinin artması.
Suriye ordusu son birkaç haftada Türkmen Dağı’nın kuzeyinde Kastel Ma’af, Fırınlık, Acısı ve Kızıldağ’ı, güneyinde de Gimam, Avanlı, Züveyk, Deyr Han ve Toros’u ele geçirdi. Kızıldağ birkaç kez el değiştirdi. Rejim açısından Kızıldağ düştüğünde bölgedeki 17 Türkmen köyünün kontrolü de kolaylaşıyor.
Bu bölgenin korunmasına stratejik önem atfeden Türkiye aynı şekilde Halep kırsalında İD’e karşı savaşta saha unsuru olarak Türkmenleri öne çıkartıyor. Nitekim bu oyun planı çerçevesinde Türkmenler Harcele ve Delha’yı İD’den aldı.
Peki, Ankara’nın Türkmen kartı ne kadar sağlam ve nereye kadar iş görebilir? Bunun yanıtı için Türkmenlerin hikayesine bakmakta fayda var.
Türkmenler 2011’de isyan patlak verir vermez Türkiye’nin desteğiyle hem sivil hem askeri alanda örgütlendiler. Hasan Türkmeni gibi Savunma Bakanlığı’na yükselmiş şahsiyetler olsa da genelde köylerde yaşayan ve tarımla uğraşan Türkmenler politize ve örgütlü bir topluluk değildi. Halep, Humus, Lazkiye, Şam, Rakka, Hama, İdlib ve Dera’daki köylerde yaşayan Türkmenlerin Kürtlerin çoğunlukta olduğu Kamışlı gibi temerküz ettikleri bir kent yok. Bu da örgütlenmelerini engelleyen sosyolojik bir faktördü. 2011’deki isyan sonrası örgütlenme çalışmalarına Türkiye’ye yerleşmiş Türkmenler öncülük etti. Haliyle siyasi yapılanma diasporik bir karakter aldı. Ortaya çıkan ilk örgüt 2011’de Suriye Türkmen Hareketi oldu. Hareketin amacı Türkmenleri sokağa çekmekti. Daha sonra Türkiye’de yaşayan 180 Türkmen, Suriye Türkmenler Birliği’ni kurdu. Kasım 2011’de ise Suriye Türkmen Hareketi ile Suriye Türkmenler Birliği temsil gücünü arttırmak için Suriye Türkmen Kitlesi (STK) adı altında birleşti. Ancak bazı anlaşmazlıklar yüzünden bölünme yaşandı ve Mart 2012’de Suriye Demokratik Türkmen Hareketi (SDTH) kuruldu. SDTH, Halep’te STK Bayır-Bucak’ta daha aktifti. Türkiye’nin sınır illerinde merkez kuran STK, Lazkiye’deki faaliyetleri Yayladağı’nda, Rakka’daki faaliyetleri Akçakale’de, Halep’teki faaliyetleri de Gaziantep’te açtığı ofislerden yürüttü. Türkiye’nin nüfuzunu kullanması sayesinde Türkmenlere Suriye Ulusal Konseyi’nde (SUK) 16 ve Suriye Muhalif ve Devrimciler Ulusal Koalisyonu’nda (SMDUK) üç üyelik verildi.
Bu iki harekete ilaveten yine Türkiye’de nüfuz sahibi bazı Türkmenlerin girişimiyle Suriye Türkmenleri Platformu oluşturuldu. Türk Dışişleri’nin himayesinde çalışan platform Türkmenleri birleştirmek için Suriye Türkmen Meclisi’nin oluşumuna öncülük etti.
Dışişleri’nin himayesinde 15 Aralık 2012’de İstanbul’da yapılan birleşme toplantısına dönemin Meclis Başkanı Cemil Çiçek ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da katıldı. Meclisin kuruluşu ise dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun katıldığı Mart 2013’teki toplantıda gerçekleşti. Meclis’in Ankara’da yine Davutoğlu’nun katılımıyla, 9-10 Mayıs 2014 tarihlerinde gerçekleştirilen ikinci toplantısında 350 delege arasından 42 kişilik yasama meclisi ve 13 kişilik yürütme kurulu seçildi. Türkiye meclisi Türkmenlerin meşru temsilcisi olarak gördü ve SMDUK ile birlikte hareket etmelerini salık verdi.
Türkiye’nin mobilize ettiği Türkmenlerin askeri kanattaki hikâyelerine gelince, 2012’den itibaren çok sayıda silahlı örgüt kuruldu. 2013’te bu birliklerden 12’si Türkmen Dağı Bölüğü çatısı altında buluştu. Temmuz 2015’de Yıldırım Beyazıt Tugayı, Birinci Murad Tugayı ve Dördüncü Murad Tugayı’nın birleşmesiyle İkinci Sahil Tümeni kuruldu. Tümen hedefini “Esad rejimini yıkıp Allah’ın dinini hakim kılmak” şeklinde ilan etti.
Bunların dışında özellikle Türkmen Dağı’nda Sultan Abdulhamid Han Tugayları öne çıktı. Nusra’nın müttefiki olan bu tugay, Osmanlı topraklarını savunduklarını ve gayri Müslimlerle savaştıklarını deklare etti. Çoğu Türkmen birliğinde olduğu gibi bu örgüt de Ankara’nın çizgisine paralel olarak Rojava’nın aktörleri YPG ve PYD’yi düşman olarak görüyor. bu bölgede ayrıca bağımsız hareket eden Cebel-i İslam Tugayı ve Hizbullah Al Galibu da faal.
Halep, İdlib ve Rakka kırsalında da çok sayıda Türkmen birliği var. 2014’te İD Rakka’dan Halep kırsalına doğru hakimiyet alanını genişletince Azez-Cerablus hattındaki Türkmen birlikler Türkiye’ye sığındı.
Ankara’nın fazla hoşuna gitmeyen iki farklı Türkmen tepkisi de mevcut. Onlardan bir kanat rejimle birlikte hareket ederken başka bir kanat da YPG ile ortaklık kurdu. YPG’nin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçler’in bileşenleri arasında Devrimciler Ordusu’na (Ceyş Ey Suwar) bağlı olan Selçuklu Tugayı ve Yavuz Sultan Selim Tugayı da var.
Lazkiye bölgesindeki Türkmenler savaşçı, silah ve seferberlik gücü açısından zayıflar. Bu grupların kapasitesi abartılıyor. Buna karşın Türkmen Dağı’nı içine alan kurtarılmış bölgenin asıl savaşçı unsurları El Kaide ve cihatçılar. Türkmen Dağı’na bakan bölgelerde Nusra ve Ahrar El Şam’ın borusu ötüyor. Son çatışmalar sırasında Nusra, Türkmen Dağı’na 500 savaşçı gönderdi. Nusra’nın Suud asıllı komutanı Şeyh Muheysini tüm cihatçıları Türkmen Dağı için seferberliğe çağırdı. Züveyk’i geri almak için başlatılan saldırıya Nusra liderlik etti. Yine Türkmen Dağı’nı çevreleyen bölgelerde yabancı selefi cihatçılar da çok aktif. Bu birlikler içinde özellikle Kafkasyalı ve Faslı savaşçılar kayda değer. Lazkiye’nin kuzeyinde Çeçen Ebu Musa El Şişani’nin liderliğindeki Ensar El İslam, Sünni İslam devleti için savaşıyor. Aynı bölgede Çeçen lider Müslim Şişani’nin liderliğindeki Şam Ordusu (Cund El Şam) da operasyonlarda öne çıkıyor. Eski Guantanamo esiri Faslı cihatçıların kurduğu Hareket Şam El İslam da adından söz ettiriyor. Yine son aylarda Cisr El Şuğur’un Zembeki köyüne yerleştirilen 3 bin kadar Uygur cihatçı cepheye kan kattı. Türkmenler kendi örgütleri dışında cihatçı örgütlere de katıldı. Mesela Nusra’nın bölgedeki komutanı Ebu Ahmed bir Türkmen.
Aslında bölgede ses getiren saldırılara genelde cihatçı gruplar imza attı. Mesela 21 Mart 2014’te Ermeni kasabası Keseb ve Semra’nın ele geçirildiği Enfal (Ganimetler) adlı operasyonu cihatçı gruplar yürüttü. Türkmenler de bu operasyona katıldı. 4-19 Ağustos 2013’te “Ümmetin Annesi Ayşe” adı verilen bir operasyonla Alevi köyleri basıldı ve yaklaşık 200 sivil öldürüldü. İD ve Nusra da bu operasyonun ortakları arasındaydı. Alevi köylerine düzenlenen başka saldırılar da oldu. Ayrıca Türkmen Dağı’ndan Lazkiye taraflarına çok sayıda roketli saldırı gerçekleşti.
Suriye’nin kuruluş sürecinde ‘Osmanlı unsurları’ olarak şüpheyle bakılan Türkmenler, Türkiye’nin yönlendirmesiyle silahlı sürece katılarak kendi geleceklerini ateşin içine attı.
Halbuki, Türkiye’ye gelip okuyanlar ya da buraya yerleşenler bir yana isyana kadar Türkmenlerin siyasi düzlemde Türkiye ile bağları çok güçlü değildi. Elbette 1945, 1951, 1953 ve 1967’deki baskılar nedeniyle Kırıkhan, İskenderun ve Adana’ya göç etmiş ailelerin bölgeyle bağları kesilmedi. Fakat Türk devletinin ‘Türkmen kartı’ olarak aklında tuttuğu yer Suriyeli Türkmenler değil Irak’ta Kerkük ve Musul’un Türkmenleriydi, ki Türkiye onları da İD’in insafına terk etti. Suriye’nin Türkmenleri 2011 isyanıyla kıymete bindi. Muhalif saflarda “devrimin başkenti” diye anılan Humus’un Baba Amr semtinde yaşayan Türkmenlerin çok olması, silahlı isyan ile Türkiye arasında bağlantı kurulmasına yol açtı.
Suriye ordusunun bölgeyi kontrol altına aldığı takdirde Türkmenlerin ‘Türkiye’nin beşinci kolu’ olarak görülmesi riski eskisinden çok daha fazla. Bu da istenmeyen bedellere davetiye çıkaran bir durum. Ayrıca Türkiye’nin oyun planı, YPG’ye karşı bariyer olarak ileri sürülmeleri nedeniyle Türkmenler ile Kürtler arasına da düşmanlık tohumları ekiyor.

Yorumlar kapatıldı.