Atatürk ve arkadaşları, “tarihte ilk kez” % 99’u Müslüman olan bağımsız bir devlet kurdular. 1915 Ermeni tehciri, ardından da 1923-30 Rum nüfus mübadelesi olmasaydı, Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması süreci tamamlanamazdı. Malazgirt’ten beri Anadolu’da milyonlarca gayrimüslim yaşamıştı. Ancak şimdi güvenlik sebebiyle “uluslaşma” zamanıydı. Bu yüzden de “Osmanlı bakiyesi Müslüman nüfus Türk’tür” şiarıyla hareket edip, Çingeneyi bile sınırda bekletmeden içeri alan Milliyetçiler; Hıristiyan Türkleri Yunanistan’a yolladılar. Yani ırkçılık yapmadılar, “milli güvenlik ve iç barış” kaygısındaydılar. (Şecaat arz ederken merdi kıpti sirkatin söyler. HYETERT)
Eğer sizin “zındık” dedikleriniz böyle yapmamış da sizin “dinler arası diyalog” kayığınıza binmiş olsalardı, en babayiğit Müslüman partisi şimdi, 4 Milyon Ermeni, 7 Milyon Rum, 5 Milyon da HDP seçmeniyle; yani “% 35″lik bir blokla karşı karşıya kalacaktı.
Üstelik bu intikamcı ittifak, sizinkiler gibi kıblesi değişken liberallerden ve Nişantaşı’ndan Şişliden oy devşirip “% 40″la da iktidar olacaktı!..
Sermaye, medya ve intelijensiya da arkalarında olacağından sizin kokmuş palavralarınıza da kimse inanmayacaktı. Daha olmadı, tohumunuza para mı verdi; PKK olup, oluk gibi kanınıza akıtacaktı!..
Atatürk Olmasaydı… Memleket olmazdı be cahil nankörler!..
Türk İnkılabı, Hristiyanların, Türkleri “Millet-i hâkime” olmaktan çıkarmalarını ve giderek Türklere egemen olmalarını sağlayan 1856 Islahat Fermanı’na atılmış “derin” bir vücut çalımıydı.
1856’ya kadar Gayrimüslimler, haraç ve cizye öder, askerlik ve memurluk yapamazlardı.
İngiliz baskısıyla yapılan ve bir “gayrimüslim açılımı” olan II. Tanzimat Fermanı, “Tanzimat” kavramını zedelemesin diye sonradan adı değiştirilerek “Islahat Fermanı” yapıldı.
“Şeriata rağmen” yapılan bu “metazori” yenilik, Müslümanların onurunu çiğnemekle kalmamış, Gayrimüslimlerin palazlanmasına ve ekonomik hayata hâkim olmasına da yol açmıştır.
Cahilleri Atatürk düşmanlığında buluşturan Neo-Osmanlıcılık, 1856-1914 arasındaki “ittihad-ı anasır” (etnik unsurların birliği) yönünde gerçekleşen bir irtica, bir intikam saldırısıdır!..
Ermenistan ve Yunanistan bağlantılı dinsiz Kürtlerin yönetimindeki PKK’nın bu dönemde abad olmasının ve HDP’nin % 13,2 oy almasının temel sebebi budur.
Atatürk olmasaydı!..
Kapitülasyonlar devam etmiş olacağından el konulacak milli sermaye, kelepir satılacak “KİT” öyle “Anadolu kaplanı” filan da olmayacaktı. 1880’lerde dış ticarette gayrimüslimlerin payı % 96’ydı.
“Kabotaj” hakkı Fransız kumpanyalarında olacağı için hiçbir “gemicik” Türk limanları arasında yük taşıyamayacaktı.
Bizim “gemicik” meraklıları de olsa olsa balıkçı teknesini satıp, kum kosteri alacak; en fazla Kumkapı’dan Haydarpaşa’ya kum taşıyacaktı!
Atatürk Olmasaydı…
“Gavur İzmir” zaten Yunan’a verilecek, sıraya “Gavur Anadolu” konulacaktı!..
İzmir’e “Gâvur İzmir” denilmesinde İzmirli Müslümanların bir “günahı” yoktu.
Tahta geçer geçmez Beylerbeyi ve Çırağan saraylarını yaptıran; ama borçları ödemek için para bulamayan Halife hazretleri, İngiltere’nin telkiniyle, 10 Haziran 1867 tarihli “Tebaayı ecnebiyenin emlâke mutasarrıf olmaları kakkındaki kanun”la yabancılara mülk satışını serbest bırakmıştı.
1867 ile 1892 yılları arasında İngilizlerin sadece İzmir’de satın aldığı arazi miktarı “3 Milyon dönüm”ü geçmişti. Diğer yabancılarla birlikte elden çıkan toprakların yüzölçümü “6 Milyon dönüm” yani, İzmir’in ekilebilir alanlarının “üçte biri”ydi.
Askerden dönen Türkler, toprağın böyle hızla “gâvur edildiğini” görünce vilayete “gâvur İzmir” demişlerdi.
Cumhuriyetin ilanından 5 ay sonra 18 Mart 1924’te, 442 sayılı “Köy Kanunu”nun 87. maddesiyle “2.000’den az nüfuslu alanlarda yabancılara toprak satışını” yasaklayan Atatürk olmasaydı; o tempoyla kıtlık yıllarında sadece İzmir değil, şimdiye kadar bütün Anadolu satılmış olacaktı!
Atatürk olmasaydı!.. Majestenin bahşettiği akılla suyun akışını seyreden tebânın yeni gaflet esprisi de “Gavur Anadolu” olacaktı!..
Ağaları memleketi, büyük komisyonlarla parsel parsel satarken millet oyalansın diye “Atatürk İngilizlerin yapamadığını yaptı” ezberiyle ekranlarda geviş getiren develerin, cehalet hendeğini aşarak akşamdan sabaha fikr-i saadete vasıl olmalarını beklemiyorum.
Ama yine de Allenby’nin domuz çiftliğinde çarşafla, takkeyle “özgürce” çapa yapmayı Müslümanlık zanneden sefillere bir çift sözüm var!
“Zulüm 1938’de bitti” diyen çatal dilli yılan!..
Atatürk olmasaydı, Anadolu “gâvur” olacaktı!.. Orası zaten memleketi parsel parsel satmanızdan belli oldu!.. Ben başka bir şey diyeceğim:
Atatürk olmasaydı kafalarınız yine fesli olacak, feslerinizin de bol “püsküllü” olması gerekecekti!..
Çünkü o “mübarek” püsküller, ikindileri ekselans beş çayını içmeden önce “Senyör Allenby”nin çizmesinin tozunu silecekti!
Yorumlar kapatıldı.