Değerli okurlar, Türkiye erken seçime gidiyor. Bu arada seçim bildirgelerine bir göz atmak ve bizim açımızdan önemli olan bazı noktaları belirlemeye çalıştım. Ancak daha önce geçmişten günümüze bir göz atmak, günümüzle ilgili düşüncelerimi yazmak istiyorum.
Not: Bu yazımı bazı sağlık nedenleriyle tam bitiremedim. Ancak yine de bu haliyle yayımlamak istedim. Aslında yazı 4 sayfa ekleri çok uzun. Yazıyı bir kaç bölümde yayımlamayı düşünmüştüm ama olmadı. Kusura bakmayın M.B.
Tarihe Bakış
1927 yılında %2,5 civarında olan[i]Müslüman olmayan azınlıkların nüfusu günümüzde binde birler mertebesindedir. Hıristiyan azınlıkların ezici çoğunluğunun yaşadığı İstanbul’da bile yüzde yarımı geçemiyoruz. Toplam nüfusu yüz bin civarında tahmin edilen bütün Müslüman Olmayan azınlıkların hepsi bir partiye oy verse bir milletvekili seçemiyor. İstanbul’da son seçimlerde ortalama 80.000 oy bir milletvekili seçmişti. Ermeniler ise toplam nüfusu 45-50.000 kişi tahmin ediliyor. Yani sonucu belirleyici seçmen gruplarından değiliz.
Ermeniler açısından bir dönüm noktası olan 1878 Berlin Antlaşması ya da Konferansından sonra Ermeniler pek çok acı çekmiş Osmanlı Döneminde katliamlar ve soykırım yaşanmıştır. Osmanlının devamı olan Cumhuriyet yüz yıla yakın sürece Türkleştirme süreci yaşanmış, Müslüman azınlıkları asimile etme, Müslüman olmayan azınlıklardan kurtulma ilkesine göre azınlıkları göçe zorlama yolunu seçmiş bu amaca ulaşmak için de pek çok acı yaşatılmıştır[ii]. Bu nedenle de Ermeni toplumunun önemli bir bölümü Batı ülkelerine göç etmiştir. Kısacası her hükümet azınlıklara çeşitli acılar çektirmiş haksızlıklar yapmıştır. Lozan’dan kaynaklanan hakların önemli bölümü görmezden gelinmiş, verilmemiştir. Ermeni cemaati, yüz yılı aşkın bir zamandan beri, katliam ve soykırıma, mesleklerin yasaklanmasına, varlık vergilerine, 20 kura askerliğe, 6/7 Eylüle, 1974 kararlarıyla mallarımıza el konulmasına, vatandaş Türkçe konuş kampanyalarına, Ermeni sözcüğünün küfür gibi kullanılmasına rağmen varlığını sürdürmeyi başarmıştır.
Günümüzde Ermeni toplumu, hızla azalan nüfusa rağmen bazı cemaat mensuplarını kaprisi, bazı basın kuruluşlarının popülist yaklaşımı ve yönlendirmesi nedeniyle bileşemeyen 16 okulunu, din ve patriklik karşıtı güçlü gruplara rağmen kiliselerini ve patrikliğini yaşatmaya çalışmaktadır.
AKP Dönemi
Bu günlerde kamplaşma, bloklaşma o kadar katı ki tarafsız bir eleştiri yapmak hayli zor. Ancak eksik ve yanlışları söylemek için doğruları da söylemek gerekiyor. İlk olarak AKP hükümeti haksız ve hukuksuz olarak cemaatin elinden alınan mal varlığının bir bölümünü cemaate iade etmiştir. Cumhuriyet tarihinde ilk kez Ahtamar Surp Haç Ermeni kilisesi devlet tarafından onarılmıştır. 1980’li yıllarda kaldırılan Surp Haç Tıbrevank’a cemaat vakfı statüsü iade edilmiştir. İlk kez vakıflar meclisinde bir azınlık temsilcisine yer verilmiştir. Yine bu hükümet ilk kez ayırım yapmadan okullarımıza kitap, süt vb yardımları yapmış daha önemlisi özel okullarla birlikte okullarımıza da hakkımız olan maddi yardım kısmen de olsa verilmeye başlanmıştır. Yine bu dönemde bir ilk yaşanmış başbakanlık azınlıklara ayrım yapılmaması, bürokratik zorluk çıkarılmaması konusunda bir genelge yayımlamıştır. Okullarımızda Türk müdür yardımcısı sorunu da geniş ölçüde düzeltilmiş, sicil amirliği yeniden düzenlenmiştir.
Geri verilen bu varlıklar iyi kullanılabilirse cemaatin okullarının, kiliselerinin, patrikliğinin yaşatılması için hayati önemde olan maddi sorunları büyük ölçüde çözecektir. Yapılanların önemi, neredeyse bir asır sonra cemaatin haklarının verilmesinden kaynaklanmaktadır.
Yanlış ve eksiklere gelince: Ciddi bir yanlışla, yenisi çıkarılmadan iptal edilen cemaat vakıfları seçimiyle ilgili yönetmelik maddeleri yüzünden iki yıldan beri cemaat vakıfları seçim yapamamaktadır. İki yılda birkaç maddelik değişiklik -hangi nedenle olursa olsun- yapılamamıştır.
Yapılanları küçümsememekle birlikte bildirgelere baktığımızda en önemli konuların iktidarın da muhalefetin de gündeminde olmadığını görüyoruz. Son yıllarda her Avrupa Komisyonu İlerleme Raporunda yer alan ve Venedik Komisyonu tarafından da karara bağlanan cemaatin varlığı için hayati önemde olan cemaatin Tüzel kişiliğinin tanınmaması ve Müslüman olmayan azınlıkların kendi gelenek, görenek ve çağdaş yönetim ilkelerine göre örgütlenmesine izin verilmemesi en önemli cemaat sorunudur. Azınlık Tali Komisyonun yerini alan Azınlık Sorunları Değerlendirme Kurulunda halen azınlık temsilcisi bulunmamaktadır. BM ikiz sözleşmelerine Kişisel ve Siyasi Haklar Uluslar arası Sözleşmesi ve Ekonomik Toplumsal Ve Kültürel Haklar Uluslar arası Sözleşmesi’ne Türkiye’nin koyduğu beyan ve çekinceler kaldırılmamıştır. Yine Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (AKPM) istediği Avrupa Konseyi’nin azınlık haklarıyla ilgili iki sözleşmesini, “Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve Sözleşmesi”ni ve “Bölgesel ve Azınlık Dillerinin Korunması İçin Avrupa Sözleşmesi”ni imzalamasını ve/veya onaylamasını da partilerin gündeminde değil. Ders kitaplarındaki azınlık karşıtı ifadeler, nefret söylemleri tamamen kaldırılamamıştır.
Diasporanın farklı beklentileri olması doğal. Türkiye Ermenileri arasında bile beklenti ve öncelik farklılığı görülüyor. Azınlıklarla ilgili gelişmeleri sadece konjonktür değişikliklerine bağlayanlar da var. Her şeyi konjonktüre bağlamak demokrasiye inançsızlık olur. Kimine göre maddi koşulların iyileşmesi cemaatin varlığını sürdürmesi için çok önemli. Kimilerine göre ise, pek de önemli değil. Hatta okulunu kilisesini yaşatmak için elini cebine atmadığı halde önemsemeyenler de var. Etkili grupların önemli bir bölümü ise yapılanların, Surp Haçın kilisemizin onarılmasının tek amacı Avrupa Birliğine girme, Batıya şirin görünme. İyi de yanlış nerede. Bizim açımızdan ne amaç yanlış, ne de araç. Verilenleri, hakkımız olan almayalım mı? Kilisenin onarılmasına karşı çıkmamızı mı gerektiriyor. Ahtamar Surp Haç kilisesi Arapgir Meryem Ana kilisesi gibi dinamitle atılarak, taşları satılsaydı daha mı iyi olacaktı?
Peki, bütün bu yapılanlar için Ermeni toplumu Ak Partiye minnettar mı olmalıdır? Elbette hayır. Özgür bireyler haklarını ister ve alırlar. Devletin görevi adil olmak ve hakkı sahibine teslim etmektir. Bu yüzden elbette minnettarlık söz konusu olamaz. Kaldı ki, daha alınması gereken pek çok hakkımız var. Dahası, okullarımıza verilen yardımlar gibi bazı iyileştirmeler belli bir yasaya, yönetmeliğe bağlanmadığı için gelecekte de hükümetlerin iki dudağı arasında kalması gibi bir tehlike söz konusu.
Peki, en azından pek çok eksiğine rağmen bu güne kadar yapılanlar yüzünden Müslüman olmayan azınlıklar AKP’ye mi oy vermeli? Bence bu da doğru değil. Sadece geçmişe bakarak oy vermek yanlış olur. Demokrasilerde oy geçmişten çok geleceğe verilir ve geçmiş her zaman geleceğin teminatı değildir. Aksini iddia etmek, değişmeyi ve gelişmeyi kabul etmemek olur. Kaldı ki, eğer seçim bildirgelerine bakarsak bizim açımızdan en iyisi HDP bildirgesi.
Ne Yapmalı?
Burada elbette şu ya da bu partiye oy verin diyecek değilim. Zaten kamplaşmanın bu boyuta geldiği bu günlerde bir önemi olacağını da sanmam. Belki malum-u ilam ya da palis gerçeği gibi görülecektir ama ben istikrara oy vermenin doğru olacağını düşünüyorum. Kanımca Türkiye’de günümüzde özellikle bizler için istikrarın anlamı öncelikle iç barış, daha doğrusu iç savaşın önlenmesidir. Hangi partinin istikrarı sağlayacağını, iç savaşı önleyeceğini düşünüyorsak o partiye oy vermenin doğru olacağını düşünüyorum. Çünkü Suriye’de, Irak’ta görüldüğü gibi iç savaştan, istikrarsızlıktan en çok zarar görenle daima azınlıklardır. Azınlıkların tarafsız olması da hiçbir şeyi kurtarmaz, taraf olmayan bertaraf olur, meşhur söz. Herkes kendi doğrusuna, kendine yararlı olacağını düşündüğü partiye oy verecektir. Demokrasinin fazileti Nobelli profesör ile okuma yazma bilmeyenin oyunun aynı değerde olması ve her bireyin kendi doğru ve yararına göre oy vermesidir.
Son olarak bir de koalisyonlara bakalım. Türkiye benim bildiğim dönemlerde hiç görülmediği ölçüde kamplaşmış durumda. Bir yanda komünist, sosyalist, liberal, ulusalcı, milliyetçi, dinci, faşist vb ile medyanın büyük bir bölümü Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtları, diğer yanda giderek daha çok sağa itilen muhafazakâr, dinci, milliyetçi vb medyanın bir bölümü Cumhurbaşkanı Erdoğan taraftarları var. Daha kötüsü taraflar amaca ulaşmak için hiçbir aracı kullanmaktan kaçınmıyor, her türlü suçlamayı yapıyorlar.
Peki, eğer seçim sonuçları yine 7 Haziran gibi olursa ne olacak? Çözüm koalisyon gibi görünse de mevcut bloklaşma, kamplaşma ve partilerin taahhütleri arasındaki farklar uzun soluklu bir koalisyonu da neredeyse imkansız hale getiriyor. Doğal olarak tek başına iktidar şansı olmayan muhalefet iktidara en yakın partiden çok daha fazla popülist taahhütlerde bulunabiliyor. Nasıl olsa tek başına iktidar olmayınca, mazeret hazır. AKP’nin ise böyle bir şansı yok. Ya tek başına iktidar olacak ya da büyük ihtimalle koalisyonun büyük ortağı olacak yani mazereti yok.
AKP’in muhalefette kalacağı bir koalisyon neredeyse imkansız. Partilere bakalım, HDP, 8 Haziran’da en azından bu seçimden sonra da iktidar ortağı olma şansını sıfırladı, AKP’yi de çok rahatlattı. Ancak HDP yönetimi son günlerde her nasılsa AKP ve CHP ile Koalisyon yapabileceğini söyleyerek bu büyük yanlıştan dönmüş görünüyor. Eğer son söylenenlere bakarsak, HDP, AKP ya da CHP, AKP koalisyonu mümkün. MHP, HDP dışında herkesle koalisyon yapabiliriz diyor. Bu durumda AKP, MHP koalisyonu her iki partinin tabanı da destekler ama 4 şartı ve Erdoğan karşıtlığı ve tabi taahhütler yüzünden bu koalisyon da zor. CHP’ye gelince, bir yandan AKP’ye ağır eleştiriler yöneltiyor, bir yandan hükümetin verdiklerinin çok üstünde taahhütlerde bulunuyor. Son olarak Kılçtaroğlu, bana söyleneni söylersem başbakan zor durumda kalır diyerek bence en büyük çamı devirdi. AKP’nin bu suçlamaları sineye çekerek ve CHP taahhütlerini kısmen bile kabul ederek uzun soluklu bir koalisyon kurması ne taban tarafından, ne de AKP yönetimince kabul edilebilir. Böyle bir koalisyon ancak bazı kanunların değiştirilmesi ve gerginliğin azaltılması hedeflenerek en geç bir iki yıl içinde seçime gitme koşuluna bağlanabilir.
Kısacası eğer AKP tek başına hükümet kurulmazsa ya da tahminleri yanıltan bir sonuçla CHP, MHP ya da CHP, HDP çoğunluğu sağlayıp hükümet kuramazlarsa birkaç ay ya da en geç iki yıl içinde yeni seçim var demektir.
Ekte partilerin seçim bildirgelerinde yer alan ve özellikle bizleri ilgilendiren bölümleri not etmeye çalıştım. Zamanınız varsa göz attın.
Murat Bebiroğlu
Ekim 2015
[i]http://baskinoran.com/makale/Azinliklar-BaskinOran-IstAnsiklopedisi.pdf
EKLER:
Sevgili okurlar, partilerin seçim bildirgelerini özellikle biz azınlıkları ilgilendiren bölümleri incelemek istiyorum. İnceleyenlerin bildiği gibi bildirgeler oldukça uzun CHP Bildirgesinin tam metni 227 sayfa, AKP Bildirgesi 357 sayfa, HDP bildirgesi ise 52 sayfa. Bu uzun metinleri satır satır okumak benim gibi yorgun ve göz sorunları olan birisi için çok zor. Bu yüzden ben bazı kelimeler seçip her üç bildirgede incelemeye çalıştım. MHP’yi ise incelemedim. Eminim, eksik ve yanlışlarım vardır. Okurlarımız uyarırsa gerekli düzeltmeleri yapabiliriz.
AKP’nin bizler açısından geleceğe dönük önemli bir taahhüdü yok. CHP’nin önerilerinin bazıları açıklanmaya muhtaç. En kısa olmasına rağmen, biz azınlıklar açısından en gelişmiş önerilerin HDP’den geldiğini söyleyebiliriz
Seçtiğim kelimeler: Ermeni Ermenistan, Azınlık, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, İnanç Grupları ve laiklik, Nefret suçu.
Ermeni- Ermenistan
AKP
Sayfa 256 Ülkemiz Güney Kafkasya’daki anlaşmazlıkların barışçı yollardan çözümü doğrultusunda, Azerbaycan toprakları ile Yukarı Karabağ’daki işgalin sona erdirilmesi ve Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki gerginliklerin sonlanması için çaba göstermeye devam edecektir. Önümüzdeki dönemde, Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesine yönelik adımlarımız da sürecektir. Ermenistan’ın karşılıklı yarar ve işbirliğinin önünü açacak kapsayıcı, âdil hafıza arayışı içine giren bir anlayışa yönelmesini ve açılımlarımıza ileri görüşle mukabelede bulunmasını bekliyoruz. Barış, istikrar ve refah ortamının Kafkaslar’a teşmilinin ancak böylelikle mümkün olabileceğini düşünüyoruz.
CHP
Sayfa 213 • Ermenistan’la iyi komşuluk ilişkileri kurulmasını amaçlayacak ve Türkiye ile Ermenistan arasındaki sorunları çözme çabası içinde olacağız.
HDP
Sayfa 14 • Ermenistan üzerinde uygulanan ekonomik ambargoyu kaldıracak, gerekli ekonomik, politik ve diplomatik ilişkileri geliştirecek ve Ermeni halkıyla dostluk köprülerini kuracak. Türkiye tarafından tek taraflı kapatılan Türkiye Ermenistan sınırı koşulsuz olarak açılacak. Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Karabağ sorununda çözüm çabaları destekleyecek.
Düşünceler:
Ermenistan konusunda açık ve koşulsuz tek öneri HDP’den geliyor. AKP’nin Karabağ koşulunu öne süreceği açık. CHP ise sadece temennide bulunuyor.
Azınlık:
Her üç parti de, İlerleme raporlarında yer alan ve Venedik Komisyonunca önerilen Cemaatin tüzel kişiliğine yer vermiyor. Yine Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (AKPM) Avrupa Konseyi’nin azınlık haklarıyla ilgili iki sözleşmesini, “Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve Sözleşmesi”ni ve “Bölgesel ve Azınlık Dillerinin Korunması İçin Avrupa Sözleşmesi”ni imzalamasını ve/veya onaylaması ile ilgili bir karar da yok.
Bu konuda AKP yaptıklarına yer veriyor. Geleceğe dönük söz yok.
CHP
Bu konuda CHP çok geniş şekilde düzenlemiş. “Özgürlükçü demokrasi ve hukuk devleti anlayışımız uyarınca azınlık mensupları ve kurumlarının tüm medeni, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel haklardan ve azınlık haklarından eksiksiz yararlanmalarını yasal düzenlemeler yoluyla teminat altına alacağız.”
HDP
Azınlık sözü geçmiyor.
Düşünceler:
Bu konuda en geniş düzenleme CHP tarafından yapılmış. En önemli eksiği verilecek hakların, BM ve Avrupa Komisyonu ve Venedik komisyonu uluslararası sözleşme ve kararlarına uygun olması şartının getirilmemiş olması.
Her üç parti de AK İlerleme Raporlarında ve Venedik komisyonu kararında önerilen ve azınlıklar için hayati önemde olan cemaatin tüzel kişiliği yer almıyor. Yine Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (AKPM) istediği Avrupa Konseyi’nin azınlık haklarıyla ilgili iki sözleşmesini, “Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve Sözleşmesi”ni ve “Bölgesel ve Azınlık Dillerinin Korunması İçin Avrupa Sözleşmesi”ni imzalamasını ve/veya onaylamasını da bildirgelerde yok.
Avrupa Birliği
AKP Avrupa Birliğine girmeyi stratejik hedef olarak belirlemekte gerekli müzakereleri sürdüreceğini belirtmektedir.
CHP de Avrupa Birliğine girmek konusunda her türlü girişim yapmak ve Türkiye’yi AB’nin saygın bir üyesi yapacağını belirtiyor
HDP Avrupa birliğinin ön plana çıkardığı ilkeleri savunmaya devam ederken, AB’yle müzakere tam üyelik çalışmaların partinin ilkeleri çerçevesinde ele alacağı belirtiliyor.
Düşünce:
Her üç parti de Avrupa Birliğine üye olmak istiyor. HDP’nin AB ile tam üyelik müzakerelerinde partinin hangi ilkelerinin çerçevesinde ele alacağı açık değil.
Birleşmiş Milletler
AKP
Geçmişte önemli çeşitli sözleşmelerden söz edilmektedir. Gelecekle ilgili olarak “Türkiye, bu bağlamda kurucu üyesi olduğu Birleşmiş Milletler’de son yıllarda daha pro-aktif bir yaklaşım benimsemekte ve BM gündeminde bulunan tüm konulardaki çalışmalara aktif katkılar sağlamaya, yapıcı ve uzlaştırıcı bir rol oynamaya gayret etmektedir” denmektedir.
CHP
CHP, BM ile ilgili çalışmalar detaylı olarak incelenmiş.
“ BM standartlarına uygun, insan hakları STK’lerinin de temsil edildiği bir İnsan Hakları Ulusal Denetim Kurumu kuracağız.”
“BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 3. protokolündeki bireysel başvuru hakkını onaylayacağız”.
“Başta BM terörle mücadele sözleşmeleri olmak üzere, uluslararası antlaşmalarda öngörülen ilkeleri esas alacağız”.
HDP
HDP Birleşmiş Milletlerden söz etmiyor.
Düşünceler: AKP daha çok yapılanları CHP ise yapacaklarını detaylı olarak açıklamışlar. Üç parti de BM ikiz sözleşmelerine Kişisel ve Siyasi Haklar Uluslar arası Sözleşmesi ve Ekonomik Toplumsal Ve Kültürel Haklar Uluslar arası Sözleşmesi’ne Türkiye’nin koyduğu beyan ve çekincelerin kaldırılması ile ilgili bir beyan yer almaması büyük bir eksiklik.
İNANÇ VE LAİKLİK
AKP
AKP yine pek çok yapılan değişikliğe yer veriyor. Ancak yapılacaklar için sadece yeni anayasadan söz edilmektedir. Laiklikten söz edilmemektedir
” Her farklılığı kendi tarihsel ve kültürel derinliği içinde, Türkiye’nin dinamizmine dönüştüren Partimiz, uzun geçmişe dayalı, pek çok sorunu aşma yolunda önemli projelere de imza attı. Bunların arasında; vatandaşlarımızın inanç, mezhep, kültürel kimlik gibi tabii haklarını kullanabilmelerinin önünün açılması ile çözüm sürecinin başlatılması bulunmaktadır”.
“Yeni Türkiye’nin yeni anayasasında temel hak ve hürriyetlerin, demokrasinin, hukukun üstünlüğü ilkesinin, düşünce ve inanç özgürlüğünün dayanağı toplumsal meşruiyet olacaktır”
CHP
CHP bu konuyu da detaylı olarak ele almıştır.
“Farklı sosyal sınıfların, inançların, kültürlerin ve etnik kimliklerin yaşadığı ülkemizde demokrasiyi derinleştirmek, iç barışın ve gelişmenin ön koşuludur”.
“CHP toplumumuzu ayrıştıran ve çatıştıran kutuplaştırma siyasetine son verecektir. CHP iktidarında gerginlik kültürünü besleyen “şüphe, yaftalama ve tehdit” yöntemleri, yerini “diyalog, duygudaşlık ve ikna” gibi demokratik yöntemlere bırakacaktır. Etnik kimlik, inanç ve yaşam tarzı üzerinden politika yapılmayacak, kimliğinden dolayı kimse ötekileştirilmeyecektir”
“Laiklik anlayışımız, demokrasi anlayışımızın ışığında şekillenecektir. İçinde bulunduğumuz coğrafya ve ülkemizde yaşanan gelişmeler laiklik olmadan demokrasinin, demokrasi yaşatılmadan laikliğin güvence altına alınamayacağını açıkça ortaya koymuştur. CHP iktidarında din ve vicdan özgürlüğü güvence altına alınacaktır. Siyaset ve din ayrı tutulacak, dinin siyasete alet edilmesine karşı çıkılacaktır. Devlet tüm inançlara ve bireysel tercihlere eşit mesafede duracak, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu ilke çerçevesinde hareket etmesi sağlanacaktır. Kurum, çoğulcu ve kapsayıcı bir yapıya kavuşturulacak, gündelik siyasetin dışında tutulacaktır”.
“ Devlet yönetiminde, dil, kültür, inanç ve yaşam tarzları arasında ayrım yapmaksızın Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı ortak paydasını esas alacağız”.
“Din, mezhep ve inanç farkı gözetmeksizin tüm yurttaşlarımızın inanç ve ibadet özgürlüğünü güvence altına alacağız”.
“Din ve siyaset işlerinin birbirinden ayrı tutulmasına ve dinin siyasete alet edilmemesine özen göstereceğiz”.
“Diyanet İşleri Başkanlığı’nı, tüm inançlara eşit mesafede duracak şekilde yeniden yapılandıracağız”.
“Evrensel insan hakları ilkeleri çerçevesinde, farklı din ve inançlara mensup tüm yurttaşların ibadethane açmalarının önündeki engelleri kaldıracağız”.
“Cemevlerini diğer ibadethaneler gibi yasal statüye kavuşturacağız”.
“ Zorunlu din derslerini kaldıracağız. Bu dersleri çoğulcu bir içeriğe kavuşturacak ve seçmeli hale getireceğiz”.
“Din ve inanç temelli ayrımcılık ve nefret suçlarına karşı yasal yaptırım uygulayacağız”.
“ Velilerin, sözleşmeli okullar arasından seçim yapması uygulaması ile öğrencilerin sosyo-ekonomik durum ve inanç üzerinden farklı okullara ayrışmasından kaynaklanan eşitsizlikleri önleyeceğiz”.
“Farklı inanç gruplarının din eğitimi taleplerini karşılamak için gerekli düzenlemeleri yapacağız”.
HDP
HDP İnanç konusunda önemli ve detaylı bütün partilere örnek olacak düzenlemeler öngörmektedir.
“Türkiye, Cumhuriyet tarihi boyunca demokratik bir anayasadan yoksun olmanın sancılarını yaşıyor. Bütün tarihsel sürece damgasını vuran “tek millet-tek mezhep” anlayışı hâlâ hüküm sürüyor. Türkiye, bütün ezilen halkları, sınıfları, cinsleri, inançları, dilleri yok sayan ve doğanın yağmasına izin veren askeri darbe anayasasına mahkûm değildir”.
“ HDP, Türkiye’nin çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı, çok dilli yapısına uygun yeni bir “toplumsal sözleşme” ihtiyacını ertelenemez temel bir politik görev olarak önüne koyacak”.
“HDP, eşitlikçi, cinsiyet özgürlükçü, sosyal, ekolojik ve demokratik bir anayasayı yapmak için tüm gücüyle çalışacak”.
“ HDP’nin öngördüğü anayasa; eşit yurttaşlık temelinde din, inanç ve vicdan özgürlüğü ile ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, bütün temel hak ve özgürlükleri güvenceye kavuşturan, ekolojik, doğal varlıkların ve hayvanların korunmasını esas alan bir anayasa olacak”.
“Yerellerdeki dil, kültür, inanç, hafıza ve ihtiyaç farklılıklarını gözeten çoğulcu politikalar geliştirilecek”.
“Türkiye’nin imzasının bulunduğu uluslararası sözleşmeler, AİHM kararları ve aynı zamanda inanç ve vicdan özgürlüğü hakkını söz konusu eden Türkiye anayasası vicdani red hakkının yasalaştırılmasını gerekli kılar. HDP, eline silah almak istemeyen, militarizme karşı olan gençlerin zorunlu askerlik yapmama hakkını güvence altına alacak”.
HALKLARA EŞİTLİK, İNANÇLARA ÖZGÜRLÜK
“HDP, din, mezhep, felsefi görüş ayrımı yapmaksızın, tüm halkların ve inançların kendilerini özgürce ifade etme haklarını savunur. Hiçbir baskıya maruz kalmaksızın farklılıklarıyla birlikte kendi varlığını korumasını, geliştirmesini, eşit ve özgür yurttaşlık hukuku içerisinde istediği gibi yaşamasını temel bir ilke olarak kabul eder. İnanan veya inanmayan herkesin inanç ve vicdan özgürlüğünü benimser. Özcesi HDP, özgürlükçü laiklik anlayışını kararlılıkla savunur”.
“ Farklı din ve inanca sahip olan ya da her hangi bir dini inancı olmayan yurttaşların inanç ve vicdan özgürlüğünü eşit yurttaşlık temelinde anayasal güvenceye kavuşturacak..”
“ Zorunlu din dersi uygulamasına son verilerek, her bir öğrencinin kendi inancı doğrultusunda seçmeli olarak ders ve eğitim alma hakkı gözetilecek. Sivil din eğitimi tümüyle serbest olacak.”
“Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılarak, devletin din ve inanç alanından elini çekmesi sağlanacak, din ve inanç işleri topluma, inanç sahiplerine bırakılacak. İnanç topluluklarının örgütlenme özgürlüğünün önündeki engeller kaldırılacak, kendi inançlarını istedikleri gibi yaşayabilecekleri koşullar yaratılacak. Diyanet işleri çalışanlarının özlük hakları korunacak.”
“Başta cemevleri olmak üzere, Aleviler’in bütün ibadet mekânları “ibadethane” olarak tanınacak. Kapatılmış dergâh ve benzeri ibadet mekânlarının önündeki engeller kaldırılacak, bu konuda yerel yönetimlere inisiyatif tanınacak.”
“Devlet tarafından el konulmuş vakıf malları ve taşınmazlar iade edilecek, benzer uygulamalara son verilecek ve devletin tasarrufundan doğan maddi zararlar tazmin edilecek.”
“Dini inançların gereği olarak tercih edilen kılık ve kıyafete hiçbir alanda müdahale edilmeyecek.”
“HDP, tarihte farklı halklara yapılan soykırım ve katliamlar karşısında, bu halklardan devlet adına özür dilenmesi için gerekli çalışmaları yapacak, bir halkın diğerine üstünlüğünü empoze eden ırkçı, şoven ve milliyetçi politikalar karşısında eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir perspektifi geliştirmek için çalışacak”.
“Farklı din ve inanca sahip olan ya da her hangi bir dini inancı olmayan yurttaşların inanç ve vicdan özgürlüğünü eşit yurttaşlık temelinde anayasal güvenceye kavuşturacak.”
“Zorunlu din dersi uygulamasına son verilerek, her bir öğrencinin kendi inancı doğrultusunda seçmeli olarak ders ve eğitim alma hakkı gözetilecek. Sivil din eğitimi tümüyle serbest olacak”.
“Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılarak, devletin din ve inanç alanından elini çekmesi sağlanacak, din ve inanç işleri topluma, inanç sahiplerine bırakılacak. İnanç topluluklarının örgütlenme özgürlüğünün önündeki engeller kaldırılacak, kendi inançlarını istedikleri gibi yaşayabilecekleri koşullar yaratılacak. Diyanet işleri çalışanlarının özlük hakları korunacak”.
“ Başta cemevleri olmak üzere, Aleviler’in bütün ibadet mekânları “ibadethane” olarak tanınacak. Kapatılmış dergâh ve benzeri ibadet mekânlarının önündeki engeller kaldırılacak, bu konuda yerel yönetimlere inisiyatif tanınacak”.
“ Devlet tarafından el konulmuş vakıf malları ve taşınmazlar iade edilecek, benzer uygulamalara son verilecek ve devletin tasarrufundan doğan maddi zararlar tazmin edilecek”.
“ Dini inançların gereği olarak tercih edilen kılık ve kıyafete hiçbir alanda müdahale edilmeyecek”.
Düşünceler:
AKP
Bu konuda neredeyse hiçbir şey söylemiyor.
CHP
Çok ciddi şekilde ele almış ve detaylandırmış. “Din, mezhep ve inanç farkı gözetmeksizin tüm yurttaşlarımızın inanç ve ibadet özgürlüğünü güvence altına alacağız”. “Devlet tüm inançlara ve bireysel tercihlere eşit mesafede duracak, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu ilke çerçevesinde hareket etmesi sağlanacaktır ve “Diyanet İşleri Başkanlığı’nı, tüm inançlara eşit mesafede duracak şekilde yeniden yapılandıracağız”. Deniyor ama özellikle Müslüman olmayan azınlıklar açısında bunun nasıl olacağı açık değil. Cemaatin tüzel kişiliği ya da başka bir modelden söz edilmiyor.
Bizim açımızdan bir yenilik getirmiyor. Zorunlu din dersinin kaldırılması önemli bir değişiklik.
“Farklı inanç gruplarının din eğitimi taleplerini karşılamak için gerekli düzenlemeleri yapacağız” de bizim açımızdan çok önemli.
HDP
En geniş ölçüde bu konuya yer veren HDP. Öncelikle çağdaş özgürlükçe bir anayasadan söz ediliyor. Zorunlu din dersinin kaldırılması HDP’de de var.
HDP’nin en radikal talebi diyanet işleri başkanlığının kaldırılması ve daha önemlisi, her inanç topluluğunun kendi inançlarını istedikleri gibi yaşamalarının koşullarının yaratılması isteniyor. Ben bunu cemaattin tüzel kişiliğinin tanınacağı ve örgütlenmesine izin verileceği şeklinde anlıyorum. “Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılarak, devletin din ve inanç alanından elini çekmesi sağlanacak, din ve inanç işleri topluma, inanç sahiplerine bırakılacak. İnanç topluluklarının örgütlenme özgürlüğünün önündeki engeller kaldırılacak, kendi inançlarını istedikleri gibi yaşayabilecekleri koşullar yaratılacak. Diyanet işleri çalışanlarının özlük hakları korunacak.”
Müslüman olmayan azınlıklar açısından çok önemli bir öneri de devletin el koyduğu vakıf malları ve taşınmazların iade edilmesi ya da tazmin edilmesi. Umarız bu öneri bütün partiler tarafından da benimsenir. “ Devlet tarafından el konulmuş vakıf malları ve taşınmazlar iade edilecek, benzer uygulamalara son verilecek ve devletin tasarrufundan doğan maddi zararlar tazmin edilecek”.
HDP’nin dini inançları gereği tercih edilen kılık kıyafete hiçbir alanda müdahale edilmemesi önerisi aslında Devrim Kanunlarından sayılan Bazı Kisvelerin Giyilmeyeceğine Dair Kanun’un değiştirilmesi daha doğrusu kaldırılmasını gerektirir. Bunun için de anayasanın değiştirilmesi ve kanunun kaldırılması gerekir. Nedense bundan söz edilmemiş. “ Dini inançların gereği olarak tercih edilen kılık ve kıyafete hiçbir alanda müdahale edilmeyecek”. Çok önemli bir gelişmedir.
Nefret Suçu- Söylemi
AKP
Bugün de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en temel ilkesi insan onurunun korunmasıdır. İnsan onuru ile taçlandırılan Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı kimliği taşıyan hiç kimse hiç bir makam ve güç sahibi tarafından tahkir edilemez; inancı, rengi, cinsiyeti, dili, ırkı, siyasi düşüncesi, felsefi anlayışı ve hayat tarzı sebebiyle ayrımcılığa maruz bırakılamaz, herhangi bir şekilde nefret söylemine muhatap kılınamaz.
CHP
CHP, ırkı, cinsiyeti, dili, dini, mezhebi, düşüncesi, doğum yeri, sosyoekonomik durumu ne olursa olsun tüm insanların birbirine eşit olduğu görüşünü savunur. Her insan, insan olmasından dolayı can ve mal güvenliği, düşünce ve inanç özgürlüğü, eğitim ve sosyal güvence başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklere sahiptir. Ancak iftiranın, hakaretin, şiddetin, ırkçılığın, ayrımcılığın ve nefret söyleminin söz konusu olduğu durumlarda hakların ve özgürlüklerin kullanılmasına sınır getirilebilir. İnsan hak ve özgürlüklerinin, çoğunluğun iradesi gerekçe gösterilerek sınırlandırılması söz konusu olamaz.
Nefret suçlarının tanımını genişletecek, zaman aşımına uğraması ve para cezasına çevrilmesini engelleyeceğiz.
Kamu görevlilerinin nefret suçu kapsamındaki uygulamalarına yasal yaptırım getireceğiz.
Din ve inanç temelli ayrımcılık ve nefret suçlarına karşı yasal yaptırım uygulayacağız.
HDP
Nefret suçları ile insanlığa karşı işlenmiş suçlar dışında, hiç kimse politik görüşleri ve eylemi nedeniyle suçlanmayacak, “politik suçlar” suç kategorisi olmaktan çıkarılacak.
NEFRET SUÇLARI Nefret söyleminin temelinde önyargılar, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, her türlü ayrımcılık, cinsiyetçilik ve homofobi yatar. HDP, insanların nefret söylemiyle damgalanmasına, suç algısı ve düşmanlık yaratılmasına karşı duracak, nefret suçlarının cezalandırılması için çalışacak.
Göçmen ve sığınmacılara yönelik kimi zaman ırkçılığa varan nefret söyleminin önüne geçilmesi için gerekli politikalar oluşturulacak.
Düşünceler:
AKP Hiçbir Türkiye vatandaşının nefret söylemine muhatap olmayacağı açıkça belirtiliyor ancak bunun nasıl sağlanacağı konusunda açıklık yok.
CHP
Hak ve özgürlükler konusunda: “İnsan hak ve özgürlüklerinin, çoğunluğun iradesi gerekçe gösterilerek sınırlandırılması söz konusu olamaz” deniyor. Diğer taraftan farklı bir ölçü getiriliyor: Ancak iftiranın, hakaretin, şiddetin, ırkçılığın, ayrımcılığın ve nefret söyleminin söz konusu olduğu durumlarda hakların ve özgürlüklerin kullanılmasına sınır getirilebilir. Ayrıca kamu görevlilerine nefret suçu kapsamında uygulamalara yaptırım getirilmesi ve din ve inanç temelli ayrımcılık ve nefret suçlarına yaptırım uygulanması çok önemli bir karar.
HDP
HDP, insanların nefret söylemiyle damgalanmasına, suç algısı ve düşmanlık yaratılmasına karşı duracak, nefret suçlarının cezalandırılması için çalışacak.
İNSAN HAKLARI
AKP
Yapılanlar dışında yapacaklarını kısaca şöyle bakabiliriz.
“Bu çerçevede, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Kamu Denetçiliği Kurumu ve Türkiye İnsan Hakları Kurumunu etkinleştireceğiz. Bu kurumların, AİHM ve BM kapsamında Türkiye’nin üstlendiği sorumlulukları hayata geçirmesi için gerekli tedbirleri alacağız”.
“AİHM, Venedik Komisyonu ve diğer uluslararası temel hak mekanizmaları ile mevzuat ve uygulama uyum düzeyini yükselteceğiz”.
“Uluslararası toplumun saygın bir üyesi olarak, insan haklarının korunmasını, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün ülkemizde ve dünyada geliştirilmesini, insan hakları alanında ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla yapıcı işbirliğini artarak sürdürmeyi öngörmekteyiz”.
CHP
Sayfa 22 Temelinde demokrasi, insan hakları ve sosyal devlet bulunan bir Avrupa’nın parçası olmak, ona güç katmak için çalışmak dış politikamızın öncelikli hedefi olacaktır.
CHP, insan hakları karnesi gittikçe kötüleşen Türkiye’nin, yeniden AB ilkeleriyle ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle uyumlu bir demokrasi haline gelmesini sağlayacaktır
CHP, özgürlükçü demokrasinin gelişmesi ve toplumsal barışın sağlanması için tüm yurttaşlarımızın özgürlüklerini genişleten ve koruyan yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu savunmaktadır. Yapılacak yeni anayasa, demokrasi, hukuk devleti, sosyal adalet ve insan haklarına saygı üzerinde yükselmeli ve tüm toplumumuzu kucaklayıcı nitelikle olmalıdır. CHP’nin hedefi, toplumsal uzlaşıya ve siyasi partiler arasında geniş bir mutabakata dayalı süreç temelli bir anayasa hazırlamaktır.
Sayfa 38 • BM standartlarına uygun, insan hakları STK’lerinin de temsil edildiği bir İnsan Hakları Ulusal Denetim Kurumu kuracağız
Dış politikamızın tarihinde kökleşmiş olan Avrupa yönelimi CHP iktidarında devam ettirilecektir. CHP, Avrupa’yı temelinde demokrasi, insan hakları ve sosyal devlet bulunan bir değerler bütünü olarak tanımlamaktadır. Bu şekilde tanımlanmış bir Avrupa’nın parçası olmak Türkiye’ye güç katacaktır. Türkiye insan haklarına, demokrasiye, eğitime, teknolojiye, kadınlara, sanata önem veren bu ailenin parçası olmalıdır. Yeni bir genişleme sürecinde yer alabilmek için, Türkiye, AB’nin yeni komşuluk, enerji ve göç politikalarının geliştirilme süreçlerinin bir parçası olmalıdır.
HDP
Sayfa 14 Avrupa Birliği’nin insan haklarına riayet, yerel demokrasi, güçler ayrılığı, hukukun üstünlüğü gibi ön plana çıkardığı ilkeleri savunmaya devam edecek. AB’yle müzakere tam üyelik çalışmaları ilkelerimiz çerçevesinde ele alacak.
GEÇMİŞ VE HAKİKATLERLE YÜZLEŞME • HDP, tarihte yaşanmış soykırımlar, katliamlar, infazlar, kayıplar ve benzeri uygulamaların araştırılması ve hakikatlerin gün ışığına çıkarılması amacıyla “Hakikat Komisyonları”nın ivedilikle kurulması için gerekli çalışmaları yapacak. • Hakikat Komisyonları, yaşananlarla hesaplaşma ve tarihsel yüzleşme platformu olacak. Yaşananların resmi düzeyde tanınması ve kabul edilmesi anlamına da gelecek Hakikat Komisyonları, parlamento üyelerinin, izleme heyetinin, ilgili meslek örgütlerinin, insan hakları savunucularının ve bu alanda mücadele edenlerin katkısıyla oluşturulacak. Komisyonların oluşumunda kadınların eşit katılımı esas alınacak.
.
Yorumlar kapatıldı.