İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Tüm Anadolululara yurttaşlık hakkı! – Ragıp ZARAKOLU

Nisan ayında Selanik’te idim. Orada 1908 temmuzunda Osmanlıda Anayasal sisteme dönüşün ilan olunduğu Hürriyet Meydanı’nı ziyaret ettim. Nazi işgali sırasında bu meydanda toplanan Selanik Yahudileri, hayli aşağılandıktan sonra, imha olunmak üzere Auschwitz Temerküz Kampı’na yollanmışlardı. Bu Safarad Yahudiliğinin en büyük merkezi olan Selanik’in sonu idi. Oradan Yahudi Müzesine gidip, Selanik kentinin “ulusal” bir kente dönüşümünü adım adım izlemiştik. İzmir gibi ünlü bir başka yangın da 1917 yılında Vardar’dan aşağı inen zorlu kuzey rüzgarının da etkisi ile Selanik’in yanması idi. O sırada 1. Dünya Savaşı nedeniyle kentte bulunan Fransız kuvvetlerinin bu yangını önlemek için bir şey yapmadığı, hatta yangını büyüttüğü de kent efsaneleri arasındadır.

Kozmopolit Selanik gibi “Gavur” İzmir’in de geri gelmesi asla mümkün değil.

2007 yılında Saraybosna’da bir müze olan sinagogu ziyaret etmiştim. Yaşlı Safarad bir bekçisi vardı. Aramızdaki ortak anlaşma dili benim çat pat anımsadığım İspanyolca kelimelere dayanmıştı. Bir zamanlar Saraybosna’da 20 bin Yahudi vardı. Müzenin antifaşist direniş bölümü hâlâ sergileniyordu. Safaradlar, 500 yıldır ana dilleri olarak Ladino denilen eski İspanyolcayı konuşmaya devam ettiler. Yahudi toplumunun gazetesi olan ve Türkçe yayımlanan Şalom’un 2 sayfası Ladino’dur.

Tıpkı Holokaust kurbanı Doğu Avrupa Yahudilerinin ana dilinin antik Almanca olan Yiddişçe olması gibi…

Geçen hafta İspanyol Parlamentosu yeni bir yasayı kabul etti ve Safarad Yahudilerinin İspanyol vatandaşlığı almasını çifte vatandaşlık kapsamında olanaklı kıldı.

İspanya’nın 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyılın neredeyse yarısına kadar dünya medyasının gözdelerinden biri olan bir kralı vardı. XIII. Alfonso. Her ne kadar, İspanyol sömürge imparatorluğunun son önemli parçası olan Filipinler ve Küba onun döneminde yitirilse de popülerliğini koruduğu gibi, bugünkü İspanya tahtı da onun soyundan gelmekte.

İspanyol Cumhuriyeti 1931 yılında onun saltanatını sonlandırsa da, taht sonunda onun torununa kaldı, kendine pek yüz vermeyen “Kral Naip”i General Franco’nun ölümünden sonra.

Alfonso, Çin’i ziyaret eden ilk İspanyol devlet başkanı olacaktı. Buna daha önce Abdülhamit döneminde yaptığı İstanbul (o zaman Konstantinopolis derlerdi) ziyareti başlangıç olacaktı. Oryantalizmin moda olduğu dönemdi ya.

Kolay değil, İspanyol/Osmanlı tarihi Akdeniz’e egemen olmak için yapılan savaşlar tarihidir aynı zamanda. Hatta Osmanlı donanmasını İnebahtı’da (Lepanto) yakmışlıkları da vardır. Ama levant’ın Batıya kapanmasının bir sonucu da, Yeni Dünya’nın keşfi ile İspanya ve Portekiz’in ilk devasa sömürge imparatorlukları ile nemalanması olmamış mıydı?

İlk Osmanlı-İspanya Barış, Dostluk ve Ticaret Antlaşması Eylül 1782’de İstanbul’da imzalandı. III. Selim’in “reform” dönemiydi. İlk İspanyol Elçilik de bir yıl sonra açıldı.

Bu ilişkilerin kurulmasında ve devamında 1492’de İspanya’dan kovulan, ama hâlâ İspanyolca konuşmakta inat eden Safarad Yahudilerinin önemli rolü olmuştu.

İşte bizim Kral Alfonso da, İstanbul ziyareti sırasında, 400 yıl sonra, Safarad Yahudileri ile buluşup, bir anlamda “özür” dilemiş, onları İspanya’ya davet etmişti.

14. yüzyıl sırasında İspanya’da 300 bin Yahudi vardı. Dünyadaki en geniş Yahudi toplumu idi o zamanlar. Bugün ise sayıları 40 ila 50 bin dolayında. Katolik şeriatını yürütecek olan Kutsal Engizisyon Dairesi Mahkemesi 1478 yılında kuruldu. 1492 yılında bir araya gelip Birleşik İspanyol Krallığını kuran Aragon Kralı II. Ferdinand ile Kastilya Kraliçesi I. Isabella, tüm tebaalarının Katolik olmasını kararlaştırdı ve bir Ferman ile Yahudileri ya din değiştirme ya da İspanya’dan sürülme ikilemi ile yüz yüze bıraktı.

İspanyol Adalet Bakanı, Safarad Yahudilerine İspanyol vatandaşlığı ve pasaportu verme hakkı tanıyan yasayı açıklarken şöyle diyecekti: “İspanya’nın kendi tarihinin bir parçasını yeniden keşfetmesi hayli uzun bir seyahati gerektirdi”. Bugün İspanyol Yahudisi kökenini belgeleyen herkes İspanyol vatandaşlığı kazanma hakkına sahip olacak.

1998 yılında CRDA’nın Paris’te düzenlediği “Diyalog Toplantısı”nda, 1915 olgusu ile yüzleşirken, ilk yapılması gereken şeylerden birinin T.C.nin, tehcir ya da mübadele olunmuş tüm eski “Osmanlı” tebaasına yurttaşlık hakkı tanımak ve pasaport vermek olduğunu belirtmiştim. İlham kaynağım ise bizim medyatik İspanyol Kralı Alfonso’nun Safaradları daha 19. yüzyıl sonlarında İspanya’ya davet etmesi olmuştu.

Yasanın ilk versiyonu birkaç yıl önce yayımlandığında, BBC’ye göre sadece ilk ay içinde 6 bin başvuru olmuştu. Alfonso gibi, bizim Tayyo da, İsmet’in kovduğu İstanbul Rumlarını, birkaç yıl önceki Atina ziyareti sırasında geri dönmeye çağırdı ama arkası gelmedi. Üstelik onların birçoğu hâlâ T.C. pasaportu taşıyor.

Birçok sözü gibi, Heybeliada Ruhani Mektebini açma sözünü de tutmadı. İllaki, Atina’ya cami isterim diye tutturdu.


Evrensel Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.