ALIN OZINIAN*
Ermenistan’da hükümetin “anayasal reformlar” olarak adlandırdığı değişiklikler farklı kesimler tarafından “yeni bir anayasa” olarak görülürken aralık ayında yapılacak ve nihai kabulün oylanacağı referanduma kadar tartışmalar süreceğe benziyor. Muhalefet, Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın iktidarını sürdürme çabası olarak gördüğü girişimlere tepkili. Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın talimatıyla 2013’te kurulan Anayasa Reformları Uzmanlık Komisyonu’nun açıkladığı değişiklik paketi ile anayasal sistemin iyileştirilerek kamu yönetiminde verimliliğin artırılmasının hedeflendiği belirtilirken, muhalefet başkanlığının ikinci dönemini dolduracak Sarkisyan’ın kendi yerini garantilemek için bu adımı attığına inanıyor.
Yapılması görüşülen değişiklikler fazla olsa da asıl amaç Ermenistan’ın yönetim biçimini hali hazırdaki yarı-başkanlıktan parlamenter sisteme geçirmek. Hükümet, demokratik toplumların parlamenter sistemi arzuladıklarından dem vururken Ermenistan’daki “iyileşmeye” bu değişikliklerin nasıl ve ne yönde etki edeceğini açıklayamıyor. “Devletin köklerinin” bu değişiklik ile yok edileceğini öne süren muhalefet ise şeytanlaştırdığı parlamenter sistemin tam olarak ülkede hangi çalkantılara sebep olacağına makul örnekler sunamıyor. Öyle ki teoride yapılacak değişiklikleri hükümet olumlu, muhalefet ise ölümcül addederken aslında iki taraf da halka aydınlatıcı bir açıklama sunmuyor.
1991 yılında Sovyetler Birliği’nden ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Ermenistan, 5 Temmuz 1995 tarihinde ülke çapında gerçekleştirilen bir referandum sonucu ile ilk anayasasını kabul etti. Bu referandum sonucunda Ermenistan’ın demokratik, bağımsız, egemen ve üniter bir cumhuriyet olduğu anayasa ile güvence altına alınmış oldu. 1995 Anayasası ile seçme hakkı, halkın doğrudan katılımıyla düzenlenen seçimler aracılığıyla halka verildi. Anayasal bir değişikliğin ya da ülke sınırlarında değişiklikler öngören konularının karara bağlanmasında yine halkoylamasına gidilmesi kararı alındı. 117 maddeden oluşan anayasa konusunda 27 Kasım 2005 tarihinde halkoylamasına gidilmiş ve belirli değişiklikler yapılmıştı.
Ermenistan Adalet Bakanlığı’nın internet sitesinde 15 Temmuz’da duyurulan paketin en fazla dikkat çeken maddelerinden biri, cumhurbaşkanının milletvekilleri ve yerel yönetim birimlerinin temsilcileri tarafından oluşturulacak “seçim kurulu” tarafından seçilmesi. Cumhurbaşkanının görev süresinin 5 yıldan 7 yıla çıkarılmasını öngören paket, göreve ikinci kez seçilme hakkını ise kaldıracak. Pakette, 40 yaşını doldurmuş, 7 yıldır Ermenistan vatandaşı olan, ülkede ikamet eden ve seçme hakkına sahip herkesin cumhurbaşkanı adayı olmasına imkân tanınırken, cumhurbaşkanının herhangi bir siyasi partiye üye olması yasaklanıyor.
Muhalefet partileri, yapılacak değişikliğin, 2013’te ikinci kez cumhurbaşkanı seçilen ve 2018’de görev süresi dolacak Sarkisyan’ın iktidarını sürdürmeyi hedeflediğini ileri sürseler de bu mekanizmanın tam olarak nasıl işleyeceğini anlatamıyorlar. Mevcut durumda, Cumhurbaşkanı Sarkisyan aynı zamanda iktidardaki Cumhuriyetçi Parti’nin başkanlığını yürütüyor, muhalefet Sarkisyan’ın görev süresinin sonra ermesinin ardından parlamento başkanlığına gelmeyi amaçladığını öne sürüyor. Oysa Sarkisyan anayasal değişiklikler kabul edildiği takdirde artık görev almayacağını tekrar ediyor. Bu tekrar ne kadar sık yapılırsa yapılsın Ermenistan’daki son 10 yıllık siyaseti takip edenler için “yarar getirmeyecek” bir değişiklikle hiçbir partinin uğraşmayacağı aşikâr.
Yeni anayasayla cumhurbaşkanını halkın değil parlamentodaki siyasi çoğunluğun seçecek olması referandumda hayır denmesi için muhalefet tarafından halka en önemli “çelişki” gibi gösteriliyor. Görevini 2018’de dolduracak ve yeniden seçilmesi mevcut yasalara göre mümkün olmayan Sarkisyan’a yakın çevreler ise yapılması düşünülen değişikliklerin, yarı başkanlık sistemi olarak nitelenen yapıda parlamento ve başbakanın rolünü artıracağı, dolayısıyla demokratik bir dönüşüm sağlayacağı görüşünde. Ermenistan Devlet Personeli Başkanı Davit Harutyunyan, sistemin reforma ihtiyacı olduğunu vurgulayarak, Sarkisyan’ın kendisine, ne cumhurbaşkanı ne de başbakanlık için aday olmayı düşünmediğini defalarca söylediğini aktararak Sarkisyan’ın sözlerini güçlendiriyor.
Son tahlilde ne muhalefete ne de hükümete inanamayan halk durumu oluruna bırakmış gözüküyor. Aslında parlamenter sistemden ve dolayısı ile “çoğunluğun iktidarından” çok “korkan” Ermenistan muhalefetinin ülkenin bu değişikliklerden sonra Kuzey Kore ya da Sovyetler gibi diktatör bir tek parti sistemine sahip olacağı iddiaları gerçekçi gözükmediği gibi hükümetin yani Cumhuriyetçi Parti’nin iktidarını sağlamlaştırmak amacı taşıdığı iddialarına karşı çıkarak, “Aksine başkanlık ve yarı başkanlık sisteminin iktidar açısından daha avantajlıdır.” sözlerine inanmak güç. Belki de parlamenter ya da başkanlık sisteminden ziyade “iyi yönetimin” niyet ile ilgisi olduğunu anlayan Ermenistan halkı tam da bu sebeple tartışmalardan kendini uzak tutmakta. Sonuçta muhalefetin savunduğu şu andaki anayasanın, ne kadar iyi olup olmadığı konusundaki ölçüt halk için kuşku yok ki “uygulanabilirliği”, kısaca eski ya da yeni, mühim olan anayasa ile hareket etme alışkanlığının tahsisi. Demokratikleşme ve hukuk devletine gidecek yolda ise doğru bir hükümet kadar önemli başka bir gücün de sağlıklı bir muhalefet olacağının idraki…
*Araştırmacı, yazar
Yorumlar kapatıldı.