İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Gene Bir Sol Kroşe

Sevan Nişanyan
Fırat Bayram bana yazmış: ‘’Çin’de Kültür Devrimi sırasında kurşuna dizilenlere ya da Kamboçya’da Khmer Rouge kurbanlarına, Çavuşesko’nun kolektif çiftliklerinde ya da Husak Çekoslavakya’sının birahanelerinde hayatını tüketenlere bu soruyu sormak ilginç olurdu. Sanırım dayak yerdik. Hitler’in gizli Müslüman olduğunu söyleyenler var gerçi, ama bunun da doğru olduğunu sanmıyorum. Cariye pazarı kurmamış amcam, beterini yapmış.’’

Kızıl Kimer rejiminin ideolojisi marksizm dışı, oldukça garip bir ideolojiydi. Sanayileşmeye değil tam aksi yöne gitmeye odaklandılar ve bunu insanlık dışı yöntemlerle yaptılar. Bu bir din değildi ama feciydi, savunulacak yanı yok. Lanetlenmelidir, haklısınız. Faşizm ve Nazizm zaten lanetlenmelidir. Ama cariye pazarı kurduran ideoloji de lanetlenmelidir, çok net! Kızıl Kimerler veya Hitler ne kadar lanetleniyorsa onlar da o kadar lanetlenmelidir. Pol Pot’un yediği haltlar ‘İslami mitolojiyi’ sineye çekmenin mazereti olabilir mi? Bunları niye örnek veriyorsunuz? Pol Pot’a, Hitler’e karşı çıkmak konusunda netsen ‘İslami mitolojiye’ karşı çıkmak konusunda da net olmalıydın. İşte bunu yapmadın. Esas eleştirildiğin nokta burası… Hitler’e, Pol Pot’a tüm dünya karşı çıktı ama cariye pazarı kurduran ideolojiye o veya bu şekilde göz yumdu, layıkıyla karşı çıkmadı. Hala çıkmıyor. Dünya (yani Batı, yani pusulan) karşı çıkmayınca sen de çıkmadın. Sorun burada.
‘’Türk milletinin yarın bir mucize olur da Müslümanlığı bırakırsa daha iyi olacağını düşünüyorsanız, hayal kuruyorsunuz derim. Kemalci oldular da ne oldu? Komünist olsalar Türk Solu dergisinden daha matah bir yere mi varacaklar?’’
Müslümanlığı bırakınca millet daha iyi olmayacaksa sen neyin mücadelesini veriyor, niye ateizmi savunuyor, ne uğruna hapis yatıyorsun sorması ayıp? Cariye pazarı kurduran mitolojinin örneğin bir Bahailikten, Alevilikten, Sikhizmden farkı olduğu açık olsa gerektir. Türk halkı Müslüman olmak yerine Bahai, Alevi veya Sikh olsa daha az başımızın ağrıyacağı da kesin olsa gerek (Yazında inanca saygının olduğunu anlatırken bu dinlerden örnek vermişsin, ben de bu yüzden bunların adını veriyorum). Niye Bahailiğe saygınız var da İslam’a yok? Çünkü ‘İslami mitolojinin’ Bahai mitolojisinden ciddi bir farkı olduğunun siz de içten içe farkındasınız. (Şah ve mat! Geçmiş olsun smile emoticon
‘’Son yılların küfür bombardımanı, evet, bende de Müslümanlığa ve Müslümanlara karşı bir ikrah hissi uyandırdı. Ama gerçekçi olmak gerekirse gene de eski ve denenmiş mitoloji, taze ve çiğ mitolojiden iyidir derim. Köşeleri yuvarlaklaşmıştır, denge mekanizmaları oluşmuştur. “Hadi bakalım bütün kulak’ları, ya da devrim düşmanlarını, ya da Yahudileri, Ermenileri vb. keselim” noktasına daha zor varırlar. Tahminimce. Belki. Umuyoruz.’’
Sevan Bey, İslam tarihi ortada. İnsan kesme noktasına zor vardıklarına dair bir emare görüyor musunuz? IŞİD kıtır kıtır adam kesiyor, senin orada TV yok mu? Hadi bu noktayı geçelim, başka açıdan bakalım meseleye. Komünizm nerede şimdi? Yok. Ama İslam 1400 senedir var! O halde ‘ehven-i şer’ olarak komünizmi tercih etmeliydiniz. Kültür devrimi sırasında kurşuna dizilecekleri gömersin, biter. Çünkü kültür devrimini 1400 sene yapmazsın. 10 sene yapmaya çalışır, olmadığını görünce ÇKP’nin yaptığı gibi Budistlerle, Komfiçyüsçülerle yeniden arayı bulursun. Ama öbürü bitmiyor. 1400 senedir ‘çizgisini’ hiç bozmadı. Bir tür apartheid rejimidir. Kemalizme çatıp da bundan medet ummak inanılır gibi bir hata değil
Sevan Bey, size itirazımın en başından beri özü şu: Siz bir kötüye (Kemalizme) karşı çıkarken ondan daha beter bir kötüyü (İslamcılığı) desteklediniz. Bunu yaparken İslamcılığın kötülüğünü mümkün mertebe hafife aldınız (Tıpkı şu an yaptığınız gibi. Kızıl Kimerlerden falan örnek veriyorsunuz!) Kemalizme İslamcılar değil de Kızıl Kimerler veya Naziler karşı çıksa onları da destekler miydiniz örneğin? Elbette hayır. Ama İslamcıları desteklediniz! Zira İslami mitolojinin kötü olduğunu idrak etmekle birlikte Kızıl Kimer veya Hitler ideolojisi kadar kötü olduğunu idrak edemediniz. Hala idrak etmekte direniyorsunuz. Sorun dün de buydu, bugün de bu. AKP konusundaki hayal kırıklığınızın nedeni de bu. Kemalizme karşı çıkmalı ama bu karşı çıkışta İslamcılıktan medet ummamalıydınız. Bu hataya düşmeniz, siyasal İslamın örneğin faşizm kadar ‘kötü’ olduğunu görmemenizden kaynaklandı. Hala görmemekte direniyorsunuz.
‘’Bir kere hiçbir tarihte kendime “liberal” dediğimi hatırlamıyorum.”Kendini tanımla” diye üzerime çok vardıklarında bir keresinde “muhafazakâr anarşist” demiştim, ondan öteye gitmedim.’’
Ben hatırlıyorum ama neyse… Siyasal konumlanışınızın liberallerden farkını ayırt edebilmek mümkün olmadığından sizi liberal sanmış olabilirim, deyip geçeyim. Bundan sonra ‘muhafazakar anarşist’ diyeyim, peki. Ama ‘an-arşi’ sözcüğü hükümetsiz, otoritesiz gibi manalara geliyor. Herhalde biliyorsunuzdur. Devlet olgusuna karşı çıkarsanız mülkünüzün güvenliğini kim koruyacak sorması ayıp? Kaldı ki patron da işçisi üzerinde bir otorite değil midir? Senin neren anarşist be adam? (Polemik olsun da gözünüze fer gelsin diye soruyorum smile emoticon
‘’İkincisi, Ilımlı İslam diye bir şeyi hiçbir tarihte ne savundum, ne destekledim. Ayrıca öyle bir modelin olduğunu da sanmıyorum.’’
Çarpılırsın! ‘Rabiacılara Neden Karşıyız?’ başlıklı yazında şöyle diyorsun bak: ‘’Şimdi bütün dünya, ölen “ılımlı İslam” projesinin yasını tutuyor. İslam ülkelerinde demokrasi denemesini bir başka – çok uzak – bahara ertelemenin sıkıntısını yaşıyor.’’ (Bu cümlenden anlaşılıyor ki hiç değilse böyle bir modelin varlığından haberdarmışsın.)
Sevan Bey, her sıkıştığınızda ‘Ben öyle demedim’ diyecekseniz hapı yuttuk demektir. Evvela ‘Ben liberal olduğumu söylemedim’ dediniz, sonra ‘Ilımlı İslam mı, o da ne?’ moduna girdiniz. Bu işin sonu ‘Ben Sevan değilim’e varacak diye korkuyorum. smile emoticon
‘’AKP bir siyasi partidir, bir toplum modeli ya da ideoloji değil. Bugün işime gelir desteklerim, yarın yanlış yola gider, desteklemem, o kadar.’’
Şu üstteki alıntıda AKP yazdığınız yere CHP, SBKP veya PNF (Partito Nazionale Faşista) koyun, bariz saflık görürsünüz. AKP’nin bir ideolojisi, toplum modeli, hatta mitolojisi var. AKP’yi destekliyorsan o mitolojinin önünü de açıyorsun demektir. ‘Ben SBKP’yi destekledim, komünizmi değil’ demek ne kadar mantıksızsa sizinki de o kadar saçma bir söylem olmuş. Bugün desteklerim, yarın yanlış yola gidince desteklemem denemez. İdeolojisi gereği hangi yola gideceği başından belli zaten. Bu tür akımlar gücü ele geçirdiği takdirde iktidardan uzaklaştırmak zordur (bakın Mursi kendi yandaşlarını sokağa döküverdi, darbeciler bir an sendelese ülke kan gölüydü). AKP’nin ideolojisinin ne olduğu başından beri belliydi. Öngörmeliydiniz, öngörmediniz. Öngörenlere de demedik laf bırakmamıştınız. Şimdi özeleştiri yapmanız yetmez, özür de bekliyoruz.
‘’Yine de o kadar feci bir hata değilmiş, o kadar zaptedilmez bir tehlike değilmiş herhalde ki, bir partinin oyu üç puan fazla çıkınca tık diye devrilebiliyormuş, değil mi? Ötekisi gibi her devlet dairesine resmi asılmamış, her okula büstü dikilmemiş henüz.’’
AKP şu an devrildi mi sence? Bunu söylemek için çok erken. Hatanızdan çok ucuza sıyrılmayı umut ediyorsunuz ama bu kadar kolay olacağını hiç sanmıyorum. ‘IŞİDin varlığı dahi AKP’nin verdiği zararı küçümsemeye engel değil mi?’ ‘AKP olmasa Mursi olur muydu?’ ‘Mursinin ettikleri Mısıra zarar vermedi mi?’ gibi kocaman sorular duruyor önünüzde.
Evet, ötekisinin devlet dairelerinde büstü duruyor hala. Duruyor da ne oluyor sorması ayıp? Heykeli mi kovaladı sizi? 60 senedir umursayan mı var? Berikinin de her yerde camisi duruyor, eee? Kafaları atıp da Diyanet’e ‘’Yürüyün aslanlarım!’’ diye fetva verdirseler bir Cuma, esas o zaman ne olur hiç düşündün mü? Ötekinin zaten toplumsal tabanı yoktu, kışlalara tecrit olmuş haldeydi. İkinci Dünya Savaşında faşizm yenilince kendiliğinden teslim olup çok partili hayata geçti. NATO’ya girip ABD’ye de bağlandı. Daha ne yapsın? Hala büstünden tırsmanın manası var mı ‘Allah aşkına?’ Üstelik AKP gibi köprüyü geçene dek AB’ci olup sonra maskeyi çıkarma yoluna da gitmedi, Hitler ve Stalin dururken kalkıp Batı Bloğuna girdi adamlar. Beğenmediğin ordu her darbesinden evvel ABD’den izin almadı mı? Zaten o darbeleri de sosyalist hareketi ezmek için yapmadılar mı? Senin bu Kemalizm düşmanlığın neyden kaynaklanıyor anlamıyorum. Yanlış Cumhuriyet adlı kitabında Kemalizmde eleştirdiğin hangi nokta İslamcıların ideolojisinde sağlam sorması ayıp? Ona karşı niye İslamcıları destekledin, hangi mantıkla? Tamam, karşı çıktığın şey karşı çıkılmayı hak ediyordu da yerine ne geleceğini hiç mi umursamadın be amcacığım?
Sevgilerimle,
Peki. Şık bir kaç gol var burada. İçeride kukumav kuşları gibi oturmaktan insanın polemik yetenekleri biraz köreliyor mu ne?
İşin özünde bir ölçüde şahsi deneyimin etkisi olabilir. Kemalizm’den ve Kemalcilerden, evet, bütün hayatım boyunca zarar ve düşmanlık gördüm. Ortaokuldayken bütün gaddarlığıyla, a) Ermeni düşmanlığı, b) Toplumsal konformizm dayatıcılığı kisvesiyle üzerime çöktü. Ondan sonraki elli yıl boyunca da devlet alçaklığının ve milliyetçi fanatizmin bayrağı, simgesi, enerji kaynağı olarak Kemal kültünü gördüm.
70’lerde sosyalisttim. 80’lerde Doğu Avrupa Ülkelerini, 90-92’de Sovyet Cumhuriyetlerini esaslı bir şekilde gezme fırsatı buldum. O geziler sonunda aklımda en ufak bir şüphe kalmadı ki sosyalizm –peki Sovyet Sosyalizmi diyelim-  tarihte insanlığa karşı işlenmiş en büyük suçlardan biridir. İlk karım, Çin’de insan hakları ihlalleri uzmanıydı. Onun vasıtasıyla 1980’lerde bir sürü Çinli muhalif aydın ve siyasetçiyle tanıştım. Onlar da aynı kanıdaydılar. Yanıldıklarını sanmıyorum.
Buna karşılık İslam’dan pek direkt bir zarar görmedim. Belki Müslüman bir çevreden gelmediğim için, İslam geleneğinin aile bağlamındaki mikro-zorbalıklarını tanımadım. Bundan ötürü Müslümanlığın sakıncalarına karşı biraz miyop olabilirim, kabul.
Teori ve gelenekle toplumsal pratik arasında fazlaca kolaycı bir bağ kuruyorsun. Bu görüşe katılmıyorum. Kur’an vahşi bir kitap, evet. Ama çok insancıl bir kitap olan İncil’den insanlar pekala İspanya Engizisyonunu ve Salem Cadı Avını türetebilmişler. Absürt derecede gaddar ve saldırgan bir kitap olan Yahudi kutsal kitabından dünyanın en ahlakçı pasifist dini olan modern Yahudiliği de türetebilmişler. Budizm gibi hırsa ve şiddete kapalı bir dinin inançlı mensuplarının Sri Lanka’da da Tamillere neler yaptıklarını da kendi gözlerimle görme fırsatı buldum. Yani teoriyle pratik arasında o kadar doğrudan bir bağ yok, çok şükür.
IŞİD Vahşetini biraz daha soğukkanlılıkla değerlendirme taraftarıyım.
Bunlara atfedilen suçlarda fazlaca bir gösteri havası var, belki her şeye o kadar çabuk kanmamak lazım. İkincisi, söylenenlerin tümü doğru da olsa  yine de bu arkadaşların gaddarlık ve kan dökücülükte henüz Stalin, Hitler ve Mao seviyesine  – hatta İttihat ve Terakki seviyesine- ulaşmamış olduklarını düşünüyorum. Fırsat bulurlarsa ulaşamazlar demiyorum. Sadece ölçüyü elden kaçırmamayı öneriyorum.
“Müslümanlığı bırakınca millet daha iyi olmayacaksa sen neyin mücadelesini veriyor, niye ateizmi savunuyorsun?” Bu sorunun cevabını defalarca verdim. Beni rahatsız eden şey şu ya da bu ideoloji değil; İdeolojinin mutlaklaştırılması.
Kuşku ve eleştiri payını kaybetmesi İnsanların aklına kuşku tohumları ekmeye çalışıyorum, hepsi bu.
Muzaffer ateizmin ne olacağını merak ediyorsan Enver Hoca diyeyim, belki yeter.
Bahailik, Alevilik, Sikhizm Müslümanlıktan daha iyi dinler mi? Azınlıkta kaldıkları sürece evet. Allah bizi fatih Bahailerden ve muzaffer Sikhlerden korusun, deyip geçelim.
Bundan otuz dört yıl önce okuyup üzerine kafa yorduğum bir olay var. 16. Yüzyıl’da Calvin Cenevre’de ilk Protestan cumhuriyetini kurar. Barış, özgürlük, kardeşlik, adalet, vb. üzerine inşa edilmiş bir ütopyadır. Aradan on yıl geçmeden hareketin bir numaralı teorisyeni ve asıl lideri olan Michel Servetius’u idam etmek zorunda kalır. Bu ve buna benzer diğer bin tane hikayeyi bilince, teori ve pratik arasında o kadar kolaycı bağlar kurmaktan çekiniyor insan.
İslamiyet’in gerek teori, gerek pratik açısından muzır bir akım olduğunu hep düşündüm, hala düşünüyorum. Islah edilebilir mi? Beş sene önce olsa iyimser bir cevap verirdim. Şimdi emin değilim. Fakat ortada taş gibi bir gerçek var. Bu memlekette insanların yüzde yetmişi, sekseni Müslümanlığı ciddiye alıyor ve yakın gelecekte bu durumun değişebileceğine dair hiçbir belirti yok. Bu durumda önümüzde iki yol görünüyor. Ya demokrasi ve fikir özgürlüğü hayalinden vaz geçeceğiz, ya da Müslümanlığın demokrasi ile bir şekilde bağdaşabileceğine dair umut beslemeye ve çıkış yolları aramaya devam edeceğiz.
Sence hangisi daha akılcıdır?
Derin Mevzular
Kendimi bildim bileli esas davam değişmedi: Manevi özgürlük ideali.
Bireyin kendini partizanlıktan, aidiyetlerden, korkulardan, cehaletten, çıkar bağlarından arındırarak hakikatle yüzleşmesinin koşulları nasıl oluşturulur? Bu eğer liberalizmse liberalim. Ben “özgürlükçü” demeyi tercih ediyorum. Yok eğer liberalizm bireysel çıkarın kutsanması ise değilim. Aslanlı Yol’a dahil ettiğim Benjamin Constant makalesinde bu konuya değinmiştim. Bu Blog’da da olmalı.
Bireysel özgürlüğün şartı devlet düzenidir, evet. Kurtlar sofrasında özgürlük olmaz. Ama devlet, aynı zamanda bireysel özgürlüğe yönelik en büyük tehdittir. O yüzden özgürlük, devlete karşı sürekli bir mücadeleyi gerektirir.
İs güvencesinin özgürlükle alakasını göremiyorum. Bana sorsan kölelik hakkıdır; kölelere layık bir dava. Buna karşılık mülk güvencesi, evet, bireysel özgürlüğün vazgeçilmez bir unsurudur. Öte yandan mülkün kutsanması da insanı köleleştiren bir ayak bağı. Mülkü özgürce reddedebilmek için mülkiyet hakkını savunmak lazım.
Bunlar, takdir edersin ki bu günün koşullarında halkla kolay paylaşılabilecek konular değil. O yüzden, temel doktrin konularından çoğu zaman kaçınmayı tercih ediyorum. Belki bir ara derli toplu bir şeyler yazmanın zamanı geldi.
Ilımlı İslam’a gelince, haklısın, bir kaç defa savunmuşum. Bana hiçbir zaman sempatik gelen bir fikir olmadı. Burnumu tutarak parmak ucuyla ellediğim bir görüştü belki. Ama, evet, makul bir görüştü; rasyonel ve savunulabilir bir stratejiydi. Belki tek kişinin cinnetinden bağımsız olarak düşünmeyi başarırsak hala da büsbütün tükenmiş bir fikir değildir. Sonuçta, hoşuna gitse de gitmese de İslam bir olgu, ve Türkiye’nin stratejik çıkarı bu olguyla yüzleşmeyi gerektiriyor.
Sevan Nişanyan

Yorumlar kapatıldı.