Uluslararası 7.Mezopotamya Tıp Kongresine Ermenice konuşmacı olarak Ermenice sunum sunma daveti aldığımda, iç dünyam birden kıpırdamaya ve sıcaçık olmaya başladı. Duygulanmıştım, nasıl duygulanmayayım? Van kenti geçmişte Ermeni Vaspuragan krallığı döneminde baş kent olmuştu, orada atalarımızın ve Khrimyan Hayrig’in (Mıgırdiç Khrimyan önce Türkiye Ermenileri Patriği,daha sonra Cihan Ermenileri Başpatriği ve Katolikos) bıraktıkları tarihi izler vardı. Son 100 sene içinde bu topraklarda konuşulmayan ana dilim Ermenice ile bilimsel bir ortamda, bir sunum sunacaktım.
Elbette bu durum, benim için tarihi bir imkandı ve derin bir anlam taşıyordu. Bir yandan tarihin derinliklerine dalarak hüzünleniyor, bir yandan ise, kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya olan ana dilim Batı Ermenice’sinin yaşamasına az da olsa hizmet edebilmek bağlamında bir fırsat yakalayabildiğim için sevinç duyuyordum.
Van’a ulaştığımızda Kongre düzenleyiciler tarafnda yakın ilgi ve sıcak bir misafirperverlikle karşılandık:Kongrenin Diş Tabebeti bölümünün birinci gününde değerli dostum Doc.Dr.Toros Alcan tarafından Ermenice sunulan ”Dudak ve Damak Yarıkları” adlı Ermenice sunumu,100 den fazla katılımcı ,yüksek ilgi, dikkatle ve takdirle izledi.Sunumu izleyenler arasında 7 de Ermeni katılımcı vardı.
Değerli dostum Doç.Dr.Toros Alcan mükemmel Ermenicesi ile sunumu sunarken bir yandan dinleyicilere ilmi bilgiler aktarıyor, diğer yandan ise, salonda sanki Ermeni harflerinin nağmeleriyle bir resital veriyor ve ekranda ise Mesrop Maşdotz’un şanlı harflerin geçidini sergiliyor,onlara dans ettiriyordu.Bu olgu da salonda bulunan ermeni izleyicilerine tarihi anlar yaşatıyor ve duygu seline kaptırıyordu.Değerli dostumu candan kutluyorum.
Kongrenin ikinci günü öğleden sonraki Tıp bölümü oturumda sıra kongrenin Ermenice kısmına gelmişti: Oturum başkanı sıfatı ile ermenice bölümünü şü sözlerle açtım:”<<Ben ve arkadaşlarım Uluslararası 7.Mezopotamya Tıp Kongresin tüm katılımcılarını saygı ile selamlar ve çalışmalarınıda başarılar dileriz:Büyük bir emek ve özveri harcıyarak bu kongreyi eksiksiz olarak düzenleyen kongre yönetimini ve düzenleme kurulunu kutluyoruz.Oturumumuza hoş geldiniz.
Değerli katılımcılar,Anadolu’nun tarihinden bilindiği gibi,geçmişte bu topraklarda yaşayan kadim Anadolu halklarından biri de Ermenilerdi,onlar kültürleri,sanatları, gelenekleri ve anadilleri ile Anadolu kültür mozayiğinin ve Anadolu folklorunun bir parçası idiler,onların bu topraklarda 2800 e yakın kilise ve ibadethaneleri, 2600 e yakın okul ve eğitim ocakları vardı.
Bugün,onlar burada yoklar,onların kültür ve manevi değerlerinden de hiç denecek kadar çok azı kaldı,100 sene önce bu topraklarda Ermenice de konuşulurdu,bugün bu dil kayb olma tehlikesi ile karşı karşıya:Milletler veya halklar,sahip oldukları manevi değerlerine sahip çıktıkları sürece,var oluşlarını koruyabilirler düşüncesiyle ve kongrenin bize verdiği imkandan da yararlanarak sunumlarımızı anadilimiz Ermenice ile yapmak istiyoruz,bu bizler için anlamlı ve tarihi bir olgu.Bize bu imkanı veren Kongre yönetimine şükranlarımızı sunarız:”>>.
Kongrenin Ermenice oturuma Dr.med.Ara Uğurluyan’ın ”Böbrek Atardamar Darlıkları” konulu sunumuyla başladık ve Dr.med.Sarkis Adam’ın ”Ailevi Akdeniz Ateşi–Ermeni Hastalığı”, Dr.med.Hamparzum Mergeryan’ın ”Hastahane Hijyeni ve Koruyucu Hekimlik” konulu Ermenice sunumlarıyla devam ettik:Sunumlarımız 300 e yakın katılımcıların yüksek takdiri ve ilgisiyle izlendi: Bizler için, Van’da bilimsel bir kongrede Ermenice sunum sunmak ,olağanüstü bir olaydı,fakat bu olağan üstü olgu,halkımızın geçmişte yaşadıklarının, kültürünün ve anadilinin değerinin bilincine varıldığında bu olgu daha derin bir anlam kazanamaktadır.
Sunumların bitiminde soru-cevap bölümünde, çevremi kalabalık bir gurup çevreledi ve soru sormaktan çok kendi özel durumlarını,ninelerinin,aile yakınlarının ”Ailevi Akdeniz Ateşi-Ermeni Hastalığı” belirtilerinden muzdarip olduğunu,köklerinin olası Ermeni olduklarında şüphe ettiklerini heyecanla anlatmaya başladılar,aralarından bir hanım da kulağıma eğilerek, kendisinin gizli bir ermeni olduğunu,bu sırını eşi ve çoçuklarının bilmediğini,bu sır nedeniyle acılar ve izdırap çektiğini ,kendisine yardımcı olup olamıyacağımı soruyordu:Bu ortam içinde iç dünyam tamamen sarsılmış,duygularımın esiri olmuştum,tıpkı rüzgarın yaprakları savurduğu gibi ,sanki duygularım da beni atalarımızın bıraktığı izlerin içine ,geçmişte yaşananların hüznü içine savurup atmıştı.
Beklenmedik bir durum da kürsüde sunum yaparken yaşadım,salonun ön sıralarında eşimin yanında oturun,daha önce kendisini tanımadığım dinleyicilerden güler yüzlü sarışın bir hanımla sunum esnasında sık sık göz göze geliyor ve selamlaşıyorduk, hanımın mutluluğu gözlerinden okunuyordu,sunum bitiminde eşim hanımı bana tanıttı, hanım İraklı bir ermeni eczacı imiş, Kongrenin Ermenice bir bölümü olduğunu öğrenince sunumu izlemek ve bizle tanışmak için işini ve ailesin yanlız bırakıp Irak’tan gelmiş : Bu hanım kongrenin yapıldığı otelin asansörinde tesadüfen, eşimle tanışmış,eşimin ermeni olduğunu ve ermenice sunum yapacak olanların bizler olduğunu öğrenince,kendisini tanımadığı halde hemen eşimin boynuna sarılarak sevinç gözyaşları dökmüş.Eczacı tanım kendisini ve ailesini bize Ermenice kelimlerle tanıtmaya çalışırken sözleri gırtlağında düğümleniyor,anlatıkça sevininyor ve çoşuyordu,biz de kendisini sevgiyle kucaklıyor ve can kulağı ile dinliyor, duygulanıyor, kelimelerle analtılamayacak tarihi duygusal anlar yaşıyorduk.
Kongrenin bitiminde arkadaşlarla birlikte Ağtamar adasındaki Surp Haç Ermeni Kilisesine gittik duamızı yaptık , beraberce ilahiler okuduk,atalarımızı andık,ayrıca Van gölünde bir gezi yaptık,eski Van evlerini,Van kalesini ve Vanlı Mıgırgiç Khrimyan’ı (Khrimyan Hayriğ) anarak Varaka manastırını ziyaret ettik:
Van kenti,Mezopotamya coğrafyasında 1900 m.yükseklikte dağ üstünde kurulu bir kent,kentin ilk nüfüsünu teşkil edenler Urartular olmuş,kentin geçmişi M.Ö 7000 tarihine dayanır:Kente Uratulardan sonra Asurlular,Ermeniler ve daha sonra da Müslüman halklar yaşamış:Kentin çeşitli adları varmış, örneğin: Yervantavan, Semirams,Duşba ve bugünkü adı Van.
Anlatılan efsaneye göre kent,1800 yıl önce,herkesi hayran bırakabilecek derece şahane güzellikte bir kadın olan Asuristan kraliçesi Semiramis tarafından kurulduğu söylenir. Kraliçe Semiramis çok güzel olmasına rağmen gönlüne verebileceği erkeğini bulamamış,günlerden bir gün Ermeni prensi Ara’ya rastlamış:Ara çok yakışıklı ve hem de güçlü kuvvetli, genç ve cesur bir komutandır, ermeni halkı kendisine ”Keğhezik”(Yakışıklı) adını takmıştır.Kraliçe Semiramis Ara Keğhetzik’e aşık olmuş,fakat Ara ona karşı kayıtsız ve ilgisiz kalmış,kraliçe Semiramis Ara Keğhetzik’in sevgisini kazanmak için çok çaba harcamış,fakat başaramamış ve nihayetinde Ara Keğhetzik ile savaşmaya karar vermiş,savaşta Ara Keğhetzik(Yakışıklı) şehit olmuş:Kraliçe Semeramis ise ona olan aşkı adına VAN kentini kurmuş:
Van kentininde inanç ve kültür turizmine ait görülmeye değer birçok önemli yerler vardır,bunlardan biri de 915-921 yıllarında Ermeni kralı Gagik döneminde ünlü ermeni mimar Manuel tarafından inşa edilen Ağtamar adasındaki Surp Haç Ermeni kilisesidir,kilise aynı zamanda Patriklik merkezi olmuştur.
Halk tarafından Ağtamar adasıyla ilgili ilginç bir efsane de vardır, Ada’da din adamları da yaşarmış,anlatımlara göre ermeni din adamlarından birinin Tamar adında çok güzel bir kızı varmış,Tamar adanın karşı yakasında yaşayan bir gençe aşık olmuş:Her gece Tamar ailesinden gizli, elinde bir el feneri, feneri ışığının yönlendirmesi ile karşı yakadan yüzerek kendisine gelen sevgilisini beklermiş.Her gece iki sevgili genç bu şekilde buluşurlarmış.
Günlerden bir gün Tamar’ın bu sırı fark edilmiş,önlem olarak ,karşı yakadaki gençin Tamar’a ulaşmasını engellemek amacıyla ikinci bir el feneri kullanılarak gencin Van gölünde yüzme yönü saptırılmış,genç yüzme yolunu şaşırmış ve kaybetmiş, nihayet yorularak Van gölünün sularında boğulmuş,son sözü ”Ağ Tamar” olmuş,o günden beri adanın adı ”Ağtamar” adası kalmış.
Dr.med.Sarkis Adam
Yorumlar kapatıldı.