Yazar Elif Şafak, Amerikan Time dergisi için seçim sonuçlarını yorumladı: Türkiye siyasi tarihinin en büyük ironilerinden biri, bir zamanlar elitler tarafından ‘geri kalmış kültür’ olarak küçümsenen Kürtlerin, ülkedeki başlıca ilerici güç haline gelmesi.
RADİKAL – Yazar Elif Şafak, Amerikan Time dergisi için seçim sonuçlarını değerlendiren bir yazı kaleme aldı. Şafak’ın yazısı şu şekilde:
“California Üniversitesi’nde 200’den fazla ülkeden öğrencinin katılımıyla yapılan ve katılımcıların hayatı ‘tahmin edilemez, kontrol edilemez ve bunaltıcı’ bulma derecelerini ölçen bir araştırmada Türkiye’den gelenlerin stres seviyesi en yüksek çıktı. Ne var ki, eğer araştırmacılar Türkiye’ye gelseydi ve 7 Haziran’daki milletvekili seçiminden önce insanlarla konuşsaydı, büyük olasılıkla dünya rekoru kıracak ve çoğunluğu siyasetten tetiklenen bir kolektif stres tespit edeceklerdi.
Hiç şüphesiz bu seçim, yakın tarihteki en streslisiydi. Birçok seçmen, kendilerini temsil edecek kişileri seçmenin yanı sıra, gelecek on yıllarda rejimin geleceğine karar vermek için oy kullanıyor gibi hissediyordu. Hiçbir seçimde bu kadar çok şey tehlikede değildi! Hiçbir seçim zamanı vatandaşların üzerinde, hayati tercihler yapmaları için bu derece baskı yoktu. Bunun başlıca sebebi de, demokrasiyle çoğunlukçuluğu karıştırmaya kararlı gibi gözüken ve seçimleri, tüm gücü eline alabileceği bir pozisyona getirecek bir sıçrama tahtasına dönüştüren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ’dı. Erdoğan’ın hedefi AKP ’nin mecliste anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde etmesi ve sonuçta parlamenter sistemin yerine başkanlık sistemi getirmekti. Bu amaçla, cumhurbaşkanının tarafsız ve tüm partilere eşit mesafede olması gerekmesine rağmen durmak bilmeden kampanya yürüttü. İstediği yeni sistemde ise kimse sınırların ne olacağını bilmiyordu, ancak ABD’dense Rusya’nın başkanlık modeline yakın olacağı açıktı.
Bir yazar, kadın, demokrat ve feminist olarak Türkiye’de kimsenin çok fazla güce sahip olmasını istemiyorum. Çünkü kim gücü ele geçirirse daha fazla ve sonra daha da fazla güç istiyor! Asla yeterli olmuyor. AKP için hiçbir zaman yeterli değildi. Güçler ayrılığı bir kenara atılmıştı, hukukun üstünlüğü gözardı ediliyordu, medya ve ifade özgürlükleri tehlikedeydi ve tüm bunlar, yıllar boyunca gücün aynı insanların elinde pekişmesi içindi. Herhangi bir partinin, bu kadar uzun süre iktidarda kalsaydı farklı davranacağından emin değilim. Bu sebeple güçler ayrılığı, özgür medya ve zengin bir sivil toplumun varlığını Türkiye’nin demokrasisinin sürdürülebilmesi için çok daha önemli buluyorum.
Türkiye siyasi tarihinin en büyük ironilerinden biri, bir zamanlar elitler tarafından ‘geri kalmış kültür’ olarak küçümsenen Kürtlerin, ülkedeki başlıca ilerici güç haline gelmesi. Bugün, birçok Türkiyeli liberal, demokrat, entelektüel, laik ve Kemalist Kürtlerin varlığından memnun. Muazzam bir zihinsel kayma oldu!
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, bu büyük değişimde kritik bir yol oynadı. Oyların yüzde 13’ünden fazlasını alan HDP, parlamentonun 550 sandalyesinin 80’ini kazanmayı başardı.
Demirtaş’ın karizmatik kişiliği ve herkesi kapsayan seçim kampanyası, HDP’yi bölgesel bir partiden ulusal bir partiye dönüştürme gayretlerine yardımcı oldu. Kutuplaştırıcı veya mezhepçi konuşma noktaları kullanmaktansa, Demirtaş sürekli olarak herkesi kapsayan bir dil kullandı. Yalnızca Kürtlerin değil, Türklerin, Alevilerin, Ermenilerin, kadınların ve eşcinsellerin haklarından söz etti ve hoşnutsuzlukları aynı şemsiye altında birleştirdi. Aynı zamanda, HDP kadın aday oranında en yüksek yüzdeye sahipti. Parti, ulusal, bölgesel ve yerel birimlerde ‘bir erkek, bir kadın eşbaşkanlık modeli’ uyguluyor. İlginç şekilde, CHP ve hatta MHP destekçilerinden Demirtaş’a oy veren de vardı, çünkü Kürtlerin, 1980 darbesiyle ordu tarafından, çoğunlukla Kürtlerin parlamentoya girmesini kısıtlamak amacıyla getirilen yüzde 10 seçim barajını aşmasını istediler.
Demirtaş’ın farklılığa, kapsayıcılığa ve demokrasiye karşı pozitif tutumu dikkate değer. Günlük siyaset sarmalının daha da derinine girdiği zaman Demirtaş’ın ve HDP’nin bu değerleri kaybetmeyeceğini ummamız gerekir. Bu kesinlikle kolay bir yol olmayacak. Tıpkı MHP, AKP ve CHP’de olduğu gibi Kürt hareketinin içinde de ‘şahinler’ var. Ne var ki Türkiye şahin gibi, dışlayıcı, güç kaynaklı masküliniteden yeteri kadar çekti. Şu anda acil olarak hukukun üstünlüğünü geri getirmeye ve herkes için demokratik hakları, eşit olarak sağlamlaştırmaya ihtiyacımız var.
Aşırıcılıklar ve demokratik olmayan rejimlerle çevrili Türkiye, kolay bir bölgede değil. Tüm eksikliklerine rağmen, Türkiye’nin demokrasi ve laiklikte, kendini demokratik yollarla yenileyebilecek kadar yeterli deneyime sahip olması kayda değer. Bir koalisyon olacak ve bundan önce, birçok belirsizlik yaşanacak. Ancak şu an için gözle görülür bir rahatlama var. Gerginlik ve kavga dolu aylardan sonra, farklı kesimlerden insanlar – partilerine sadık olan, ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha da güçlü olmasını istemeyen birçok AKP destekçisi de dahil – vücutlarında tuhaf, alışılmadık bir şey deneyimliyorlar: Algılanan stres miktarında azalma.”
Yorumlar kapatıldı.