Ali Korkmaz / Lozan (Arkadaş Gazetesi)
Batı Ermenistan Ulusal Konsey Başkanı Armenag Aprahamian şair yazar Anjel Dikme ve Batı Ermenistan Meclis Başkanı Armen Ter-Sarkisyan konferansa panelist olarak katıldılar… Batı Ermenistan Ulusal Konsey Başkanı Armenag Aprahamian, Bundan 10 yıl önce Türkiye’de 80.000 Ermeni kalmıştı, Türkiye tarafından dini azınlıklar olarak kabul ediliyordu. 10 sene sonra bugün Türkiye’de milyonlarca Ermeni tekrardan oluştu. Mükemmel demografik bir gelişme oluştu ve milyonlarca Ermeniler var bugün Türkiye’de. Türkiye’nin ideolojisi Ermenileri tüm Hristiyan alemine katıyor. Hristiyanlar da tek Ermeniler yoktur. Gönüllü veya zorla müslümanlaştırılmış Ermeniler de var, müslümanlığı kabul etmiş ama Ermeni ulusundan olduklarını kabul eden Ermeniler de var. Biz Ermeniler sadece 301 yılında ilk Hristiyan olan bir devlet ve milletiz. Türkiye önce Ermenistan’dı, tüm Ermeni halkı Hristiyanizme geçmedi, bazı Ermeniler de eski dinler de kalmayı tercih ettiler, örneğin o dönemler “ışık” dini olarak bilinen dinde kalmayı tercih ettiler. Ve aynı zamanda Ermenilerin “Arevi” dini de vardı, bu daha sonra Alevi olarak değişikliğe ugradı, günümüzdeki Aleviler Ermeni topluluğundaki Arevi dininden geliyorlar. (!!!!!!! HYETERT)
***
Ermeni Soykırımı 100. yılı nedeniyle İsviçre’nin Lozan kentinde, 11 nisan 2015 de İşçi partisi (POP), Solidarité ve diğer sol hareketler öncülüğünde bir konferans düzenlendi. Batı Ermenistan Ulusal Konsey Başkanı Armenag Aprahamian şair yazar Anjel Dikme ve Batı Ermenistan Meclis Başkanı Armen Ter-Sarkisyan konferansa panelist olarak katıldılar. Panelde, Türkiye’nin soykırımla yüzleşmesi ve 100 yıldır çözülemeyen insanlık suçunu artık kabul edilerek bu soykırımın, Osmanlı’nın mirasçısı Türkiye’nin çözümlere yanaşması gerektiği vurgulandı.
Panelin ardından Aprahamian, Ter-Sarkisyan ve Dikme ile yaptığımız söyleşilerde şunları söylediler:
Batı Ermenistan Ulusal Konsey Başkanı Armenag Aprahamian
Armenak Aprahamian
Kendinizi tanıtır mısınız?
Ailem Erzurum’dan geliyor. 1922’de ailem Fransa’ya gelip sürgün de yaşamaya zorunlu bırakıldılar, üçüncü jenerasyondanım, kültürüme bağlıyım, Ermeni topraklarına bağlıyım ve haklarımıza bağlıyım. Teknik alanda Profesörüm, 20 seneden fazladır Ulusumun haklarına ilgi duyuyorum. 2006’dan bu yana tüm Birleşmiş Milletlerin organize ettiği tüm manifestolara, yerli halkların özgürlüğüne mekanizmalarına katıldım. 2006 diyorum, çünkü bu çalışmalar bağlamında 2007’de bir deklarasyonla Birleşmiş Milletler’in nezdinde Batı Ermenistan Ermenileri Otokton (Yerli) (İngilizcesi: Indigenous peoples) halk olduğuna dair, 144 devlet tanıyor Türkiye dahil, Otokton (Yerli) halkların haklarını koruma için oluşan mekanizmalara katılıyorum.
Parlamentonuz sürgün parlamentosu mu?
17 Aralık 2004’de Batı Ermenistan bağımsızlığının deklarasyonunu açıkladık. Ermeni sorunu olduğundan bu yana, 1860’dan bu yana dünyada var olan tüm antlaşmaları, deklarasyonları, biz Ermenilere verilen hakları yazılı tüm dökümanları araştırıp bir araya getirmiş olduk, Osmanlı döneminde Ermeni sorunu olduğundan bu yana tüm evrak, dökümanlar araştırılıp bulundu. Biz, Batı Ermanistan olarak haklarımızı elde etmek için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Biz zaten yürütmemizle, yasamamızla, meclisimizle devletimizi oluşturmuş bulunuyoruz. Başbakanımız vardır hükümeti temsilen faaliyetlerini devam etmektedir.
Devlet dediğiniz de sadece yürütme, yasama, meclis, hükümet yeterli midir? Askeri, güvenlik güçleri ve başka kurumlar da olması gerekmez mi?
Bugünkü konferansta da anlattığım gibi, devlet kavramı, uluslararası güçler tarafından biz devlet olarak tanınıyoruz, bu tanınmışlığın üzerine tekrardan gelmemize gerek yok. Ulus olarak haklarımız var, devlet olabilmek için Askeriyemizin olmasına gerek yok, öyle bir zorunluluk da yok. Bir, ulusun olması; iki, toprak bütünlüğünün olması (tabi ki şuan bu topraklar işgal altındadır) ve üç, politik yapı olması yeterlidir yani Ulusal Meclis, bakanlarıyla işleyen bir hükümet yeterlidir. Bu devlet yapısı sürgünde bile var olabilir ve tanınabilir, birçok devletin tanıdığı gibi. Ermeni kültürünü ve eğitimini de çok iyi bir şekilde bu devlet gerçekleştirebiliyor.
Anayasanız var mı?
Anayasamız bir takım dökümanlardan oluşuyor, sonuçlanmış bir anayasamız yoktur. Anayasa standart olmamalı; Örneğin, İngiltere’nin de sonuçlanmış bir anayasası yoktur. Bir takım Avrupa ülkelerinin sonuçlandırılmış anayasaları var. Örneğin Türkiye’nin anayasası sonuçlandırılmıştır, belli referandumlarla tabi bu değiştirilmek isteniyor.
Parlamentoda kaç milletvekiliniz var?
Başkanlık sisteminde 100 kadar milletvekilimiz var, bunlar devletin ana damarları, böbrekleridir. 64 milletvekilimiz de hükümette yer alıyorlar. 8 ayrı bakanlık mevcuttur. Ulusal eğitim bakanlığı, dış işleri bakanlığı, iç işleri bakanlığı, kültür bakanlığı, çevre bakanlığı, ekonomi ve finansman bakanlığı,
Meclisinizi dediğiniz gibi “işgal edilmiş topraklarınızda” toplamayı bir gün düşünüyormusunuz? Türkiye’de gerçekleşecek gerçek bir demokrasi ile bu mümkün mü?
Bundan 10 yıl önce Türkiye’de 80.000 Ermeni kalmıştı, Türkiye tarafından dini azınlıklar olarak kabul ediliyordu. 10 sene sonra bugün Türkiye’de milyonlarca Ermeni tekrardan oluştu. Mükemmel demografik bir gelişme oluştu ve milyonlarca Ermeniler var bugün Türkiye’de. Türkiye’nin ideolojisi Ermenileri tüm Hristiyan alemine katıyor. Hristiyanlar da tek Ermeniler yoktur. Gönüllü veya zorla müslümanlaştırılmış Ermeniler de var, müslümanlığı kabul etmiş ama Ermeni ulusundan olduklarını kabul eden Ermeniler de var. Biz Ermeniler sadece 301 yılında ilk Hristiyan olan bir devlet ve milletiz. Türkiye önce Ermenistan’dı, tüm Ermeni halkı Hristiyanizme geçmedi, bazı Ermeniler de eski dinler de kalmayı tercih ettiler, örneğin o dönemler “ışık” dini olarak bilinen dinde kalmayı tercih ettiler. Ve aynı zamanda Ermenilerin “Arevi” dini de vardı, bu daha sonra Alevi olarak değişikliğe ugradı, günümüzdeki Aleviler Ermeni topluluğundaki Arevi dininden geliyorlar. Arevi Ermenicede eski dilde güneş demektir. Bundan dolayı bugün Ermenilerin hepsi Hristiyan değil, Arevi güneş ışık olarak kalmak isteyenler de oldu.
Bu söyledikleriniz çok önemli!
Size birçok önemli şeyler daha söyleyebilirim; birçok Ermeni ailesi haca da gidiyorlar, İslam dinini benimsemiş, saygı duyup İslamla yaşamayı tercih etmiş Ermeniler de var, Hemşen halkı, Erzurum halkı da var.
Talep ettiğiniz 6 tane kantonu, eyaletleri aynı zamanda Kürtler de talep ediyor, bu sorunu nasıl çözeceksiniz?
Sorun jenosit ile başladı önce onu çözelim, tabi ki demografik bir sorun var, sorun hukuki bir sorundur. Ermeni toplumu kendi topraklarına dönüp geldiklerinde tekrardan ailelerini oluşturduklarında, halk iktidarlarını kurduklarında söz sahibi olduklarında, demokrasiyi uyguladıklarında bu sorunlar çözülecektir. Bugün önemli gelişmeler var, her şey hareket halinde. Kürtler tarafından gelişmeler ve öneriler de var bu ciddi gelişmeleri değerlendireceğiz, politik ve ekonomik olarak da herşey değişim içinde. Önce imzalanmış kabul edilmiş uluslararası antlaşmalara saygı duyulsun, onlar gözden geçirilsin, daha sonra oluşturulan sorunların çözümü için adımlar atılsın. Olumlu gelişmeler var, her şey ilerliyor ve hareket halinde.
Okurlarımıza bir mesajınız var mı?
Her şeyden önce okurlarınız bize güvensinler, güven duysunlar. Türk devleti bilmelidirler ki soykırım politikası tutmuyor, çünkü bir asır sonra halen Ermeniler bu topraklarında kanunlarını, haklarını uygulayamıyorlarsa ama buna rağmen var olup kültürlerini yaşatıyorlarsa soykırım demek ki gerçekleşemiyormuş, soykırım bir “échec” dir, bir başarısızlıkdır, sınıfta kalma durumudur! Düşünüyorum ki tüm dünyanın her tarafındaki değişik silahlı terörist gruplar bunun hesabını yapmalıdırlar, anlamalıdırlar ki kültürleri, halkları hiç bir zaman yok edemeyecekler, kazıyamayacaklar…
İLK MECLİS TOPLANTISI 2014’TE PARİS’TE YAPILDI
Batı Ermenistan Meclis Başkanı, Armen Ter-Sarkisyan da Batı Ermenistan Ulusal Meclis’inin yapısıyla ilgili şunları söyledi:
23 Kasım 2013 ile 1 Aralık 2013’e kadar gizli bir seçim gerçekleşti, 41 ülkeden 40.000’e yakın üye oy kulandı, 18’000 seçmen katıldı, Gürcistan, Ermenistan, Karabağ, Rusya, Amerika, Fransa ve diğer batı ülkelerinden 64 miletvekili seçildi, ilk meclis toplantısı 14 Ocak 2014 Paris’te toplandı ve ikinci meclis toplantımız 27 Ekim 2014 Erivan da gerçekleşti, burada hakiki konular karar altına alındı. Birçok ülkelerle ilişkilerimiz var, Birleşmiş Miletlerle uluslararası organizasyonlarla birlikte çalışıyoruz.
ERMENİLERİN ZORLA KİMLİKLERİ DE ELLERİNDEN ALINDI
Anjel Dikme
Anjel Dikme sizi biraz daha tanıyabilir miyiz?
1962 Diyarbakır doğumluyum, ben 2 yaşındayken ailem İstanbul’a göç etmiş, 9 yıl Ermeni okula gidip Ermeniceyi de öğrendikten sonra Fransa’ya geldim, 2002 yılından beri Fransa’da yaşıyorum.
Yazmış olduğunuz kitabınızda da biraz önceki konferansta da belirttiniz… Ağaların yaptığı zulümden örnekler verdiniz bir takım haksızlıklara uğramış Ermeni kadınlarından ailelerinden söz ettiniz, bu katliamlar, kirli yöntemler, başka ailelere de yapılabiliniyor, günümüzde Ezidilere, Kürtlere, Alevilere hatta Türkmenlere de yapılıyor. Bu kirli yöntemlerin sorumlusu sadece ağalar mı? Bu ağalar nerden besleniyor? Hangi güçler bunları destekliyorlar? Biraz daha açıklık getirmeniz mümkün mü?
Konuşmamda da belirtmek istedim, her dönem olduğu gibi o dönemlerde de din faktörü çok kullanılmıştır, halklar manipüle edilmiştir, din kardeşiyiz, diğerleri gavurdur, hala bu argümanı kullanıyorlar. Burada Ermeni kızlarının kaçırılması sadece yaşanmış sıradan bir hikaye değil, bunu bile insanlar bilmiyor. Ağalar da bunu kullanıyorlar ve tabiki arkalarına dini ve devleti alarak yapıyorlar bu zulmü, gücü, onlardan alıyorlar, Hamidiye alaylarında olduğu gibi sistemden alıyor gücünü, artık baskılar isyan düzeyine geliyor, padişah sesleri duymak istemiyor.
Gülizar’ın Davası diye bir dava vardır, bu dava kitaplara konu oldu, Gülizar’ın torunu bugün Fransa’da yaşıyor, adı Anaid Ter Minassian. Ninesi, Gülizar’ın 14 yaşında nasıl kaçırıldığını yazıp kamuoyuyla paylaşıyor. Ermeni kadınlarının kaçırılması ile ilgili ilk dava bu; Gülizarın Davası. Gülo diye bir türkü vardır, işte o türkü Gülizar’ın üzerine yazılmıştır, kaçırılmasını anlatıyor, acısını anlatıyor. Benzer örnekleri 1968’de bile yaşayan Ermeni kadınları var, şu an Fransa’da yaşıyorlar, adlarını söylemek istemiyorlar nasıl zulümlere uğradıklarını anlatıyorlar, hala geceleri rahat yatamadıklarını anlatıyorlar. Bireyin sorumluluğu çok önemlidir. Sorumluluk taşıyan bireyler yetişmelidir, sağlıklı algılar devreye girmelidir, insani faktörler olmalıdır, insani değerlere sahip olmalıdır.
Hala bugün Ermeniler neden kimliklerini açıklamaktan korkuyorlar? Veya kimliklerini gizliyorlar?
Bunu anlayamazsınız, yaşamak gerek, benim kitabım çıktı. İki tane kardeşim var, bana annemle haber yolluyorlar, yazmaya devam ederse onu bacılıktan sileriz. Bu kardeşlerim Paris’te yaşamalarına rağmen bunu bana söyleyebiliyorlar. Agos gazetesinde yazılarım çıktı diye İstanbul’dan amcam gidip gazetede rahatsızlıklarını dile getirmişler, niye yazdınız bu yazıyı diye bu psikolojik bir durum, zarar görürler kötü durumlarda bırakılırlar diye de düşünebiliyor insanlar. Benim nüfusta, kimlikte ismim Tülay kendi kafalarına göre ismimi yazıyorlar, bunlar hep baskıdır. Ermenileri suçlamayın cumhuriyet döneminde hep bu tür inkar politikaları yapıldı. Ermeniler ne yapsın, onlar hep zor durumlarda bırakıldı, siz dünyanın hiç bir yerinde iki kimlikli insan gördünüz mü? Ermenilerin toprakları ellerinden alındığı gibi zorla kimlikleri de ellerinden alınıyor.
Yorumlar kapatıldı.