İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Soykırımın 100. yılında Ermenistan’dan Türkiye’ye bakmak – 2

Sedat Yılmaz
100 yıldır çözülemeyen sorun elbette bugünden yarına çözülecek gibi gözükmüyor. Ermenilerin çoğu da böyle düşünüyor. Karşılıklı devlet anlayışları da sorunu katılaştırıyor belki ama elbette sorunun asli faili yüz yıldır inkardan başka yol tanımayan Türk devleti…

 Soykırımla yüzleşen Türkiye kazanır
Gerek Ortadoğu’da gerekse Kafkasya’da yaşanan savaşların altında hep bir ulus devlet mantalitesini görmek mümkün. Çizilen bütün sınırlar, vatan, millet, bayrak, dil, din, güç ve iktidarla birleşince karşımıza çıkan hep gözyaşı oluyor. Bu yazı dizisinde devlet, medya ve halk olmak üzere üç farklı dinamiğin düşünceleri var ama kendi payıma ben, çözüme en yakın olanın halkın kendisi olduğunu gördüm.
‘Türkler karar vermeli’
Yerevan şartlarına göre lüks bir binadan içeri giriyoruz. Kapısını çaldığımız Taşnak Partisi’nin yöneticilerinden Haykazun Alvırtsyan, yüzleşmenin yapılması için Türklerin karar vermesi gerektiğini belirterek söze başlıyor: “Nasıl yüzleşelim diyen kendisi anlamalı. Neyle yüzleşeceğini kendisi anlamalı, karar vermeli. Biz Ermeniler tarihimizle çoktandır yüzleşmişiz. Türkler ve Kürtler kendi tarihleriyle yüzleşmeli. Türkiye cumhuriyeti ve aydınlarından oluşan büyük bir kitle, Ermeni Soykırımı’nı inkar ediyor. Dahası, aksini yani Ermenilerin Türkleri yok ettiklerini ispatlamak için büyük bir masraf yapıyorlar.”
‘Topraklarımızı istiyoruz’
Diyalog ve çözüm için Türkiye tarafından ne beklediklerini soruyorum tarihçi Alvırtsyan’a, “Soykırımın tanınması, tazminatın ödenmesi ve toprakların iadesi” diyerek düşüncesini net açıklıyor. Alvırtsyan, “Tazminat verilmeyen, özür dilenmeyen bir suç

tekrarlanabilir” diye endişesini vurguluyor. Türkiye’nin Ermenistan topraklarında işgalci olduğunu kaydeden Alvırtsyan, 2008 yılında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Ermenistan’a yaptığı ziyaret ile gündeme gelen protokolü de eleştiriyor ve iktidarda bulunan cumhuriyetçileri taviz vermekle suçluyor. Türkiye siyasetinde normalleşmenin olacağına hiç inanmayan Alvırtsyan, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine dikkat çekiyor. Erzurum asıllı olduğunu belirten Alvırtsyan, Türkiye halklarına veya hükümetine bir çağrınız var mı yönündeki sorumu şöyle cevapladı: “Ben kimim ki çağrıda bulunayım. Ruhani liderler çağrıda bulunur. Ama benim bir rüyam ve isteğim var: Bu sorunlara adil çözüm getirmek. Bu sorunları adilce çözemezsek birlikte yaşayamayız. Adil çözüm derken, soykırım tanımalı, tazminat ve topraklarımız verilmeli. Ve bu sorunu Osmanlı’nın mirasçıları Türkiye yöneticileri çözebilir.”

‘Affedersiniz bana Ermeni dediler!’
Hınçak (Sosyal Demokrat Hunçakyan Partisi) Ermenistan Lideri Narek Kolustyan, soykırımın 100’üncü yıl anmaları için ilk kez ulusal bir tertip komitesinin kurulduğunun bilgisini paylaştı. “Dünya Ermeni Soykırımı’yla hesaplaşmış olsaydı dün Yahudi bugün Êzidî soykırımı” olmayacaktı diyen Kolustyan, Türkiye kamuoyunu çok yakından takip ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Affedersiniz bana Ermeni dediler” cümlesini hatırlatan Kolustyan, “Kostüm ve söylem değişse de soykırımla hesaplaşılmış olunmuyor” diyor. “Anadolu’da hiçbir şeyimiz kalmadı. Ararat’a bakıp hüzünleniyoruz. Atalarımızın yaşadığı topraklara geri dönmek istiyoruz. Türk devleti soykırımı tanımak zorunda kalacak ve diğer süreçler başlayacak. Almanya Yahudilere tazminat verdi biz niye vazgeçelim ki?” diye devam eden Kolustyan, Türk halkıyla bir sorunlarının olmadığını özelikle vurguluyor. Bu yıl sadece “Topraklarımız” diye bir pankart açacaklarının bilgisini veren Kolustyan, Başbakan Danışmanı soydaşı Etyen Mahçupyan’a da kızgın ve işbirlikçilikle itham ediyor.
Devletler çözmez
HDP’nin Ermeni adayları olduğunu bilen, fakat bunların Meclis’e girmesi halinde çözüme bir katkılarının olacağına inanmayan Kolustyan, Kürt-Türk barış görüşmeleri için de, “Nasıl bir müzakere yürütüldüğünü bilmiyoruz. Kürtlerin mücadelesine saygı duyarız. Ancak bu görüşmeler Ermeni meselesini çözmez. Biz kendi dinamiklerimize güveniyoruz. Ermeni meselesi başka bir şey. 21’inci yüzyılda bir devlet başka bir devlete özgürlük vermez. ‘kaybedeni ezerler, kazanını desteklerler’” diye konuştu. Türkiye halkına çağrıda bulunan Kolustyan, şöyle dedi: “Bizim sizinle sorunumuz yok. İstesek de istemesek de birlikte yaşayacağız. Sorunun çözümünü engelleyen Türk devletinin faşizan düşüncesi. Biz çözüme açığız. Halklar birlikte yaşasın istiyoruz. Türkler, Kürtler, Ermeniler birlikte yaşamak zorunda. Bu işi devletler çözmez, halklar çözer.”
Ortada bir gerçek var…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Belgelerle konuşuyorum, çıkarsınlar belgeleri konuşalım” minvaldeki çağrısını dikkatle izlediklerini belirten Taşnak Partisi politbüro üyesi Gıro Manoyan ise,

Türkiye’nin arşivlerinin kamuoyuna açılmadığını, özelikle askeri ve tapu kadastro arşivlerinin kapalı olduğunu hatta birçok arşivin imha edildiğini düşünüyor. Ermenistan’ın ve çeşitli ülkelerin arşivlerinin açık olduğunu ve bu konuda ellerinin güçlü olduğunu anlatan Manoyan, “Her şey bir yana bir gerçek var. Orada bir halk vardı ve birkaç yıl sonra yok” dedi. Türkiye’nin hem diaspora da hem de Ermenistan içinde kendisine yakın hissettiği bazı kesimlerle ilişki kurmaya çalıştığını da ileri süren Manoyan, iktidar partisinin imzaladığı 2008-2009 protokollerini de kabul etmiyor. Türkiye tarafının düşüncelerinin değişmediğini, özelikle Erdoğan anlayışının tehlikeli olduğunu belirten Manoyan, Türkiye’nin zayıf ve kendisine mecbur bir Ermenistan istediğini kaydediyor. Türkiye halkını suçlu görmediklerini, halkın tamamının soykırıma katılmadıklarını bildiklerini de sözlerine ekleyen Manoyan, katliamda Ermeni aileleri koruyanların da olduğunu hatırlatıyor. Ermeni politikacıların HDP, CHP ve AKP’den milletvekili olmasının Türk siyasetini değiştirmeyeceğini düşünen Manoyan, “Böyle olsaydı AKP içinde 70’e yakın Kürt vekil var ve bu sorunun çözülmüş olması gerekiyordu” diyor.

Türkiye siyaseti belirleyici
Kesin bir uzlaşının olamayacağını belirten Manoyan, Türkiye’nin iç ve dış siyasetinin de buna izin vermediği düşüncesinde. Türkiye’nin tehditkar açıklamalarının ise Ermenistan devletinin yönünü Rusya ve İran’a çevirdiğini kaydediyor. Rus ve İran ticaret pazarının Ermenistan içinde etkin olduğunu, dolayısıyla bunun da siyasete yansımasının kaçınılmaz olduğunu üstü örtülü şekilde ima ediyor. Keza batı dünyasının Türkiye ile ilişkisi ve Rusya ile mesafeli duruşunun yarattığı açmazlara işaret ederek Ermenistan siyasetinin Rusya, İran, Türkiye, AB, ABD gibi güç dengelerini gözetmek zorunda olduğuna dikkak çekiyor.
 Türkiye halkı onur kazanır
Cumhuriyetçi Parti’den meclis dış ilişkiler üyesi Artak Zakaryan, Türkiye’nin 2008-2009 yılında imzaladığı protokolleri Meclis’ten geçirmekten vazgeçtiğini berterek, ön koşulsuz siyasi diplomasinin başlaması gerektiğini istiyor. Sınır kapısının açılması gerektiğini, Azerbaycan’la olan gerginliklerini şart koşulmaması gerektiğini söyleyen Zakaryan, Azerbaycan güçlü bir Ermenistan istemediği için Türkiye’nin adım atmadığını iddia ediyor. Sorunun Türkiye kaynaklı olduğunu söylüyor. “Türkiye kendi içinde güçlü olmadığı sürece bu sorunu çözemez” diyen Zakaryan, “Türkiye Karabağ’ı koşul olarak ileri sürmemeli. Soykırımı görmezlikten gelmemeli ki; bu bir insanlık meselesidir. Sınır kapısı açılmalı” şeklinde konuştu. Ermenistan devletinin toprak talebinin olmadığını da belirten Zakaryan, Erdoğan’ın üslubunu eleştirerek şu çağrıda bulunuyor: “Biz siyasetçiler düşmanlığı değil daha barışçıl ve insani ilişkileri geliştirmeliyiz. Türkiye’den gazeteciler daha fazla Ermenistan’a gelmeli. Türkiye halkının Ermeni Soykırımı tanıması Türkleri onurlandırır ve barışa olanak verir.”
Yarın: Ermenistan medyası ne düşünüyor?

Yorumlar kapatıldı.