İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

1915’e dair kişisel hikâyem

Rasim Ozan Kütahyalı
Fakat “1915’te bir soykırım yaşanmıştır” diye iddia eden hiçbir eser okumamama rağmen, “Biz Türk tarafını tutan” eserlerde de esasen başka şeyler olduğunu hissetmeye başlamıştım. Çoğu zaman bu meseleye ilişkin yazılanlar “Hiçbir şey olmadı”dan başlıyor, “Katliamlar karşılıklı oldu” çizgisine doğru geliyor, son olarak da “Evet oldu, bunlar yapıldı ama olmak zorundaydı” noktasında nihayetleniyordu. İşte bu noktada beynim ve kalbim bu tezleri sorgulamaya başladı. Bir Türk olarak “Evet, katliam yaptık ama haklıydık” diye özetlenebilecek görüşe onay vermem düpedüz alçaklık ve ahlaksızlık olurdu…Yarın bu öyküye devam edeceğim…

******************
1915’te ne oldu? Ermenilerin yaşadığı soykırım mıydı? Mezalim miydi? Katliam mıydı? Yoksa hiçbirşey olmamış mıydı? Ben soğuk ve ruhsuz politik söylemlerin dışında 24 Nisan 1915’le ilgili zihnimdeki kişisel yolculuğu anlatacağım sizlere. Gelin bu hafta insanlığa aykırı dilde yapılan tartışmaların dışında insani açıdan 1915’i ele alalım.
***
1915 olaylarıyla ilgili zihnimde ilk merak duygusu uyandığı zaman lisedeydim. Biz lisedeyken öğretmenlerimiz “Ermeni iddialarından/ yalanlarından” bahsederdi. Türk çocukları olarak aldığımız Kemalist eğitim gereği zaten anti-Ermeni bir pozisyona sahiptik. Ardından bize Ermenilerin hiç zulüm görmeyip tam aksine esas soykırımın Ermeniler tarafından Türk milletine karşı yapıldığına dair resmi prodüksiyon bir belgesel izletildi.
***
Fakat bu belgesel hem gülünç hem de zekâ ve kalite yoksunu bir yapıttı. Dolayısıyla bu propaganda filmi bana hiç inandırıcı gelmemişti. Öte yandan, Türk bir ailenin çocuğu olarak “Ermeniler’i kestiğimize” inanmak da istemiyordum. Şimdilerde resmî görüş olarak yerleşen, o yıllarda ise yeşermekte olan görüş “Kıtal değil mukatele oldu” görüşüydü. Ben de zihinsel ve vicdani anlamda kendimi rahatlatmak için bu tezi en isabetli tez olarak benimsemiştim…
***
1915 dönemine dair bu tezi güçlendirecek mahiyetteki eserleri okumaya başladım. 1915 konusu açıldığında hep “Kıtal değil mukatele oldu” diyordum. Bu konu gündeme geldikçe ve bu meseleye ilişkin okuma iştahım arttıkça üniversite yıllarımda da bu konuda ara ara okumaya devam ettim. Açıkçası iki yanlı okuyayım, objektif olmaya çalışayım da tam gerçeğe ulaşayım diye bir derdim yoktu. “Gerçek”i baştan kafamda belirlemiştim. O kabul edilmiş “gerçek”i haklı çıkarmak maksadıyla okuyordum tamamen.
***
Zihinsel ve vicdani anlamda kendimi rahatlatmak için bu tezi en isabetli tez olarak benimsemiştim. Bu tezi güçlendirecek okumalar yapıyordum. Ermeni meselesi ve 1915 olaylarında “Her şey karşılıklı oldu”, “Karşılıklı özür dilensin”, “Savaş şartlarıydı, kıtal değil mukatele oldu” gibi sözlere baştan şartlanmıştım.
***
Fakat “1915’te bir soykırım yaşanmıştır” diye iddia eden hiçbir eser okumamama rağmen, “Biz Türk tarafını tutan” eserlerde de esasen başka şeyler olduğunu hissetmeye başlamıştım. Çoğu zaman bu meseleye ilişkin yazılanlar “Hiçbir şey olmadı”dan başlıyor, “Katliamlar karşılıklı oldu” çizgisine doğru geliyor, son olarak da “Evet oldu, bunlar yapıldı ama olmak zorundaydı” noktasında nihayetleniyordu.
***
İşte bu noktada beynim ve kalbim bu tezleri sorgulamaya başladı. Bir Türk olarak “Evet, katliam yaptık ama haklıydık” diye özetlenebilecek görüşe onay vermem düpedüz alçaklık ve ahlaksızlık olurdu…Yarın bu öyküye devam edeceğim…

Yorumlar kapatıldı.