Sıdkı Zilan
(Yazar 1915 demek istemiş sanırız. HYETERT). Osmanlıya mensup, ona itaat eden memur ve asker Kürtler ise bu çerçevede olaylara müdahil olmuşlardır ki bundan Kürdistan halkını veya Kürtleri sorumlu tutmak imkânsızdır. Avamdan bazı insanların yaptığı da Kürtleri bağlamaz; zira merkezi bir karar ve işleyişle Ermenilere yönelik bir girişim yoktur. Hiçbir Kürt örgütü, partisi, aşireti, önderi bu katliama katılmamıştır. Durum bu iken bazı nevzuhur Kürt aydınları, örgütlerinin Ermenilerden özür dilemesi siyaseten ve tarz olarak yanlıştır. Özür dilenecekse karşılıklı dilenir ve bunun zemini siyasidir. Bugün bile Ermeniler ve Ermenistan devleti Alevilerin Kürt olmadığını, Zazaların Kürt olmadığını, Zazaca’nın Kürd dili içerisinde mütalaa edilemeyeceğine dair yoğun bir faaliyet içerisindedirler. Amaçları Kuzey Kürdistan’ın Kuzeyini bir şekilde elde etmek ve Kürtlerin milli birliğini bozmaktır… Neticede 1915 yılında tehcir ve katliam olmuştur, hukuken ve siyaseten bundan Kürtleri sorumlu tutmak imkânsızdır. Lakin Ermenilerin mülklerinden bir kısmı şu anda Kürtlerin elinde bulunmaktadır ve bence isteyen Ermeni Kürdistan’a yani kendi evine gelebilmeli, mülk edinebilmelidir. (Hoş geldin ortak acı. Utanmazsa ettiler buldular diyecek. Böylesi de var. HYETERT)
Kürdistan’ın Güneyinde Asuri unsurlar, Kuzeyinde de Ermeniler Kürtlerle binlerce yıl beraber yaşamışlardır. Van, Sason, Elazığ, Muş, Bingöl, Diyarbekir’in Kuzeyi Ermenilerin Kürtlerle beraber yaşadığı coğrafyadır.
Çokurova, Kayseri, İstanbul vs yerlerde de Ermeniler vardı. Ancak Ermenilerin en yoğun yaşadığı yerlerin Kuzey Kürdistan’ın da Kuzeyi olduğu rahatlıkla söylenebilir. Ermeni ismi Kürdistan’da gayrimüslim ismiyle eşanlamlı olarak da kullanılmıştır. Müslüman Ermeni tanımı ise yendir ve Ermenilerce tamamen kabul edilmiş de değildir. Bir kısım Ermeniler anlaşılır nedenlerle yani baskılardan kurtulmak amacıyla İslam’ı seçerken, diğer bir kısmının da ihtida ettiği tarihi olgularla sabittir. Bunların yekûnu yarım milyondan fazladır. 1915 yılındaki tehcir ve katliamdan geri aklan ve Müslüman nüfus içerisinde eriyen yani dil ve din açısından asimile olan kadınlar, çocuklar ise buna dâhil değildir.
1925 yılından önce de Ermenilerin Osmanlı ile sorunları olmuş, Kürtlerle sürtüşmeleri herkesin malumudur. Kürdistan’ın altı ilini isteyen Ermenilerin bu nedenle Kürtlere karşı terör eylemleri tarihi kayıtlarda mevcuttur. Doğru Ermeni ve Kürtlerin ortak devlet talebi iken, Ermenilerin yanlış yola saparak Kürdistan’ın Kuzeyini kendilerini istemeleri onları siyasi olarak sıkıntıya soktuğu gibi, tehcirde de yalnız kalmalarına sebep olmuştur.
Ermenilerin Diyarbekir gibi kadim bir Kürdistan şehrini bile Ermeni toprağı sayması tek başına meseleye açıklık getirecek bir örnektir. Buna rağmen Mele Mustafa Barzani, Said-i Nursi yani Kürdi, Seyyid Rıza, Şeyh Said Efendi Ermenilere karşı Osmanlının oyununa gelinmemesi gerektiğini söylemiş, eğer Ermeni meselesini Osmanlı tarzı yani katliam ve tehcir ile halletme yoluna gidilirse, sıranın Kürtlere geleceğini açıklıkla Kürdistan halkıyla paylaşmışlardır.
Ve bu saydığımız Kürdistan önderlerinin yanı sıra şeyhler ve âlimler de aynı siyaseti izlemişlerdir. Ancak Osmanlıya mensup, ona itaat eden memur ve asker Kürtler ise bu çerçevede olaylara müdahil olmuşlardır ki bundan Kürdistan halkını veya Kürtleri sorumlu tutmak imkânsızdır. Avamdan bazı insanların yaptığı da Kürtleri bağlamaz; zira merkezi bir karar ve işleyişle Ermenilere yönelik bir girişim yoktur. Hiçbir Kürt örgütü, partisi, aşireti, önderi bu katliama katılmamıştır.
Durum bu iken bazı nevzuhur Kürt aydınları, örgütlerinin Ermenilerden özür dilemesi siyaseten ve tarz olarak yanlıştır. Özür dilenecekse karşılıklı dilenir ve bunun zemini siyasidir. Bugün bile Ermeniler ve Ermenistan devleti Alevilerin Kürt olmadığını, Zazaların Kürt olmadığını, Zazaca’nın Kürd dili içerisinde mütalaa edilemeyeceğine dair yoğun bir faaliyet içerisindedirler. Amaçları Kuzey Kürdistan’ın Kuzeyini bir şekilde elde etmek ve Kürtlerin milli birliğini bozmaktır.
Zaza coğrafyasına dair Ermenilerin ve Ermenistan’ın bu gayretinin benzeri İran devleti ve Türkiye tarafından da yoğun olarak devam etmektedir. Kürtlerin ve özellikle siyasilerin bu konularda dikkatli olması gerekir. Çünkü siyasette ve diplomaside hürmetler karşılıklıdır; sen bana hacı diyeceksin ki ben de sana hoca diyeyim.
1915 Ermeni tehciri ve katliamı Osmanlı-Alman ortak yapımıdır. Çünkü bu yıllarda 1.Dünya savaşı devam ediyordu ve Osmanlı Genelkurmay binası ve hiyerarşisi de Almanların elinde idi. Çanakkale savaşını nasıl bir Alman idare ediyor idiyse diğer harekâtları da hem düşünce bazında hem de silah desteğiyle bizzat idare eden Almanlardı. Ruslar ve İngilizler ise Ermenileri resmen satmıştır. Bunda Ermenilerin de hukuka sığmayan terör eylemleri ve Kürtlere karşı sergiledikleri tutum da etkili olmuştur. Rusların Ermenilerden şikâyetçi olduğuna dair binlerce belge vardır.
Bu nedenle Bitlis müdafaasında esir düşen Said-i Kürdi Ermenilere değil, Ruslara teslimini istemiştir.
Neticede 1915 yılında tehcir ve katliam olmuştur, hukuken ve siyaseten bundan Kürtleri sorumlu tutmak imkânsızdır. Lakin Ermenilerin mülklerinden bir kısmı şu anda Kürtlerin elinde bulunmaktadır ve bence isteyen Ermeni Kürdistan’a yani kendi evine gelebilmeli, mülk edinebilmelidir.
Kürdistan sadece Kürtlerin toprağı değildir. Ermeniler ve başkaları da bu topraklarda yaşama hakkına sahiptirler. Bundan çekinmemek ve korkmamak gerekir. Şahsen Ermeniler lehine her türlü şahitliğe ve onların Kürdistan’a geri dönüşüne dair girişimlerine destek vermeye hazırım. Buna mukabil Ermenilerin de Kürtlük aleyhtarı gizli siyasetlerini bırakmaları gerekir. Özellikle de Dersim ve Zaza coğrafyasına dair gizli emellerinden vazgeçmeleri gerekir, diye düşünüyorum.
Yorumlar kapatıldı.