Nuh Gönültaş
CHP’nin Türkiyeli Ermeniler’den Selina Özuzun Doğan’ı seçilmesi kesin olan bir yerden milletvekili adayı göstermesi olumlu, cesurca fakat biraz da riskli bir tercihtir.Çünkü Türkiye’de Ermeni olmanın zorluğu hususu fazlasıyla nettir. Tarihsel yaşanmışlıklar sebebiyle buralarda çoğunluk seçmenin kafasında “Ermeni” denildiğinde, Allah’ın yarattığı bir başka milletten ziyade başkaca olumsuz anlamlar içeren çağrışımlar oluşur.Bu cesareti ve tercihi için CHP’yi tebrik etmek lazım ki tebrik ediyorum. Keşke her partide ülkemizdeki azınlıkların temsilcileri kendi kimlikleri ile ve kendilerini hiçbir şekilde gizlemeden aday olarak yer alsalar ve TBMM’de temsil edilseler. Sağ partilerde azınlık aday korkusu aşılmalı
Bugüne kadar özellikle sağ partilerde Ermeni-Rum-Musevi adayların yer alması sanki bir tabuymuş gibi hareket edildi. Hatta bazı adaylar rakiplerini harcamak için “O var ya o aslında Ermeni” dedikoduları çıkardılar.
Rakiplerinin soy ismine “yan” kelimesini ekleyerek bunu ispata çalıştılar.
Bu vesile ile şunu belirtelim ki, Osmanlı meclisleri Cumhuriyet meclislerinden çok daha çeşitli, renkli ve temsiliydi.
İlk Osmanlı Meclisi Mebusanı’nda 115 milletvekili vardı, bunların 69’u Müslüman, 46’sı ise gayrimüslim idi. (1877)
Bu tarihten sonra hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminde meclislerdeki gayrimüslimlerin temsili sürekli geriliyor.
1920’deki son Osmanlı Meclisi’nde gayrimüslim milletvekili hiç yoktu ve bu tarihten 1935’e kadar Cumhuriyet meclisinde de hiç gayrimüslim olmadı.
Atatürk 1935’te Türkiye’deki her azınlığa ait birer kişiyi milletvekili seçti veya tayin etti, seçtirdi. Böylece biri Ermeni, biri Rum, biri Türk Ortodoks, biri Musevi olmak üzere 4 gayrimüslim milletvekilimiz oldu.
Çok partili sisteme geçişten sonra Demokrat Parti en fazla gayrimüslim azınlık temsilcisini meclise taşıyan parti oldu.
1964’ten 1996’ya kadar TBMM’ye azınlıklardan herhangi bir milletvekili seçilmedi. Tansu Çiller 1996’da Musevi vatandaşlardan Jefi Kamhi’yi Meclis’e soktu. O günden bugüne de gayrimüslim azınlıklardan Meclis’e girebilen olmadı.
Azınlıklardan TBMM’ye giren isimler ve partileri
1- Berç Türker Keresteci, Ermeni Cemaati, bağımsız, 1935–1946
2- İstamat Zihni Özdamar, Türk Ortodoks Cemaati, bağımsız, 1935—1946
3- Abravaya Marmaralı, Musevi Cemaati, bağımsız, 1935–1943
4- Nikola Taptas, Rum Ortodoks Cemaati, bağımsız, 1935–1943
5- Avram Galanti Bodrumlu, Musevi Cemaati, bağımsız, 1943–1946
6- Mihail Kayaoğlu, Rum Ortodoks Cemaati, bağımsız, 1943–1946
7-Nikola Fakaçelli, Rum Ortodoks Cemaati, CHP, 1946–1950
8- Vasil Konos, Rum Ortadoks Cemaati, CHP, 1946
9- Ahilya Moshos, Rum Ortadoks Cemaati, DP, 1946–1954
10- Salamon Adato, Musevi Cemaati, DP, 1946–54
11- Aleksandros Hacopulos, Rum Ortodoks Cemaati, DP, 1950–1960
12- Andre Vahram Bayar, Ermeni Cemaati, DP, 1950–1960
13- Zakar Tarver, Ermeni Cemaati, DP, 1954–1960
14- Hanri Soryano, Musevi Cemaati, DP, 1954–57
15- Hristaki Yoannidis, Rum Ortodoks Cemaati, DP, 1957–60
16- İzak Altabev, Musevi Cemaati, DP. 1957–60
17- Mıgırdiç Şellefyan, Ermeni Cemaati, DP, 1957–60
18- Yusuf Salman, Musevi Cemaati, DP, 1957–60
19- Berç Sahak Turan, Ermeni Cemaati, AP, 1961–64
20-Jefi Jozef Kamhi, Musevi Cemaati, DYP, 1996–99
Ve tabii 7 Haziran’da seçilirse ki, büyük ihtimalle seçilecek, Selina Özuzun Doğan Ermeni Cemaati’nden, CHP milletvekili olacak.
İki Ermeni bakan iddiası…
Geçmişe dönük olarak TBMM’de görev yapan gayrimüslim azınlık temsilcilerine dair arama yaparken çok ilginç bir haberle karşılaştım. Haber birçok sitede yer alıyor ve 59. Hükümet olan 1. Recep Tayyip Erdoğan Hükümeti’nde Ermeni kökenli iki bakan olduğundan söz ediyor.
Şöyle: Türkiye Haftası dolayısıyla Paris’te yapılan TÜSİAD toplantısına katılan Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, (2007) Ermeni Soykırımı hakkında bir soruyu cevaplandırırken; “…Bakanlar Kurulu’na bakarsanız, Ermeni kökenli iki bakan olduğunu görürsünüz. Soykırım gibi bir hadise olsa zaten burada bu bakanların bir devamlılığı söz konusu olamaz” dedi.
Kim olduklarının elbette bir önemi yok ama doğrusu merak etmedim dersem yalan söylemiş olurum.
AKP iktidarı sosyal medyadan niçin korkuyor?
Bunun çeşitli sebepleri var. Ama en önemlileri şunlar:
1- Yalan haber, bilgi, yönlendirme sosyal medyaya sökmüyor. Anında çöküyor, yalanlanıyor.
2- Sosyal medyaya yasak getirmek gazete ve televizyonlara müdahale etmek kadar kolay ve mümkün olamıyor.
3- Sosyal medya hızlı, basit ve vasat bir ortam olduğundan hükümet karar verene kadar olan oluyor.
4- Yanlış yapan kim olursa olsun anında sosyal medyada haddi bildiriliyor, özür diletiliyor.
5- Sosyal medya anında övgü ve anında yerginin alındığı bir yer. Öyle bir iki emirle kolayca kontrol edilebilir bir ortam değil.
6- Sosyal medya ayrımcılık yapmadan iyiyi hemen ödüllendirirken, yanlış yapanı anında linç ediveriyor.
Yorumlar kapatıldı.