İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kutlu Doğum

Hayalperest hakikati kendi kendine, yalancı ise başkalarının önünde inkâr eder…  Kutlu Doğum Haftası, Nur Cemaati girişimi ile Türkiye Diyanet Vakfı tarafından 1989 yılında başlatıldı ve Hicri takvime göre, Mevlit Kandilinin peşi sıra düzenlendi. Muhammed’in doğum tarihinin miladi takvime göre 20 Nisan tarihi olduğu kabul edilmesi esaslıdır. (Doğum yılı?). 1994 yılından itibaren, diğer dini günlerin aksine, Dünya-Güneş esaslı takvime göre kutlanmaya başladı. AKP iktidarı ile birlikte, yayınlanan genelgelerle devlet kurumlarının katılımı sağlandı. Dünyada Muhammed’in doğumu için bu tarihi kabul eden ve bu şekilde kutlayan Türkiye’den başka bir ülke yoktur.

***
Hayalperest hakikati kendi kendine, yalancı ise başkalarının önünde inkâr eder.
Doğada düzenli hareket aralıkları vardır. Yaratıcı bilgeler düzenli hareket aralıklarından takvim yaratmışlardır.
1-Dünyanın kendi çevresini dönme süresine bir gün denir. Günün 24 parçaya ayrılması ile saat süresi elde edilir. Ay kendi çevresini ve Dünya çevresini 29,5 günde tamamlar. Ay Dünya çevresinde dolanırken, Dünya’daki gözlemciye göre değişik konumları; hilal, yarımay, dolunay… Takvim yaratmada kolaylık sağlar. Ancak, Dünya, Güneş çevresini 365 gün 6 saatte tamamlar. Buna bir yıl denir. 365 gün 6 saat, 29,5’a bölündüğünde tam sayı elde edilmez. Eğer Ay’ın kendi ya da Dünya çevresindeki tam turuna bir ay dersek; Dünya’nın Güneş çevresindeki turu 12 ay, 11 gün, 6 saat eder.
Ay hesabına göre, yılın belli günleri, örneğin kutsal günler ya da ekme-hasat günleri sürekli kayma yapar. Kutsal günler kayabilir ama ekme-hasat tarihleri kayamaz. Eğer kayarsa; doğa ile uyumsuzluk ortaya çıkar.
Üretimin sınırlı, mevsimlerin birbirine benzediği Arabistan’da Dünya-Ay esaslı takvim yeterlidir. Mısır, Anadolu, Mezopotamya… Gibi bölgelerde Dünya-Ay esaslı takvim ihtiyaçlara yeterli cevap veremez.
Günümüzde, bilgisayarlarda, Dünya-Güneş esaslı takvim kullanılır. Gerçi, bazı ülkeler, Dünya-Güneş esaslı takvim yanında kendi takvimlerini de kullanmaktadırlar. 
 Ancak, doğadaki bütün düzenli hareketler, doğa yasaları ile birbirine bağlıdır. Yani: Dünya-Ay esaslı takvimi, rahatlıkla Dünya-Güneş esaslı takvime ya da diğer takvimlere dönüştürülür.
Takvim kullanmak, gelenek olup inanışla ilgisi yoktur. Ancak, inanış esaslı değil, gelenek esaslı dinlerde, diğer davranışlar gibi takvim önemlidir.  
2-Dünya Güneş çevresinde dolanırken; gece-gündüz eşitliği, en uzun gece, gündüz gece eşitliği, en uzun gün oluşumları ortaya çıkar. Örneğin, Dünya, en uzun günden, en uzun güne 365 gün 6 saatte ulaşır.
Uzun uğraşılar sonucu yaratıcı bilgeler 365 gün 6 saati değişik uzunluktaki 12 aya bölerek günümüzdeki Dünya-Güneş esaslı takvimi yaratmışlardır.
Tekrar Dünya-Ay esaslı takvime dönelim:
El-Biruni ve el-Mes’udi İslam öncesi Arapları ve Müslümanların aynı ay isimlerini kullandıklarını ifade etmişlerdir.
1-Muharrem         (Yasak ayı)                               30 Haram
2-Safer                  (Gezi ayı)                                 29
3-Rebiulevvel       (İlkbahar ayı)                           30
4-Rebiülahir          (Sonbahar ayı)                         29
5-Cemaziyeevvel   (Kavrulmuş toprak ayı)          30
6-Cemaziyelahir    (Son kavrulmuş toprak ayı)    29
7-Recep                 (Saygı ayı)                               30 Haram
8-Şaban                 (Dağılma ayı)                           29 
9-Ramazan            (Yanma ayı)                             30 (Oruç nedeniyle susuzluk)
10-Şevval              (Ayağa kalkma ayı)                  29 (Dişi develerle ilgili)
11-Zilkade             (Ateşkes aylarından biri)          30 Haram
12-Zilhicce            (Hac aylarından biri)                 29 Haram
Hicri takvimde 12 ay bulunmaktadır. Bir yılda toplam 354 gün olur.
Yazılan ayların uzunluğu sabit değildir. Örneğin, Ramazan, 29 ya da 30 olabilmektedir. Niçin?
Gözle hilalin gözükmesi değişik noktalardan farlı günlere denk düşer. Bu farklılıklar kabile ve mezhep çatışmalarına da neden olur.
 
Osmanlı’da bazı ayların isimleri değişikliğe uğrar.
Teşrinevvel, Teşrinisani, Kânunuevvel ve Kânunusani aylarının adları, Ekim, Kasım, Aralık ve Ocak olarak değiştirildi. 10-1-1945
Yasaların bilinmediği ve kurumların ortaya çıkmadığı Arabistan’daki kabileler arasında hiçbir devirde iç savaşlar eksik olmaz. Sadece haram aylarda savaş yapılmaz. Bu aylarda panayırlar kurulur, uzak yakın bölgelerden hacılar büyük bir güvenlik içerisinde bu panayırlara gelir ve tüccar malını hacılara satar, şiir yarışmaları yapılır. Eğer barış aylarında savaş olursa, yasak çiğnendiği için “Ficâr savaşı” denir.
Bu gelenek asırlardır devam eder. Ancak, Suudi Arabistan petrol zengini olduktan sonra; krallar, hac sırasında yapılan alış-verişlere önem vermiyorlar. Şimdilik, Suudi Arabistan’da kabileler arası savaşlar sinmiş gözüküyor. Dış etkilerle savaşlar her an patlayabilir.
İslam öncesi Arap toplumunda Ay takvimine 3 yılda bir 1 ay eklenerek ayların yerleri sabitlenmeye çalışılırdı. Böylece, aylar, Hicri takvimde olduğu gibi yılın mevsimleri arasında dolaşmaz, birkaç günlük oynamalar olurdu. Bu duruma nesi ismi verilirdi
İslam Ansiklopedisine göre nesi uygulaması genel gözlemde olduğu gibi sabit bir takvim oluşturmak amacıyla değil, hac ve hac ile bağlantılı panayırların yılın belirli ve uygun bir mevsiminde icra edilmesi amacını taşımaktaydı.
Hicretin 10. Yılında, Kuran 9: 36-37’de nesi yasaklanır.
Hicri takvime göre bazı önemli günler:
_1 Muharrem: Yeni Yıl
_10 Muharrem: Aşure Günü
_12 Rebiulevvel: Mevlit (Suniler) 
_17 Rebiulevvel: Mevlit (12’ler ve bazı Suniler)
_27 Recep: Miraç (Çoğunluk Müslümanlar)
_15 Şaban: Muhammed el Mehdi’nin (12. İmam) doğumu
_1 Ramazan: Oruç başlangıcı
_27 Ramazan: Kuran’ın ilk ayetinin alınması (Endonezya ve Malezya’da 17 Ramazan)
_Ramazan’ın son üç günü (Kadir gecesi) içeriyor. (Kuran: 97; 1-5)
_1 Şevval: Ramazan bayramı
_8-13 Zilhicce: Mekke’ye hac
_9 Zilhicce: Arife
_10 Zilhicce: Hacılar Bayramı
Şiiler için kutsal günler:
13 Recep: Hz. Ali’nin doğumu
21 Ramazan: Hz. Ali’nin öldürülmesi
3 Şaban: Hz. Hüseyin’in doğumu
*
Kutlu Doğum Haftası, Nur Cemaati girişimi ile Türkiye Diyanet Vakfı tarafından 1989 yılında başlatıldı ve Hicri takvime göre, Mevlit Kandilinin peşi sıra düzenlendi. Muhammed’in doğum tarihinin miladi takvime göre 20 Nisan tarihi olduğu kabul edilmesi esaslıdır. (Doğum yılı?)
1994 yılından itibaren, diğer dini günlerin aksine, Dünya-Güneş esaslı takvime göre kutlanmaya başladı. AKP iktidarı ile birlikte, yayınlanan genelgelerle devlet kurumlarının katılımı sağlandı.
Dünyada Muhammed’in doğumu için bu tarihi kabul eden ve bu şekilde kutlayan Türkiye’den başka bir ülke yoktur.
Kuran’da Kadir Gecesi (97: 1-5) dışında işaret edilen önemli bir gece bulunmamaktadır.
Mevlit Kandili, Osmanlı Padişahı II. Selim tarafından, Muhammed’in doğum günü kutlaması için başlatıldı. Ama asırlarca Hicri takvime göre kaymalı kutlandı.
Hz. Muhammed’in doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir.
Bu konuda çalışma yapan Hindistanlı Müslüman ilim adamı Prof. Muhammed Hamidullah”ın hesaplamalarına göre Hz. Muhammed’in doğum tarihinin 12 Rebiulevvel (Dünya-Güneş esaslı takvime göre, 17 Haziran 569) olduğunu iddia etmektedir.
Mısırlı astronomi âlimi Mahmut Paşa el-Felekî’nin hesaplamalarına göre Hz. Muhammed’in doğum tarihi 9 Rebîülevvel’dir. (20 Nisan 571)
Bırakınız günleri, ayları; yıllar arasında uyumluluk gözükmüyor.
Beaumont Burnaby Sherrard (1901), Mahmut Paşa el-Felekî’nin hesaplamalarındaki yanlışları belirtmiştir.
Hıristiyan dünyasında, asırlarca, Hz. İsa’nın doğumunun yıldönümü, Dünya-Güneş yılına göre eksik ve yanlış hesaplanmasın (kaymalara uğramasın) diye yoğun çaba harcanır. Hatta Rum-Ermeni-Katolikler arasında kanlı kavgalar olur. Çünkü: Hz. İsa’nın doğumu, asırlarca takvimler kusurlu olduğundan kaymalara uğrar. Günümüzdeki, Dünya-Güneş esaslı takvimin hazırlanmasında:
1-Vergilerin düzenli toplanması;
2-Hz. İsa’nın doğumunun kaymalara uğramaması etkili olur.
Dünya’da kabul edilen evrensel yönlere göre, Dünya Doğu’dan Batıya doğru düzenli yol alırken, Ekvator çizgisine göre, Güneyden Kuzeye, Kuzeyden Güneye düzenli 23° 27’ ileri-geri hareketleri yapar. Bu harekete neden, Güneş sistemindeki diğer gezegenlerdir. Mevsimleri belirleyen Güneş’e karşı Dünya’nın konumudur. Dünya’nın Doğudan Batıya ve Güneyden Kuzeye, Kuzeyden-Güneye hareketleri şimdilik değişmez özelliklerdedir. Dolayısıyla, Dünya’daki gece-gündüz eşit, en uzun gün, gündüz-gece eşit, en uzun gece oluşumları sabittir. Bu sabit oluşumlara ya da mevsimlere uyumlu olmayan ayları-günleri belirleyen takvimler yanlış ya da kusurludur.       
                                           21 Mart                                                                 21 Aralık
          21 Haziran                                                           23 Eylül
Müslüman dünyasında kullanılan Dünya-Ay esaslı takvim zaten kusurludur. Çünkü: Her yıl sabit günlere göre aylar-günler kayar. Eğer, Dünya-Güneş esaslı takvim dayanak alınmazsa ya da bilinmezse; Müslümanların kutsal kabul ettikleri hiçbir etkinlik mevsimlere ya da yılın değişmez (Gece-gündüz eşitliği, en uzun gün, gündüz-gece eşitliği, en uzun gece)  günlerine oturtulamaz.
_Müslümanlar için tarih önemli olmadığından doğum günü ya da doğum yıldönümü etkinliği bilinmez. Hatta bazı keskin Müslümanlar, doğum yıldönümü kutlamalarına, “Müslümanlığı bozucu etkinlik!” diyerek, sert tepki gösterirler.
_Muhammed’in doğum yılı, ayı, günü (Hicri takvime göre) bilinmemektedir.
_Dünya-Güneş esaslı takvime göre, Muhammed’in doğum tarihi tamamen uydurmadır. Üstelik Dünya-Güneş esaslı takvime göre Muhammed’in doğum tarihini hesaplamak günahların kocamanıdır. Bu nedenle, Dünya’daki hiçbir Müslüman toplum böylesi bir etkinliğe zerre kadar ilgi göstermez.
Müslümanlık yasa-bilgi-inanış-sevgi esaslı bir din değil, gelenek-lider-korku-kılıç esaslı bir dindir.
Müslümanlık:
_Yasa esaslı din olsaydı kurumlar ortaya çıkardı. Müslümanlık dininde hiçbir kurum yoktur. Sadece, “Halifelik” olduğu söylenir; gerçek yaşamda, bir kümenin kabul ettiği halifeyi, çoğunluk onaylamaz. Örneğin, Osmanlı halifelerini, Araplar kabul etmez. Zaten, bir asırdır halife yoktur.
_Bilgi esaslı din olsaydı, ikna etkinlikleri gelişirdi. Müslümanlıkta kılıç-hançer-silah esastır.
_Korku egemen olmasaydı; Müslüman dünyasına, Etki-Tepki Yasası gereği, sevgi egemen olurdu.
Siz hiç sevgiden söz eden bir Müslüman din adamı, dindar Müslüman yazar biliyor musunuz?
Kuran’da binlerce kez, “Korku” sözcüğü tekrar edilir ama bir defa, “Sevgi” sözcüğüne rastlanmaz. Sadece, doğrudan ya da dolaylı, “Lideri seviniz! Sevgimiz lidere!” sözleri ara sıra işitilir.
Lider güçle gelir, güçle gider. Çoğunluk Müslüman liderler Azrail’in tırpanı ile değil, entrika-komplo sonucu silah ile can verir. 
Gerçek, öz, hakiki, özbeöz Müslüman dünyasında, babalar, çocuklarına bile sevgilerini açıkça ifade edemezler; ayıp kabul edilir.
Müslümanlıkta Muhammed’i yüceltmek (Dolayısıyla lideri yüceltmek) temel görevdir. Örneğin, dünyada, Tanrı, İsa, Musa… Hakkında bir sürü saçma sapan filimler çevriliyor, karikatürler çiziliyor, resimler yapılıyor… Bunların hiçbiri Müslümanları ilgilendirmiyor. Ama bir karikatürist Muhammed ile ilgili çizim yaptığında, ya da bir düşünür düşüncesini açıkladığında yer yerinden oynuyor.
Nijerya’da yapılacak Dünya Güzellik Yarışması Müslüman-Hıristiyan çatışmasına neden oldu; 215 kişi öldü, binden fazla yaralı var. Çatışmaya, yayınlanan bir yazıda, “Hz. Muhammed yaşasaydı, kraliçeyi kendine eş seçerdi” sözü neden oldu. 24-11-2002
Son Milli Eğim Şurasında alınan kararlara göre, öğrencilere Kutlu Doğum ile ilgili kocaman bilgiler verilecek, tantanalı kutlamalar düzenlenecek. (Dolayısıyla lider yüceltilecek… Yasaların ve kurumların önemsiz olduğu bilinçaltına işlenecek.)
Neden?
Avrupa’da Aydınlanmadan bu yana merkeze insan konur. Yani: Bütün ölçülerde başlangıç noktası insan alınır.
Doğadaki her varlık, hareket, hareket aralığı insan ile anlam kazanır. İnsan olmasaydı; Dünya, üzerinde canlıların yaşadığı bir gezegen olurdu. Dünyadaki bütün bilinçli değişimler insan tarafından yapılır.
A-Doğa felsefesine;
B-Dini felsefelere göre Dünya insan ile anlam kazanır.
İnsanı temel almayan hiçbir düşünce, inanış insanlara yararlı olamaz.
Müslüman dünyasında merkeze, yani başlangıç noktasına lider oturtulur. Bütün ölçülerde lider temel alınır. Örneğin, Suudi Arabistan’da terazinin bir kefesine bütün Suudiler, diğer kefesine Suudi Kralı konsa; Suudi Kralı ağır basar. Dolayısıyla kullar değersizdir. Diğer Müslüman toplumlarda durum farklı değildir.
Hem Suudi Arabistan’da, hem diğer Müslüman toplumlarda, kurallar değil, Muhammed çok yüceltilir.     
Liderler, biat eden kul-kuyruk yetişmesine çaba harcarlar. Çünkü: varlıkları onlar sayesinde devam eder.
Türkiye’deki eğitimde merkeze lider oturtuluyor. Zaten, asırlardır merkezde lider oturmaktaydı. Son yıllarda değişim isteniyordu.
Evrensel Yasaları ve düşünce sistemlerini değil, lideri esas alan toplumlardan:
_Özgür bireyler yetişmez; kul-kuyruklar çoğunlukta olur.
_Evrensel düşünür çıkmaz; lideri öven ya da söven küfürbazlar olur.
_Evrensel komutan, yargıç, yönetici yetişmez; emirle görev savanlar işbaşına taşınır.
_Ayrıcalık, korku, sopa yönetim araçları olur; toplum sevgiye, özgür düşünceye, sorgulayan insanlara, hoşgörüye, uzlaşmaya hasret kalır. 
“Hayallerin aynı anda sadece bir tek sahibi olabilir. Hayalperestler bu yüzden yalnızdır.” Erma Bombeck
Türkiye hayalperestler ve yalancılarla yönetildiğinden olsa gerek, sürekli yalnızlığa itiliyor.  
Azıcık tarih bilgisi:
Tanzimat Dönemi’ne kadar Osmanlı Devleti’nde sadece Hicrî takvim kullanılıyordu. Yılbaşı 1 Muharrem’di.
Tanzimat Döneminde, 13 Mart 1840 Miladi tarihi, 1 Mart 1256 Cuma günü olarak Rumi takvimin yılbaşı kabul edildi. Bu tarihten sonra çift takvim uygulaması başladı, aynı anda hem Hicri takvim, hem de Rumi takvim 1870 miladi yılına kadar birlikte uygulandı. İkiliğin önlenmesi için 1870 tarihinden sonra artık sadece Rumi takvim kullanılmaya başlandı. Rumi takvim, Batının kullandığı Gregoryen takviminden 13 gün gerideydi. Rumi ile Gregoryen Güneş yılı esasına göre düzenlendiği için aradaki 13 günlük fark sabitti.
Takvimlerden seçmeler:
Aralık-Ocak aylarında, “Karakış” yaşanır.
Eski takvimlerde 22 Aralık- 12 Ocak, “Zemherir” diye geçer.
Zemherir  günlerinin ardından başka sayılı günlerin soğukları başlar…
Rumi takvimlerde yıl iki mevsime ayrılırdı; RUZ-İ KASIM (Kasım günleri) ve RUZ-İ HIZIR (Hızır günleri).
Ruz-i Kasım 180 gündür ve Miladi Takvime göre Kasım ayının 8’nci günü başlar; kış mevsimine girilir. 46 gün sonra kışın en şiddetli günleri olan 40 günlük Erbain gelir; Diyarbakır’da, “Çille” diye anılır. Ardından 50 günlük “Hamsin” başlar.
Toplam 90 gün süren kış mevsiminin en şiddetli günleridir.
Ruz-i Kasım’ın 100’ncü günü halk arasında, “Geldik yüze, çıktık düze…” deyimi ile karşılanır.
İlk Cemre 20 Şubat günü havaya, sonra birer hafta ara ile suya ve toprağa düşer.
Cemrelerin düşüşüyle havalar ılımaya başlar…
180 günlük Ruz-i Kasımın bittişi, Ruz-i Hızır’ın başlangıcı, “Hıdrellez” olarak kutlanır.
degirmencinurettin@gmail.com
Nurettin Değirmenci
Elk. Yük. Müh. 

Yorumlar kapatıldı.