İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bir Keresinde Ben de Ermeni Oldum

Sedat Ulugana/  Paris
Erciş Van’ın en büyük ilçesidir. Kürdistan’ın da en yeşil şehridir. Urartular’dan Asûrlara , Asurlardan Ermenilere miras kalmış olan Üzümü , Ercişli Emrahı ,1930’da gerçekleşmiş olan Zilan Katliamı , Deli Silho ve bir de 2012 Van Depremi ile ile meşhurdur.  Bu birbirleriyle uyumsuz meşhurluklar şehri Erciş’in kurtuluş günü  de -şaka gibi- 1 Nisandır.  aslına bakarsanız Erciş’in kurtulduğu ya da kurtarıldığı falan da yok hani . 1917 ‘de Bolşevik Devrim’inden dolayı Çarlık Rusya 1918’de geri çekilince,  Ali İhsan (Sabis) Paşa komutanlığında , 9. kolordunun, sarıkamış artığı ,yara bere içinde bir alay asker 1  Nisan 1918’de  Van’a gitmek için Erciş’ten geçer.

Aslında olayın özeti şudur : 1915 yılında Erciş havalisinde , Hamidye Alayları’nın devamı olan   (Ademan ve Haydaran Aşiretleri Alayları) Aşiret Alaylarından ziyade , Erciş bölgesinde Osmanlı askeri yoktur. Açlık ve hastalığın pençesindeki şehrin Ermenileri çoktan katledilmiştir. Canını kurtaranlar da en kestirme yol olan Çaldıran üzerinden İran’a kaçmıştır.  Rus ordusuna bağlı Kazak birlikleri Erciş’in Zilan Vadisi’ne girince, birkaç gün önce Cergeşin Köyü -günümüzde Derimevi Köyünün son Ermeni ailesine mensup baba Petrus (pêto) ,oğul Tumo ve Alakê’yi  çok vahşi bir şekilde öldüren Maruf Ağa,  (aynı zaamnda Bekiran Aşireti’nin ağası ve aşiret Alayı’nın komutanıdır (çok değil ,15 yıl sonra yani 1930 Zilan katliamı’nda Maruf Ağa’nın ailesi de dahil 15 bin kürt Zilan Vadisi’nde  mitralyözlerle taranarak ,topluca katledildi. “kılıç artıkları” Ege ve Trakyaya sürüldü  )  Ademan aşiretinin süvarilerini toplar , Delawirt, Komir köyü istikametinde Kazak birliklerinin önünü keser. Buradaki çatışmada Maruf Ağa ‘da dahil 15 kişi ölür.  Böylece Rus birlikleri ellerini kollarını sallayarak  Erciş’i işgal ederler,  Zilan ve Erciş’in müslüman ahalisi , Bitlis istikametinden  güneye kaçar  Ve 1915’te başlayan Rus işgali böylece 1918 yılına kadar devam eder.
Şimdi Konumuza dönecek olursak, Kemalist Rejim, her şehre atfettiği gibi, Erciş’e de   bir Düşman İşgalinden Kurtuluş Günü bahşeder. Ama ortada  ciddi bir sorun vardır.  Erciş kurtarılmamış, bırakılıp  gidilmiş, terk edilmiş bir şehirdir. Ama devlet  erkanı , sevgilisi tarafından terk edilmiş, ergen erkek çocuk misali “ sen beni terk edemezsin, ancak ben senden ayrılırım” dercesine, hem düşman aramış hem de  bunu tamamlayacak olan aksiyonu kurmaya çalışmış . Zanediyorum , Genelkurmay’ın arşiv taraması sonucu , Ali İhsan Paşa’nın 1 Nisan’da Erciş’ten geçtiği tespit edilmiştir.  Mesele düşman bulmaya gelince, Türkiye Cumhuriyetinin düşman olarak iç ya da dış unsur çok … Böylece buldular Ermenileri ve bir de Çavuşoğlu Samanlığı katliamı diye bir şey uydurdular.   1980’li yıllarda tesadüfen samanlık arazisinde kazı yapılırken kemiklere rastlanılmış, Kemikler inceleme için Ankara’ya gönderilmiş, kafatasları ölçülmüş, Türk olduklarına karar verilmiş ve Van müzesine konulmuş!  Vay efendim kim yapmış olabilir ? Tabiki Ermeniler !  Bu arada Yüzüncü yıl Üniversitesi’nin müstakbel tarih bölümü de boş durmamış, kafataslarının muktedir Türklüğe sirayet etmesiyle birlikte ,canlı tanık aranmaya başlanmış…
Şimdi de asıl konumuza dönelim , ve meramımızı anlatalım.
Her yıl Nisan’ın birinde Erciş’in ortasına platform kurulur, platformdaki devlete zimmetli sandalyelere şehrin mülki amirleri oturur, önlerinden topçu tugayın tanklarından tutun da belediyenin çöp arabalarına dek ,şehrin bütün resmi ,bazen de gayrı resmi araçları (beton mikserleri de geçerdi) geçer onlar da selam durur. Sonra şehrin  temsili kurtuluşu canlandırır, Bütün okulların öğrencileri tek sıra şeklinde bando takımlarıyla platformun önünden geçer , Erciş’in delileri (başı Deli Silho çekerdi hep ) platforma karışır ,erler onları kovalar durur, gariban köylüler ile meraklı esnaflar da okunan her nutku ve şiiri alkışlar durur…Erciş’in orta yeri bayraklarla donatılır, Türklüğe vurgu yapılır durur, burada ne Ermeniler yaşadı ne de Kürtler Yaşıyor…
2001 yılında lise hazırlık sınıfındayız, İngilizce hocalarımız, Erciş’e askerlik yapmaya gelen ODTÜ mezunu İngilizce hocaları… Alay Komutanı özellikle iyi İngilizce bilen askerleri, hoca olarak bizim okula gönderiyordu. Çünkü kızı bizim okulda okuyordu. Her derste Şıvan Perwer’e küfreden müzik hocamız, Tiyatro kulübü ile ilgileniyordu.  Ne olduysa bir gün, beni de kulübe aldı. Cumhuriyet’in ilanına dair bir oyun sergilenecek, oyunda bir medrese imamı var, medrese öğrencilerine bağırıyor : “M.Kemal bir haindir, peşinden gitmeyin” diye. bir de bu imamın yardımcısı var, Atatürk’ün peşinden gidenleri falakaya yatırıyor. İmamın yardımcısına ben seçiliyorum. esmerim , Atatürk’ü de şimdiki ses sanatçısı Ünal Zorer  oynuyor. Ünal’ın gözleri mavi rengi açık…falakadaki performansımı fark etmiş olmalı ki hoca, beni 1 Nisan Erciş’in Kurtuluş Günü  için de seçiyor.
Erciş Lisesi’nde Türkler ve Kürtler var. Türkler, subay, memur çocukları ile, şehirde yaşayan  ve kendilerine yerli diyen esnafların çocuklarından oluşuyor. Kürtler ise  Çevre köy ve ilçelerden gelen öğrencilerden oluşuyor. Ama lisedeki Kürtler kendi aralarında üçe bölünmüş , Bir Kerem’in çetesi, iki Orhan’ın çetesi üç ise Kürt hareketine sempati duyan “yurtseverler”… 2001,  1 nisan günü Erciş’te temsili kutlama için,  Türk çocuklardan oluşan Osmanlı askeri, ve Kürt çocuklardan oluşan Ermeni “başıbozuklar” sahnede yerlerini aldılar. Önümüzde, komutanımız unvanıyla duran Kerem ile Ermenileri temsil edecektik.15-20 kişi kadardık. Kerem’e top sakal yapmışlardı siyah kalem ile, benim payıma da kaytan bıyık düşmüştü. bazılarımıza da uzun favori çizilmişti… üzerimizde folklor ekibinin yöresel giysileri, bazılarımızın başına fötür şapka bazılarımızda pûşi ve Vanyolu Mahalesinden bir ihtiyar bize öğretmiş olduğu aslında Ermenice de olmayan ,  “Vartaryan martaryan Tüfekiyan bilmem ne” gibi bir tekerleme. Önce alana iniyoruz, önümüze çıkan sivilleri öldürüyoruz. Kadınlar ağlıyorlar. birbirimize el şakaları yapıyoruz çünkü çapulcuyuz. Ahali de bizi yuhalıyor. sonra birden Türk askeri çıkıp geliyor. Atlılar, Ercişlilerin  “Süvari Alayı” lakabı taktığı, dini bir aile olan (seyitler- Berzenci ailesinden ) seyidlerden oluşuyor.  Çünkü şehirde bir onlar at besliyor bir de çelebibağlı at arabacıları..atları üzerimize sürüyorlar ,silahlar patlıyor kaçıyoruz ,Deli Silho da peşimizden koşuyor…kaçarken bir iki kişi daha ölüyor..sonra ortaya Türk bayrağı çıkıyor, bayrakla “şehidin üstü kapatılıyor. Platform ayakta alkışlıyor… Böylece o gün Erciş Ermenilerden kurtarılıyor.  O atmosferde, herkesin müthiş galeyana geldiğini o çocuk halimle fark etmiştim. Gerçek pompalı silahlarla havaya ateş edilecekti, ve atlar da yavaş sürülecekti… ama karşılarında “Ermeniler” olunca, atlar az kalsın “Ermenileri” ezecekti ve az kalsın , “Albay  Muhtar” lakaplı Ercişli  Mehmet Koçak   (Türk tarafında Osmanlı komutanı ) hepimizi öldürecekti , daha önceki bir kutlamada da Burhan adlı “Ermeni komutanı”nı oynayan zatın başına gerçek kılıçla vurmuştu. Senaryo gereği, Ermeni komutanı oynayan Burhan birkaç kılıç salladıktan sonra yere düşüp Albay Muhtara teslim olacaktı. Ama beklenen olmuyor, Burhan direndikçe direniyor. Burhan direndikçe Albay Muhtar da Burhana “Oğlum Burhan teslim ol,neden uzatıyorsun ?” diyor ama Burhan hiç oralı olmuyor. Muhtar , “Ermeni komutan” Burhan’la baş eğmeyince ,Albay Muhtar kendini kaybediyor, sinirleniyor, elindeki kılıcı Burhan’ın başına indiriyor. 
Kanlar içinde yere yığılan Burhan’la Albay Muhtar arasında geçen diyalog trajikomiğin daniskasıdır:
-Ulan Burhan Oğlum ! Sen Ermeni tarafıydın, teslim olacaktın bana ! neden pes etmedin  ?
– Albay , valahi sana saygım var  Ama kalabalığın içinde  Nişanlım gözlerini bana dikmiş, bana bakıyordu. Teslim olmayı gururuma yediremedim.
  
Burhan’ın başına 7 dikiş atılmıştı. Dahası mı?  Bu hınç,kin ve salaklıkla bir gün birini  silahla vuracakları da kesindi ki öyle de oldu . 2012’de Erciş’te  ,  7 ay önce yaşanan depremde harabeye dönüşen Hükümet Konağı’nın önünde müstakbel 1 nisan’da, “ Erciş’in Düşmandan Kurtuluşu”’nun yıldönümü kutlanıldı. Organizasyon da belediye ile kaymakamlık tarafından müşterek gerçekleştirildi. Albay Muhtar, ve komando elbiseleri giymiş gençler Türk tarafını, belediyenin temizlik işçileri de Ermeni tarafını canlandırdı. Albay Muhtar yine en önde kılıcını çekti , “Ermenilerin” üzerine yürüdü…o esnada silahlar patladı, mermilerden biri temizlik işçisi Murat Alpsalaz’ın boynuna isabet etti… hastaneye kaldırıldı……
Velhasıl Bu yıl  Ermeni soykırımının 100. , Zilan Katliamı’nın 85. yıldönümü…Ermenileri ve Kürtleri katledilmiş, birbirine katlettirilmiş  “Türk Yurdu” Erciş  hala kurtarılmalara doymuyor… doyamıyor…

Yorumlar kapatıldı.