Sibel Hürtaş
1.Dünya Savaşı’nda itilaf devletlerinin işgaline karşı Osmanlı İmparatorluğu’nun zaferiyle sonuçlanan Çanakkale Savaşı’nın 100. Yıldönümü anmaları, Türkiye’de yaşayan Gayrimüslim azınlığın nasıl ötekileştirildiğini yeniden gözler önüne serdi. Anmalarda, savaşta yaşamlarını yitiren Gayrimüslim askerlerin adı dahi anılmadı, hatta Milli Savunma Bakanlığı’nın şehitler listesinden isimleri silindi. Televizyonlara verilen reklam filmlerinde Gayrimüslimler kötü rollerde temsil edildi.
Çanakkale Savaşı’nın 100. Yıldönümü nedeniyle yapılan şatafatlı etkinliklerde, cephede yaşamını yitiren yüzlerce gayrimüslim asker anılmadı; yıldönümü nedeniyle verilen reklam filmlerinde gayrimüslimler kötü rollerde temsil edildi.
Çanakkale anmalarının böyle azınlık karşıtı söylem ve eylemlerin odağında gerçekleşmesinin, savaşın 100. Yıldönümü ile Ermeni soykırımının 100. Yıldönümünün birbirleriyle karşılaştırılmasından kaynaklandığını söylemek zor değil. Keza, Başbakan Ahmet Davutoğlu, henüz Dışişleri Bakanıyken 2011 yılında katıldığı bir toplantıda, “Bütün dünyaya 2015 yılını tanıtacağız. Bazılarının iddia ettiği gibi ve iftira ettikleri gibi bir soykırım yıl dönümü olarak değil, bir milletin şanlı direnişinin, Çanakkale direnişinin yıl dönümü olarak tanıtacağız” ifadelerini kullanmıştı.
Bu ve benzeri söylemler, neticesinde Çanakkale anmaları milliyetçi duyguların doruğa ulaştığı, Gayrimüslim azınlığın ise yok sayıldığı anmalar haline dönüştü. Örneğin Milli Savunma Bakanlığı’nın yayımladığı “Şehitler” listesinde gayrimüslim askerlerin isimlerine yer verilmedi. Daha önce yayımladığı şehitler kitabında gayrimüslim askerlerin isimlerine yer veren Bakanlığın, resmi web sayfasında Müslüman askerlerin kayıtları ayrıntılarıyla tutulurken, Gayrimüslim bir asker için tarama yaptığınız zaman “Kayıt bulunamamıştır” ifadesi ekrana geliyor.
Öte yandan, Gayrimüslim ve Müslüman şehitlerin bir arada olduğu Çanakkale Şehitliği’nde, bu yıl 18 Mart’ta Başbakan Ahmet Davutoğlu başta olmak üzere tüm devlet erkanının katıldığı bir anma düzenlendi. Mezarlıkta sadece Kuran okutulurken, gayrimüslim şehitler için ayrıca anma yapılmasına gerek duyulmadı.
Hal böyleyken, Yahudi cemaati Çanakkale şehitleri için ayrıca anma yaptı. Yahudi Cemaati, 1. Dünya Savaşı’nın 100. Yılı dolayısıyla Osmanlı Ordusunda şehit düşmüş Yahudi subaylar anısına, Acıbadem Yahudi Mezarlığındaki Şehitlik Abidesinde anma düzenledi. Cemaat üyelerinin katıldığı anmada konuşma yapan Harun Niyego, “Türkiye’nin kuruluşunu hazırlayan tarihsel olaylar zinciri içinde yakın döneme baktığımızda Yahudi Cemaati idarecileri yaptıkları girişimlerle, Yahudiler de büyük felaketlerin yaşandığı 1.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın çeşitli cephelerinde orduya büyük katkıları ile tarihsel süreç içinde yerlerini almışlardır.
I.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı mücadelemizde birçok dindaşımız Osmanlı’nın çeşitli cephelerinde vatani görevlerini yaparken yaşamlarını yitirdiler. Şehit oldukları ya bilindi veya hiç iz bırakmadan geride ailelerini, eşlerini, çoluk çocuklarını bırakarak bu dünyadan göçüp gittiler” diye konuştu.
Yahudi cemaatinin anmasına, devlet erkanından kimse katılmadı. Ancak cemaati asıl üzen bugünlerde Televizyon kanallarında sık sık dönen özel bir şirketin reklamlarıydı.
Çanakkale Savaşının 100. Yıldönümü nedeniyle bir lastik firması televizyon kanallarına reklam verdi. Reklam filminde, Çanakkale Savaşı sırasında cephede askerler lastikleri olmadığı için çok zor durumda kalıyorlar. Komutan iki askerinden acilen lastik getirmesini istiyor. Lastikleri almak için İstanbul’a giden askerler, burada giyimi ve bozuk Türkçesi ile bir Yahudiyi andıran tüccara gidiyorlar, ancak tüccar parayı peşin isteyerek, lastikleri vermiyor. Yahudi tüccar, bir millet ölüm kalım savaşı verirken parasını düşünen gaddar bir satıcı havasında sunuluyor, bu sırada fondan “kurnaz tilki” sözü duyuluyor.
Reklama gösterilen tepkiler üzerine, şirket bir açıklama yaptı ve reklama konu olan hikayenin gerçekten yaşandığını iddia etti.
Bu rollerle “kötü, gaddar” olarak gösterilmeye çalışılan Gayrimüslimler, aslında Çanakkale Savaşı’nda, aynı diğer askerler gibi yaşamları pahasına cepheye gitmiş ve Osmanlı tarafında saf tutmuştu. Tarihçiler, savaşta, 558 gayrimüslim askerin yaşamını yitirdiğini belirtiyorlar. Savaşta yaşamını yitiren her 100 askerden biri gayrimüslim, yani Ermeni, Rum veya Yahudi idi. Savaşta yaralanıp ya da hastalanıp sonradan yaşamını yitirenler ve kaybolanlarla birlikte bu sayının daha fazla olduğu düşünülüyor. Bazı kaynaklara göre ise cephede yaşamını yitiren 3 bini aşkın gayrimüslim var.
Savaşta Osmanlı cephesinde savaşan Gayrimüslimlerden biri de Ermeni subay Sarkis Torosyan. Torosyan, bir düşman savaş gemisini batırıp, birine de ağır hasar verdiği gerekçesiyle Osmanlı tarafından kendisine takdirname verilmiş becerikli bir askerdir. Ancak o cephede canhıraş savaşırken, ailesinin Ermeni soykırımında katledildiğini öğrenir. Hayatta kalanlar ise sürgüne gönderilmiştir. Onların peşinden gider ve kız kardeşini yıllar sonra Suriye’deki kamplarda bulur.
Ermeni subay Sarkis Torosyan, anılarında, itilaf devletlerinin Çanakkale’yi geçmesi halinde ailesinin katliamdan kurtulacağına inandığını yazıyordu. Torosyan’ın hikayesini Türkiye’ye aktaran Prof. Ayhan Aktar’a göre de Osmanlı Çanakkale’de zafer elde etmeseydi, Ermeni soykırımı yapılmayacaktı.
Türkiye’nin böyle bir iddia ile yüzleşebilmesi oldukça zor. Keza Türkiye bu acılarla yüzleşme yerine hala acıları görmezden gelen hatta acıları dağlayan bir politika izliyor. Çanakkale Savaşı’nın “deniz savaşlarını” simgeleyen 18 Mart anmaları için durum böyle iken “kara savaşlarını” simgeleyen 25 Nisan anmaları için daha vahim bir tablo çıktı karşımıza.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 25 Nisan’daki anmaların Ermeni soykırımının başladığı tarih olarak kabul edilen 24 Nisan’a alındığını açıkladı. Bu haliyle Çanakkale Zaferi’nin kara savaşı anmalarının şimdiden Gayrimüslim şehitleri ve onların yakınlarını tamamen ötekileştirecek bir hal alacağını söylemek zor olmayacak.
Yorumlar kapatıldı.