Eylem Daş-Mizgin Tabu/JINHA
Bu sene 8 Mart’a Ermeni kadınlar olarak farklı gireceklerini söyleyen Kayus Çalikman, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün evrensel bir kutlama günü olduğunu ancak bu sene özellikle 2015 yılının kendisi için iki ayrı öneminin olduğunu belirterek “2015 yılını Ermeni kadınına adanmış bir gün olarak görüyorum. 100 yıl önce gerek kendisi toprağa düşmüş gerek kendi evladını toprağa basmış kadınlara, 13 yaşında çocuk anneler olan kadınlara adamak istiyorum” vurgusu yaptı. “Bu sene Ermeni kadını, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kendi gerçek ninelerine gerçek annelerine yönelik kutlayacaklar diye düşünüyorum” diyen Kayuş, bugün de çok acılar yaşandığına dikkat çekerek “Acıları yarıştıracak hiçbir niyet yok burada ancak yaşanmış bitmiş değil hala devam eden bir acı var. Hala sarılmamış bir yara var, o yaranın geçek kurbanları var. Ben 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü hala yaraları sarılmamış kadınlara adamak istiyorum. Benim için 2015 yılın 8 Mart’ın önemi bu” sözlerine yer verdi.
***
İSTANBUL- Farklı kimliklerden, dillerden, renklerden kadınlar 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne mağduriyetleri, talepleri ve mücadeleleri ile girmeye hazırlanıyor. Ermeni, Laz, Roman, Çerkes ve Rum kadınlar, kadına dönük tacizin, şiddetin, ayırımcılığın olmadığı ve kadın mücadelesinin daha da yükseleceği bir 8 Mart geçmesini talep ettiklerini belirtti.
Bu sene 8 Mart’a Ermeni kadınlar olarak farklı gireceklerini söyleyen Kayus Çalikman, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün evrensel bir kutlama günü olduğunu ancak bu sene özellikle 2015 yılının kendisi için iki ayrı öneminin olduğunu belirterek “2015 yılını Ermeni kadınına adanmış bir gün olarak görüyorum. 100 yıl önce gerek kendisi toprağa düşmüş gerek kendi evladını toprağa basmış kadınlara, 13 yaşında çocuk anneler olan kadınlara adamak istiyorum” vurgusu yaptı. “Bu sene Ermeni kadını, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kendi gerçek ninelerine gerçek annelerine yönelik kutlayacaklar diye düşünüyorum” diyen Kayuş, bugün de çok acılar yaşandığına dikkat çekerek “Acıları yarıştıracak hiçbir niyet yok burada ancak yaşanmış bitmiş değil hala devam eden bir acı var. Hala sarılmamış bir yara var, o yaranın geçek kurbanları var. Ben 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü hala yaraları sarılmamış kadınlara adamak istiyorum. Benim için 2015 yılın 8 Mart’ın önemi bu” sözlerine yer verdi.
‘Lazca pankartlarımızla, dilimiz, suyumuz, ağacımız için yürüyeceğiz’
Laz kadınların yaşadıkları sorunlara değinen Ömür Yaşayan ise toplumsal cinsiyet rollerine göre toplumun şekillendirildiğine dikkat çekerek “Bizler, Doğu Karadeniz coğrafyasından kadınlar olarak bu rollerin kendi coğrafyamız içerisinde de çeşitli pratiklerle oluştuğunu biliyoruz. Doğu Karadeniz kadını, anne olmak, kocasının karısı, babasının kızı olmak, itaat etmek, namuslu edepli olmak, fedakar olmak üzerinden şekillendiriliyor. Bunun yanında evin tüm işlerini yüklenir, çocuk yapar, bakımını sağlar, çay tarlalarında saatlerce emek verir, erkeğin arkasında duvar gibi durmaktır sorumluluğu” dedi. “Emek verdiği tüm süreçlerde söz hakkı elinden alınır” diyen Ömür, “Ayrıca, Karadeniz kadınının eril zihniyetin yol açtığı dilleri yok eden ve hızlı ekolojik kıyıma yol açan uygulamalarla her gün karşı karşıya geldiğini belirtti. Ömür, ötekileştirilmiş kadınların yanında, sömürü ve tahakkümün diğer bir yüzü de Gürcistanlı kadınların üzerinden gerçekleştiğini dile getiren Ömür, “Bu coğrafyada. Gürcistanlı kadınlar seks işçisi ve tarımda ucuz iş gücü olarak kullanılıyor, şiddet, sömürü ve aşağılanma ile karşı karşıya bırakılıyorlar. Bizler Doğu Karadeniz’deki bu ezme-ezilme ilişkisinin daha görünür olmasını amaçlayan, sokaklarda mücadele ören, dilini korumaya çalışan ve suyunu, ağacını, dağını, ormanını korumak için direnen kadınlar olarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde isyanımızı haykırıyor ve tüm feminist kadınlarla dayanışma içinde Lazca pankartlarımızla alanlarda olacağımızı bildiriyoruz. Haydi gelin dayanışmayı birlikte büyütelim” vurgusu yaptı.
Roman kadınlar: Toplumsal yargılar
Roman kadının Roman olmaktan kaynaklı derin mağduriyetler yaşadığına dikkat çeken Elmas Arus’da “Bizzat sorunları en ağır şekilde hisseden, yaşayan Roman kadını oluyor. Çünkü önce Roman, sonra da kadın olduğu için toplumda iki kez ayrımcılığa ve mağduriyete uğrayan Roman Kadını oluyor” dedi. Bu sorunların Roman kız çocuklarını erken yaşta olgunlaştırdığına ve kadınlaştırdığına işaret eden Elmas, Roman kadını derken 18 yaş ve üzerinden bahsetmediğini ilkokul çağlarında, okulu terk edip erken büyüyen, aileye ebeveynlik yapan kadınlardan da bahsettiğini ifade etti. Elmas, “Roman kadın, erken yaşta olgunlaşır, hayata katılır, çocuk olmadan çocuk doğurur. O çocukları yoksullukla besler. Bu kısır döngü devletin kalıcı politikaları olmazsa yüzyıllarca devam eder” sözlerine yer verdi. “Roman kadınının ailesinin ekonomik yükü sırtında, toplumsal yargılar üzerinde, çöp toplarken, çiçek satarken, temizlik yaparken ve diğer tüm işleri yaparken karşılaştığı taciz, şiddet, ayrımcılık hem Romanlığının hem de kadınlığının ayrılmaz parçası zaten” ifadesini kullandı. “Tüm bu sorunları ilk ve en derinden Roman kadınlarının yaşadığını belirten Elmas, ancak Roman kadınlarının toplumun temsil edilmesi ve sorunlarının dillendirilmesi konusunda erkeklerin çok gerisinde olduğunu söyledi. Son olarak, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün yaklaştığının altını çizen Elmas, “Kadına yönelik şiddetin, tacizin olmadığı, rengi, dili, dini ne olursa olsun kimsenin ayrımcılığa uğramadığı 8 Martlar olması dileğiyle” sözlerine yer verdi.
‘Bu yıl Çerkes kadınların farkındalığı ve mücadeleyi yükselttiği bir yıl olsun’
Çerkes kadınların yaşadıklarına ve 8 Mart taleplerine değinen İnci Hekimoğlu ise Çerkes kadınlarının soykırıma ve sürgüne uğramış bir halkın kadınları olduğunu belirterek “Çerkes kadınları anavatanlarının dışına dağıldıkları topraklarda asimilasyon ve ötekileştirme nedeniyle anavatanlarındaki özgürlük alanları son derece daraldı ve anlamadıkları bir dilin konuşulduğu yeni vatanlarında evlere kapanma ve anavatanlarındaki pek çok hak ve özgürlüğü kaybetmek zorunda kaldı” vurgusu yaptı. Çerkes kadınlarının bu sebeple kadına yönelik şiddete karşı mücadelede ve kadın hakları mücadelesinde yeterince yer alamadıklarını dile getiren İnci, “Diliyorum ki, bu yıl Çerkes kadınları iktidardan kendi toplumu içindeki konumuna ilişkin eşitlik talepleri konusunda bir farkındalığı ve mücadeleyi yükselttiği bir yıl olur” dedi.
‘Rum kadınları istemedikleri halde sevdiklerinden ayrılmak zorunda bırakıldı’
6-7 Eylül 1995’te İstanbul’da yaşayan Rumlara yönelik tahrip ve yağmalamayı hatırlatan Katrin Nikolao, “İstanbul’u Rum kadınları 6-7 Eylül olaylarında işyeri, kilise, ev, okul mezarlıkları tahrip edilmiş kadınlar olarak büyük acılar çektik” dedi. Yaşanan 6-7 Eylül olayların da dolayı kadınların göç etme süreçlerinde birçok zorlukla karşılaştığını ifade eden Katrin, “Rum kadınları istemedikleri halde yurtlarında, evlerinden sevdiklerinden ayrılmak zorunda bırakıldılar” ifadelerini kullandı. Katrin, “Bu tür acılarla karşılaşmamak adına bizden uzakta olan tüm kadınlarımızın kadınlar gününü kutlarım” dedi.
(fk)
Yorumlar kapatıldı.