Hadi Uluengin
Şu ulusalcıların, şu komünistlerin, şu tatlı su “solcularının” (!) riyakârlığı, ikiyüzlülüğü, sahtekârlığı insana gerçekten tiksinti veriyor. İğrendiriyor. Hele hele, şimdi de Yaşar Kemal Usta’nın arkasından döktükleri timsah gözyaşlarını görünce, af buyurun, kubura koşup kusmamak için kendimi zor tutuyorum. Öyle, zira Dev’in ölümünden sonra yukarıdaki cüceler sayfa sayfa övgü ve çarşaf çarşaf methiye düzüyor ki, sanki Kemal Sadık Gökçeli onlardan birisiydi… Sanırsınız ki bağırlarından kopan acıyla kıvrım kıvrım kıvranıyorlar. Yalan! Hem de kuyruklu yalan! YALAN, çünkü değil sevmek, siz aslında Yaşar Kemal’den nefret ederdiniz! O Yaşar Kemal ki, sizin totaliter zihniyet ve değerlerinizin tam zıt kutbunda yer alırdı.
Bunu da ta 1968 yılında, Sovyetler Birliği Çekoslovakya’yı işgal ettiği an haykırdı.
“Güler yüzlü sosyalizm” kavramını Türkiye’ye taşıyan iki- üç öncüden biri oldu.
Ve yine sizler daha o vakit beddualar yağdırdınız. Tekkelerinizden aforoz ettiniz.
Zaten de 1989 Doğu Avrupa Devrimi Lanet Duvarı ve modern tarihin en büyük yalanı olan komünizm yıktığında, İnce Memed’in babası bu özgürlükçü gelişmeden duyduğu büyük memnuniyeti defalarca ve defalarca dile getirdi.
Ama bitmedi…
***
BİTMEDİ, zira sizler her derde deva “emperyalizm” kelimesinin arkasına saklanarak Kürt meselesinde eski statükonun inkârcılığını sinsi sinsi sahiplenmeye devam ediyorsunuz.
Oysa Kemal, Âkil Adamlar girişimine manevi destek vermek dâhil, sorunun ancak ve ancak özgürlükçü ve anti-statüker çerçevede çözümlenebileceğini savunan safta yer aldı.
Artı, yine sizler yine “emperyalizm” yutturmacasını uydurarak 1915 Ermeni Büyük Felâketi’ni en şoven, en ırkçı ve en resmî tezler ekseninde geçiştirmeye çalışıyorsunuz.
Hâlbuki Çukurova’nın çocuğu hem eserlerinde “Ermeni mülkleriyle Cumhuriyet’in şişirdiği keneler” diyerek, hem de açıklamalarında kıyamın dehşetini vurgulayarak tarihle yüzleşmemiz ve özeleştiri yapmamız gerektiğini bin defa dışa vurdu.
Başka bir deyişle, Bilge, sizin küfür niyetine kullandığınız “liberal sol”un ta kendisi, bizzat temsilcisi, öz be öz simgesiydi ki, şimdi hangi yüzle sahiplenmeye yelteniyorsunuz?
***
FAKAT sizde yüz yok ki!
Daha doğrusu, yüz surat mahkeme duvarı bir ikiyüzlülük var!
Hiç olmazsa, mesela faşizan ulusalcılığını günahım kadar sevmediğim için Attila İlhan öldüğünde bu satırlar yazarının dobra dobra yaptığı gibi, neden, “edebiyat ayrı ama siyasi açıdan hasımdık” demek cesaret ve dürüstlüğünü göstermiyorsunuz?
Böyle bir durumda amenna! Onaylamam ama saygıyla karşılamakta da kusur işlemem.
***
OYSA siz Yaşar Kemal’in çok geniş bir toplum kesimi tarafından sevildiğini, hatta kahraman addedildiğini bildiğiniz için, hayattayken ona gizli- açık kusmuş olduğunuz nefreti o öldüğünde riyakârca gizlemeye ve de üstelik Dev’i sahiplenmeye çalışıyorsunuz.
Çünkü sizler ahlaki anlamda cesur, dürüst ve samimi değilsiniz! Asla da olmadınız!
Ulusalcı, komünist, tatlı su “solcusu” (!) cüceler, işte siz zaten bunun için cücesiniz!
Ve daima cüce kalmaya mahkûmsunuz ki, şu bastıbacak boyunuz Dev’e gölge etmeye bile yetmez!
Yorumlar kapatıldı.