İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bir halkı tanımaya ağaçlarından başlamak

Erdal Topaloğlu
Kayısı ağacının Erivan sakinleri için önemini ve bir meyvenin biyografisi ile o coğrafyada yaşayan insanlarla olan ilişkisini ele alan Ararat’ın Ağaçları adlı belgesel film çıktı. Filmi binbir zorlukla yaptıklarını belirten yönetmenlerden Yakup Kamay, filmde istatistiksel verilere girmeden insanların tükettikleri şeye ne kadar yabancı olduklarını göstermeyi amaçladıklarını söyledi. Festivallerde gösterime girecek olan film çok yakında sinema salonlarında sinema severlerle buluşacak. Kürt ve Ermeniler başta olmak üzere birçok halka ev sahipliği yapan Ağrı Dağı, geçmişten geleceğe çok sayıda acıya sahne olurken, aynı zamanda direnişin de sembol yerlerinden biri durumunda.

Suni sınırlar ile iki halkı birbirinden ayıran ve Ermenilerin Ararat olarak isimlendirdiği Ağrı Dağı’nın tek şahitleri ise bu güne kadar uçakların bombardımanına karşı toprağa tutunarak yaşamlarını sürdüren birbirinden farklı meyve ağaçları. Bu meyve ağaçlarından sadece birisi olan kayısıyı ele alan Kamay ve  Görüntü Yönetmeni Sadık Bağadur, kayısı ağacının Erivan sakinleri için önemini, şarkılarda ve müzik aletlerindeki yerini ve ağacın gölgesini, enerjisini, sesini ele alan bir belgesel film yaptı. Bir meyvenin biyografisi ve o coğrafyada yaşayan insanlarla olan ilişkisini ele alan ‘Ararat’ın Ağaçları’ ismini verdikleri belgesel film, yöre halkının doğal anlatımlari  ve günlük yaşamları ile anlatılıyor.
İLHAM ‘ESMER EMMAN’DAN
Ünlü sanatçı Seyadê Samê’nin ‘Esmer Emman’ şarkısının hikayesini dinledikten sonra Ermenistan yolunu tuttuğunu belirten filmin yönetmenlerinden Yakup Kamay, “Seyad’ın öyküsü etkileyici bir öykü. Seyad kaçakmış. Ağrı isyanına karıştığı için devlet tarafından aranıyormuş. O da Erivan’a kaçmak zorunda kalmış. Ailesi yıllarca ondan haber alamamış ve bu yüzden öldüğünü düşünmüş. Kaçtığı sırada Seyad nişanlıymış. Yıllar sonra bir gün Doğubayazıt’taki evine dönmüş. Yaşlanmış artık. Etrafına oturanlara bakmış. Hatırlamaya çalışmış. Siyahlar içinde oturan bir kadın gözüne çarpmış. ‘Bacım kim?’ diye sormuş.  Oradakiler de ‘Bacın değil senin nişanlın. 50 yıldır hiç evlenmedi ve seni bekledi’ demiş. Seyad kederlenmiş ve başını öne eğmiş. ‘Esmer Emman’ şarkısını da nişanlısı için yapmış.
“Bu öyküyü dinledikten sonra böylesi derin ama kayıp öyküleri bulmak ümidiyle gittik Erivan’a” diyor. Esasta iktidar ve sınırların tarihten bugüne kadar sıklıkla değiştiği ve bu yüzden insanların sürekli yasadıkları yerden sürüldüğü bir coğrafyada yine kayıp bir öykü bulma umudu ile yola çıktıklarını aktaran Kamay, “Erivan’da  misafir olduğumuz bir köyde bize sunulan ev yapımı kayısı votkası ikramından sonra laf lafı açtı ve o an kayısıdan votka yapım işlemini  görüntülemek istedik. Kayısı ile yakından tanışma serüvenimiz böyle başladı. Bu serüven daha sonra kayısının tarihinden dünyaya dağılımına, Erivan sakinleri için önemine, şarkılarda ve müzik aletlerindeki yerine hatta ağacın gölgesine, enerjisine, sesine götürdü bizi. Hepsini araştırdık tabii ve bunu yöre halkının doğal anlatımları ile günlük yaşamla direk temas halinde yaptık. Çalışmamız bir meyvenin biyografisi ve o coğrafyada yaşayan insanlarla olan ilişkisini anlatan bir belgesel halini aldı” diyor.
‘BÜYÜK ZORLUKLARLA ÇEKTİK’
Filmi çekmek için binbir türlü zorluk çektiklerini ve kimi zaman ikinci kamerayı bile bulamadıklarını söyleyen Kamay, her şeyden önce bütçe sorunu yaşadıklarını belirterek, yaptıkları filmin 5 arkadaşın kolektif bütçesi ile yapıldığını söyledi. Film için yapılan müziği de bir stüdyoda değil bir arkadaşlarının evinde yaptıklarını dile getiren Kamay, arkadaş dayanışmasının bu tür işlerde en iyi bütçe olduğunu ifade etti. Film sponsorlarının aynı zamanda film ekibinin çalışanları ve Erivan halkı olduğunu aktaran Kamay, “Biz gittik, onlar da hem kapılarını hem de gönüllerini açtı. Neredeyse bütçesiz bir film yaptık. Bu zordu. Ama filmi bitirdiğimiz için‚ ‘bütçeli’ çalışanlardan daha mutluyuz diyebiliriz” ifadesini kullanıyor.
‘BİR AĞACIN DOĞUŞUNU VE YÖRE HALKI İLE İLİŞKİSİNİ ELE ALDIK’
Kamay, bu filmde propagandatif bir dil kullanmadıklarına dikkat çekerek, “Tam tersi bir ağacın doğuşu ve hayatımızda, şarkıda, sofrada, çalgıda kısacası dört mevsim hayat ile yürüyen bir ağacın meyvesinin hikayesi ele alındı” diyor. Filmi hazırlarken istatistiki verilere girmeden bunların yerine birebir insanların hayatlarında bir ömür tükettiği şeylere yabancılaşmayı bu ağaç ve meyvesi üzerinden ele aldıklarını vurgulayan Kamay, “Belki de bir halkı tanımayı o halkın ağaçları aracılığı ile denedik desek yeri olur. Biz film ekibi olarak o ağaçları tanıdığımıza çok mutlu olduk. Baharın ilk çiçeklenen ağacı olarak gölgesine oturulur, daldan koparılıp yenir, kurutulup yenir, onlarca çeşit konservelik kışlık yiyecek çıkarılır, çeşitli tatlıların gözbebeği, bal ile bağdaştırılan reçeli vardır ve düdüğün anasıdır o. Eğilip bükülmeyen bir ağaçmış yeterince büyüyünce. Sadece yapraklarıyla dokunuyor rüzgara ve ıslanınca da eğilmeyen bu ağaç  müzisyenlere düdüğü  buradan gönderir. Derler ki en iyi düdük yapanlar  Erivanlı Ermeni ustalardır. Düdüğün sesi kayısı ağacının dünyaya dokunuşudur” diyor.
‘ARARAT’IN DOĞUSU VE BATISI ETLE TIRNAK GİBİDİR’
Kamay, film için gittikleri Erivan’da kendilerini yabancı hissetmediklerini aksine kendi evlerindeymiş gibi gördüklerini şu sözlerle anlatıyor: “Ararat’ın doğusu ve batısı etle tırnak gibidir. Türkülerimiz karışmış birbirine. Bir coğrafyanın sınırları türkülerin ulaştığı yere kadardır. Acılı türküler vardır. Yer yer dil döner dolanır dişin ağrıyan yerini bulur. Eminim her iki taraftan da diğer tarafı özleyenler vardır. Balkanların Kafkasların ve Ortadoğu’nun böyle bir laneti var maalesef. Bir tarafınız hep bir yerde bırakılmıştır. Birileri tarafından size kalan ise özlemek hep özlemek olmuş.”
Ararat’ın Ağaçlar’ı belgesel filmini önce festivallere göndereceklerini ardından gösterime koyacaklarını belirten Kamay, bir sonraki çalışmaları olan ve “Ortadoğu’nun Karakutusu: Ezidiler” ismini düşündükleri projelerini yakında tamamlayacaklarını söylüyor.

Yorumlar kapatıldı.