İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

“ASILSIZ ERMENİ İDDİALARI” VE “SÖZDE SOYKIRIM” MASALI

Yervant Özuzun
1915’de coğrafyamızda insanlık değerlerinin sıfırlandığı uygulamalar gerçekleşti.
Kimileri için bu; Doğu Anadolu’da düşmanla işbirliği yapan, isyan eden Ermenilerin sevkidir.  Osmanlının güney illerine gönderilmişlerdir. “Asılsız Ermeni iddiaları” dır.
Evet, Doğuda bir sorun vardı.
Tanzimat’tan sonra gayrimüslimlerden alınan vergiler kalkmıştı. Müslümanlarla eşit haklara sahip vatandaş olmuşlardı.
Olmuşlardı ama hala “millet-i mahkûm” konumundaydılar. Aşiretler hala ve zorla çift ve keyfi vergi topluyordu. Verginin ismi “haraç” yaşamak için aşiret haracına dönmüştü.
Köylerini basma, kız kaçırma, öldürme, ürünlerini tarlalarını iş yerlerini gasp etme. Ermenilerin yaşamlarını zorlaştırıyor, yaşam alanlarını daraltıyor, yoksullaştırıyordu.

Ermenilerin bu duruma tepkisi ‘isyan’ sayıldı. Hamidiye Alaylarının Ermeni mahallelerinde, köylerde yağma, talan, yakma ve katliamları başladı.
Şikâyetler, raporlar dikkate alınmıyordu. Çünkü bunlar Babı-Âlî’nin Ermeni politikasına uygundu.
İstenen şey Batı Ermenistan’ındaki (Doğudaki) Ermeni nüfusun dağıtılmasıydı.
Ama istenen tam olmuyordu. Ermenilerin Konya’ya sevki başladı.
Tepkiler ölçüldü. Yapılan hazırlıklar ve esas amaç doğrultusunda hızla kararlar değiştirildi.
(Soykırımının tarihi olarak kabul edilen) 24 Nisan 1915 de Nazır Talat imzalı şifretelgrafla sevkin yönü Suriye çöllerine dönüştürüldü.
Ardından tüm Ermenilerin Suriye’ye sevkini(!) içeren şifre telgraflar vali ve mutasarrıflıklara gönderilmeye başlandı. (Karar Tar. 30 Mayıs 1915) Bir halk kısa sürede yurdunda yok edilmişti.
Osmanlı Arşiv Belgelerinden okuyalım:
“Konya’ya Ermeni Sevkinin Durdurulması Bundan Sonra Halep, Zor ve Cihetlerine Sevkleri
Zeytun ve Maraş civarından şimdiye kadar Konya’ya gönderilenlerden başka Ermeni sevk edilmemesi, bundan sonra gönderileceklerin Halep, Zor ve havalisine sevk edilmelerine dair Dahiliye Nezâreti’nden Dördüncü Ordu Kumandanlığı’na şifre telgraf
Fî 11 Nisan sene (1)331.(24 Nisan 1915) BOA.DH.ŞFR. nr. 52/93             Nâzır Tal’at”
1915’DE OSMANLI ERMENİLERİ AYNI ORTAK KADERİ PAYLAŞTI
Yalnız Doğudakiler mi sevk edildi? Mesela Kayseri: (Osmanlıca sözcüklerin Türkçesiyle.)
“Bab-ı Alî  Dâhiliye Nezâreti Şifre Kalemi                                             Mahreci KAYSERİ
Merkez ve Mülhâkatta (merkeze bağlı yerlerde) zukûr(erkek) ve inas (kadın, kız) kırk altı bin dört yüz altmış üç Ermeni ve bin beş yüz on yedi Katolik ve bin dokuz yüz elli yedi Protestan ki ceman (toplam) kırk dokuz bin dokuz yüz kırk yedi nüfûs Ermeni mukayyed (tespit edilmiş ve kayıtlı) olup bunlardan kırk dört bin iki yüz yetmiş biri Haleb ve Sûriye ve Musul vilayetlerine sevk edilmiş ve yedi yüz altmış beş nüfûs dahi evvelce yola çıkartılmış iken firâr (kaçmış) ile avdet ve ihtifa (dönmüş, saklanmış) etmelerine mebnî (dolayı) tekrar tutuklanıp der-des-i (tutuklu olarak) sevk bulunmuş olduğu… ve dahil-i livâda (Kayseri dahilinde) kalan dört bin dokuz yüz on bir bakâyası (geri kalan) olmakla dahi yüzde beş nisbetinde köylere tevzî kılınmakta (dağıtılmakta) olduğu maruzdur (bilgisini sunarım.)
BOA.DH.EUM.2.Şb.68/ 75 C.3 Eylül sene (1)331.(16 Eylül 1915)ö Kayseri Mutasarrıfı  Zekâî “                                                                                                                                                                                                                                                                             
Belgede: Kayseri Mutasarrıfı Bakanlığa sevki istenen Ermenilerle ilgili bilgi veriyor. Usul böyledir.
Bakanlık önceden tespit ettiği Ermenileri, nasıl, ne zaman sevk edeceklerini valiliklere, mutasarrıflıklara (vilayetin alt birimi, liva) şifreli emirle bildirir. İlgililer de cevaben bilgi verirler.
24 Nisan 1915’den itibaren önce Ermeni elitleri, yöneticileri sevk edilir. Sonra başsız kalan toplum sözde Jandarmanın, aslında mahkûmlardan oluşan Teşkilatı Mahsusa görevlilerince yollara dökülür.
Kayseri’de de sevk öncesi 200 civarında toplum önderinin kurşuna dizildiği biliniyor.
Sonrasını belgede okuduk.  49 bin 947 Ermeni canlarını, her şeylerini geride bırakıp yola koyulmuşlar. Güzergâhları; Kayseri, Niğde, Adana, Halep. Ulaşabilenler olursa ötesi de var. 
Belgeye göre kalan 4 bin 911 Ermeni köy(lü)lere dağıtılacakmış. Bunların, kadın, kız, çocuklar olduğunu biliyoruz.
Osmanlı geleneğinde, kumalık, hizmetçilik, kölelik, ırgatlık, devşirmelik yok mu?
Mimar Sinan’ın Kayserili hısımları, hemşerileri isyan mı etmiş? Hayır.
Ama sevk var. Bab-ı Âliden gelen emirler böyle.
Başka bir örnek, İzmit:
“Bab-ı Âli Dahiliye Nezâreti Şifre Kalemi                                                       Mahreci İZMİT
Merkez ve Mülhakâtda (merkeze bağlı yerler de) bulunan elli sekiz bin raddesindeki (kadar) Ermeniler sevk edilmiş olup el-yevm (bugün itibariyle) liva (vilayetin alt birimi) dâhilindeki istasyonlarda mütehaşşid (toplanmış) Ermeni olmadığı maruzdur (bilgisini sunarım).
BOA. DH. EUM. 2Şb. 68/67  C.3 Eylül sene (1)331. (16 Eylül 1915)          Mutasarrıf Mazhar”
Ermenilerin İzmit’te isyanlarıyla ilgili bilgi yok. Ama burada da sevk var.
1915 öncesinde İzmit’te elli sekiz bin Ermeni yaşıyormuş. Bardizak’ta (şimdi Bahçecik) on bin küsur.
Ermeniler önce Eskişehir’e sevk edilir. Eskişehir; İzmit, Edirne, Bursa, Adapazarı, Çanakkale, Gelibolu ve civardaki sürgünlerin toplama merkezidir.
Oradan Kütahya, Konya, Pozantı, Osmaniye güzergâhı ile Halep ve Der Zor’a. Tabii ulaşabildilerse.
Bu örnekleri tüm ülke için çoğaltabiliriz.
Diyelim ki, hainlik yapan isyan eden Ermeniler var. Genç, yaşlı, çoluk, çocuk hepsi mi suçlu? Anadolu’dan Trakya’ya tüm Ermeniler mi suçlu? Yalnız suçluların tutuklanması, etkisizleştirilmesi gerekmez miydi? Doğru olan bu değil miydi?
Budur tabii. Ama amaç başka. Babı-ı Âli Ermeniler için kalem kırmış. Bunun anlamı bu.
İttihatçılar bir bahaneye sığınarak, tüm Ermenileri ölüm yollarına döküp soykırım uyguladı.
Bu kararlar yalnız Ermeniler için değil tüm Müslüman olmayanlar için geçerliydi.
Amaçlanan; ulus devlet için ülkenin ‘önce’ Müslüman olmayanlardan arındırılmasıydı.
Öyle de oldu. Ama sonu gelmedi ‘önce’ de kaldı.
Bunların tartışılmayacağı bir Türkiye özlemiyle.
Yervant Özuzun  yervano@gmail.com

Yorumlar kapatıldı.