İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bu sandıkta neyi özlediyseniz onlar var

Arzu Akyol / arzu.akyol@aksam.com.tr
Bomonti, İzzetpaşa Sokak’ta minik bir dükkân, en azından dışarıdan baktığınızda… Vitrininde ninelerimizin hatta yaşça çok da küçük değilsek annelerimizin vitrinini süsleyen fincanlar var. İkinci el satan bir dükkân mı acaba? diyerek girdiğinizde bambaşka bir dünya karşılıyor sizleri. İşte karşınızda Yayamın Sandığı. Biri Rum, diğeri Ermeni, iki yakın arkadaş, Aleks Zaharioğlu ve Harut Yazdanoğlu’nun dostukları, ortak özellikleri, farklı zevklerinin tek bir çatı altında toplandığı bir dükkân Yayamın Sandığı.

Adı da dükkânın kendi gibi ilginç geliyor bana ve hemen soruyorum; “Ne anlama geliyor yaya?” Ve öğreniyoruz ki İstanbul’da yaşayan gayrimüslümler babaannelerine, anneannelerine yani ninelerine ‘yaya’ derlermiş. Yayasına çok düşkün olan Aleks ve Harut da bu adın bu dükkân için en uygun olacağına karar vermişler. Aynı ninelerimizin evi gibi her köşesinde dikkatimizi çekecek bir ayrıntı, sehpasının üzerinede kurabiyeler, raflarında kavanozlar olan şirin bir yer Yayamın Sandığı.

Farklı zevkler ortak anılar
Aynı mahallede büyüyen ve yakın arkadaş olan Aleks Zaharioğlu ve Harut Yazdanoğlu çok farklı ilgi alanlarına sahip iki kişi. Halut Yazdanoğlu; antikaya meraklı ve antika biriktiriyor. Ayrıca 300 yılı aşkındır dokuma kumaşlar üreten kapalı çarşı esnaflığından gelen bir ailenin mensubu. Aleks Zaharioğlu daha önce By Aleks adına bir butik işletmiş, Kıbrıs’ta ve İstanbul’da şubeleri olan. Bir de Aleks’in gırtlağına olan düşkünlüğü de eklenince böyle proje çıkmış ortaya.
Bu dükkânda sandık yok
Adı Yayamın Sandığı ama dükkâna girdiğinizde gözleriniz sandık aramasın çünkü bulamayacaksınız. Bunun nedenini şöyle açıklıyor; “Dükkânın kendi bir sandık.” Ve bu öyle bir sandık ki içine koyulanlar saklanmak için değil, uğurlanmak yenilerini selamlamak için oluşturulmuş. Adeta yaşayan bir sandık. Bu yüzden bir kez gördüğünüzü bir daha görme şansınız yok desek abartmış olmayız.
Hem müşteri hem de satıcı
İkili dükkânı açmaya karar verince çeşitli ülkelere ziyarette bulunmuşlar ve hoşa gidebilecek, anılarımıza dokunacak parçaları toplayıp dükkâna getirmişler. Tabii Halut Bey’in antika merakı ve bu merak sayesinde oluşan koleksiyona da bir göz atılmış. Derken dükkânı dolduracak kadar eşya çıkmış ortaya. Hâlâ Paris, Milano ve Yunanistan’dan ürünler almaya devam ediyorlar fakat dükkân açıldıktan sonra yeni kaynaklar da ortaya çıkmış. Bu dükkânı fark eden, evinde atmaya kıyamadığı ama bir sebepten dolayı da vedalaşması gerektiği antika eşyaları olan müşteriler.
Yöresel lezzetler
Gurme lezzetler olaraksa; Yunanistan, Kavala’dan gelen kavala kurabiyesi, Çanakkale’den domates salçası, yine o yöreye ait zeytinyağ ve mevsimine göre değişen yöresel lezzetlere burada rastlamak mümkün.
Her şey ikinci el değil
Fiyatlara değinecek olursak 5 liradan 5 bin liraya kadar değişen bir fiyat aralığı var. Bu arada hatırlatmakta fayda var. Bu dükkândaki antika objeler haricinde satılanlar (kıyafet, çanta, peştamel…) kesinlikle ikinci el değil.
Yayamın evi de olacak
İkili ilerleyen zamanlarda Yayamın Evi’ni de açmayı planlıyor. Bu ev; normal bir ev gibi her odası her ayrıntısına kadar düşünülmüş, mutfağında yemek pişen yemek masasında yemek yenilen bir ev olacak. Bu evde hem keyifli vakit geçirip hem de alışveriş yapabileceksiniz. Alışverişinizi de evi karıştırarak yapacaksınız; çekmecelerin, dolapları karıştırıp size uygun bir şeyler var mı deyip bakacaksınız. Bu arada da mutfaktan yemek kokukları gelecek ya da akşam çayına denk geleceksiniz.

Yorumlar kapatıldı.