Ohannes Conkar
Kelebekler özgürdür, onun gibi arılar, kuşlar, kırlangıçlar. Kanaryalar özgür değildir, onlar ancak bir kafeste olduğu zaman özgürdür, uçamazlar, diğer kuşlar gibi. Kelebeklerin özgürlüklerinin veya ömürlerinin az olduğunu bildikleri halde, kelebek avcılarına yakalanmadığı zamana kadar özgürlerdir.
Bu özgürlükler insanlar gibi değildir, insanların özgürlükleri yaşadığı süre zarfında değişiklik gösterir. İnsanlar yarının ne getireceğini bilmeden yaşamlarını sürdürmeye çalışırlar. Hele o insan solcu yazar, şair, gazeteci ve de Ermeniyse, yazdıkları satırlar, mısralar yaşadıkları ülkenin ne kadar demokrasi/ demokrat olduğu ile ilgilidir.
Özgürlükleri engellenir, istediğini yazamaz, mısralarını da, kelimelerini de özenle seçmeye çalışırlar. Her ülkede olduğu gibi, geri kalmış, diktatörlükle idare edilen ülkeler, bu gibi kişileri öldürmekte sakınca görmezler. Kiralık katiller bulurlar. Bunlarda özenle seçilir, bilhassa 18 yaşın altında, genç ve milliyetçi kişileri bulmakta hiç zorluk çekmezler. Bu katiller bazen tesadüflerin birleşmesiyle yakalanır ve mahkemeleri yıllarca sürer. Sürdürürler. Onlar sadece birer piyondur/tetikçidir. Emir verenler, arkalarındaki karanlık güçler hiç bir zaman bulunamaz, bulunamaz değil, onlar zaman içinde bulunur, ve hemen o devletin koruması altına alınır, kollanır, terfi ettirilir. Onlar bizim gizli servisimiz için çalışıyor diyerek mahkemeleri engellenir ve en hafif cezayla kurtarırlar.
Tetikçiler ne kadar suçluysa, elerine kan bulaştıysa, emir verenler öldür diyenlerin de elleri kanlıdır. Ve o kanla nasıl severler eşlerini, çocuklarını. Gazete köşelerinde onun hakkında karalayıcı yazılar yayınlanarak, hedef göstermekten çekinmezler, onlar birer satılık kalemlerdir. Kanla da beslenirler, yeşil dolarlarla da beslenir, o gazetecilerin kimler oldukları bu geçen 8 sene içinde kendilerini daha da belli etmiştir. Ve utanma duygusu, Allah korkusu yoktur bu kişilerde. Namusları paradır. Yüzüne tükürsen yarabbi şükür derler. Tekbir getirerek Allah adına cinayetler işlenir. Namazımı kıldım, gittim öldürdüm derler. Ve de boğazları kesilerek öldürülür. Bir insan nasıl bir canavara dönüşsün ki karşısında eli kolu bağlı insanların boğazları kesilerek öldürüken bu da videoya alınır. Allah insanları öldürün mü diyor, yoksa ben o canı verdim, ben mi alırım diyor. Bu nasıl bir müslümanlıktır. Bu nasıl Kuran okumaktır. Kuran’ı böyle mi yorumlarlar?
Düşünür, gazeteci, yazar, şairler öldükleri ile kalırlar. Suikaste uğradıkları zaman yetkili kişilerin klişeleşmiş lafları vardır, kanı yerde kalmayacak, nereye kadar gidilirse gidilecek denilir. Ama o gidilecek adalet mekanizması bir türlü işlemez, işletmezler.
Suikate uğrayıp alçakca katledikleri günler geldiği zaman anılırlar, Ve ne yazık ki doğum günlerinde de anılırlar büyük bir acıyla.
İstanbul da olsun diğer büyük şehirlerde olsun kaçak inşaatlarla doludur her yer. Ve bir gazeteci, Sevan Nişanyan kendi oturduğu yeri, üstelik o yeri matametik köyüne bağışladığı halde yıllarca hapis yatacağa benziyor. Değerlerin kıymetini bilmeyen yöneticiler ile doludur yaşadığımız topraklar.
Ne sanatçıya, gazeteciye, yazara, şaire önem verilmez. Ya suikastle yok edilir ya da hapse atarak susturmaya çalışırlar. Hrant Dink gibi gazeteciler bir daha geri gelmeyecek, gazetecileri hapse atarak susturmaya çalışanları serbest bırakarak bunu başarabilir, basın özgürlüğüne, yazma özgürlüğüne, düşünce özgürlüğüne, kalemlere prangalar vurulamaz.
Je suis Charlie
Je suis Hrant Dink
Je suis Sevan Nişanyan
Je suis Abdi İpekçi
Je suis Musa Anter
Je suis Turan Dursun
Je suis Ümit Kaftancıoğlu
Je suis Metin Göktepe
Je suis Sevag Balıkçı
Je suis Artin Penik
Je suis 1915
Je suis insan. Ve biraz insan olmaya çalışın…
Ohannes Conkar / pakraduni5@hotmail.fr
Yorumlar kapatıldı.