İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Strazburg Davası Soykırıma Uğrayan 1,5 Milyon İnsanın Davasıdır

Zeynep Tozduman

AHİM davası için Strazburg’a giden kutsal ittifakın “1915 soykırımını unutturma ’’ politikaları yeni değildir. Yüzyıldır varlığını, başka halkların imhası üzerine inşa edenler, bu gün AHİM’de imha ve inkâr endüstrisi olarak yine iş başındaydı.  Soykırım bitmedi, sürüyor.

Doğu Perinçek, Yargıtay Başsavcı Yardımcılığı görevinde bulunan ve dört dönem Adalet Partisi’nden Erzincan milletvekili seçilen, Erzincan Kemaliyeli Sadık Perinçek ve Malatya Darendeli Lebibe Perinçek’in oğludur. Babası yedeksubaylık görevini yaptığı sırada Gaziantep’te doğmuştur. Perinçek’de babası gibi hukukçudur. Bu bilgileri şu yüzden veriyorum. Anne, baba ve oğul Perinçek’in doğum yerleri bir zamanlar Ermenilerin yaşadığı topraklardı.
Perinçek, 1915 mirasıyla büyüyen o günün soykırımcıların torunlarından sadece biridir. Perinçek, Ergenekon örgütü soruşturması kapsamında 21 Mart 2008’de gözaltına alınarak tutuklandı. 06. Mart 2014 tarihinde Özel Yetkili Mahkemelerin TBMM kararı ile kaldırılmasının ardından 10 Mart 2014 akşamında tahliye edilmiştir. Ergenekon davasından, Soykırımı inkâr etmek için serbest bırakıldığı anlaşılan Perinçek ilk iş olarak  ‘soykırım iddialarına devlet destekli karşı tezlerle/dokümanterlerle bu davayı iyice ezber yapıp hazırlanması ise kutsal ittifakın ( CHP- Ergenekon- İP- AKP-Talat paşa Komitesi) bir sonucudur.
Perinçek ile ilgili bu kısa bilgiden sonra gelelim Strazburg’daki AHİM davasına. 28 Ocak 2015’de Strazburg’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire’de görülen”Perinçek- İsviçre Davası”nda İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, İsviçre, Türkiye ve Ermenistan tarafları müdahil olarak hazır bulundular. Strazburg’daki davaya Türkiye’den ittihat -Terakki’nin( İTC) bu günkü temsilci olan Kemalistler; ”Talat paşa komitesi ”, CHP eski genel Başkanı Baykal, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve AKP hükümetini temsilen Egemen Bağış (kutsal ittifak) soykırımı inkâr etmek için mahkemede hazır ve de nazırdılar.
Bu davanın nedenine gelince; 
”2005 yılında Doğu Perinçek’in Ermeni Soykırımı’nı tanımış ve “soykırımın inkârını suç sayan” yasayı kabul etmiş bir ülke olan İsviçre’ye giderek, Bern ve Lozan’da Ermeni “soykırımının bir yalan olduğuna dair” açıklama yapması sonucu 2007 yılında Lozan mahkemesinin “Perinçek’i ülke yasalarını bilerek ihlal etmekten suçlu bulmuş” ve mahkûm edilmesi için dava açılmıştır. Perinçek’in itirazı üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2008 yılında Perinçek lehine karar vermiş, Lozan Mahkemesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin düşünce özgürlüğünü düzenleyen 10. maddesini ihlal ettiğine hükmetmiştir”.
AHİM’de, İsviçre hükümeti adına söz alan Frank Schürmann, AİHM 2. Dairenin Doğu Perinçek lehine verdiği kararın ikna edici olmadığını “İsviçre, ceza kanununu BM ırkçılıkla mücadele konvansiyonuna uygun şekilde belirledi ve yerel mahkemenin Perinçek kararı yerinde” söylemiştir. Nefret söylemi ve düşmanlık yaratan ırkçı söylemin en çok insanlığa karşı suçlar üzerinden üretildiğini belirten Schürmann, “Ermeni Soykırımıyla ilgili mahkeme kararı
Olmaması bu açıdan önemli değil. 1915’i soykırım olarak tanıyan pek çok ülke de var” ifadelerini kullanmıştır.
Bence bu dava iki açıdan çok önemli bir davadır. Birincisi, Nefret söylemleri ve ırkçılığın AHİM kararına göre yeniden masaya yatırılması, ikincisi; İnsanlığa karşı işlenen suçların (Soykırım ) cezai müeyyidesi olup- olmaması açısından çok önemlidir.
AHİM ne yönde karar verir bilmiyoruz. Bilinen o ki İnsanlık suçu işleyenlerin kamu vicdanlarında ve hukuksal olarak er ya da geç mutlaka yargılanacak olmasıdır. Bizler yargılamazsak bile tarih yargılayacaktır. Bu dava bir sınavdır. 1915’de soykırıma uğrayanların 2015’de Avrupa’nın gözü önünde yeniden öldürülüp- öldürülmemesiyle ilgili bir insanlık sınavıdır.
AHİM’de Perinçek’in avukatı Mehmet Cengiz’in Perinçek ile ilgili ”Perinçek hayatını ırkçılık karşıtı mücadeleye adamış ve 1915 olaylarının soykırım olduğuna dair mahkeme kararı yok demesi” sözlerine ise kargalar bile güler… Eğer Perinçek Irkçılık karşıtı mücadele veriyorsa, İŞİD’ DE kendini komünizme adamış demek kadar inandırıcıdır bu söylem. Mahkemenin gerekçeli kararı iki-üç ay içinde açıklaması bekleniyor.
Türk ulusu varlığını; Ermenilerin, Süryanilerin, Rumların, Yahudilerin, Ezidilerin yokluğu üzerine inşa etmiştir.
TC. İçin Ermeni soykırımını kabul etmek demek Türk ulus kavramının dumura uğramasıdır.
Soykırımın bir diğer şekli olan koordineli asimilasyon politikaları ile Milli kahramanlar, sermayenin el değiştirmesi ile yeni zenginler, zorla İslamlaştırma (Hristiyan yetim çocukların Türk ve Müslüman olarak yetiştirilmesi, soykırımda sağ kalan genç kızlar ile zoraki evlilikler, Bir ulusun kutsal değerleri olan Kilise, sanat, tarih ve kültürünün harap edilmesi, yıkılması, el konulması), Ana dilde eğitimin yasaklanıp, Türkçe eğitim zorunlulukları v.b. nedenlerden ötürü bu ülkede % 99 Türk- İslam nüfus işte böyle oluşturulmuştur.
Perinçek ifade özgürlüğünde samimi ise Türkiye’de en çok düşünce suçlarından gazeteciler cezaevlerinde olanları niçin savunmuyor? Bu gün cezaevleri özellikle Kürt ve Türk yazar, aydın, gazetecilerle doludur. Pozantı Ceza evindeki Kürt çocuklarına tecavüz etmenin serbest, bu skandalları ortaya çıkaran gazetecilerin haber yapması yasaktır. Hrant’a, Sevag Balık’çıya, Roboski’ye katliam yapmak serbest, katillerin adil yargılanmasının yasak olduğu bir ülkede yaşıyoruz ne yazık ki.
Perinçek ve beraberindeki kutsal ittifak Faşist sistemin, siyasi tarihi boyunca hep yılmaz savunucusu olmuştur. Ne yaparsa yapsınlar 1,5 milyon ve üzerindeki insanın yok edilmesi gerçeğinin üstünü asla örtemeyeceklerdir. Ne garip bir ülkede yaşıyoruz Ermeniler soykırım yaşadığını, Kürtler var olduklarını, Süryani ve Ezidiler’de 1915’de soykırım yaşadıklarının görünür olması için çırpınıyorlar.
27 Ocak Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma gününden bir gün sonra AHİM’ de görülen bu dava öncesi Alman Hükümeti tıpkı 1915’de ki Almanların rolünü devr alarak yaptığı konuşma ise ”1915 Olayları soykırıma girmez, Kanun geriye dönük işlemez, kararı tarihçiler vermelidir, sorunun muhatapları Türkiye ve Ermenistan. ‘İnkâr yasası’ çıkarsak uygulayamayız ”. Sözleri ise yüreklerimize bomba gibi düşmüştür. 1,5 milyonun üzerinde insanın ölüme yolculuk ettirildiği 1915 soykırımında o dönemde Jön Türklere en büyük desteği veren Almanya, bu günde soykırımın inkârında Türk hükümetine destek vermeye devam ediyor. Yahudi Holocoustu ile yüzleşmiş bir Almanya, her ne hikmetse Türkiye’nin yüzyıllık acısıyla yüzleşmesinden yana değil. Almanya’yı anlamak hiçte güç değil aslında. Yine emperyal çıkarlar ve bu davada kendi suçları da resmen ortaya çıkacağı için Almanya, hükümetten yana dümeni sürmeye devam ediyor.
1940-1945 yılları arasında Almanya’da 1,1 milyon insanın katledildiği ve kurbanların büyük kısmının Yahudi olduğu Auschwitz Toplama Kampı’nın kurtarılmasının 70’inci yıldönümü daha dün tüm dünyada Ermenistan ve İstanbul’da anıldı.
Bizim topraklarımızda ise 100 yıl oldu hala 1915 için bir adım atılmadı. Geçen yıl Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 24 Nisan ile ilgili ” Ermeni halkına Taziyede bulunması ” ile olumlu bir hava estirilmesine rağmen bu güne değin henüz bir adım atılmadı. Adımlar atılmadığı gibi AHİM’deki Perinçek şahsındaki davada Hükümet hala inkâra devam ediyor. Irkçılığa, ayrımcılığa, tahammülsüzlüğe ve antisemitizme karşı adım atılması ve gelecekte benzer suçların işlenmesinin önüne geçilmesi için AHİM’in gerekçeli kararı, umarım İsviçre hükümeti ve soykırım yaşayan halklar lehine olur.
AHİM’deki Perinçek davası ile ilgili Zoryan Enstitüsü Danışman ve Yazar Raffi Bedrosyan’nın Taraf gazetesinde ( http://www.taraf.com.tr/her-taraf/hrant-dink-1954-1915/) çıkan makalesinde ”Ümidimiz Türkiye devletinin de bu gerçekler ve adalet arayışı yolculuğunda artık bize karşı engel olmak yerine yanımızda olup bizi desteklemesi” sözleri ise hala bu ülkede umut insanda diyen bir çığlıktır. Raffi Bedrosyan’nın destek arayışında TC. Hükümeti ne der bilemem ama bu yolculukta yalnız olmadığının bilinmemesi insani bir görevdir. Vicdanla donanmış herkes Zoryan Enstitüsü şahsında Kadim Ermeni halkının yanında olacaktır.
Biz ezilenler, ötekileştirilenler, İnsan hak savunucuları, barışseverler, emekten ve devrimden yana olanlar, soykırım yaşayan halklarla yüzyıllık utancımızla; sizlere gecikmiş vicdan borcumuzu ödemek için yürüyoruz. Faşizme inat yüreklerimizi bir kez yatırmışız yüreklerinize başka kurtuluş yok ya hep beraber kurtulacağız ya hep birlikte yok olacağız.
25 Ocak’ta Yunanistan’da Radikal Sol SYRİZA’nin seçim zaferi, 26 Ocak’da Irak/ Kobane’de yaşanan devrim rüzgârları mutlaka ülkemizdeki ezilen ve soykırım yaşayan halkları da kucaklayacaktır. İnancım o dur ki bu rüzgâr, karanlık ve kirli geçmişimizle ya yüzleşeceğiz ya da yüzsüzleşeceğiz.
1915’i unutursak kalbimiz kurusun.
ZEYNEP TOZDUMAN

Yorumlar kapatıldı.