Emre Aköz
Peki, ifade özgürlüğünün siyasi sınırı yok mu? Elbette var. Onu da Venedik Komisyonu ortaya koyuyor: “Şiddeti savunmayacak ve desteklemeyeceksin, ırkçılık yapmayacaksın” diyor partilere. Bu temel ilkeleri akılda tutarak gelelim güncel tartışmalara: Baş kesmeleriyle, vahşi infazlarıyla ünlü IŞİD’in bayrağını hatırlayın.Neler yer alıyor o bayrakta? 1) Daire içinde Hz. Muhammed’in mührü… 2) Onun üstünde “La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah” yazısı. (Allah’tan başka Tanrı yoktur, Muhammed Allah’ın elçisidir.) IŞİD nedir? Irak ve Suriye’de bir İslam devleti isteyen… Bunun için de dehşet verici düzeyde şiddete başvuran bir siyasi örgüt… Burada anahtar kelime siyaset… İslamcı parti ve hareketler, hem “Allah, Kuran, Peygamber” diyerek siyaset yapıyor… Hem de siyasette kullandığı bu yüce değerlere laf edildiğinde, yaygara koparıyor. Siyasi söylemi İslami… Siyasi sloganı İslami… Siyasi sembolü İslami… Bu durumda İslam’a dokundurmadan, o hareketler nasıl eleştirilecek? Söyler misiniz?
***
Seçimlerde yarışacak en az iki partinin, eşit (denk) ve serbest biçimde örgütlenmesiyle başlar demokrasi. Bu sürecin hakemliğini de bağımsız ve tarafsız yargı yapar.
İfade özgürlüğünün siyasi kaynağı işte burada: Siyaset yarışında, bir partinin kendi fikirlerini ortaya koyarken, diğer partileri de eleştirebilmesi. (Olayın bireysel boyutunu şimdilik geçiyorum.)
Peki, ifade özgürlüğünün siyasi sınırı yok mu? Elbette var. Onu da Venedik Komisyonu ortaya koyuyor: “Şiddeti savunmayacak ve desteklemeyeceksin, ırkçılık yapmayacaksın” diyor partilere.
IŞİD’in bayrağı
Bu temel ilkeleri akılda tutarak gelelim güncel tartışmalara: Baş kesmeleriyle, vahşi infazlarıyla ünlü IŞİD’in bayrağını hatırlayın.
Neler yer alıyor o bayrakta?
1) Daire içinde Hz. Muhammed’in mührü…
2) Onun üstünde “La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah” yazısı. (Allah’tan başka Tanrı yoktur, Muhammed Allah’ın elçisidir.)
IŞİD nedir? Irak ve Suriye’de bir İslam devleti isteyen… Bunun için de dehşet verici düzeyde şiddete başvuran bir siyasi örgüt…
Burada anahtar kelime siyaset… İslamcı parti ve hareketler, hem “Allah, Kuran, Peygamber” diyerek siyaset yapıyor… Hem de siyasette kullandığı bu yüce değerlere laf edildiğinde, yaygara koparıyor.
Siyasi söylemi İslami… Siyasi sloganı İslami… Siyasi sembolü İslami… Bu durumda İslam’a dokundurmadan, o hareketler nasıl eleştirilecek? Söyler misiniz?
Tercih yapacaksın!
Demokraside olmaz öyle şey. Tercih yapacaksın: Ya biri, ya öteki… Ya dinini serbestçe yaşa ama onu asla siyasetin parçası yapma… Ya da inancını siyasete sokarak kirlet ama o zaman da her türlü eleştiriye hazır ol.
Halbuki senin istediğin şu: Kutsal değerleri siyasette kullanarak iktidar olmak (arada da cebini doldurmak)… Ama eleştiriyle karşılaştığında, “Dinime sövülüyor” diye bağırıp çağırmak, ortalığı ateşe vermek, hatta katliam yapmak. Buna en hafifinden fırsatçılık denir.
İşin püf noktası bu işte: Dini siyasette kullanmak… El Kaide, IŞİD, Boko Haram gibi örgütler ve onların Avrupa’daki uzantıları tam da bunu yaptığı için… İslami değerler karikatürcülere konu oluyor.
Küresel verilerin yer aldığı 2015 Dünya Almanağı’na bakıyorum. Din tablosunda İslam hariç 15 din yer alıyor. Charlie Hebdo’cular neden esas olarak Hıristiyanlığı ve İslam’ı dillerine doluyor da diğerlerini değil.
Çünkü diğer dinler Avrupa siyasetinde yer almıyor. Bugün yarın bir Hindu partisi veya siyasi hareketi çıksa, onunla da dalga geçerler.
Alarm ışığı
Bazı İslam alimlerinin siyasetten niye uzak durduğunu bugünlerde daha iyi anlıyoruz. Çünkü siyaset ile din aynı kaba girdiğinde, bozulan, erozyona uğrayan din oluyor.
İstisnasız tüm değerler, siyaset için kullanılacak bir araçtır. Siyaset alacağını alır, sonra hırpalanmış, bozulmuş, masumiyetini yitirmiş olarak bir kenara bırakır. Buna din de dahil! (Müspet siyaset kavramı kendini kandırmadan ibarettir. Çünkü siyaset dönüverir!)
Aslında Charlie Hebdo, Avrupa’da yaşayan dindar bir insanın alarm ışığı olmalı: Eğer dergi eleştiriyorsa, bil ki birileri dinini (yani seni) kullanmakta.
Yorumlar kapatıldı.