İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Stockholm’de soykırım paneli ve Hrant Dink anması

Murat Kuseyr 
İsveç’in başkenti Stockholm’deki İşçi Eğitim Merkezi (ABF) son bir hafta içinde soykırımı konu alan iki etkinliğe ev sahipliği yaptı… Abdulhamid’in Ermenilere karşı Kürtlerden oluşan Hamidiye Alayları’nı kurdurarak Ermenilere yönelik katliamları 1904 yılında başlattığını ve daha sonraları İttihat ve Terakki’nin 1914 ve 1915’te sürdürdüğünü aktaran Karlsson, İttihat ve Terakki’nin her yerde Hıristiyan nüfusun % 10’u aşmamasını hedeflediğini söyledi. Karlsson, İstanbul’da büyükelçi olarak görev yaptığı 2001 yılında çatışmaların çözümüne katkıda bulunabilmek amacıyla İzmir’de bir konferans düzenlediklerini, Türk-İsveç ilişkilerinin tarihsel geçmişini ele alan bir broşürde 1915 yılında yaşanan trajediden de söz ettikleri için kendisinin ve İsveç’in toplantıya katılanların sözlü saldırılarına uğradıkları için konferansı tamamlayamadıklarını söyledi.

***
İsveç’in başkenti Stockholm’deki İşçi Eğitim Merkezi (ABF) son bir hafta içinde soykırımı konu alan iki etkinliğe ev sahipliği yaptı. İlk etkinlik geçtiğimiz hafta içinde “1915 Ermeni Soykırımı, 100 yıl önce neler oldu?” temasıyla, ikinci etkinlik de dün akşam saatlerinde Hrant Dink’in katledilmesinin 7. yılı dolayısıyla düzenlendi.
Her iki etkinlikte de panelist ve konuşmacılar, 1915 yılında Ermeni ve Süryani halklarına yönelik dini ve etnik temizlik amacıyla soykırım yapıldığı, aradan 100 yıl geçmesine rağmen  Türkiye’nin inkar politikasını sürdürdüğü gibi olanlardan Ermenileri sorumlu tuttuğu ve devletin resmi poitikasını sorgulayanların baskı ve hapis cezası riskiyle karşı karşıya kaldığı üzerinde görüş birliğine vardılar.
“1915 Ermeni Soykırımı, 100 yıl önce neler oldu?” temalı panele İsveç’in eski İstanbul Başkonsolosu Ingvar Karlsson, Lund Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Dr. Andrea Karlsson ve Avrupa Konseyi eski İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg konuşmacı olarak katıldı.
Karlsson, 1830’larda Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanması, 1878’de Bulgaristan’ın devlet olarak kurulmasının Anadolu’da yaşayan Ermeniler arasında ulusal bilincin uyanmasına ve devlet kurma düşüncesinin yaygınlaşmasına yol açtığını söyledi.
HIRİSTİYAN NÜFUSUN % 10’U AŞMAMASI HEDEFLENDİ
Abdulhamid’in Ermenilere karşı Kürtlerden oluşan Hamidiye Alayları’nı kurdurarak Ermenilere yönelik katliamları 1904 yılında başlattığını ve daha sonraları İttihat ve Terakki’nin 1914 ve 1915’te sürdürdüğünü aktaran Karlsson, İttihat ve Terakki’nin her yerde Hıristiyan nüfusun % 10’u aşmamasını hedeflediğini söyledi.
Karlsson, İstanbul’da büyükelçi olarak görev yaptığı 2001 yılında çatışmaların çözümüne katkıda bulunabilmek amacıyla İzmir’de bir konferans düzenlediklerini, Türk-İsveç ilişkilerinin tarihsel geçmişini ele alan bir broşürde 1915 yılında yaşanan trajediden de söz ettikleri için kendisinin ve İsveç’in toplantıya katılanların sözlü saldırılarına uğradıkları için konferansı tamamlayamadıklarını söyledi.
Andrea Karlsson ise, 2000’li yıllarda Türkiye’nin inkar politikasına karşı bir tepki oluştuğunu belirterek iç dinamiklerin harekete geçmesine yol açan olayları Boğaziçi Üniversitesi’nde bir Ermeni Konferansı yapılması, Hrant Dink’in öldürülmesi ve hemen ardından gelişen kitlesel tepkiler ve bir grup aydının Ermenilerden özür dileme kampanyasını başlatmaları olarak sıraladı.
BOĞAZİÇİ’NDEKİ ERMENİ KONFERANSI TABULARIN YIKILMASNDA DÖNÜM NOKTASI
Yabancı uzmanların Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen konferansın tabuların yıkılması açısından bir dönüm noktası olduğu değerlendirmesini yaptıklarını söyleyen Karlsson, Dink’in katledilmesinin ardından gerçekleştirilen kitlesel eylemlerin ve tartışmaların Ermeni sorununun halk arasında tartışılmasına yol açtığı değerlendirmesini yaptı.
Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen Türkiye’nin inkar politikasını sürdürdüğünü ve tarih kitaplarında Ermenileri düşmanla işbirliği yapan hainler olarak göstermeye devam ettiğine dikkat çekti.
1960’LARA KADAR ERMENİ SOYKIRIMINDA SESSİZLİK YAŞANDI
Avrupa Konseyi eski İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg, görev yaptığı süre içinde Türk ve Ermeni yöneticilerin 1915 yılında yaşananlara çok farklı yaklaştıklarını gözlemlediğini söyledikten sonra uzun yıllar Ermeni soykırımı söz konusu olduğunda bir sessizlik yaşandığını ve bu sessizliğin ancak 1960’lı yıllarda bozulmaya başlandığını ve Ermeni soykırımından söz edilmeye başlandığını söyledi.
Türkiye’nin baskılar sonucu son yıllarda bilim insanlarının konuyu ele alıp incelemelerini istediğini ama bu önerinin olanların son derece açık olduğunu söyleyen Ermenistanlı yöneticiler tarafından kabul edilmediğini söyleyen Hammarberg, İnsan Hakları Komiseri olarak görev yaptığı dönemde iki ülkenin birbirine yaklaşması ve sorunun çözümü için yaptığı girişimlerin başarısızlıkla sonuçlandığını da dile getirdi.
Soykırım tanımı 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yapıldığı ve hukuksal olarak geriye doğru işlemediği için 1915 yılında 1 milyondan fazla Ermeninin katledilmesinin soykırımı olarak görülmediğini belirten Hammarberg, “Eğer bu kararı geriye doğru işletmek mümkün olsaydı 1915 yılında Ermenilere yönelik katliamlar bugün soykırım olarak kabul edilmiş olacaktı” şeklinde konuştu.
HRANT DİNK ANILDI
Dün akşam saatlerinde ABF’de düzenlenen Hrant Dink’i anma toplantısında konuşan politikacılar, yazar ve gazeteci örgütlerinin temsilcileri, Türk devletinin azınlıklara yönelik anti-demokratik uygulamalarını, basın ve ifade özgürlüğünü ihlal etmesini sert ifadelerle eleştirdiler.
İsveç parlamentosunda 7 siyasi partinin milletvekili düzeyinde temsil edildiği ‘Türkiye’de İnsan Haklarını Destekleme Komitesi’ adına bir konuşma yapan Hıristiyan Demokrat Parti Milletvekili ve Dış Politika Sözcüsü Desiree Pethrus, Hrant Dink’in katledilmeden bir ay önce İsveç Parlamentosu’nda yapılan bir konferansa katıldığını hatırlattıktan sonra Dink’in Ermeni Halkının soykırımına uğradığını söylediği için milliyetçi çevrelerin saldırısına uğradığını ve ‘Türklüğü aşığılamak’ suçundan hapis cezasına çarptırıldığını söyledi.
İsveç Parlamentosunda grubu bulunan 7 siyasi partinin gerekli reformları yapması koşuluyla Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmasını istediğini söyleyen Pethrus, Dink’in Ermenilerin yanı sıra Kürtler ve Asurilerin haklarını savunan bir entellektüel olduğunu ifade etti.
Avrupa Birliği ve İsveç’in Türkiye’nin AB üyesi olabilmesi için önünde uzun bir yol olduğunu değerlendirmesini yaptığını söyleyen Pethrus, Türkiye’nin örgütlenme, ifade ve basın özgürlüğü önündeki engelleri kaldırmasını talep ettiklerini söyledi.
Avrupa Konseyi eski İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg, Dink’in ifade özgürlüğünün bir sembolü olduğunu, barış ve uzlaşmadan yana olduğunu, her zaman diğer halklara karşı nefretin yayılmasına karşı çıktığını, bundan dolayı çok değişik çevrelerin baskı ve saldırılarıyla karşı karşıya kaldığını söyledi.
İsveç Gazeteciler Federasyonu’nun yayın organı “Journalisten” Gazetesi Şef Redaktörü Helena Giertta, 2013 yılında Türkiye’nin gazeteci hapseden ülkeler arasında lider olduğunu, geçtiğimiz yıl ise yüzlerce gazeteci aleyhinde Tayyip Erdoğan ve ülkeyi yönetenleri eleştirdikleri için haklarınıda dava açıldığını söyledi.
Türkiye’de 70 gazeteci hakkında yolsuzlukları gündeme getirdikleri için soruşturma açıldığını söyleyen Giertta, Türk Başbakan Ahmet Davudoğlu’nun mizah dergisi Charlie Hebro’ya yapılan saldırıdan sonra Paris’te düzenlenen gösteriye katılırken, aynı zamanda Charlie ile dayanışmak amacıyla bazı karikatürleri yayımlayan Cumhuriyet Gazetesi aleyhinde dava açılmasını iki yüzlülük olarak niteledi.
PEN ve İsveç Gazeteciler Federasyonu adına konuşma yapan yazar ve gazeteciler  de, Dink’in gerçek katillerinin yargı karşısına çıkarılmalarını, ifade ve basın özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılmasını talep eden içerikte konuşmalar yaptılar.
BUGÜN HEPİMİZ HRANT DİNK’İZ
Dink’in ölüm yıldönümü dolayısıyla İsveç’te bazı medya kuruluşları Dink’in katledilmesini, Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü ihlallerini gündeme getirirken, en etkili çıkış İsveç’in en büyük gazeteleri arasında yer alan Svenska Dagsbladet Kültür Şefi Anders Q Björkman’dan geldi.
“Bugün hepimiz Hrant Dink’iz” başlıklı makalesine “Ben Charlie değilim” diye başlayan Björkman, Dink ve Charlie Hebdo dergisi çalışanlarına yönelik silahlı saldırılar arasındaki ortak yanlar ve farklılıkları sıraladıktan sonra, başkalarını incitebilecek haber, yazı ve resimleri yayınlamama gibi bir politikaları olduğu için Charlie Hebdo’nun karikatürlerini yayınlamamayı kararlaştırdıklarını söylüyor.
Ama Charlie gibi dergi ve gazetelerin yayın yapma hakkını savunmasına rağmen “Ben Charlie’yim” demenin iki yüzlülük olacağını söyleyen Björkman, buna karşılık ben Hrant Dink’im dedikten sonra şunları kaydediyor.
“Ermeni-Türk gazeteci Paris’taki kurbanlarla aynı akibete uğradı. Bundan 8 yıl önce çalıştığı gazetenin binası önünde öldürülen Dink, Ermeniler ve Türkler arasında uzlaşmanın olması için mücadele ediyordu. Katili cihatçı değil aşırı milliyetçiydi… Bu akşam Dink Stockholm’de ABF binasında saat 18.00’de düzenlenecek bir törenle anılacak. Bugün hepimiz Dink olalım.”
http://www.bestanuce1.com/haber/165541/Stockholm%E2%80%99de

Yorumlar kapatıldı.