Türk popunda hemen herkesin bildiği bazı şarkılar var. Sezen Aksu Yalnızca Sitem, Var Git Turnam; Cem Karaca Sevda Kuşun Kanadında; Seden Gürel Sebebim Aşk. Fakat bu şarkıların Türk pop müziğinin hitleri olmasının yanında bir ortak özelliği daha var. Bu şarkılar aslında Ermeni halk ezgileri olup aranje edilerek Türk popuna kazandırıldılar… Kaç neslin çocukluğu, gençliği geçti kim bilir bu tamamen Türkçe sandığı şarkılarla. Politik nedenler dedik. O politik nedenler ki neler etti Anadolu’ya. Şarkıların kimliğini gizleyerek yaşamak zorunda kalması politikanın bu topraklarda ettiği en küçük eziyet. İşte politikanın katıp karıştırdığı yerde, politikaya rağmen orijinal müzik yapan biri var bugün: Sibil Pektorosoğlu. Sibil bir İstanbul Ermenisi. Superman’ın aslında gazeteci olması gibi Sibil de aslında finansal danışman. Küçük yaşlarda Surp Vartanants kilise korosunda şarkı söyleyerek başlamış müziğe.
***
Türk popunda hemen herkesin bildiği bazı şarkılar var. Sezen Aksu Yalnızca Sitem, Var Git Turnam; Cem Karaca Sevda Kuşun Kanadında; Seden Gürel Sebebim Aşk. Fakat bu şarkıların Türk pop müziğinin hitleri olmasının yanında bir ortak özelliği daha var. Bu şarkılar aslında Ermeni halk ezgileri olup aranje edilerek Türk popuna kazandırıldılar. Ancak bu aranjman çalışmaları politik nedenlerle birer maskeli aranjman şeklinde oldu. Şöyle ki;
Sezen Aksu’nun
“Doymadım doyamadım sevmelere seni ben
Kimseyi koyamadım yerine yeniden.
Saymadım sayamadım sensiz geçen yılları
Ne inkar ne itiraf bu yalnızca sitem” dediği o şarkı var ya. Hani herkesin en az bir kez dinleyip içlendiği “işte Sezen” dediği o şarkı. Sözlerini rahmetli Aysel Gürel yazmış, müziğini Onno Tunç/boyacıyan yapmıştı. Fakat aslında Onno Tunç/boyacıyan’ın bir bestesi değil bir aranjesiydi bu şarkı. Zira aslen “pnchlig/pınçılik” adında bir Ermeni halk şarkısıydı bu. Bu ve bunun gibi nice halk şarkısı Türk müziğine aranje edilerek kazandırıldı. Ancak bu aranje çalışmalarını maskeli hale getiren, şarkıların aslının birer halk ezgisi olduğunun belirtilmesi yerine aranjörüne ait besteler olarak kayda geçmiş olması, müzisyenlerin maskelerini takmak zorunda kalmış olmaları idi. Öte yandan örneğin Cem Karaca’nın Töre albümümde yer alan şarkılarının bestecisi Cem Karaca olarak kayda geçmişse de albümdeki birçok şarkı Ermeni halk şarkılarıyla birebir benzerlik gösterir.
Bugün her ne kadar katları arasında savaş olan bir cennete benzese de cennet gibi bir coğrafyada yaşıyoruz. Biz: Anadolulular. Mezopotamya, Kafkasya, Avrupa ve Akdeniz arasında; aynı anda hepsine ait olan ama hiçbirine tamamen ait olmayan insanlarız. Biz sadece Anadoluluyuz. Biz: Türkler, Ermeniler, Rumlar, Kürtler, Museviler, Araplar, Lazlar, Hemşinliler, Ezidiler, Süryaniler, Keldaniler, Gürcüler, Boşnaklar, Çerkesler, Çeçenler, Pomaklar, Boşnaklar, Zazalar, Romanlar, Arnavutlar… Sadece biri olmayan, aynı anda biraz öteki de olan milletleriz biz. İşte bu durum bizi Anadolulu yapan şeydir. Bu durum Anadolulu bir Türk’ü Orta Asyalı Türk’ten, Anadolulu bir Rum’u Yunanistanlı bir Rum’dan, Anadolulu bir Ermeni’yi Ermenistanlı bir Ermeni’den ayıran şeydir. Bu birarada yaşama hali toprakta bulabildiği tüm boşluklara sızan su gibi tesir etmiş Anadolulu’ya. Yediğine, içtiğine, dünya görüşüne. Giyimine kuşamına,samimiyet anlayışına… Zevklerini bile şekillendirmiş. Bu şarkıların uyarlanması da bundan işte. Bizim yaşadığımız bu coğrafyada insanlar aynı ezgileri sever. Arap müziğindeki çöl sesi de, Rum müziğindeki o limon bahçesindeki ince koku da, Ermeni müziğindeki yanık toprak kokusu taşıyan rüzgar da yer bulur kendine Anadolulu’da. İşte bu sebepten burada yaşayan insanlar birbirinin ezgilerini tez benimser. Hiç aklınıza gelir miydi Emel Sayın/Mavi Boncuk’un Garun e adlı bir Ermeni halk şarkısı olduğu; Nilüfer/Bahçelerde Rüzgar’ın bir Rum şarkısı olduğu; Erkin Koray/Şaşkın’ın Al-eyn Muleyyati adlı bir Arap şarkısı olduğu? Benim aklıma hiç gelmedi misal. Bu hiç yadırgamayış, bu hiç yabancı gelmeyiş milletlerin şarkıların ezgilerini kendi dillerine uyarlamasıyla aranjman kültürünü oturtmuş Anadolu’da gizliden. Ne hoş. Hoş olmayansa şarkıların kullanılırken aslının belirtilmemesi. Ya maskeli aranje edilmiş ya doğrudan üzerine konulmuş olan onca şarkının az mı emeği var üzerimizde? Kaç neslin çocukluğu, gençliği geçti kim bilir bu tamamen Türkçe sandığı şarkılarla. Politik nedenler dedik. O politik nedenler ki neler etti Anadolu’ya. Şarkıların kimliğini gizleyerek yaşamak zorunda kalması politikanın bu topraklarda ettiği en küçük eziyet.
İşte politikanın katıp karıştırdığı yerde, politikaya rağmen orijinal müzik yapan biri var bugün: Sibil Pektorosoğlu.
sibil
Sibil bir İstanbul Ermenisi. Superman’ın aslında gazeteci olması gibi Sibil de aslında finansal danışman. Küçük yaşlarda Surp Vartanants kilise korosunda şarkı söyleyerek başlamış müziğe. Güçlü bir soprano olan Sibil birgün, artık kendisi ve hayalleri için de birşey yapmaya karar vermiş ve kendi imkanlarıyla bir albüm çıkarmış. Tamamı Ermenice olan şarkılardan oluşan Sibil adlı bu albüm 2010’da çıktı. N.Armstrong için küçük insanlık için büyük olan adımla yarışabilir Sibil’in bu ilk albümü. Zira bu albümle Türk televizyonlarında ilk kez bir Ermenice şarkının klibi yayınlandı. Hem de Trt’de yayınlandı Namag(Mektup) adlı şarkının klibi. Ayrıca bu albümle Sibil 2012 Armenian Music Awards töreninde Büyüleyici Ses ödülü aldı. Bunu takiben Ermenistan’dan da büyük ödüller aldı. Ama sanıyorum ki aldığı en büyük ödül İstanbul Ermenileri’ni tanımayan Ermenistan’a İstanbul Ermenileri’ni tanıtmış olmanın verdiği büyük gurur oldu.
Bu ilk albümün sağladığı tanışıklıklarla ikinci bir albüm çıkardı. 2014’te çıkan Ser(Sevgi) adlı bu albümde Ermenistan’ın en ünlü şarkıcılarıyla düetler yaptı. Eurovision’dan tanıdığımız Andre, yine 2009’da Eurovision’da yarışmış;ayrı bir severek dinlediğim İnga Anush Arshakyan kardeşler, Zaruhi Babayan, Alla Levonyan, Leyla Saribekyan, Arsen Safaryan, Mher, Hasmik Karapetyan gibi Ermenistan’ın yıldız isimleriyle Ko Hayrenikı(Vatanın) adlı şarkıyı birlikte söyledi.
Mer Lezun(Dilimiz)’da “dilim vicdanım benim” dedi. Ermenistan’ın ünlü çocuk korosu ile Avedyats Yerkir(Vadedilen Vatan)’de “sevgisin,baharsın vatan ve evsin, hayatımda taç;sönmez özlemsin” dedi. Andre ile Ser(Sevgi) ve Siro Hekiat(Aşk Masalı)’ta düet yaptı. Adanayi Voghpı(Adana’ya Ağıt)’yı olduğu gibi, bir ağıt gibi söyledi.
Bu iki albüm boyunca Ermenistan’a gitti geldi. Politikanın gerdiği dikenli tellerin arasından geçmeyi başardı. Bizim buradan gönderdiğimiz bir barış güvercini oldu Sibil. Dikenli tellerin dibine bıraktığı tohumlar yeşermeye, o yırtıcı sınırı bir yarayı sarar gibi sarmaya başladı. Andre, Ermenistan’ın Tarkan’ı Andre İstanbul’a geldi. İstanbul’da bir Ermeni ve bir Ermenistan’lı şarkıcı birlikte konser verdi.
Sibil, Istanbul’dan bir şarkı söyledi, Ermenistan şarkıya eşlik etti. Bu şarkıya birgün biz de eşlik edeceğiz eminim. Zira bunun için Ermenice bilmeye lüzum yok…
Not: Sibil, Müzik Ekspres Alternatif Müzik Ödülleri’nde En İyi Alternatif Kadın Şarkıcı ve En İyi Alternatif Albüm dalında aday gösterildi. Aşağıdaki link üzerinden oylamaya katılabilirsiniz.
http://www.muzikekspres.com/alternatif-muzik-odulleri/
Türkçe’ye aranje edilen şarkıların orijinalleri:
Pompoukjian-Dariner / Cem Karaca-Sevda Kuşun Kanadında
Yorumlar kapatıldı.